38333 G E L İ Ş M EN İ N YÖNLE Rİ İnsani Gelişme Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Editörler Shahid Yusuf ve Kaoru Nabeshima Çeviren Kadri Yamaç Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Editörler Shahid Yusuf Kaoru Nabeshima Çeviren Kadri Yamaç © 2011 Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası / Dünya Bankası 1818 H Street NW Washington DC 20433 Telefon: 202-473-1000 Internet: www.worldbank.org E-posta: feedback@worldbank.org 1 2 3 4 5 10 09 08 07 How Universities Promote Economic Growth by Shahid Yusuf and Kaoru Nabeshima This Work was originally published by the World Bank in English as How Universities Promote Economic Growth in 2007. This Turkish language translation was arranged by Efil Publishing House. Efil Publishing House is responsible for the accuracy of the translation. In case of any discrepancies, the original language will govern. Bu çalışma ilk olarak Dünya Bankası tarafından İngilizce dilinde How Universities Promote Economic Growth adıyla 2007’de yayınlanmıştır. Türkçe dilindeki çeviri Efil Yayınevince hazırlanmıştır. Çevirinin doğruluğundan Efil Yayınevi sorumludur. Uyuşmazlık durumunda orijinal dil geçerlidir. How Universities Promote Economic Growth Copright © 2007 by The International Bank for Reconstruction and Development / World Bank Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Copright © 2011 by The International Bank for Reconstruction and Development / World Bank Bu kitap Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası / Dünya Bankası personeli tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapta yer alan bulgular, yorumlar ve sonuçlar Dünya Bankası İcra Direktörlerinin ya da temsil ettikleri hükümetlerin görüşlerini yansıtmamaktadır. Dünya Bankası bu çalışmada yer alan verilerin doğruluğunu garanti etmez. Bu çalışmada herhangi bir harita üzerinde gösterilen sınırlar, renkler, mezhepler ve diğer bilgiler Dünya Bankası adına herhangi bir ülkenin yasal statüsü ile ilgili bir düşünce veya bu sınırların onay veya kabulü anlamına gelmez. Haklar ve izinler Bu yayındaki materyalin telif hakları saklıdır. Kopyalamak ve/veya bir kısmını veya tamamını izin almadan aktarmak yürürlüteki yasalara aykırıdır. İmar ve Kalkınma Bankası/ Dünya Bankası, çalışmalarının yayılmasını teşvik eder ve çalışmanın çoğaltılmasına hemen izin verir. Bu çalışmanın herhangi bir bölümünün fotokopisi veya yeniden basım izni için eksiksiz bilgi içeren talebi lütfen şu adrese gönderin: Copyright Clearance Center Inc., 222 Rosewood Drive, Danvers, MA 01923, USA; telefon: 978-750-8400; faks: 978-750-4470; Internet: www.copyright.com. Diğer haklar da dahil olmak üzere, haklar ve lisanslarla ilgili tüm sorular için: Office of the Publisher, The World Bank, 1818 H Street NW, Washington, DC 20433, USA; faks: 202-522-2422; e-posta: pubrights@worldbank.org. Kapak fotoğrafı: The I. M. Pei-designed Landau Building, MIT yerleşkesi. Fotoğraflayan: Stuart Darsch Kapak tasarım: Naylor Design üniversiteler ekonomik BüYümeYe nasıl katkıda Bulunur Genel Yayın Nu.: 106 ISBN: 978-605-4334-75-9 1. Basım, Haziran 2011 eFlatun Basım Dağıtım Yayıncılık Danışmanlık Yatırım ve Tic. Ltd. Şti.©2011 Efil©2011 Bu kitabın tüm hakları saklıdır. Herhangi bir şekil ya da yöntemle çoğaltılamaz. Sertifika Nu.: 12131 Baskı ve Cilt: Ayrıntı Basımevi eFlatun Basım Dağıtım Yayıncılık Danışmanlık Yatırım ve Tic. Ltd. Şti. Ahmet Rasim Sokak 18/2 Çankaya/Ankara, Türkiye Tel : (+90) 312 442 52 10 GSM : (+90) 541 232 00 96 Faks : (+90) 312 442 52 12 w w w. e f i l y a y i n e v i . c o m İçindekiler Önsöz xi Giriş xiii Yazarlar listesi xv Kısa Adlar ve Kısaltmalar xix Bölüm 1 Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 1 Shahid Yusuf Yenilik Daha Önemlidir 4 Üniversite-Sanayi İlişkileri için Politikalar Oluşturmak 6 Ulusal Politikalar 8 Altulusal Politikalar 11 Kurumsal Politikalar 14 Üniversitelerin Politikaları 16 Sonuç 20 v vi İçindekiler Kısım I Ulusal Hükümetlerin Üniversite-Sanayi İlişkisi 25 Politikaları Bölüm 2 Ulusal Hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği 27 ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar Luc Soete Araştırma, Yenilik ve Üniversite-Sanayi İlişkileri Konusunda Avrupa Ulusal Politikalarından Ne Öğrenebiliriz? 28 Küçük, Çok Gelişmiş, Sanayi Sonrası Ekonomi: Hollanda Örneği 37 Bölüm 3 İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 43 Dominique Foray 43 Politika Amaçlarının Üç Kademesi 44 Ulusal Örnek: İsviçre 51 Sonuç 62 Bölüm 4 Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık 67 Bilim ve Yenilik Politikası Alan Hughes Üniversite-Sanayi İlişkilerin Farklı Niteliği 68 Üniversite-Sanayi İlişkileri: ABD-BK Arasında Bir Karşılaştırma 70 Birleşik Krallık SET Politikası ve Üniversite-Sanayi İlişkileri: Sistemin Gözden Geçirilmesi 76 2004-2014 için Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi 79 Sonuç 83 Bölüm 5 Asya’da Ekonomik Gelişmenin Yürütücüleri 87 Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları John A. Mathews ve Mei-Chih Hu Geç Kalan Kalkınma Modeli 89 Doğu Asya’da Endüstriyel Kalkınmada Üniversitelerin ve Kamu Araştırma Kurumlarının Rolü: 1950-2000 90 Kamu Araştırma Kurumları Rolü 93 Taklitten Yeniliğe 96 İçindekiler vii Doğu Asya’da Üniversitelerin ve Kamu Araştırma Kurumlarının Gelişen Rolü 100 Doğu Asya Deneyiminin Genellenebilirliği 103 Bölüm 6 Ulusal Hükümetlerin Üniversite-Sanayi 107 İlişkisi-Bağlantılı Politikaları: Bireşimsel Bir Bakış Rémi Barré Mikroanalitik Bakışla Başlamak: Yerel ama Karmaşık Dinamikle Üniversite-sanayi İlişkileri 107 Makrosistemik Bakışla Başlamak: Ulusal Yenilik Sisteminin Paradoksu Olarak Üniversite-Sanayi İlişkileri 108 Ulusal Yenilik Sistemlerinin Yürütücüsü Olarak Üniversite-Sanayi İlişkileri:ÜSİ Politikasının Önemi 109 Gözlemler ve Sorular 110 Kısım II Altulusal Yönetimlerin ÜSİ-İlişkili Politikaları 113 Bölüm 7 Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik 115 Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri: Ontario Örneği David A. Wolfe Yeni Paradigma İçin Politika Çerçeveleri: Yeni Yönetişim Formlarıyla Politika Sağlanması 116 En İyi Uygulama: Öğrenen Bölgeler, Yenilik Yapan Ekonomileri 121 Ontario’da Ekonomik Gelişmeye Yenilikçi Yaklaşımlar 121 Politika Dersleri: İlkeler, Kurumlar, Uygulamalar 128 Bölüm 8 Japonya Bağlamında Üniversite-Sanayi İlişkileri: 133 Politikalar ve Uygulama Arasında Juan Jiang, Yuko Harayama ve Shiro Abe Japon Teknoloji Politikasının Kısa Tarihi 134 Tohoku Üniversitesi Geçmişinden Bazı Gerçekler 137 Hükümet Öncülüğünde Üniversite Sanayi İlişkileri 139 Sonuç 140 viii İçindekiler Bölüm 9 Üniversite-Sanayi İlişkileri: 143 İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler Mike Wright 143 Bölgesel Kalkınma Ajansları 144 İşbirlikçi Yenilikleri Destekleyici Girişimler 144 Kuluçka Merkezleri ve Girişimci Merkezleri 145 Uzun Vadeli Araştırma Ortaklıkları 145 Akademi Öncülüğünde Ticarileştirme İçin Yenilik ve Bölgesel Dostluklar 146 Sınır Birleştirici Düzenlemeler 146 Bölgesel Fonlar ve Şirket’lerin Gelişimi 147 Yüksek Lisans ve Araştırmacı Eğitimi ve Hareketlilik 147 Eğitim ve Ağ Düzenlemeleri 148 Üniversite Sanayi Girişimlerinin Etkileri 148 Sonuçlar ve Sorunlar 151 Bölüm 10 ABD’de 1980 yılından bu yana 155 Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi David C. Mowery Tarihsel Bakış 156 ABD Üniversite Lisans Politikaları ve Uygulamalarına Sanayi Eleştirisi 167 Sonuç 169 Kısım III Üniversitelerin Üniversite Sanayi İşbirliği 173 Bağlantılı Politikaları Bölüm 11 Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri 175 Kurulması: Çin Örneği Weiping Wu Çin’de Üniversiteye Dayalı Yeniliğin Teşviki İçin Ulusal ve Yerel Girişimler 177 Fudan and SJTU’de Dünya Çapında Üniversiteler Kurulması ve Sanayi İlişkileri 180 Sonuç 184 İçindekiler ix Bölüm 12 Üniversite Sanayi İlişkilerine Yaklaşımlar 187 Singapur Ulusal Üniversitesi Örneği Poh-Kam Wong Singapur Ekonomisinin Bilgi Ekonomisine Geçişine Genel Bakış 188 NUS’un Girişimci Üniversite Modeline Geçişinin Etkileri 192 Sonuç 194 Bölüm 13 Hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve 197 İşletme Yaratılması: Bazı Stratejik ve Politik Konular Rakesh Basant ve Pankaj Chandra İki Hindistan Kentinin Eğitim Kurumlarındaki Şirketler 199 Ar-Ge, Patentleme ve Girişim Yaratma: İki Profil 200 IITs’de İşletme Kuruluşu: iki Model 202 Ahmedabad Hindistan İşletme Enstitüsü’nde Kuluçka Deneyi 208 Sonuç Gözlemleri 210 Bölüm 14 Girişimci Üniversite: 213 Fikir ve Eleştirileri 213 Elizabeth Garnsey 213 Yeni Bir Araştırma Alanı 214 A.B.D. Deneyimi 216 Şirketler Kesiminden Gelen Muhalif Sesler 217 Yıkıcı Bilginin Yerleşik ve Yeni Giren Firmalar Tarafından Kullanılması 218 Hindistan, Singapur ve Çin’de Üniversite Politikasına Tepkiler 220 Sonuç 221 x İçindekiler Kısım IV Çokuluslu Şirketlerin ve Küçük ve Orta Ölçekli 225 İşletmelerin Ortak Stratejileri Bölüm 15 Soğurucu Kapasite Ötesi: 227 Üniversite Sanayi İlişkilerine Doğru Proaktif Bir Strateji İçin Teknoloji Yönetimi Fumio Kodama, Shingo Kano ve Jun Suzuki Proaktif bir Soğurma Mekanizması Modellemesi: Üniversite-Sanayi İlişkisi Morfolojisi 228 Yeni Bilimi Asimile Etmek İçin Teknolojik Platform: TOTO Ltd. 232 Bir Aracı İşlev Eklenmesi için Örgütsel Tasarım: Takeda Kimya Sanayileri 234 Sonuç: Proaktiflik, Karşılıklılık ve Örgütsel Tasarım 237 Bölüm 16 Fransa’da Üniversite Sanayi İlişkilerinde 241 Ortak Stratejiler Jean-Jacques Duby Bilgi Aktarımı 243 Bilgi Üretimi 245 Bilgi Paylaşımı 247 Araştırma için Programa Dayalı Yeni Yasa 248 Bölüm 17 Tayland’da Seçilmiş Şirketlerin Üniversite-Sanayi 251 İlişkilerine Özgü Yaklaşımlar ve Bunların Göreli Etkinliği Peter Brimble Tayland’da Üniversite-Sanayi İlişkilerinin Altı Olgu Çalışması (ek olarak IDEMA ) 252 Alınan Dersler ve İyi Uygulamalar 257 Üniversite-sanayi ilişkileri Etkinliğinin Göstergeleri 258 Dizin 261 İçindekiler xi Şekiller 2.1. İdeal Bir Verimli Yenilik Döngüsü 32 2.2. AB Ülkelerinde Ulusal ÜSİ’ler: Kuşbakışı Görünüm 35 2.3. Ulusal ÜSİ Güçlü ve Zayıf Yönler 36 3.1. Hedef ve Alan Kurumlara Göre Ar-Ge Sözleşmeleri 52 3.2. Ekstramural Ar-Ge Harcamalarının Tarihsel Gelişimi 53 3.3. İçeriye (ABD’ye) ve Dışarıya (ABD’den) Çokuluslu Şirket Ar-Ge’si 55 3.4. İsviçre Romande’de Ortaklar Tarafından Teknoloji Transfer Faaliyeti Yürütülen Firmalar Yüzdesi 58 3.5. Mali Kalkınma ve Kârlar, 1996-2000 60 4.1. Yeniliğe Katkıda Bulunan Üniversite-Sanayi Etkileşimi 71 4.2. Yenilik için Çok Önemli Sayılan Üniversite-Sanayi Etkileşimleri 72 4.3. Yenilik için Bilgi Kaynaklarının Kullanımı 74 4.4. Kaynak Kullanıcıları Tarafından Çok Önemli sayılan, Yenilik Bilgi Kaynakları 75 4.5. İngiltere’de SET Finansmanı ve Performansı: Üniversite-Sanayi İlişkileri Bağlamında 77 5.1. Doğu Asya’da Ulusal Ekonomik Öğrenme Sistemleri 91 5.2. 10.000 Nüfus Başına Üniversite Öğrencisi, 1870–1920 92 5.3. 10.000 Nüfus Başına Üniversite Öğrencisi, 1950–2000 92 5.4. Kişi Başına GSYİH’ya Karşılık Doğa Bilimleri ve Mühendislik Diplomaları, 2000 veya Sonraki Yıllar. 93 5.5. Tayvan (Çin) Yarıiletkenlerde Farkı Kapatıyor, 1975–95 95 5.6. Alınan Patentler, 1975–2002 99 5.7. Milyon Kişi Başına Alınan Patent, 1975–2000 100 10.1. Sanayi Destekli Ar-Ge Payı: MIT, Stanford ve Berkeley, 2003 Mali Yılı 163 10.2. Lisanslama Brüt Telif Hakları, 2000-04 Mali Yılları 164 10.3. Yıllık Buluş Açıklamaları, 2000-04 Mali Yılları 165 10.4. Lisans anlaşmaları, 2000-04 Mali Yılları 166 15.1. Teknoloji Transferi Etkin Sınır 231 15.2. Takeda’da GE ve PE Teknolojileri ile Organik Kimya Teknolojileri Arasında Füzyon Oluşumu 236 xii İçindekiler Tablolar 3.1. Sanayi Tarafından Değerlendirildiği Şekliyle Ana Transfer Mekanizmaları 51 3.2. Bilgi Transferi Önündeki Engeller 57 4.1. 10 Yıllık Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi Hedefi 79 5.1. 5 ve 30 Yıllık Dönemlerde Ülkelerin Patent Performansı 97 5.2. 10 Yıllık Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi Hedefi 98 5.3. Ulusal Bilim Konseyi Yönetiminde Tayvan (Çin) Teknoloji Transferi Çıktıları, 2000-04 101 5.4. Ulusal Bilim Konseyi Tarafından Desteklenen Önde Gelen Beş Tayvan (Çin)Teknolojisi 102 9.1. Bilim İşletmeleri ve Üniversite Girişim Fonlarının Kümülatif Etkileri 150 11.1. Çin Üniversite Araştırmaları Üzerinde Etkili Başlıca Ulusal Programlar 178 12.1. Singapur Ekonomik Kalkınma Aşamaları ve Ulusal Yenilik Sistemi Değişiklikleri 188 12.2. Girişimci Üniversitesi Modeline Dönüşüm Öncesi ve Sonrasında NUS’taki Değişiklikler Profili 193 Önsöz Paris Amerikan Üniversitesi (AUP) 27 Mart 2006’da Dünya Bankası Ens- titüsü ve Sosyal Bilimler Araştırma Konseyi işbirliğiyle gerçekleştirilen ve Dünya Bankası Kalkınma Ekonomisi Bölümü tarafından desteklenen Üniversite-Sanayi İşbirliği ve Kalkınma sempozyumuna ev sahipliği yap- maktan büyük memnuniyet duymaktadır. AUP’nin ve özellikle yeni Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin genel ilgi alanı ve hedefi, üniversite ve özel sektör arasındaki çeşitli bağlantıların yanısıra bunun küresel refaha olan çeşitli et- kileri gibi günümüzün akademik ve politik tartışma konularının kalbinde yer almaktır. 1962 yılında kurulan AUP Avrupadaki en eski Amerikan yükseköğre- tim kuruluşudur. Bağımsız güzel sanatlar, liberal sanatlar ve fen fakültesi olan AUP, doktora programları ve yeni araştırma girişimleriyle küçük ama birinci sınıf, tam teşekküllü bir üniversite olma yolunda ilerliyor. Yakla- şık 100 ulustan öğrencisi olan ve Paris merkezinde bir kent üniversitesi kimliğindeki AUP özel sektör kuruluşları, vakıflar, uluslararası kuruluş- lar ve hükümetlerle her düzeyde çeşitli başarılı ortaklıklar geliştirmekte- dir. Bu ortaklıklar akademik mükemmeliyet kazanmayı, bilgi yaratmayı ve AUP’nin çeşitli birimlerinin bundan yararlanmasını amaçlamaktadır. Bu sempozyuma AUP’de ev sahipliği yapmaktan onur duyuyoruz. Paris Ame- rikan Üniversitesi’nin misyonu dünyanın akademik, sosyal, politik ve en- telektüel yurttaş kuşaklarını eğitmek ve bilimin sanat ve fende uluslararası, çok kültürlü ve çoğul ortamda ilerlemesine katkıda bulunmaktır. Bu sem- xiii xiv Önsöz pozyum, bilimsel işbirliği ve etkileşimi teşvik ederek AUP’nin araştırma kapasitesinin güçlenmesine hiç kuşkusuz katkıda bulunacaktır ve inanıyo- ruz ki modern toplumlar için önemli olan ve akademik topluluğun yoğun ilgi duyduğu sorunların ele alınmasına önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Son olarak söylemek isterim ki bu sempozyum AUP Siyasal Bilgiler Fakültesi için son derece önemlidir, çünkü önümüzdeki Stratejik Kamu Politikası Programı Yüksek Lisans dersleri “Bilgi Endüstrisi, Yenilik Poli- tikaları ve Kalkınma� üzerine yoğunlaşacak. Bu bağlamda, bu kitabın müf- redatın bir parçası olacak dersler ve geleceğin AUP hocaları ve konuk bilim insanları tarafından yürütülecek araştırmalar için çok değerli bir kaynak ve girdi sağlayacağını umuyoruz. Bu çalıştaya önemli katkılarından dolayı tüm katılımcılara teşekkür edi- yoruz ve toplantının en göze görünür ürünü olan bu kitabın toplumlarımı- za yarar sağlayacağından eminiz. Martin Grandes Gerardo della Paolera Organizasyon Direktörü Rektör Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ekonomi profesörü Ekonomi Doçenti Paris Amerikan Üniversitesi Giriş Bu kitap Japon hükümeti ve Dünya Bankası’nın ortak sponsorluğunda Doğu Asya’da ekonomik büyümenin gelecekteki kaynaklarını inceleyen bir çalışmadan doğan bir yayın dizisinin parçasıdır. Bu çalışma, 1999 yılında, ortaya çıkmakta olan küresel ve yerel değişikliklerin ışığında, en çok gele- cek vaadeden yöntemlerin tanımlanması amacıyla başlatıldı. Önceki kitaplar Doğu Asya’da firmaların rekabeti, bölgedeki ülkelerin ekonomik performansını etkileyen faktörler gibi sorunlarla ilgili yenilik sistemi konularını incelemişti. Bu kitabın amacı Asya’nın ve aynı zaman- da diğer sanayileşmiş ülkelerin teknolojik yeteneklerinin geliştirilmesinde üniversitelerin rolünü ve bu amaçla hükümetler, şirketler ve üniversiteler tarafından uygulanan politik önlemleri incelemektir. Japon hükümetinin Politika ve İnsan Kaynaklarını Geliştirme Fonu üze- rinden sağladığı mali destek ve zamanlarının önemli bölümünü ayıran üst düzey kamu görevlileri bu projeye yaşamsal destek sağlamıştır. Haruhiko Kuroda, Takashi Kihara, Naoko Ishii, Masahiro Kawai, Kiyoshi Kodera, Rintaro Tamaki, Junichi Maruyama ve Takatoshi Ito’ya minnetttarız. Bu kitabın dayandığı sempozyuma Paris Amerikan Üniversitesi (AUP), Sosyal Bilimler Araştırma Konseyi ve Dünya Bankası Enstitüsü ortak sponsorluk yaptılar. Martin Grandes, Eric Hershberg ve Jean-Eric Aubert’e sempoz- yumun düzenlenmesi ve başarılı olmasındaki ayırdıkları zaman ve çabaları için teşekkür ederiz. AUP’ye Paris’in merkezinde mükemmel bir konferans mekanı sağladıkları için, Laetitia Gonsette ve Michelle Lemaire’ye de bü- yük lojistik destekleri için özel teşekkürler borçluyuz. xv xvi Giriş Dünya Bankasında Kalkınma Araştırma Grubu çalışma için bir mekan sağladı. Yüreklendirmesi ve sadık desteği için özellikle Alan Winters’e te- şekkür borçluyuz. Jimena Luna, Jue Sun ve Tristan Suratos çalışma ekibini araştırma ve organizasyon becerileriyle ustaca desteklediler. Onlara minnetttarız Yazarlar listesi Editörler Kaoru Nabeshima Dünya Bankası Kalkınma Araştırma Grubunda eko- nomisttir. 2001 yılında Dünya Bankası’na katıldığından beri Doğu Asya ile ilgili kalkınma sorunları hakkında yazdı. En son yayınları Sanayileşme Sonrası Doğu Asya Kentleri (Postindustrial East Asian Cities) (Shahid Yusuf ile birlikte) ve Çin’in Kalkınma Öncelikleri (China’s Development Priorities) (bu da Shahid Yusuf ile birlikte). Shahid Yusuf Dünya Bankası Kalkınma Araştırma Grubunda ekonomi danışmanıdır. Yoğun olarak Doğu Asya odaklı olmak üzere teknoloji geli- şimi, kentleşme ve endüstriyel rekabet hakkında yazmıştır. En son yayınları Sanayileşme Sonrası Doğu Asya Kentleri (Postindustrial East Asian Cities) (Kaoru Nabeshima ile birlikte) ve Çin’in Kalkınma Öncelikleri (China’s Development Priorities) (bu da Kaoru Nabeshima ile birlikte). Yazarlar Shiro Abe Tohoku Üniversitesinde emeritus profesördür. Tohoku Fukus- hi Üniversitesi Kansei Fukushi Araştırma Merkezinin de profesörü ve ge- nel müdür yardımcısıdır. 1984 ile 1985 arasında Oxford Üniversitesinde Nissan Ziyaretçi Profesörü olarak bulunmuştur. xvii xviii Yazarlar Listesi Rémi Barré Paris École des Hautes Études’te iktisat doktorası yaptı. Paris’te Conservatoire National des Arts et Métiers (CNAM)’de bilim politikası profesörüdür. Institut National de la Recherche Agronomique (INRA)’de öngörü birimi yöneticisi ve Fransa Araştırma Bakanlığında ön- görü ve stratejik çözümleme alanında danışmandır. Araştırma politikası ve yenilik sistemleri, göstergeler, değerlendirme ve öngörü alanlarında yayın- ları vardır. Rakesh Basant 2003 yılından bu yana Ahmedabad’daki Hindistan İşletme Enstitüsü Yenilikçilik, Kuluçka ve Girişimcilik Merkezi başkanıdır. Araş- tırmaları teknoloji değişimi ve yönetimi, endüstriyel organizasyon, kamu politikası, endüstriyel gruplar ve işgücü piyasalarıdır. Peter Brimble Asya Politika Araştırmaları isimli bir danışmanlık şirketini yürütmektedir ve özel sektör gelişimi, teknoloji ve yenilik ve bölgesel eko- nomik işbirliği sorunları üzerinde çalışmaktadır. Pankaj Chandra Ahmedabad’daki Hindistan İşletme Enstitüsü’nde profe- sör ve doktora programı başkanıdır. Araştırmalarının ağırlığı tedarik zinciri koordinasyonu, üretim yönetimi ve üretimde teknolojik yeteneklerin oluş- turulması üzerinedir Jean-Jacques Duby Observatoire des Sciences et des Techniques’in baş- kanıdır ve Fransız mühendislik okulları Ana akreditasyon komitesine baş- kanlık yapıyor. Çeşitli sanayi şirketlerine ve kamu kurumlarına danışmanlık hizmeti veriyor. s Dominique Foray École Polytechnique Fédérale de Lau anne (EPFL)’da profesör. Ekonomi ve Yenilik Yönetimi Başkanlığını elinde bulunduruyor. EPFL’nin Collège du Management de la Technologie’nin de yöneticisi. Araştırma ilgi alanları bilgiye dayalı yeni ekonomi bağlamındaki tüm eko- nomi politikası ile ilgili konuları ve sorunları içeriyor. Elizabeth Garnsey Cambridge Üniversitesi Üretim Enstitüsü Teknoloji Yönetimi Merkezi yenilik araştırmaları okutmanı. Yükselen teknolojilerin ticarileştirilmesi ve yüksek teknoloji girişimleri ve yüksek teknoloji grupları üzerinde araştırma yapıyor. Yuko Harayama Cenevre Üniversitesinde ekonomi doktorası yaptı. Tohoku Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Yönetimi Bölümünde profesör olarak görevli ve Japonya Bilim ve Teknoloji Politikaları Konseyi üyesi. Yazarlar Listesi xix Mei-Chih Hu Taichung’de Tayvan (Çin) Feng Chia Üniversitesi Teknoloji Yönetimi Enstitüsünde doçent. Araştırma ilgi alanları yenilik sistemleri, teknolojik altyapı ve Doğu Asya’da ulusal yenilik kapasitesidir. Alan Hughes Cambridge Üniversitesi Judge İşletme Fakültesinde Mar- garet Thatcher Profesörü ve İşletme Araştırmaları Merkezi yöneticisidir. 2004’de başbakan tarafından bu alanda Birleşik Krallığın üst danışma or- ganı olan Bilim ve Teknoloji Konseyi üyeliğine atandı. Juan Jiang Japonya Tohoku Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde araştır- ma görevlisidir. Enformasyon bilimlerinde Tohoku Üniversitesin’den PhD ve MA derecelerine sahiptir. Çin Nanjing Normal Üniversitesinden fizik BSc derecesi almıştır. Shingo Kano Tokyo’da Mühendislik Yönetimi Fakültesi ve Shibaura Tek- noloji Enstitüsü Teknoloji Yönetimi Araştırmaları Merkezinde profesör- dür. Fumio Kodama Tokyo Shibaura Teknoloji Enstitüsü Mühendislik Yöneti- mi Fakültesinde profesör ve dekan. Ayrıca Tokyo Üniversitesinde emeritus profesörü ve Japonya Teknoloji Yönetimi Derneğinin Araştırma Politikası (Research Policy) editörü. John A. Mathews Sydney Macquarie İşletme Fakültesi Stratejik Yönetim bölüm başkanı. Araştırma alanı uluslararası işletme, teknolojilerin evri- mi ve stratejik yönetimi ve yeni yüksek teknolojili endüstrinin yükselişi üzerinedir. David C. Mowery Berkeley California Üniversitesi Walter A. Haas İş- letme Fakültesinde, Yeni İşletme Geliştirilmesi bölümünde William A. ve Betty H. Hasler profesörüdür. Ayrıca Ulusal Ekonomik Araştırmalar Ofi- sinde (National Bureau of Economic Research) de araştırmacıdır. Luc Soete Birleşmiş Milletler Üniversitesi Yeni Teknolojiler Enstitüsü (UNU-INTECH) ve Maastricht Yenilik ve Teknoloji Üzerine Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (MERIT)’in eş başkanıdır. 2005’te iki enstitünün yeni bir araştırma ve eğitim merkezi, UNU-MERIT’i oluşturmak üzere birleşmesini yürüttü. Araştırmaları geniş bir alanda teknolojik değişimin etkilerinin kuramsal ve deneysel çalışmalarını kapsamaktadır. Jun Suzuki Tokyo Shibaura Teknoloji Enstitüsü Teknoloji Yönetimi Arş- tırmaları Merkezi ve Mühendislik Yönetimi Fakültesinde profesör. xx Yazarlar Listesi David A. Wolfe, PhD, siyasal bilimler profesörü ve Toronto Üniversitesi Uluslarası Araştırmalar Merkezi Küreselleşme ve Bölgesel Yenilik Sistem- leri Programı yönetici yardımcısı. Kanada Sosyal ve Beşeri Bilimler Araş- tırma Konseyi tarafından finanse edilen ulusal bir ağ olan Yenilik Sistemle- ri Araştırma Ağı ulusal koordinatörü olarak da görev yapıyor. Poh-Kam Wong Singapur Ulusal Üniversitesi (NUS) Girişimcilik Merkezi yöneticisi ve NUS’da işletme politikaları doçenti. Araştırma alanları tek- nolojik yenilik ekonomisi ve yönetimi, teknoloji girişimciliği, Doğu Asya ülkelerinde ulusal bilim ve teknoloji politikaları ve Doğu Asya endüstriyel gelişim stratejileri üzerinedir. Mike Wright finansal araştırmalar profesörü ve Birleşik Krallık Notting- ham Üniversitesi İşletme Fakültesi Centre for Management Buy-Out Research yöneticisi. Ghent Üniversitesinden fahri doktora almıştır, Journal of Manage- ment Studies editörüdür ve Erasmus üniversitesi konuk profesörüdür. Weiping Wu Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde kentsel çalışmalar coğrafya ve planlama alanında doçent. Araştırma alanı kentlerin ekonomik coğrafyası ve Çin’in kentsel gelişimidir. Kısa Adlar ve Kısaltmalar All Endüstriyel Yenilik Ajansı (Agence de l’Innovation Industrielle) (Fransa) AIT Asya Teknoloji Enstitüsü ANR Ulusal Araştırma Kurumu (Agence Nationale de la Recherche) (Fransa) AT ana kiracı AUP Paris Amerikan Üniversitesi BCIP Biyoteknoloji Grupları Yenilik Programı (Ontario) BT bilim ve teknoloji CBR İşletme Araştırmaları Merkezi CEA Atom Enerjisi komisyonu (Commissariat à l’Energie Atomique) (Fransa) CIC Endüstriyel İşbirliği Merkezi CIIE Yenilik, Kuluçka ve Girişimcilik Merkezi CNES Ulusal Uzay Araştırma Merkezi (Centre National d’Études Spatiales) (Fransa) CNRS Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (Centre National de la Recherche Scientifique) (Fransa) CRL Merkezi Araştırma Laboratuvarı CSIR Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Konseyi (Hindistan) CTI Teknoloji ve Yenilik Komisyonu (İsviçre) xxi xxii Kısa Adlar ve Kısaltmalar DTI Ticaret ve Endüstri Departmanı (Birleşik Krallık) EPF Teknoloji Enstitüsü (École Polytechnique Fédérale) İsviçre) EI Mühendislik Dizini ETAN Avrupa Teknoloji Değerlendirme Ağı EU Avrupa Birliği FITT Yenilik ve Teknoloji Transferi Vakfı G7 Yediler Grubu (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve Birleşik Devletler) GDP gayri safi yurtiçi hasıla GE gen mühendisliği GUIRR Hükümet-Üniversite-Sanayi Araştırma Görüşmeleri HDD sabit disk sürücüsü HEIF Yükseköğretim Yenilik Fonu (Birleşik Krallık) HEROBC Yükseköğretimin İş Dünyası ve Toplumla İlişkisi (proje) (Birleşik Krallık) IC entegre devre IDEMA Uluslararası Disk Sürücüsü Ekipman ve Malzemeleri Birliği IIMA Hindistan İşletme Enstitüsü, Ahmedabad IISc Hindistan Bilim Enstitüsü IIT Hindistan Teknoloji Enstitüsü IL&FS Altyapı Kiralama ve Finansman Hizmetleri IMR Malzeme Araştırmaları Enstitüsü INSERM Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü (Institut National de la Santé et de la Recherche Médicale) (Fransa) IP fikri mülkiyet IPC Endüstriyel Performans Merkezi IPRs fikri mülkiyet hakları ISTP Bilimsel ve Teknik Bildiriler İndeksi IT Enformasyon Teknolojileri ITRI Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü KOF Konjonktür Araştırmaları Enstitüsü (Konjunkturforschungsstelle) (İsviçre) KRP KR Precision KTH Kraliyet Teknoloji Enstitüsü (Kungliga Tekniska Högskolan) (İsveç) MERIT Maastricht Yenilik ve Teknolojiler Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi Kısa Adlar ve Kısaltmalar xxiii MIT Massachusetts Teknoloji Enstitüsü MITI Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı (Japonya) MNC çok uluslu şirket MOE Eğitim Bakanlığı (Çin) MOST Bilim ve teknoloji Bakanlığı (Çin) NCL Ulusal Kimya Laboratuvarı (Hindistan) NIE yeni sanayileşen ekonomi NOC NUS Denizaşırı Koleji (Program) (Singapur) NSC Ulusal Bilim Konseyi (Tayvan, Çin) NSTDA Ulusal Bilim ve Teknoloji Kalkınma Ajansı (Tayland) NUs Singapur Ulusal Üniversitesi OCRI Ottawa Araştırma ve Yenilik Merkezi OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OFS Federal İstatistik Bürosu (Office Fédéral de la Statistique) (İsviçre) PARC Palo Alto Araştırma Merkezi PE protein mühendisliği PRI kamu araştırma kurumu R&D araştırma ve geliştirme, Ar-Ge RDA bölgesel kalkınma ajansı RIEC Elektriksel İletişim Araştırma Enstitüsü SBIR Küçük İşletme Yenilik Araştırmaları (Program) (Birleşik Devletler) SBRI Küçük İşletme Araştırma Girişimi (Birleşik Krallık) SCIE Genişletilmiş Fen Atıf Dizini SEC Bilim Girişimi (Birleşik Krallık) SET bilim, mühendislik ve teknoloji SIDBI Hindistan Küçük Endüstriler Kalkınma Bankası SIIC SIDBI Yenilik ve Kuluçka Merkezi SINE Yenilik ve Girişimcilik Derneği (Hindistan) SJTU Shanghai Jiao Tong Üniversitesi SMART Küçük firmalar Araştırma ve Teknoloji Başarı Ödülü (Program) (Birleşik Krallık) SMEs küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) STA Bilim ve Teknoloji Ajansı (Japonya) TeNeT Telekomünikasyon ve Bilgisayar Ağları (Grup) TLO teknoloji lisanslama ofisi TOP Ottawa Ortaklığı TRIMS Ticaretle İlgili Yatırım Tedbirleri (Anlaşma) xii Kısa Adlar ve Kısaltmalar TRIPS Fikri Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili Yönleri (Anlaşma) TRRA Toronto Bölgesi Araştırma İttifakı TSB Teknoloji Strateji Kurulu (Birleşik Krallık) TSMC Tayvan Yarıiletken Üretim Şirketi TTCAP Toyota Teknik Merkezi-Asya-Pasifik TTI teknolojik en başarılı kurum TTO teknoloji transferi organizasyonu UAS uygulamalı bilimler üniversitesi UC Kaliforniya Üniversitesi UED Kentsel Ekonomik Kalkınma (Şube) (Ontario) UIL üniversite-sanayi ilişkisi (ÜSİ) UMC Birleşik Mikroelektronik Şirketi UNIEI Nottingham Üniversitesi Yenilik ve Girişim Enstitüsü USPTO ABD Patent ve Marka Ofisi VLSI çok büyük ölçekli entegrasyon WTO Dünya Ticaret Örgütü BÖLÜM 1 Üniversite-Endüstri İlişkileri Politik Boyutlar Shahid Yusuf Kalkınmada teknolojinin rolü arttıkça üniversite ve iş sektörü arasında gi- derek gelişen ilişkiler politikanın da önemli ilgi odağı haline geliyor. Bu giriş bölümü bu bağlantılar üzerine bir bakış açısı sunuyor, orta ve yüksek gelirli ülkelerdeki özelliklerin bazılarını inceliyor ve ilişkileri artırmaya ve verimliliği geliştirmeye yönelik politikaları tanımlıyor. Bu aşamada, bu po- litikaların doğru olup olmadığını ve ortaya koydukları dinamiklerin kalıcı olup olmayacağını ve sonuçları iyileştirip iyileştirmeyeceklerini ölçmek zor. Fakat açıkçası değişim yakın ve üniversitelerin teknolojik değişimle neden daha yakın ilişkili olduklarınına dair kısa bir tartışma ile, bölüme uygun biçimde gözlemleri ifade etmek daha yararlı olacak.1 Eğitim ve araştırma etkinliklerinin birlikte olduğu modern üniver- site Prusya eğitim felsefecisi Wilhelm von Humboldt’un parlak fikridir. Humboldt 1810’da düşüncelerini eyleme geçirmiş ve Avrupa ve Birleşik Devletler’de diğer üniversitelere model olan Berlin Üniversitesi’nin fi- 1 Bu çerçevede, Etzkowitz ve Leydesdorff (2000, 112) diyor ki, “ O ya da bu, çoğu ülke ve bölge üniversite firmaları, bilgiye dayalı ekonomik gelişme için üçlü girişimler ve firmalar, devlet laboratuvarları ve akademik araştırma grupları arasında stratejik ittifaklar içeren yenilikçi bir ortam gerçekleştirmek için çalışıyorlar.� 1 2 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur kir babası olmuştur. Üniversiteler yaklaşık 600 yıl boyunca avukatlar, din adamları ve diğer meslek adamları için için eğitim alanı olmanın ötesinde pek bir şey yapmamışlardı. Humboldt araştırmayı eğitimin yaşamsal bir bileşeni yaparak, bilime ağırlık vererek, disiplinlerarası ilişkiyi zorlayarak ve üniversitenin ekonomiye ve topluma daha fazla doğrudan katkı yapması- na çalışarak bunu tümüyle değiştirdi (Ruegg, 2004). Humboldt, araştırma koşullarını değiştirdi ve üniversiteler o tarihten sonra onun benimsediği modele uyum sağladılar ve değiştiler. Üniversitenin yükseköğretim aktar- madaki rolü açıktır ve sürekli yenilenmiştir. Üniversitelerin Humboldt son- rasında kazandığı iki ek rol – bilginin artırılması için temel araştırmalar yapılması ve teknolojinin toplumsal ve askeri amaçlar için geliştirilmesi ve değişmesinine katkı yapmak – zaman içinde ve çeşitli ülkelerde bazı seçkin üniversiteler tarafından kısmen ve farklı biçimde uygulandı.2 Genel olarak temel araştırmanın eğitim etkinliklerinin daha mantıksal bir uzantısı olduğu görülmüş ve akademik zihniyet tarafından daha çok tercih edilmiştir. Tica- ri teknolojiler icat etmeyi amaç edinen uygulamalı bilimler daha düzensiz yol izlemiş, üniversitenin temel işi olan öğretime karşı gündemi saptıran, olasılıkla dikkati dağıtan ve sanki karşıt bir şey gibi kınanmışlardır. Buna rağmen uygulama, Etzkowitz ve Leydesdorff (2000, 115)’un, “uygulamada bilimsel keşiflere yönelik güç uzun ömürlüdür� sözüyle gözlemlediği gibi, destek bulmuştur. Bilimin arayışları, ticari uygulamaları olan teknolojiye çoğu kez kapıları açtı. Birçok bilimsel sonuç endüstriyel veya tarımsal değeri olan tetikleyi- ci yeniliklere yardımcı oldu. Diğerleri pek çok değişik alanda yararlı bilgi stokunun artmasına ve tekniklerin gelişmesine hizmet etti. Bilginin eği- tim kurumlarından böylesine dışsallaşmasının uzun bir tarihi vardır. Daha uzun geçmişte, bilgi dışsallaşmasının çoğu, üniversitelerde eğitim gören ve daha sonra işinde, diğer mesleklerde veya tarımda çalışmaya başlayanlar aracılığıyla gerçekleşiyordu. Örneğin 19. yüzyıl sonlarına kadar Oxbrid- ge üniversitelerinde çok az araştırma yapılmıştır. Teknolojik ilerlemelerin çoğu –örneğin demiryolları – şirketlerin yaptığı uygulamalı araştırmaların sonucuydu. Fakat günümüze doğru, sanayileşmedeki devinim gücü arttık- ça, daha fazla üniversite ticari amaçlarla teknoloji geliştirilmesinde resmi ve gayri resmi olarak doğrudan yer aldılar. Alman üniversiteleri 19. yüzyıldan itibaren bilimsel bilginin değerli bir kaynağı ve doğmakta olan kimya ve ilaç endüstrisinin uzmanıydılar (Mowery ve Rosenberg, 1998). Onlar da, Al- man üniversitelerinde eğitim gören öğrencilerin dolaşımı ile Birleşik Dev- 2 Üniversite özerkliğinin evrimi; hükümet politikaları üzerinde Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Latin Amerika’da araştırmaya yönelik tutum ve sanayi ile ilişkiler; Latin Amerika’daki araştırmacıların karşılaştığı ikilem için Bakınız Etzkowitz ve ark. (2000) ve Sutz (1997). Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 3 letlerdeki üniversitelerde ve şirketlerde araştırmayı teşvik ettiler (MacGar- vie ve Furman, 2005). Biyomedikal ve biyolojik araştırmalar Pennsylvania Üniversitesi, Delaware ve Rutgers’da gelişmeye başladı ve örneğin bu sa- yede Sterling, Merck, DuPont ve Eli Lilly şirketlerinin kurumsal araştırma laboratuvarlarının eş zamanlı büyümesi ve biraraya gelmeleri gerçekleşti. Bu şirketler de mali ve diğer yollarla üniversitelerde eğitim ve araştırmanın daha da artmasını teşvik ettiler (MacGarvie ve Furman, 2005). Massachu- setts Teknoloji Enstitüsü (MIT) gibi uzmanlaşmış kurumların mühendislik fakülteleri Massachusetts’de sanayi için önemli kaynaktı. 1930’lardan başla- yarak MIT, mühendislerin eğitimini mühendislik ile ilgili bilimlerde sağlam bir temel içerecek biçimde yaygınlaştırmada etkin oldu (Tadmor, 2006). Foray’ın Bölüm 3’te belirttiği gibi mühendislik disiplini üniversiteden iş dünyasına değerli bir köprü haline gelmişti.3 1862 ve 1890 tarihli Morrill Land Grant Yasaları ve 1887 tarihli Hatch Yasasıyla kurulan Ameri an k hibe arazili kolejlerinin özel hedeflerinden birisi tarım uygulamalarının iyi- leştirilmesinde kırsal topluluklara yardım etmekti.4 Alman üniversite sis- temini yoğun olarak aktaran Japonya, 19. yüzyıl sonlarında kurmaya baş- ladığı imparatorluk üniversitelerini – 1877’de Tokyo ve 1897’de Kyoto ile başlamıştı – Batı bilimsel bilgisini soğurmada ve bunu da modernleşmeyi hızlandıracak lokomotif yapmada bir araç olarak kullandı. Ortaya çıkan ve 20. yüzyılın ilk yarısı boyunca süren şey, sanayileşmiş ül- kelerdeki az sayıdaki üniversitenin iş dünyası ile değişik derecelerde ve res- mi ya da gayri remi yollarla araştırma ve teknoloji gelişimine angaje olduk- ları bir durumdu. Yükseköğretim düzeyi kurumların çoğunluğu kendilerini eğitime adamıştı ve mezunlarının bilgiyi yaymalarına bağımlıydılar. Çoğu üniversite, araştırmadan bugün anladığımız şekliyle, resmi olarak araştırma ile uğraşmıyordu. İkinci Dünya Savaşı teknolojinin gelişimi için bir nimet oldu. Jet mo- toru, nükleer güç, radar, bilgisayarlar, roket itme gücü ve pek çok diğer teknolojiler 1940’larda kök saldı ve pek çok durumda bu gelişmelerde üni- versitelerin payı vardı (Hambling, 2005). Savaştan önce üniversite araştır- maları –yapıldığı yer – küçük ev sanayisi boyutunda idi. Savaş sırasında başlatılan programlar ve özellikle Birleşik Devletler’de devletin sağladığı fonların miktarı, büyük ölçekli bilimsel araştırmaları pek çok önde gelen Amerikan üniversitesinin faaliyetlerinin bütünleşmiş bir parçası haline ge- 3 İkinci Dünya Savaşı sonrasında MIT’den Vannevar Bush ve Berkeley’den Frederick Cottrell’in girişimleri uygulamalı araştırmayı ve sanayi ile ilişkiyi teşvik etti (Etzkowitz ve ark. 2000; Lim 1999). 4 Morrill yasası her koleje 90.000 dönüm arazi sağladı, Hatch tarımsal araştırma için araştırma istasyonları verdi (MacGarvie ve Furman, 2005). 4 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur tirdi. Daha sonra, soğuk savaşın güç topladığı dönemde, teknoloji geliş- tirme amaçlı araştırma yapmak sabit bir değişmez haline geldi. Birleşik Devletler’de araştırmalara çok büyük devlet desteği reel sektör tarafından araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) aynı derecede yapılan büyük harcama ile birlikte kurumsallaştı. Bu paranın bir bölümü 1940’larda artmaya baş- layan üniversite sanayi işbirliğini resmileştirmek ve sağlamlaştırmak için üniversitelere akıtıldı. Fransa ve Japonya gibi sanayileşmiş ülkeler de, Birle- şik Devletlerle aynı düzeye erişebilmeye çalıştıklarından, özellikle reel sek- tör ve devlete ait laboratuvarlara yönelik ve devletin finanse ettiği büyük Ar-Ge programları başlattılar (bakınız 8. bölümde Jiang, Harayama, Abe ve 16. bölümde Duby).5 Sovyet bloku üniversitelerinde olduğu gibi önde gelen Avrupa ve Japon üniversiteleri de bazı temel araştırmalar ve tekno- lojik ilerleme yürütmekle birlikte, ölçek sınırlıydı ve teknoloji geliştirmek veya aktarmak için iş dünyası ile kurulan resmi ilişkiler Birleşik Devletler’e göre daha azdı. Bununla birlikte Japonya’da bu tür ilişkiler, hükümetin (ör- neğin yükseköğretim için özel fonlar ve sanayi ile ortak araştırmalar) ve Tohoku gibi bazı üniversitelerin girişimleri sayesinde yeşermeye başladı (Yamamoto, 1997). Yenilik Daha Önemlidir İki gelişme yeniliğe dikkatleri çekti. Ekonomik kuram ve ampirik araştır- ma alanındaki içsel büyüme modelleri bilgi birikiminin gayri safi yurtiçi hasılaya katkısına vurgu yapmıştır (Lucas, 1989; Romer, 1989). Firmaların her gün yaşadığı deneyimler ikna edici şekilde bu modelleri desteklemek- tedir. Piyasa rekabeti yenilik ile giderek daha uyumlu hale gelmektedir. Pek çok tüketici ve elektronik ürün için, piyasaya sunuluştan olgunluk, eskime ve çekilmeye kadar olan yaşam döngüsü giderek kısalmaktadır (Agarwal ve Gort, 2001). Yeni modeller, birçok elektronik ürünün yerini aylar için- de alıyor. Bu hızlı eskime, daha az derecede de olsa, diğer kategorilerdeki ürünler için de gerçek. Bu nedenle, şirketlerin çoğu için ürün hatlarını sü- rekli yenilemeye olanak veren aralıksız yenilik zorunluluk haline geliyor. Mühendislik ve ulaştırma sektörlerinde olduğu gibi, ürün yeniliği temel kaygı olmasa bile, şirketler, örneğin maliyetleri düşürmek, kaliteyi artırmak ve kusurlu ürün oranını azaltmak için süreç yeniliğine angaje olmak zorun- dalar; çünkü bunların tamamı rekabet edebilirliği sürdürümeyi ilgilendiri- yor. Küreselleşme baskıyı yoğunlaştırmıştır. Mesafe ve piyasa engelleri or- tadan kalktıkça gerçek ve potansiyel rakiplerin sayısı misliyle arttı. Bu kadar 5 Japonya’da Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı büyük ölçekli entegre devreler ile ilgili bir proje başlatarak özel sektörün yarıiletkenlerde gelişimini teşvik etti (Kimura, 1997). Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 5 çok sayıda düşük gelirli ülke bugün katılımlarını kolaylaştıran kodlanmış endüstriyel teknolojilerle pazara girerken orta ve yüksek gelirli ülkelerdeki firmaların ayakta kalması için yegane strateji çoğunlukla yeniliktir (Berger, 2005) Yeniliğe duyulan gereksinimin artmış olması iş dünyasının Ar-Ge’ye yatırım yapmasını kuvvetle teşvik ettiği ve yatırım harcamaları giderek tırmandığı halde, firmalar açısından en azından mutlak verilere göre üç kaygı dile geliyor. Birincisi, teknolojik sınır genişlediği için teknolojilerin maliyetleri ve karmaşıklıkları yükseliyor ve pek çok teknoloji değişik di- siplinlerin ve alt disiplinlerin kesişme noktalarında ortaya çıkıyor (Foray, bölüm 3). Sonuç olarak maliyetler artıyor ve en büyük şirketler bile tek başlarına araştırma projelerinin peşinden koşmayı daha ağır buluyor. Bu faktör firmaları ortaklıklar, ittifaklar, konsorsiyumların ve araştırma çaba- larını koordine etme lehine “açık� yenilik sistemlerini benimsemeye teşvik etmektedir (Chesbrough, 2003; Hall ve Mairesse, 2006).6 İkincisi, teknoloji temel bilimlere bağlı kaldığı için, belli bir noktada bi- limsel bilginin özgül alanlarında derinleşmeden veya belirli kısıtlamaları gevşetecek ya da ortadan kaldıracak bilimsel atılımlar olmadan daha ile- ri gitmek mümkün olmamaktadır. Geçmişte bu bilimsel ilerlemelerin pek çoğu garajlarında, üniversitelerinde veya şirketlerinde bağımsız çalışan bi- reysel yatırımcılar tarafından yapılıyordu (Schwartz, 2004). 19. yüzyıl son- ları ve 20. yüzyılın ilk onyıllarında Alman farmasötik ve kimya şirketleri ile başlayarak büyük firmalar teknolojinin gelişmesiyle birlikte şirket labora- tuvarlarında temel araştırmaların peşine düştüler. General Electric 1900 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kurumsal laboratuvarını kurdu.7 Bu tür laboratuvarların sayısı 1890’larda dörde çıktı ve 1930’larda bini geçti (Etzkowitz, 2002). Bağımsız yatırımcılar halâ dikkate değer keşiflerle çı- kagelebilirler ve araştırma odaklı büyük şirketler temel bilimler alanından çekilmiş değiller. Bununla beraber 1990’lardan bu yana çabalarının ölçeği ve çıktıları azalmıştır. En büyük firmalar bile piyasa ve hissedarlar tarafın- dan maliyetlerin daha sıkı kontrolda tutulması için baskı altındalar ve başarı şansı kestirilemeyen meraka dayalı temel araştırmalarda tasarrufa gidilmesi daha uygun bulunuyor.8 Daha ötesi, ileri araştırmaların yürütülmesi artık sıklıkla takım çalışması – bazen çeşitli disiplinlere yayılan – ve deneylerin 6 Bir ittifak içinde ortaklar arasında bilgi değişimi, bu tür anlaşmalarla bağlanmamış firmalara göre daha kolay ve verimlidir (Gomes-Casseres, Jaffe ve Hagedoorn, 2006). New York Schenectady’de, Erie Canal’a yakın bir hangarda kurulmuştu. Bir MIT kimyageri olan Willies 7 Whitney ilk müdürüydü. 8 ABD şirketleri 1998 yılında uygulamalı ve temel araştırmalar için 40 milyar ABD $ harcadılar. Gelişmeye 100 milyar $’dan fazla ayrıldı (Business-Higher Education Forum, 2001). 6 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur yapılması ve sonuçların ölçülmesi için pahalı donanım gerektiriyor (Gali- son ve Hevly, 1992). Bu gereksinimler zenginlik ve geniş uzmanlık gerekti- riyor ki bu da bireysel mucitleri dışlıyor ve kurumsal devleri bile araştırma yelkenlerini toplamaya zorluyor. Bell Laboratuvarlarının personel indirimi- ne gitmesi ve Xerox’un Kaliforniya’daki Palo Alto Araştırma Merkezine (PARC)9 mali desteğini azaltması bu yeni gerçekleri yansıtıyor. Üçüncüsü, Soğuk Savaş’ın ve bununla beraber silahlanma yarışının şid- detinin sona ermesi olup, bu da önde gelen sanayileşmiş ülke hükümetleri- nin doğa bilimlerine yapılan araştırma finansmanının ölçeğini, bileşimini ve dağılımını etkilemiştir. Savunma yüklenicileri yeni silah sistemleriyle doğ- rudan veya uzaktan bağlantılı olarak teknoloji geliştirmek için bir zamanlar olduğu kadar destek alamadılar10 (bakınız bölüm 14, Garnsey). Pek çoğu hemen hemen tamamen savunma projelerine ve genellikle teknoloji kadar da temel araştırmalara yoğunlaşmış olan hükümet laboratuvarları kaynak- larının kurumaya başladığını gördüler.11 Gerçek ya da düşsel olsun, diğer tehditler savunma veya güvenlik ilişkili araştırmaları sürdürmeye yaradıy- sa da, düzey Soğuk Savaşın parlak günlerine göre hiç kuşkusuz azalmıştı. Şimdi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınam örgütü (OECD) üyesi ülkelerde araştırmaya ayrılan kamu parasının daha fazla bölümü sağlıkla ilgili alanlara ve sosyal bilimlere gidiyor. Katkıda bulunan dördüncü bir etken, sanayileşmiş ülkelerde önemli de- recede genişlemiş olan üniversite sektörü olup, onlar da OECD ülkelerinin çoğundaki demografik değişiklikler nedeniyle kayıtların azalma olasılığıyla karşı karşıyalar ve ya gelirlerini artırarak ya da küçülerek yeni yollar bulmak zorundalar. Kamu kaynakları desteğiyle temel araştırmaları genişletmek ve iş dünyasıyla teknoloji geliştirmek için yeni anlaşmalara girmek üniversite- lere faaliyetlerinin boyutunu koruyabilecekleri bir araştırma alanı yaratabi- lecek kapasite olanağı sunuyor. Üniversite-Sanayi İlişkileri için Politikalar Oluşturmak Bu nedenler bazı üniversitelerin, eğitim ile araştırmayı birleştirmesinin karşılaştırmalı üstünlüğüyle birlikte, teknoloji gelişimini hızlandırmasa bile üniversite sanayi ilişkilerine artan ilginin arka planında yer almaktadır. Dik- kati çeker şekilde neredeyse her sanayileşmiş ülke artık üniversite sanayi ilişkilerini yenilik sistemlerinin merkezine çekecek şekilde hareket ediyor PARC şimdi de Fujitsu ve Scripps Araştırma Enstitüsü ile ortaklığa dayanıyor. 9 10 Bu araştırmalar bilgi teknolojileri devrimine ve internetin yaratılışına katkıda bulundu. Örneğin Fransız makamları devlet laboratuarları, özel girişim sermayesi ve yeni start-up’larda 11 araştırmacılar tarafından girişimciliğin özendirilmesi için politikalar başlattı (Trumbull 2004). Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 7 ve üçlü bir sarmal kavram – hükümet, üniversiteler ve iş dünyasnıı bir araya getiren simbiyotik ilişkileri temsil eden – geniş kabul görüyor (Etz- kowitz, 2002; Etzkowitz ve Leydesdorff, 2000).12 Çok daha şaşırtıcı olan ise sanayileşmekte olan ülkelerin (Çin ve Hindistan gibi yenilik sistemlerini kurmakta olan) teknolojiyi kalkınmanın anahtarı olarak benimsemedeki hızları ve bununla da araştırmaya yönelik üniversitelerden ekonominin ye- nilik kapasitesini artıran bir araç olarak yararlanmaları (Sigurdson, 2005). Üniversitelerin artık oynaması beklenen sözde uzlaşmacı görünümün or- taya çıkışıyla ABD’de en girişimci üniversite başarısının karakteri birbirine karşıttır. Hughes, Mowery ve Garnsey’in sırasıyla bölüm 4, 10 ve 14’te ayrıntılarıyla açıkladıkları gibi üniversitelerin yaşam bilimleri dışında lisans, patentleme ve yan ürünlere katkıları görece azdır. Şirketlerin çoğu me- zunların işe alınması, staj ve danışmanlıkla ilgili olarak üniversitelerle gayri resmi temaslara hala daha çok önem veriyorlar. Ve şirketler, ABD’de bazı üniversitelerin mülkiyet hakları ve lisanslama paylaşımları konusularındaki saldırgan davranışından sıkıntı çekiyorlar. Bir dizi önemli politika adımları ortaya konmadıkça ve uygulanmadıkça, bir düşünce olarak üniversite-sanayi ilişkileri veya yenilik stratejisinin temel yolu olarak üniversite sanayi ilişkileri, kalkınmanın öncüleri olmaları bakı- mından üniversitelerin dışında kalabilir. Bunların sadece bir kısmı merkezi hükümetin politikalarıdır. Küreselleşme ve yerelleşmenin eş zamanlı ger- çekleştiği bir dünyada üç başka oyuncu politika oluşturmada ve bunları yürütmede hemen hemen eşit sorumluluk taşıyor. Bunlar üniversiteler, altulusal hükümetler ve firmalardır. Bu politikaların tamamının etkin ola- rak ayarlandığı ve eşgüdümünün sağlandığı bir ulusal yenilik sitemi ideal olacaktır, fakat bunu uygulamak kaçınılmaz olarak zordur. Üniversiteler pek çok durumda üzerlerine ek görev almaya hazır değildir. Hedefler ve bireysel katılımcıların beklentileri farklıdır ve biribirinden ayrışır ve denen- miş ve test edilmiş politika araçları azdır. Daha korkutucu olan, araştır- manın çok uluslu şirketler (MNCs) tarafından destekleğiyle küreselleşmesi ve enformasyon teknolojilerinin (IT) kullanımı firmaları ulusal sınırların ötesine bakmaya teşvik ediyor (Carlsson, 2006). Araştırmacılar diğer mes- lektaşlarıyla dünya çapında işbirliğine daha hazır olduklarından, şirketler tüm dünyada daha geniş ölçüde teknolojik uzmanlık arıyorlar; Hollanda ve İsviçre üniversitelerini bile, bu yeni ve “düz� dünyada, teknoloji geliştirme- deki eski performanslarıyla kendi rekabet yeteneklerinden endişe edecek derecede zorluyorlar (bakınız Soete ve Foray: sırasıyla bölümler 2 ve 3; Carlsson 2006; Friedman 2006; Kim, Morse ve Zin-gales 2006). Şu an için Bkn. Etzkowitz ve Leydesdorff (1997). 12 8 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur geri dönüş yok. Üniversitelerin teknolojik ilerlemelere daha fazla katkıda bulunmaları için geniş bir koalisyon gücü vardır ve çeşitli politikalar öne sürülmektedir. Eğer yenilik, şirketlerin rekabet yeteneklerini gerçekten so- nuca götürücü ise, bu politikaların sonuçlarından çok şey beklendiğini söy- lemek abartı olmayacaktır. Eğer üniversiteler, sadece yaşam bilimlerinde değil çeşitli disiplinlerde kendi temel ve uygulamalı araştırmalarıyla yenilik akışını önemli miktarda artırabilirlerse ve bu yenilik iş dünyası tarafından da kullanılabilirse, dinamik üniversite sektörü olan ülkeler, özellikle de yeni buluşların yararları bir süre yerel kalabildiğinde, daha yüksek büyüme oran- ları bekleyebilirler. Üniversite sanayi ilişkilerine yönelik politikalar kolayca bölümlere ay- rılamasa da bireysel öğelerin sorumluluklarını vurgulamak için bir miktar ayrışma mümkün ve yararlıdır. Bu kitap, politikaları dört gruba ayırıyor ve dünya çapındaki girişimleri anlatırken göze çarpan konularda da yorumlar yapıyor. Üniversiteler teknolojinin büyümesi için kendi ulusal yenilik sis- temlerini güçlendirmeyi ciddiye alan tüm ülkelerde merkezsel görüldükleri için, bu girişimlerle ilgili deneyimler sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelere aynı şekilde rehberlik edecek değerli bir kaynak olabilir. Ulusal Politikalar Sonuç olarak, ekonomik sonuçları olan teknolojik ilerlemelerin çoğunun ucu, ya verilen eğitim, bilgi dağılımı veya yürütülen güncel araştırmalar ya da şirketlere ve hocalara teknoloji üretiminde ortak çalışma fırsatı ve- ren üniversite-sanayi ilişkisi üzerinden dolaylı veya doğrudan üniversitelere dayanır. Üniversiteler hakemli bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerin (birçoğu şirketlerin araştırmacılarıyla ortak yazılmıştır) çoğunun yaratıcısı oldukları halde Japonya’da ve ABD’de bile üniversite kaynaklı teknolojile- rinin patent ile ölçülen çıktıları görece azdır. Durum Avrupa ülkelerinde de aynıdır ve kimilerine göre, üniversitelerin daha fazla teknoloji geliştirme potansiyelleri olduğunu akla getirir. Diğer bazıları, üniversitelerin öğrenci eğitimi yaptığı ve üniversite tabanlı araştırmacıların da makaleler yoluyla bilgi dağarcığına bilgi eklediği iş bölümünün iyi bir şey olduğunu öne sürer- ler. Bu durum eğitime odaklanır ve temel araştırma büyük oranda eğitimi tamamlayıcıdır ve heyecan ve yanısıra enerji verir. Johns Hopkins gibi önde gelen üniversiteler tarafından uygulanan bu felsefeye göre (bağlılık azalıyor olsa da), ticarileşen teknolojilerin işçiliğinin ve iş dünyasıyla bağlantıların içine çekiliyor olması nedeniyle üniversite, birincil görevinin sulanmakta olduğunu ve eğitim kalitesinin zarar görebileceğini muhtemelen görecektir (Feldman ve Desrochers, 2004). Bu tür konular üzerinde tartışanlar son onyıllarda teknolojideki büyük ilerlemelere ve bunun da üniversitelerin ro- Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 9 lünde hiç bir köklü değişime gerek duyulmadığını düşündürdüğüne dikkat çekerler. Onlara göre sistem bozulmamıştır. Bu bölümde daha önce belirtilen nedenlerle, zamanın değiştiğine dair ortak görüş zemin kazanıyor. Birleşik Devletler ve birkaç Avrupa ülkesi önderliğinde ulusal hükümetler üniversitelerde araştırmayı desteklemek ve üniversite sanayi ilişkisini teşvik etmek için daha büyük bir güçle bir dizi politikayı uygulamaya başladılar. Doğu Asya’da Japonya, Çin ve Singapur hükümetleri Jiang, Harayama ve Abe (bölüm 8), Wu (bölüm 11) ve Wong (bölüm 12)’un anlattıkları gibi, çabalarını genişletiyorlar ve yoğunlaştırı- yorlar. Ulusal hükümetler başlangıçta üniversite-sanayi ilişkisinin, kendi yük- seköğretim ve yenilik stratejileri aracılığıyla ortaya çıkması için ortamı ha- zırlarlar. Bu stratejiler yükseköğretime ne kadar harcama yapıldığını, bunun kurumlar arasında nasıl dağıtıldığını, ne tip disiplinlere ağırlık verildiğini, eğer varsa, öğrenci kontenjanlarının durumunu, eğitim kurumlarının ne kadar otonomiye sahip olduklarını, ne tip mali düzenlere sahip olduklarını ve aralarında ne tipten bir rekabetin bulunduğunu belirler. Her stratejinin üniversite-sanayi ilişkisinin olabilirliği ve yapısıyla ilgisi vardır. Özellikle, yükseköğretim kurumları arasındaki heterojenite, aralarındaki rekabet ve politikalar ve yardımlar karşısındaki özerkliklerinin önemi vardır ve bu tip öğeler Birleşik Devletlerdeki üniversitelerin başarısını açıklamaktadır (ba- kınız bölüm 10, Mowery; “Brains Business� 2005). Günümüzde hükümet- ler sonuçlara yönelik arayışlarında daha istekliler. Bir grup politika, seçilmiş faaliyetlerde, laboratuvar olanakları ve ku- luçkalar kurmak ve hazırlamak için doğrudan fonlar sağlayarak (tahsisli, denk, bloke) üniversite/araştırma kurumu tabanlı araştırma arzını artırma- yı amaçlıyor.13 1998’de ABD federal hükümeti üniversitelerin finansmanı için 13,5 milyar $ sağladı; şirketler 2 milyar $ (yüzde 9) katkıda bulundu. Bu tür amaçla özel vakıflara ve iş dünyasına sağlanan vergi teşvikleri devlet finansmanına katkı yapıyor. Bilim ve teknoloji (BT) alanlarına kaydolan öğrencilere burs verilmesi ve olabildiği durumlarda, bazı disiplinlere kon- tenjan uygulanması bu önlemleri güçlendirebilir.14 Teşvikler genişletilerek yabancı öğrencilere de arka çıkabilir, çünkü ABD’de göçmen mevzuatı ül- kedeki becerili ve deneyimli, ama sıkıntı içindeki kişileri kayırmaktadır. 13 Fransa’da hükümet tarafından finanse edilen araştırma merkezlerinin büyük kısmı, birçoğu üniversite ile bağlantılı olan, devlete ait araştırma merkezleridir. Tayvan’da (Çin), devlete ait Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü adanın bilgi ekonomisinin temel direklerinden biridir. Bkn. Duby (bölüm 16) ve Mathews ve Hu (bölüm 5). 14 Romer (2000) bilim ve teknoloji (BT) eğitiminin burslar üzerinden sübvanse edilmesinin kazançlarını tartışıyor. 10 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Birleşik Devletler, Avrupa, Japonya ve şimdi de Çin’de araştırma ve araştırmanın ticarileştirilmesi yönündeki baskı daha fazla güç kazandı, çün- kü hükümetler üniversite bütçelerine yaptıkları katkıyı kırpıyorlar ve üni- versitelerden bilgi transferi, üniversite şirketleri veya yenilikçi şirketlerdeki özsermaye hisseleri ve araştırma ürünlerinden, gelirlerine destek yapma- larını istiyorlar. Devlet, Japonya ve Singapur’da olduğu gibi, öğrencilerin ve öğretim üyelerininin, şöhretleriyle sadece eğitim kurumu olarak değil, ama aynı zamanda araştırma merkezi olma yönünde de çaba harcamala- rı için kamu ve özel üniversiteler arasındaki rekabeti destekleyerek, daha önceden koruma altındaki devlet üniversitelerine baskıyı artırdı. Bu stra- teji küreselleşmeden kaynaklanan baskıları tamamlamaktadır. Süreç için- de kamu üniversiteleri, özel üniversitelerin zaten her zaman sahip olduğu gibi, daha fazla otonomi kazanıyor. Bu özgürlük daha iyi öğrenci çekmek,15 Ar-Ge’yi artırmak, yeni mali kaynaklar araştırmak ve girişimcilik mahareti kazandıracak reformların peşinden daha agressif gitme fırsatları yaratıyor. Çoğunda girişimcilik geleneği olmayan ve kısıtlı yönetsel kapasiteye sahip üniversiteler için bu ek sorumluluklar kurumsal becerileri öğrenmeyi, yeni özendirici önlemleri ve yeni derslerin ortaya konulmasını zorunlu kılıyor. Yeni atanan rektörlerinin (bölüm 12, Wong) rehberliğinde Singapur Ulu- sal Üniversitesi ve Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü liderliği almış durumda. Devlet, ABD’den başlayarak pek çok ülkede, araştırmacılara bilimsel bu- luşları için kamu fonlarını kullanarak fikri mülkiyet hakları verip, üniversite araştırmacılarına ve üniversitelere teknolojiyi geliştirmeyi, patentlemeyi ve aynı zamanda kullanımlarını lisanslamayı çekici hale getirmek üzere hare- kete geçti. Patentleme sisteminin etkin işlediği (yani, bir patente başvuru- nun ve idamesinin karşılanabilir, geri dönüşün makul hızlı, fikri mülkiyet haklarının mahkemeler tarafından doğru dürüst düzeyde korunduğu, yine çok sayıda patentin yönetilebileceği maliyetlerin olduğu) yerlerde bilim- sel araştırmayı ticari geleceği olabilecek patentlenebilir buluşlara iteleyecek teşvikler artmıştır. Bayh-Dole yasası yeniliği hızlandırmasa da, patentle- meyi kesinlikle teşvik etti ve daha fazla ticarileşmeye yol açtı (bölüm 10, Mowery; Sampat, 2006). Sampat (2006)’ın gözlemine göre patentleme ve lisanslama teknoloji transferinde en az önemli kanallardır, Bayh-Dole ön- cesinde üniversitelerden teknoloji yayılımının yetersiz olduğuna dair çok az kanıt vardır ve Bayh-Dole’un yenilik üzerine net etkisi belirsizdir. Ayrıca Geuna ve Nesta (2006) yeniliğin Avrupa’da ve Birleşik Devletler’de zaten sürüp gitmekte olduğuna, Bayh-Dole’un sağladığı teşviklere gereksinim Bu tür fırsatlar, yurt dışında eğitim almış ve Batı üniversitelerinde araştırma ve öğretim tecrübesi 15 kazanmış araştırmacıları çekmeyi de içeriyor (Saxenian, 2006; Sigurdson, 2005; Yusuf ve ark., 2003) Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 11 olmadığına işaret ederler. 1980’ler sonrasındaki patent artışı politika veya mevuzatla değil biyomedikal, elektronik ve enformasyon teknolojileri alan- larındaki fırsatlarla ilgilidir. Ulusal hükümetler üniversitelerin ticari uyumunu, üniversitelerin çev- resinde bilim parkları geliştirerek, çoğu kez yerel geliştiricilerin katılımıyla ve yan ürünler ve genç yenilikçi şirketleri teşvik ederek ve üniversitenin, doğrudan kendi girişim sermayesi politikaları ve daha dolaylı olarak kendi- lerinin sermaye piyasalarını düzenleyen kuralları ve halka arzların başlatıl- masıyla daha fazla etkileyebilirler (Baxter ve ark., 2005). Araştırma amaçlı olarak şirketler için vergi muafiyetleri ve krediler aracı- lığıyla ya da doğrudan hibe ile veya devlet alım sözleşmeleri tahsis edilerek kamu kaynakları harekete geçirilmedikçe ulusal politikalar yoluyla iş dün- yasında üniversite sanayi işbirliği talebini yaratmak daha az kolaydır. Hükü- metlerin yaptığı belirgin olarak Ar-Ge vergi indirimlerini artırmak ve yeni teknolojiler geliştirilmesi için araştırma parası sağlamak olmuştur.16ABD Küçük İşletmeler Yenilik Araştırma Programı gibi, devletin küçük firma- lara hibe fon tahsis ettiği düzenlemeler, yurt içinde ve yurt dışında destek kazandı (Toole ve Czarnitzki, 2005).17 Daha ötesi, firmalar kendi temel araştırmalarını azaltmayı hedefledikleri ve kendi çabalarına odakladıkları için, nano teknoloji gibi disiplinlerarası uzmanlığın gerekli olduğu yükse- len alanlarda üniversite tabanlı araştırmacılara bel bağlamak durumundalar. Çin’de olduğu gibi, ulusal hükümetler üniversitelerin performansını, diğer göstergelerle birlikte yan ürünler veya yenilikçi şirketleriyle ölçerek üniver- site sanayi işbirliğini artırmayı deniyorlar (Wu, bölüm 11). Bu stratejinin çalıştığı yerlerde, yükselen firmaların pek çoğunun üniversite ile ilişkilerini temel bilimlerdeki ilerlemelere ve örtük bilimsel bilgiye daha fazla bağımlı olan, özellikle biyoteknoloji alanında sürdürmeleri olasıdır. Altulusal Politikalar Ülkeler büyük veya küçük olsun, merkezi yönetimin üniversite-sanayi ilişki- si politikaları il, ilçe veya belediyelerde altulusal yetkililer ile tamamlanır. Bu yerinden yönetim örneğin Brezilya, Kanada, Çin ve Birleşik Devletler’de çok sayıda yerel bağlantılar, istihdam, ihracat ve katma değer üreten en- düstriyi çekecek ve elinde tutacak yoğun rekabet ortamını hazırlar. Sey- rek olmayarak tercih edilen endüstriler, teknoloji ve beceri yoğun olanlar- 16 İngiltere’de, 2005 yılında, Ar-Ge vergi indirimi 500 milyon £ olarak gerçekleşti. Savunma ile ilgili Ar-Ge ayrıca 2 milyar £ idi (bkn. Hughes, bölüm 4). 17 Toole ve Czarnitzki (2005) Küçük İşletme Yenilik Araştırma Programı’nın, örneğin, üniversite tabanlı araştırmacıların girişimciliğini teşvik ettiğini ve programı bitiren firmaların girişim kapitalistlerinden fon bulmaya daha kolay takip ettiklerini buldular.. 12 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur dır. Güçlü bilimsel ve profesyonel programlara sahip araştırma yönelimli üniversiteler hem eğitimli personel hem de bilgi akışı kaynağı olabileceği için onlara çok çekici gelir. Örneğin, üniversitedeki araştırmacılar mevcut teknolojilerin rafine edilmesi ve yeni tekniklerin geliştirilmesine yardımcı olabilirler. Üniversite-sanayi ilişkileri ister dağınık ister yoğun olsun bu iliş- kilerden ne karışım çıkacağı, firmaların teknolojik biası, teknolojiye göre stratejileri ve yerel yetenekleri kullanarak teknolojiyi açık bir şekilde takip etmeleri gibi pek çok etkene bağlıdır. Üniversite araştırmacılarının kalitesi, firmalarla işbirliği yetenekleri ve üniversite politikaları, hepsi birlikte so- nuçları etkiler. Bununla birlikte, eğer hükümetler üniversiteleri büyüme ve potansiyel sanayi kümeleri için kaynak gibi görürlerse, yerinde yönetimli bir çevrede altulusal politikalar üniversite-sanayi ilişkilerinin çoğalmasını ve verimliliğini iki yolla etkiler. Birincisi, üniversitelerle ilgili eyalet ve be- lediye politikaları araştırmanın kalitesini ve oryantasyonunu etkileyebilir. İkincisi, bu politikalar üniversite-sanayi ilişkilerini katalize edebilir ve teş- viklerini güçlendirebilir. Altulusal yönetimlerin üniversitelerden yerel kalkınma amacıyla yararla- nıp yaralanmayacakları en başta üniversitenin konumuna ve potansiyeline bağlıdır. Üniversitelerin büyük çoğunluğu, araştırmaya angaje olacak veya bireysel danışmanlık görevleri ile oluşturulanlar dışında, sanayi ile işbirli- ği oluşturcak pozisyonda değildir. Çok küçüktürler veya canlı ve verimli yönetilen ekipler oluşturcak yetenek parkları zengin değildir veya eğitime odaklanmışlardır. Küçük ve bazen uzak ilçe ve illerde kurulu olanlar daha fazla dezavantajlıdır, çünkü buralara çok az sanayi gelir.18 Küreselleşen bir ekonomi konumla ilgili belirsiz etkilere sahiptir. Gelişmekte olan bir endüsriyel merkezde veya yanında olmak önemli avantaj sağlar. Bu ko- num öğrenci ve öğretim üyesi kalitesini de etkiler. Üniversitelere araştırma hizmeti talebi yaratabilecek farklı ekonomik etkinliklere sahip büyük bir anakent bölgesinde olmak da önemli bir artıdır.19 Başka bir deyişle, altulu- sal hükümetler, eğer konum ve şöhret, sağlanan teşviklerin bir gruba veya ilişkili küçük grupların içine doğru sarmal şekilde hareket edecek olan sa- nayiyi çekeceğini düşündürüyorsa üniversitenin aktiflerine destek verebilir. Ancak, enformasyon teknolojilerindeki gelişmeler ve Çok Uluslu Şirket- lerin uzak araştırma desteği için uzak yerlere bakmaya daha hazır oluşu nedeniyle araştırmacılar ve üniversite-sanayi ilişkisi arasında uzun mesafeli 18 Bu tür üniversiteler (ve bunların bulunduğu şehirler) en iyi mezunlarını eğitim ve araştırma faaliyetlerinde ellerinde tutmakta zorluk çekerler. Çok sık olarak en umut verici adaylar fırsatları daha geniş olan daha büyük şehirlere göç ederler. 19 Yusuf ve Nabeshima (2006) büyük Doğu Asya şehirlerinde yaratıcı ve yüksek teknolojili sanayileri inceliyor ve üniversitelerin kaynaklarından nasıl yararlandıklarını ve kullandıklarını gösteriyor. Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 13 işbirliği daha yaygın hale geliyor. Bir zamanlar olduğu gibi, göreli izolasyon üniversiteler için artık fazla bir dezavantaj değil (Behrens ve ark., 2006). Uygun bir aday araştırma üniversitesinin (veya üniversitelerin) adı ko- nursa altulusal hükümetlerin az da olsa bazı politika araçları vardır. 20 Onlar, işletmelere olası yenilikçi firmalar ve bağlantılarla faaliyetleri yürütmek için araştırma destekleri ve uzmanlaşmış araştırma tesislerine ya da kurumlara mali destek sağlayabilir.20 Shanghai yetkilileri özellikle bu konuda agresif olmuşlardır, ama üniversite faaliyetlerine çok daha yakın mali gözetim gel- mektedir (bölüm 11, Wu). Altulusal hükümetler üniversite araştırmacıları ve özellikle bilgi açıklarından ve araştırmalara erişim ve kullanma zorlukla- rından sıkıntı çeken küçük firmalar arasındaki uçuruma köprü olacak aracı kuruluşlar veya endüstriyel uzantılı kuruluşlar oluşturabilir. Devlet veya ye- rel yönetimler üniversite araştırma bölümleri ve çöpçatanlar gibi bölgesel veya ulusal kuruluşları kullanan firmalar arasında ittifaklara aracılık yapabi- lir ve finansman vererek ittifakları güçlendirmeyi deneyebilirler. Üniversite yenilikçi şirketleri için girişim sermayesi sağlamak amacıyla, devlet veya yarı devlet kurumlarını kullanabilirler. Eyalet hükümetleri araştırma için, üniversitenin hocaları veya mezunları tarafından yapılan danışmanlık söz- leşmelerine, üniversite şirketlerine veya yenilikçi şirketlere, belirli düzeye gelmesi koşuluyla kuluçka finansmanı yapabilir ve üniversiteye ek fon su- nabilir. Bu tür yapıların Ontario (Kanada); Hindistan, Singapur ve Birleşik Krallık’taki sayısız örneği Hughes (bölüm 4), Wolfe (bölüm 7) ve Wright (bölüm 9) tarafından tartışılmıştır. Son, ama aynı derecede önemli olarak, devlet veya belediye yetkilile- ri, muhtemelen yerel geliştiriciler ya da dernekler ile işbirliğiyle, firmaları çekmek, endüstriyel işçilerin eğitimini sübvanse etmek ve orada bulunan firmalara vergi teşviklerini yansıtmak için üniversitelere komşu yerlerde arazi ve altyapı sağlayabilir.21 Kentsel alanda kamu hizmetlerini ve imkan- ları geliştirmek için belediye yetkilileri ile çalışabilirler, bu da yetenekli bilgi işçilerini çekmek ve tutmak için gereklidir (Florida 2002, 2005). Avrupa ve Kuzey Amerika’nın yanı sıra Brezilya, Çin, Hindistan ve Japonya’da altulusal hükümetler üniversite-sanayi ilişkisi geliştirmek ve üniversiteleri kalkınma için cazibe merkezlerine dönüştürmek amacıyla bu tür politikaların bir karışımını uyguluyorlar. Deneyim birikmekle birlikte, henüz kazanan formül net olarak belli değil. İkinci kademe eyalet üniversi- 20 Jenkins, Leicht ve Wendt (2006) ABD’de, sanayiyi çekmek ve desteklemek için altulusal hükümetler tarafından sunulan teşviklerin ayrıntılarını sunuyor. Indergaard (2004) New York Austin Teksas Üniversitesi ve Silicon Alley ile ilgili bu tür işbirliği 21 örneklerini anlatıyor. 14 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur teleriyle ilişki yaratmaya yönelik politika seçenekleri, bu üniversiteler tara- fından belirli uzmanlık alanlarında harekete geçirilecek yeteneklerin derin- liği, disiplinlerarası genişlik sunan kapasiteleri ve daha önce de belirtilen ve hatta önde gelen Hollanda ve İsviçre üniversitelerini etkileyen, araştırma- nın küreselleşmesiyle sınırlıdır. Ayrıca, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, işlem maliyetleri nedeniyle, üniversitelere angaje olma yeteneklerinin de- ğişmesi olası değildir. Politikaların yararı olabilir, ama üniversitenin şöhreti ve kalite önemli bir başlangıç noktası olmaya devam ediyor. Kurumsal Politikalar Ulusal ve ulusaltı hükümetler ulusal yenilik stratejisinin başlıca mimarları- dır. Yükseköğretim parametrelerini belirlerler ve iş dünyasının nereye yer- leşecekleri, ne üretecekleri, araştırmaya ne kadar harcama yapacakları ve teknoloji geliştirmede üniversitelerle hangi düzeyde bağlantı kuracaklarına ilişkin kararlarını etkileyen teşvik mekanizmalarını kurarlar. Hükümet po- litikaları üniversitelerin potansiyel araştırma ve teknoloji girdilerine verile- bilecek desteği önemli derecede etkiler. Daha az derecede, üniversitelerin sağladığı hizmetlere olan talebi de etkilerler. Ancak, ilişki kurma kararı so- nuçta firmaların kendilerine aittir.22 Sanayileşmiş ülkelerin şirketlerle üni- versiteler arasındaki ilişkilerine dair son deneyimleri, net bir eğilim belirgin olmaksızın, epeyce karışıktır. Daha önce belirtildiği gibi, şirketler yeniliğin yarattığı rekabet edebilir olmanın kazandırdıklarının daha fazla farkındalar ve AR-Ge’nin sağladığı yüksek getirilere duyarlılar.23 Bununla beraber, Ar-Ge harcamalarının çoğu büyük şirketler tarafından yapılıyor. Küçük şirketler testlere, kalite kontro- luna ve ek yeniliğe, ister şirket içinde, ister tedarikçilerle birlikte yapılmış olsun ya da –daha sıklıkla – araştırma laboratuvarları veya danışmanlara yönlendirilmiş olsun para harcadıkları halde, araştırmaya az yatırım yapar- lar.24 Daha büyük şirketler kendi yürüttükleri araştırma uğraşlarını daralt- maya başladılar ve ittifakları ve ortaklık anlaşmalarını daha çok kullanmaya, yeni teknolojileri sunan, dış kaynak sağlayan ve kurumsal üniversite sanayi işbirliği kullanan firmaları devralmaya başladılar. Böylece firmalar azalan harcamaların getirisi, daha çok sayıda disiplinin bir araya getirilişi, çok sa- 22 Firmaların motivasyonları çeşitlidir, örneğin yetenekleri güçlendirmek ve üniversit tesislerine erişim kazanmak (Santoro ve Chakrabarti, 2002). 23 Sosyal getirinin yüzde 90 kadar olduğu tahmin ediliyor. Özel getiri hala düşük, genellikle yüzde 20 veya daha az, ama önemli. Küçük İngiliz firmaları üniversiteleri bilginin ana kaynağı olarak görmez, oysa küçük ABD firmaları 24 üniversiteleri etkili ve yararlı bir kaynak olarak kabul eder (bkn. Bölüm 4, Hughes). Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 15 yıda teknolojik seçeneğin gözden geçirilişi ve çok sayıda rakip araştırma girişimlerini reddederek, açık yenilik uygulamalarına kayıyorlar (Chesbro- ugh, 2003).25 Birleşik Krallık şirketlerine göre ABD şirketleri açık yenilik yaklaşımına daha fazla önem veriyorlar. Üniversitelerin kendi çabalarıyla eş zamanlı giden bu önem verişin bir sonucu, şirketlerle üniversite hocaları arasındaki ilişkinin bir miktar artmasıdır. Japonya’da şirketler üniversitelerle gayri resmi bağlar kurmayı tercih edi- yorlar. Şirket araştırmacıları üniversite öğretim üyeleriyle ortak makaleler yazıyorlar, zamanlarını üniversite laboratuvarlarında çalışarak geçiriyorlar, üniversite araştırmacılarıyla ortak projeler yapıyorlar ve üniversite araştır- macılarıyla danışmanlık anlaşmalarına giriyorlar. Üniversite sanayi işbir- liği, genellikle önde gelen büyük üniversiteler ve araştırma merkezleriyle yapılır; şirketler en iyi akademik yetenekleri kendi merkez veya araştırma tesislerine yakın olan üniversitelerle sınırlanmaksızın ülke çapında arayıp bulmaya hazırdır. Bunun tersi durum Birleşik Devletler’de olup orada tüm araştırma proje- lerini üniversite laboratuvarlarına devretmek, ortak araştırma sözleşmeleri ve önemli araştırmacılarla bireysel sözleşmeler yapmak gibi, üniversitelerle resmi sözleşmeli düzenlemeler sıktır ve üniversite sanayi işbirliğinin tüm alanını kaplar. Avrupa ortalarda bir yere düşer. Kore Cumhuriyeti’nde ve Hindistan’da küçük şirketlerin araştırma konusunda üniversitelerle hemen hemen hiç teması yoktur, ama sorun çözmek amacıyla bireysel araştırmacı- lardan yardım alabilirler. Bu ülkelerde, çoğunlukla yerel özellikte olan bağ- lantılar teknoloji sektöründeki büyük bazı şirketlerle seçkin üniversiteler arasında doğmaktadır. Benzer bir eğilim Çin’de, hükümetin üniversitelerle devlet işletmelerinin, gelişen teknolojilerde işbirliği yapmalarına yönelik kararlı baskısıyla gerçekleşiyor. Sanayileşmiş ülkelerde şimdiye kadarki kanıtlar büyük çok uluslu şirket- lerin üniversitelerin araştırma potansiyelini büyük olasılıkla kullanacakla- rını gösteriyor.26 Kodama, Kano ve Suzuki’de (bölüm 15) görüldüğü gibi, bunu yapabilecek en iyi donanıma sahip olanlar, aktif olarak kendi araş- tırmalarını tamamlayacak bazı özgül sonuçları araştıran çok uluslu şirket- lerdir. Cohen ve Levinthal (1990) ve bu kitabın pek çok yazarı tarafından belirtildiği gibi, şirketin soğurma kapasitesi –bir şeyi aramak için bilişsel 25 Firmalar, kendi yenilikleri için özellikle kendi iç yeteneklerine güveniyor. Genellikle belirtilen diğer kaynaklar, sırasıyla müşteriler, tedarikçiler, rakipler ve üniversitelerdir (bkn. bölüm 4, Hughes). 26 Belçika firmaları hakkındaki araştırmalar bunu destekliyor. Genellikle daha büyük firmaların ve farmasötik ve kimya alt sektörlerindeki firmaların diğer alt sektörlerdekilere göre üniversitelerle araştırma bağları kurma olasılıkları daha fazladır (Veugelers ve Cassiman, 2005). 16 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur hazırlığı, algılaması ve araştırma bulgularını kullanması— yararlı bağlantı- ların filizlenmesi için gereklidir (bölüm 3, Foray; Boschma, 2005). Reka- bet yeteneğini sürdürmek için yeniliğe bel bağlayan çok uluslu şirketlerin üniversitelerle teknoloji bağlarını başlatabilecek enformasyon, finansman, çok yönlü araştırma programını yönetebilecek organizasyon kapasitesi ve alışılmış yeniliğe kararlılığı vardır. Ancak çok uluslu şirketler üniversitelerin araştırma potansiyeline küresel olarak giderek daha çok eriştikleri ve bilgi sahibi oldukları için büyük olasılıkla en ekonomik ve teknolojik olarak ve- rimli anlaşmalar peşindeler ve arayışlarını kendi ülkeleri veya merkez ofis- lerinin yakınındaki kurumlarla sınırlandırmazlar. Firmaların üniversitelere yaptıkları tekliflere olumlu yanıt gelmezse, onların da başka yerlere gitme- leri mümkündür. Bölüm 17’de Brimble’ın gösterdiği gibi Tayland üniver- siteleri proaktif önlemler, girişimcilik, organizasyonel beceriler ve devlet desteği olmadığı için üniversite-sanayi ilişkisi fırsatlarının kaçıp gitmesine seyirci kaldılar. Eğer, gelişmelerini temel bilimlerin tetiklediği yaşam bilimleri, nanotek- noloji ve diğer alanlar ilerlemeyi sürdürürse elit üniversiteler ve araştırma kurumları pek çok şirket laboratuvarlarına göre liderlikte kendilerine daha iyi bir yer bulabilirler. Aslında, pek çok biyoteknoloji firması üniversite araştırmacıları tarafından başlatılan şirketlerdir veya sıklıkla ilişkili oldukla- rı bir üniversitedeki bir araştırmaya dayalıdırlar. Üniversitelerin Politikaları Sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelerdeki üniversitelerin çoğunun iş dünyası ile resmi bağlantıları az olmakla beraber ekonomik, teknolojik ve iş dünyası ortamları ve bunlarla beraber de üniversite yöneticilerinin tu- tumları değişiyor. Daha çok üniversite veya en azından yükseköğretim ku- rumlarındaki araştırmacılar Çin, Singapur ve Tayvan (Çin)’da olduğu gibi bilimsel buluşları ticarileştirmek ve iş dünyasıyla ilişkilendirmek için daha fazla çalışıyor olacaklar. Gelenekselciler bu gelişmeyi sağlıklı görmeyebi- lirler ve eğer üniversite-sanayi ilişkileri eğitimden zaman, kaynak ve dikkat kaybına yol açarsa o zaman sakıncaları olabilir. Ancak, neden böyle olacak- larını ortaya koyan inandırıcı nedenler ortada yok. Dünyanın en iyi eğitim kurumlarından bazıları araştırma dünyasının da liderleridir. Ve pek çok kişi eğitim ve araştırmanın elele gideceğine inanır. Güçlü araştırma programları olan okullar en iyi hocaları ve öğrencileri çeker. Sırasıyla, girişimcilik ve ye- nilik yoluyla yerel kentsel ekonomileri canlandırırlar ve bu sayede iş bulma olanakları artar ve üniversiteyle daha fazla ilişki sonunda yetenek havuzu genişler (Glaeser ve Berry, 2006). Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 17 Genellemeler yapmak zor olmakla birlikte, önde gelen eğilim kamu üni- versitelerinin daha çok özerk olması ve bütünüyle üniversiteler arasında öğrenci, kaynak ve yıldız öğretim üyeleri için daha fazla rekabete doğru- dur – yine, hepsini hesaba kattığımızda, gelişim sağlıklıdır. Öğrenciler ve akademisyenler hareketli hale geldiklerinden ve daha geniş seçenekler al- gıladıklarından bu rekabet hızla küresel bir boyut kazanıyor. Ayrıca, üni- versiteler biraz çok uluslu şirketler gibi davranıyor, başka ülkelerde uydu yerleşkeler açıyor, ortaklıklara giriyor, kendi marka ve beşeri sermayesini sonuna kadar gücüne katıyor (Olds, yakında çıkacak). Nottingham Üni- versitesi Ningbo’da (Çin) yerleşke kurdu ve INSEAD ve diğer bazı okullar Singapur’da uydular kurdular. Pek çok üniversite farkına varıyor ki, harcamaların artışı, öğrencilerin demografik değişimi, yetenekli öğretmenlerin ve araştırmacıların talep et- tikleri maaş artışları ile saf eğitim işlevinin sürdürülebilmesi olanaksızdır. Aslında, Avrupa’da ve Japonya’da en iyi araştırma yetenekleri için rekabet ederken üniversitelerin karşılaştığı en büyük sorunlardan birisi, üniversi- telerdeki maaşların sanayide aynı mesleklerde genellikle daha düşük, üni- versite binalarının ve altyapının da daha düşük kalitede oluşudur. Çin’deki maaşlar da kısıtlıdır (bölüm 11, Wu). İş sektörü ile yakın ilişki kaçınılmaz olabilir. Bu nedenle üniversite politikaları geçiş aşamasında ve güncel bek- lentilerle geçmiş deneyimi bağdaştırmak için bir pusula arıyor. Akademisyenler, mümkün olduğu zaman, bilim dallarına göre, danış- manlıklarla maaşlarına katkı yapmaktalar. Bu durum maaşların düşük ve danışmanlığın neredeyse zorunluluk olduğu Tayland ve Vietnam gibi sa- nayileşmekte olan ülkeler için daha gerçek. Eğitim ve idari sorumlulukları izin verdiğinde daha fazla okul, öğretim üyelerini danışmanlığa ve araş- tırma destekleri bulmaya teşvik ediyor. Aslında, bazı kurumlarda bir aka- demisyenin performansı ve değeri sadece eğitim becerileri ve yayınları ile değil – bunlar öncelik güçlerini korumakla beraber– danışmanlıklar ve dış kaynaklardan harekete geçirilen kaynakların gelirleriyle de ölçülüyor (bö- lüm 11, Wu). İş sektörü ile aktif bağlantı peşindeki girişimci üniversiteler bir dizi poli- tikalara adapte oluyorlar. ABD üniversiteleri liderliği aldılar ve şimdi bazıla- rında onyılların deneyimi birikmiş durumda (bölüm 10, Mowery).27 Öğre- tim üyesine araştırma yapması için zaman ve olanak vermek, danışmanlık faaliyetlerini teşvik etmek ve araştırma fonu biriktirmek ilk adımlar arasın- 27 Böyle bir başarının yakın tarihlerdeki örneği New Haven, Connecticut’daki Yale Üniversitesi civarında biyoteknoloji firmalarının çoğalmasıdır. Bu büyüme büyük oranda, ortak araştırma bürosunun güçlendirilmesi dahil, proaktif üniversite politikalarının sonucuydu (Breznitz, 2005). 18 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur da yer aldı.28 Bunlar, sürdürülebilir olmak için, gerekli araştırma etkinliğini uyaran ve düşük maliyetli insan kaynağı sağlayan doktora programlarıyla koşut gittiler. Birleşik Devletler’de, araştırma ve doktora programlarına soğuk savaş süresince hükümetin desteği araştırmayı benimseyen üniver- siteler için büyük destek oldu ve üniversitelerde bu tür araştırmalar için kurumsal ve fiziksel altyapı sağladı. Bunlar uzmanlaşmış dergiler, akran değerlendirme süreçleri, konferanslar ve sık bilimsel ilişki ve işbirliği ile araştırma çabalarını alışılmadık şekilde üretken yaparak bilimsel bir kültür yarattı.29 Devletten, reel sektörden ve vakıflardan destek almak araştırmayı kolaylaştırdı, ama ortamı en yüksek düzeyde bilimsel araştırma gelişebile- ceği şekilde biçimlendiren şey, esas olarak, özerk üniversite politikalarının birikimi oldu. Seçkin üniversitelerdeki Japon akademisyenleri farklı bir şe- kilde Amerikalı meslektaşları kadar aktif oldular. Kodama ve Suzuki (ya- kında çıkacak) akademisyenlerle şirket araştırmacılarının ortak yazdıkları makaleler ve akademik araştırmacılara, telifli ortak patentlerle gösterdiler ki bu kanallardan kurulan bağlantılar sağlamdır ve fikirlerin iki yönlü canlı bir trafiği vardır. Bu ortam, bu gelenek ve bu mükemmeliyet standardı Çin, Singapur ve Tayvan (Çin) gibi geç başlayanlar ve Avrupa ülkelerinin, Birleşik Devletler’in Avrupa’dan ve çok daha önceki yıllarda Asya’dan aldı- ğı yeteneklerden yararlanmadan, kendi üniversitelerine hızla yerleştirmeye çalıştıkları şeylerdir. Eğer merkezi hükümet aktif rekabete izin verirse Çin ve Hindistan büyüklüklerinden, üniversitelerinin heterojenliğinden ve ade- mi merkeziyetçilikten yararlanabilir. Daha atılgan üniversiteler buluşları patentleyerek ve lisans ücreti ve telif talep edecek teknoloji lisanslama ofisleri kurarak, kurum içinde araştırma- yı teşvik etmeyi ve yararlanmayı denediler (bölüm 12, Wong). Stanford, MIT ve Kaliforniya devlet üniversiteleri gibi çok az sayıda üniversite bu çabadan yılda birkaç milyon dolar kazanıyorlar (bölüm 10, Mowery). Di- ğerlerinin kazançları masrafları karşılamıyor. Ancak DeVol ve Bedroussian (2006)’nın bulgularına göre araştırma ve teknoloji lisanslama ofislerinin gelirleri elle tutulur hale gelmektedir. Üniversiteler aktif olarak, özellikle kendi çevresinde ve mezunları tara- fından kurulan ticari işletmeler ile ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. Bir rol model olarak Stanford, özel sektörde uzmanlar için ders vererek ve kurs- Lim (1999) MIT’deki öğretim üyelerinin yaşadığı teşvikleri ve esnekliğii anlatıyor. Singapur Ulusal 28 Üniversitesi de yüzde 80’ı yabancı olan uluslararası araştırmacı kitlesini motive etmek için benzer bir teşvik paketiyle çalışıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde kalite değerlendirmesi ve araştırma finansmanı tahsisi için akran 29 değerlendirme sürecinin kuruluşu konusunda bkn. Etzkowitz ve Leydesdorff (2000). Lim (1999), Kore’de böyle bir akran değerlendirmesi mekanizmasının zayıf olduğunu söylüyor. Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 19 ları ve tüm kurumları yerel sanayi için uyarlayarak bilgi alışverişi ve resmi ilişkiler yaratmıştır. Bu hizmet işlevi Silikon Vadisi ve başka yerlerdeki özel sektörden Stanford’a önemli kaynak akışı yaratmada başarılı olmuştur. Büyük ve seçkin pek çok üniversite, bazen üniversite tarafından sağla- nan girişim sermayesinde ya da üniversite bağlantılarının yardımıyla fir- maları eğitmek için, şirkete dönüşebilecek kuluçkalar kurdular. Oldukça nadir durumlar dışında bu girişimlerin pek azı yatırım sermayesine büyük getiri sağlar, ama bazıları bunu sağlar; Tsinghua Üniversitesi ve Pekin’deki Peking Üniversitesi şirketleri ana kurumları için önemli gelir kaynağıdır (bölüm 11, Wu; Chen ve Kenney, yakında çıkacak). Yakındaki bir bilim parkı genellikle ulusaltı ya da ulusal hükümetlerin desteğini gerektirir; ancak, sanayileşmiş dünyada üniversitelerin durumu isteğe göre uyarlanmış bu parklarda endüstriyel gruplar gelişmesine yar- dımcı oluyor. Yalnız Hindistan’da, ülkenin önde gelen teknoloji enstitüsü çevresinde, bir düzineyi aşkın yazılım parkı faaliyet gösteriyor.30 Bir küme geliştirmek için gerekli koşullar artık gayet iyi biliniyor. Örneğin Singapur, Singapur Ulusal Üniversitesi yakınlarında canlı bir biyoteknoloji kümesi kurma çabalarında bu şartların tümünü yerine getirmek için çalışıyor (Yu- suf ve Nabeshima, 2006), ama başarıya ulaşma koşulları zahmetli. Dola- yısıyla, küme geliştirme bir talih işidir ve bilim parklarının birçoğu mali iflastır. Çin’de bu tür başarısız girişimlerin sayısız örneği bulunmaktadır. Bu girişimler sadece, üniversiteler tarafından iş sektörü ile köprüler inşa etmek için sürdürülen bazı politikaları yansıtıyor. En girişimci üniversite- ler, kâr amacı gütmeyen gruplarla, çok uluslu şirketlerle, yerel yönetimlerle ve küçük firmaların konsorsiyumlarıyla çalışarak sürekli yeni bağlantılar deniyor. Bu, etkinlik profillerini yükseltiyor, belki bir ölçüde küresel bir ye- nilik sistemini şekillendirecek daha büyük bir rol için önlerini açıyor. Eğer yenilik gelişmenin ana ilkesi olacaksa, üniversiteler en dinamik uluslararası kuruluşlar ve kendi başlarına ticari kuvvet olarak ortaya çıkabilir. Ancak, şu vurgulanmalıdır ki, girişimci araştırma üniversitesi terimi herhangi bir ülkede, şimdiye kadar, mutlu azınlığı kapsıyor. Boyut, yer ve koşullar yükseköğre- tim kurumlarının çoğunun rolünü kısıtlamaktadır. Hatta en büyüklere bile atalet, gelenek ve kötü yönetim ayak bağı olmaktadır. Bununla birlikte, de- ğişim, daha yirmi yıl önce hayal edilebilenin ötesinde etki yapmaya başlıyor. 30 Hindistan’da ülkenin önde gelen araştırma merkezi olan Ulusal Kimya Laboratuvarları’nın henüz şirketleri yok (bölüm 13, Basant ve Chandra). 20 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Sonuç Üniversite sanayi ilişkileri vazgeçilmezdir. Ne kadar artacakları ve teknolo- jik yeteneklere etkilerinin ne olacağı büyük oranda dört temel oyuncunun uyguladığı politikalara bağlı olacaktır. Bu bölümde belirtildiği gibi, bu po- litikalar hala gelişmekte; katılımcılar ileriye doğru, hedeflerinin genişliği ve geçmişin görece kısıtlı deneyim birikimleriyle, el yordamıyla gidiyor. Dün- yanın her yerindeki kamu görevlileri ve üniversiteler Stanford, MIT ve San Diego Kaliforniya Üniversitesi örneğinden derin etkilenmişlerdir ve Asya ve Avrupadaki pek çok ekonomist bu örnekleri çoğaltmaya uğraşıyor — özellikle Çin, Malezya, Singapur ve Tayvan (Çin). Sanayileşmiş ülkeler üni- versiteleri, kendilerini orta gelirli ülkelerdeki rakiplerin önünde yer almala- rını sağlayacak teknolojik ilerlemenin araçları olarak görmeye başlıyorlar. Geç başlayanlar, araştırma odaklı üniversiteleri, teknolojik olarak önde gidenlere yetişmek için araç olarak görüyor.31 Beklentiler oluşuyor, farklı politika bileşenleri tasarlanıyor ve hükümetler yenilik yeteneği geliştirmek için büyük meblağlar taahhüt ediyor. Burada iki ölçülemez şey var. Biri, üniversitelerin, birincil görevlerinden ciddi olarak sapmadan iş sektörüyle ilişkiler kurarak gerçekten teknolojik değişimi teşvik eden motorlara dö- nüp dönmeyecekleri. Teknoloji geliştirme ve yeniliğe bugüne kadar sınırlı olan doğrudan katkılarının kayda değer şekilde yükseltilip yükseltilmeyece- ği de açık bir sorudur. İkincisi üniversitelerde Ar-Ge düzeyini yükseltmek için alınan önlemler çalışsa bile –ki zor olacaktır – bu başarının iş sektörü firmalarının talebi ile uyumlu olması gerekmez ve üniversiteden şirketler veya yenilikçi firmalar çıkmasına yol açmayabilir. Üniversite araştırmasına en fazla düşkün olan büyük firmaların daha fazlası için iştahı olmayabilir ve küçük-orta ölçekli firmalar, üniversiteler ve firmalar arasında köprü görevi yapan aracı ku- rumlar yoksa, çekinmeye devam edebilirler. Küreselleşme ile artan ve politikalarla desteklenen baskılar üniversite- lerde yenilikçi çabaları teşvik edebilir ve firmalar arasında bunun için talep yaratabilir. Sonuçlarını tahmin etmek zor. Şu an için, aşağı bölümlerde eli- mizde bulunanlar denenmekte olan çokça politika örnekleridir. Sonuçlar azar azar gelmeye başlıyor, ama bu politikaların değeri değerlendirmeyi bekliyor. Pek çok ülke, umutlarını bu politikaların başarısına bağlıyor. Gerschenkron’un (1962) sözleriyle, bunlar kademe atlayan yeniliklerin günümüz versiyonları (bölüm 5, 31 Mathews ve Hu). Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 21 Kaynakça Agarwal, Rajshree, and Michael Gort. 2001. “First-Mover Advantage and the Speed of Competitive Entry, 1887-1986.� Journal of Law and Economics 44 (1): 161-77. Baxter, Christie, Peter Tyler, Barry Moore, Nicky Morrison, Rob McGaffin, and Monica Otero-Garcia. 2005. Enterprising Places: Sustaining Competitive Locations for Knowledge-Based Business. Cambridge, U.K.: Cambridge-MIT Institute. Behrens, Kristian, Carl Gaigne, Gianmarco I. P. Ottaviano, and Jacques-Frangois Thisse. 2006. “Is Remoteness a Locational Disadvantage?� Journal of Economic Geography 6 (3): 347-68. Berger, Suzanne. 2005. How We Compete. New York: Doubleday. Boschma, Ron A. 2005. “Proximity and Innovation: A Critical Assessment.� Regional Studies 39 (1): 61-74. b “Brains Business: A Survey of Higher Education, The.� 2005. Economist. Septem er 10. Breznitz, Shiri. 2005. “From Ivory Tower to Industrial Promotion: The Case of Yale University and the Biotechnology Cluster in New Haven, Connecticut.� STE-WP-28, Samuel Neaman Institute, Haifa, Israel. Business-Higher Education Forum. 2001. Working Together, Creating Knowledge: The University-Industry Research Collaboration Initiative. Washington, DC: Business- Higher Education Forum. Carlsson, Bo. 2006. “Internationalization of Innovation Systems: A Survey of the Literature.� Research Policy 35 (1): 56-67. Chen, Kun, and Martin Kenney. Forthcoming. “Universities/Research Institutes and Regional Innovation Systems: The Cases of Beijing and Shenzhen.� World Development. a Chesbrough, Henry William. 2003. Open Innovation: The New Imperative for Cre ting and Profiting from Technology. Boston: Harvard Business Review Press. Cohen, Wesley M., and Daniel A. Levinthal. 1990. “Absorptive Capacity: A New Perspective on Learning and Innovation.� Administrative Science Quarterly 35 (March): 128-52. DeVol, Ross, and Armen Bedroussian. 2006. Mind to Market: A Global Analysis of University Biotechnology Transfer and Commercialization. Santa Monica, CA: Milken Institute. Etzkowitz, Henry. 2002. “Bridging Knowledge to Commercialization: The American Way.� Science Policy Institute, State University of New York, Purchase, NY. Etzkowitz, Henry, and Loet Leydesdorff. 1997. Universities and the Global Knowledge Economy: A Triple Helix of University-Industry-Government Rela ions. New York: t Continuum. 22 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur .2000. “The Dynamics of Innovation: From National Systems and ‘Mode 2’ to a Triple Helix of University-Industry-Government Relations.� Research Policy 29 (2): 109-23. Etzkowitz, Henry, Andrew Webster, Christiane Gebhardt, and Branca Regina Terra t Cantisano. 2000. “The Future of the University and the University Fu ure: Evolution of Ivory Tower to Entrepreneurial Paradigm.� Research Policy29 (2): 313-30. Feldman, Maryann, and Pierre Desrochers. 2004. “Truth for Its Own Sake: Aca- n demic Culture and Technology Transfer at Johns Hopkins University.� Mi erva 42 (2): 105-26. Florida, Richard. 2002. The Rise of the Creative Class: And How It’s Transforming Work, Leisure, Community, and Everyday Life. New York: Basic Books. .2005. The Flight of the Creative Class: The New Global Competition forTalent. New York: Harper Collins. Friedman, Thomas. 2006. The World Is Flat: A Brief History of the Twenty-First Century. New York: Farrar, Straus and Giroux. Galison, Peter, and Bruce Hevly. 1992. Big Science: The Growth of Large-Scale Research. Palo Alto, CA: Stanford University Press. Gerschenkron, Alexander. 1962. Economic Backwardness in Historical Perspective. Cambridge, MA: Belknap Press. Geuna, Aldo, and Lionel J. J. Nesta. 2006. “University Patenting and Its Effects on Academic Research: The Emerging European Evidence.� Research Policy 35(6): 790-807. Glaeser, Edward, and Christopher Berry. 2006. “Why Are Smart Places Getting Smarter.� Rappaport Institute/Taubman Center Policy Brief 2006-2, John F. Kennedy School of Government, Harvard University, Cambridge, MA. http:// www.ksg.harvard.edu/rappaport/downloads/policybriefs/brief_divergence.pdf Gomes-Casseres, Benjamin, Adam B. Jaffe, and John Hagedoorn. 2006. “Do Alli- ances Promote Knowledge Flows?� Journal of Financial Economics 80 (1): 5-33. Hall, Bronwyn, and Jacques Mairesse. 2006. “Empirical Studies of Innovation in the Knowledge Driven Economy.� NBER Working Paper 12320, National Bureau of Economic Research, Cambridge, MA. Hambling, David. 2005. Weapons Grade. New York: Carroll and Graf Publishers. Indergaard, Mich. 2004. Silicon Alley (Cultural Spaces). New York: Taylor and Francis. c Jenkins, J. Craig, Kevin Leicht, and Heather Wendt. 2006. “Class Forces, Politi al Institutions, and State Intervention: Subnational Economic Development Policy in the United States, 1971-1990.� American Journal of Sociology 111(4): 1122-80. i Kim, E. Han, Adair Morse, and Luigi Zingales. 2006. “Are Elite Universities Los ng Their Competitive Edge?� NBER Working Paper 12245, National Bureau of Economic Research, Cambridge, MA. Üniversite-Endüstri İlişkileri: Politik Boyutlar 23 Kimura, Yui. 1997. “Technological Innovation and Competition in the Japanese Semiconductor Industry.� In Innovation in Japan, ed. Akira Goto and Hiroyuki Odagiri, 121-158. New York: Oxford University Press. Kodama, Fumio, and Jun Suzuki. Forthcoming. “How Japanese Companies Have Used Scientific Advances to Restructure Their Business: The Receiver-Active National System of Innovation.� World Development. Lim, Youngil. 1999. Technology and Productivity: The Korean Way of Learning and Catching Up. Cambridge, MA: MIT Press. Lucas, Robert. 1989. “On the Mechanics of Economic Development.� Journal of Monetary Economics 22 (1): 3-42. MacGarvie, Megan, and Jeffrey Furman. 2005. “Early Academic Science and the t Birth of Industrial Research Laboratories in the U.S. Pharmaceutical Indus ry.� NBER Working Paper 11470, National Bureau of Economic Develop ent, m Cambridge, MA. Mowery, David, and Nathan Rosenberg. 1998. Paths of Innovation: Technological Change in 20th-Century America. New York: Cambridge University Press. Olds, Kris. Forthcoming. “Global Assemblage: Singapore, Western Universities, and the Construction of a Global Education Hub.� World Development. Romer, Paul M. 1989. “Human Capital and Growth: Theory and Evidence.� NBER b Working Paper 3173, National Bureau of Economic Research, Cam ridge, MA. .2000. “Should the Government Subsidize Supply or Demand in the Market for Scientists and Engineers?� NBER Working Paper 7723, National Bureau of Economic Research, Cambridge, MA. Ruegg, Walter. 2004. Universities in the Nineteenth and Early Twentieth Centuries (1800- 1945): Volume Three. Cambridge, U.K.: Cambridge University Press. Sampat, Bhaven N. 2006. “Patenting and U.S. Academic Research in the 20th Cen- tury: The World before and after Bayh-Dole.� Research Policy 35 (6): 772-89. Santoro, Michael, and Alok Chakrabarti. 2002. “Firm Size and Technology Cen- trality in Industry-University Interactions.� Research Policy 31 (7): 1163-80. v Saxenian, AnnaLee. 2006. The New Argonauts. Cambridge, MA: Harvard Uni ersity Press. t Schwartz, Evan I. 2004. Juice: The Creative Fuel That Drives World-Class Inven ors. Cambridge, MA: Harvard Business School Press. w Sigurdson, Jon. 2005. Technological Superpower China. Northampton, MA: Ed ard Elgar. Sutz, Judith. 1997. “The New Role of the University in the Productive Sector.� In Universities and the Global Knowledge Economy: A Triple Helix of University-Industry- Government Relations, ed. Henry Etzkowitz and Loet Leydesdorff, 11-20. New York and London: Continuum International Publishing Group. Tadmor, Zehev. 2006. “Redefining Engineering Disciplines for the Twenty-First Century.� Bridge 36 (2): 33-37. 24 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Toole, Andrew, and Dirk Czarnitzki. 2005. “Biomedical Academic Entrepreneur- ship through the SBIR Program.� NBER Working Paper 11450, National Bu- reau of Economic Research, Cambridge, MA. Trumbull, Gunnar. 2004. Silicon and the State: French Innovation Policy in the Internet Age. Washington, DC: Brookings Institution Press. Veugelers, Reinhilde, and Bruno Cassiman. 2005. “R&D Cooperation between i Firms and Universities: Some Empirical Evidence from Belgian Manufactur ng.� International Journal of Industrial Organization 23 (5-6): 355-79. Yamamoto, Shinichi. 1997. “The Role of the Japanese Higher Education System in Relation to Industry.� In Innovation in Japan, ed. Akira Goto and Hiroyuki Odagiri, 294-307. New York: Oxford University Press. Yusuf, Shahid, M. Anjum Altaf, Barry Eichengreen, Sudarshan Gooptu, Kaoru Nabeshima, Charles Kenny, Dwight H. Perkins, and Marc Shotten. 2003. In- novative East Asia: The Future of Growth. Washington, DC: International Bank for Reconstruction and Development. Yusuf, Shahid, and Kaoru Nabeshima. 2006. Postindustrial East Asian Cities. Washington, DC: World Bank. KISIM I Ulusal Hükümetlerin Üniversite-Sanayi İlişkisi Politikaları BÖLÜM 2 Ulusal Hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar Luc Soete Çeşitli Avrupa politikaları üniversite sanayi ilişkilerini artırmaya yönelik gi- rişimlerindeki görece başarı ve başarısızlıklarında, kalkınmanın farklı aşa- malarındaki ülkeler için bazı ilginç görüşler sağlıyor. Sonuçta son endojen büyüme ve yenilik literatürü sanayi politikalarını yeniliğe dayalı kurmanın önemini ön plana çekmeye döndü (son zamanlarda Aghion ve Howitt’in vurguladığı gibi, 2006). Literatür henüz üniversite-sanayi ilişkileri hakkında yapılan daha ayrıntılı tartışmalarla bağlantı kurmuş değil, ama bunu ya- pabilecek pek çok fırsat sunuyor. Yani, Avrupa’dakiler gibi yüksek gelirli ülkelerde, mevcut yenilik/iç büyüme tartışması birincil olarak içerdekilere, güvenliğe ve riskten hoşlanmamaya ve mevcut rekabet güçlerini koruma- ya ve gelir ve servet bakımına öncelik veren ortamlardaki Schumpeterian “yaratıcı yıkım� sürdürülebilirliğine odaklanmaktadır. Diğer etkenler ara- sında bu ortam yüksek giriş engelleri, pek çok yüksek teknoloji sektöründe rekabet olmaması, yükseköğretimde genel bir rekabet eksikliği ve bilim in- sanları ve mühendislerin hareketlilik eksikliği ile kendini gösterir. Tüm bu konular üniversite-sanayi ilişkilerini artırmadaki çeşitli girişimlerde temel 27 28 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur kaygılar olacaktır. Aksine, yükselen ekonomilerde yenilik zorluğu sanayi, bilim ve teknoloji politikasına daha çok benzeyen “kazanana destek�1 tipi politikalara denk düşer. Üniversite-sanayi ilişkislerinin daha geleneksel olan bu endüstriyel bilim ve teknoloji bakış açısı altında, oldukça farklı bir rol oynaması olasıdır. Bu bakış açısından Avrupa politika deneyimleri, gelişmekte olan eko- nomilerde uygun ulusal yenilik politikaları hakkındaki güncel tartışmalar için özel önem taşıyor olabilir. Aynı zamanda ve küresel bir bakış açısıyla yeniliğin gelişme zorluklarına bakıldığında yeni Schumpeterian büyüme modelleri yeniliğe dayalı büyümenin – kalite geliştirici yenilikler sonuçta mevcut ürünlerin yerini alacak, onları modası geçmişe dönüştürecek, yani uluslararası rekabeti sürekli sorgulatacak olan yöntem – olası makroekono- mik yaratıcı yıkım özelliklerine, ilgi çekici bakış sağlıyor. Eğer sadece en- formasyon ve iletişim teknolojilerinin dünya pazarlarına açılmak ve küresel fiyat şeffaflığına yol açmakla ilgili etkileri göz önüne alınırsa, yeni girişlerle ilgili yaratıcı yıkım özellikleri bilgiye dayalı büyüme ve kalkınma fırsatlarını düşünürken önemli rol oynayabilir. Bu modeler, daha önceki bazı yazıla- rımda tartışıldığı üzere (Soete 1981, 1985) ve Carlota Perez (Perez ve Soete 1988), benim teknolojik sıçrama ve olası kısıtlı giriş penceresi ile ilgili geliş- me fırsatlarına dair kişisel görüşlerimle oldukça uyuşmaktadır. Araştırma, Yenilik ve Üniversite-Sanayi İlişkileri Konusunda Avrupa Ulusal Politikalarından Ne Öğrenebiliriz? Son 10-15 yılda araştırma, yenilik ve sosyoekonomik kalkınma arasında- ki ilişkilere ait anlayışımızda büyük değişiklik oldu. Teknolojik dürtü veya talep çekişi tipindeki tek etkenli açıklamalar genel anlamda ortadan kalktı. Bunun yerine, hem bilgi yaratma aktörleri (üniversiteler ve kamu araştırma kurumları) hem de özel firmalar olmak üzere tüm aktörlerin görevlerini iyi yaptığı, işi işleyen bir bilgi ve yenilik sistemi baz alınarak ekonomik bü- yüme ve refah yaygın olarak geçerli kabul ediliyor. Ulusal (veya yerel) bir yenilik kavramı 1980’lerin sonunda ortaya çıktı ve ekonomide bilgi üreti- miyle ilgili tüm aktörleri ve etkinlikleri içine aldı. Ulusal ya da yerel olsun, yeniliklerin ekonomide ortaya çıkış ve yayılmasının hızı, boyutu ve başarısı arasındaki farkları açıklayacak olan temel faktörler olan, firmaların, üniver- sitelerin ve diğer kurumların faaliyet gösterdiği ulusal kurumsal çerçevenin ve aralarındaki ilişkilerin önemini ortaya koydu. 1 Ülkeler arasında, kalkınma düzeylerine göre değişen bu felsefi bakış ve yenilik politikalarının amaçları iç kalkınma literatüründe çok popüler olmuştur (bkn. Aghion ve Howitt, 2006). Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 29 Buna benzer tüm sistemlerin –bölgesel, ulusal hatta uluslararası – ortak özelliği, tabi ki, firmaların nadiren tek başlarına yenilik yapmaları gerçeği olmuştur. Yenilik çalışmalarıyla ilgili çok bol literatüre göre yenilik yapan firmalarla dış çevre arasındaki ilişki ve işbirliği, en optimum durumda, mevcut bilgiden daha iyi yararlanılması için verimli bir öğrenme döngüsü- ne öncülük edecek şekilde, genellikle üniversiteler gibi yerel bilgi kurum- ları içinde konumlanmış şekilde kararlılık gösterir. Aynı zamanda, Avrupa Birliği (EU) üyesi ülkeler gibi eşit gelişme düzeyindeki ülkelerin bilgi ve yenilik sistemlerinin üretimde uzmanlaşma yolları arasında belirgin fark göstermesi gerçeğinin açık politika yansımaları olmuş ve bu da farklı ül- kelerde çok farklı yenilik politikalarına temel oluşturmuştur. Sonuç olarak, belli eksikliklerin ele alınabilmesi için, bu tip yenilik dizgelerinin karşılaş- tırmalı analizinin, sistemin hangi elemanlarının belirli bir ülkede ve bölge koşullarında en fazla durgunluğa konu olacağını tanımlamaya yarayacağını savunan, ülkeler ve bölgeler arasındaki farkları ele alan yeni bir politika araştırması kategorisi ortaya çıktı. Bu nedenle, Charles Edquist, Christop- her Freeman, Bengt-Ake Lundvall ve Richard Nelson gibi, literatürde ulu- sal yenilik dizgelerini ele alan pek çok yazar bilginin, yeniliğin, kuruluşların ve kurumların eş zamanlı ve birbiriyle ilişkili evriminden bahsedecektir. Sistemik bir politika bakış açısından, en zayıf bağlantı ekonomik büyüme ve gelişmededir ve bu nedenle de politika müdahalesi için, genellikle en önemli olandır. Bugün Avrupa’nın Birleşik Devletlerle arasındaki bilgi açığına ait sap- lantısı gibi, diğer daha gelişmiş ortamlarda kurumsal düzenlemelerden ve politikalardan birşeyler öğrenilebileceği ve sistematik karşılaştırmalı araş- tırmaların bu bağlamda yararlı araçlar olduğu fikri yeni değildir. Alexander Gerschenkron (1962) bu tip karşılaştırmalı ülke araştırmalarına öncülük etmiştir. Onun da belirttiği gibi, bazı ülkeler teknolojinin sınırında, diğer- leri ise çok geride yer alıyor. Sınırdaki ile geride kalan arasındaki tekno- lojik açık geride kalan için umut vadediyorsa da (sınır teknolojileri taklit ederek yüksek büyüme potansiyeli), geri kalan ülkelerin potansiyel çıkar- lardan tümüyle yararlanmalarını önleyecek olan çeşitli sorunlar da vardır. Gerschenkron, aslında, eğer bir ülke yeniliğe dayalı bir büyüme yolu be- nimserse, ona yetişmenin diğerlerine giderek daha zor geleceğini savunur. En sevdiği örnek bir yüzyıl önce Almanya’nın İngiltereyle arasını kapama girişimidir. Birleşik Krallık sanayileştiğinde teknoloji görece emek yoğun ve küçük ölçekliydi. Fakat zamanla teknoloji daha fazla sermaye ve ölçek yoğun hale geldi, bu nedenle de Almanya sahneye girdiğinde, giriş koşulları önemli ölçüde değişmişti. Bu değişiklik nedeniyle, Gerschenkron (1962) Almanya’nın bu engelleri aşmak için her şeyden önce mali sektörde yeni 30 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur kurumsal araçlar geliştirmek zorunda kaldığı görüşündedir. Bu deneyimle- rin teknolojide geri kalan diğer ülkeler için de geçerli olmasını savunmuş- tur.2 Bu bağlamda Moses Abramovitz (1986) kendi ifadesiyle geç kalanların “soğurma kapasitesi�ni tartışmak için teknolojik uyum ve sosyal yetenek kavramlarını ileri sürdü. Teknolojik uyum kavramı pazar büyüklüğü ve arz faktörü gibi alanlarda başat ve takipçi ülke özelliklerinin uyumluluk düzeylerini gösterir. Sosyal yetenek kavramı geri kalan ülkelerin aradaki farkı kapatmak için kullandığı çeşitli çabalar ve yeteneklerdir, örneğin eği- timi, altyapı ve teknolojik yetenekleri iyileştirmek (araştırma ve geliştir- me olanakları (Ar-Ge) ve benzeri). Abramovitz Batı Avrupa’nın Birleşik Devletler ile karşılaştırılınca arasındaki farkı II. Dünya Savaşından sonra başarıyla kapatmasını hem teknolojik uyumun artırılması hem de sosyal yeteneklerin iyileştirilmesi ile açıklar. Öncekine bir örnek olarak, açık bir şekilde Avrupa ekonomik bütünleşmesinin başlangıçta ABD koşulları için geliştirilen ölçek-yoğun teknolojilerin transferini kolaylaştıran daha büyük ve daha homojen pazarların Avrupa’da yaratılmasına nasıl öncülük ettiğin- den bahsetmiştir. Geliştirilmiş sosyal yetenekler eğitim düzeylerindeki ge- nel artış, kamu ve özel sektör Ar-Ge’sine ayrılan kaynakların payında artış ve mali sistemin, kaynakları değişim için seferber etme başarısı gibi bazı diğer etkenlere de yansıtıldı. Abramovitz’in dikkate almadığı şey teknolojik uyum ve sosyal yeteneğin çeşitli özellikleri arasındaki bağlantıların başarı veya başarısızlıkları idi. Şu var ki bu bağlantılar, çeşitli Avrupa ülkelerinin bilim, teknoloji ve ye- nilik politikalarındaki dizgesel başarı veya başarısızlığı açıklamada önemli görünüyorlar. Burada, Avrupa Komisyonu için yürütülen ve bu tip bağ- lantıların güçlü ve zayıf yanlarını tanımlamayi deneyen bazı çalışmalardan (Soete ve ark., 2002) kısaca bahsedeyim.3 Bu analizin özü Abramovitz’in geliştirdiği ve daha sonra pek çok büyüme ve gelişme çalışmalarında kul- lanılan kavramlara dayanır. Analiz ulusal düzeyde yürütülmekle beraber, bölgesel düzeyde de kolaylıkla tekrarlanabilir. Başlangıçta, ulusal bir yenilik dizgesinin çalışması için dört etmen zo- runlu görünüyor. Birincisi, ülkenin sosyal ve insan sermayesine yatırım yapması: bilgi ve yenilik sistemlerini birarada tutacak çimento denilebilir. 2 Modern büyümeye yetişme teorisine bu tarihsel katkıların daha derinlemesine analizi için bkz Fagerberg (2002). 3 AB hakkında, çeşitli bibliyometrik ve diğer yenilik göstergeleri kullanarak üniversite-sanayi bağlantılarının niteliğine ait birçok araştırma yapılmıştır. Bazılarına MERIT (Maastricht Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Yenilik ve Teknoloji Eğitim Merkezi)’nin katıldığı bu sayısız çalışmaları burada ayrıntılandırmayacağım. Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 31 Bu sermaye üniversiteler, politeknikler ve diğer mesleki eğitim okulları gibi kamu ve özel sektördeki bilgi üreten bir dizi kurumla birleştirilir. Bir bü- tün olarak AB bu tür yükseköğretim kurumlarına şu anda gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 1,2’sini harcıyor; ABD bu miktarın iki katın- dan dah fazlasını harcıyor: GSYİH’sının yaklaşık yüzde 2,6’sı. Aynı zaman- da, AB’nde aşağı yukarı aynı sayıda yükseköğretim kuruluşu var, yaklaşık 4.000. Beklendiği gibi, Avrupa üniversitelerinin büyük çoğunluğu kötü öğretim ve araştırma tesisleri ve en büyük yeteneklerinin sürekli kaybı ve düşük ödeneklerle kendilerini bazen dramatik durumda buluyor Yükseköğretimin kendisi, temel ve uygulamalı araştırmaların sürek- li beslenmesi için önemlidir. Birçok yeni büyüme modeli bu tür etkileri, esas önemi sadece eğitimin kendisine değil, araştırma ve yenilik gibi yan ürünlerine de vererek daha karmaşık bir biçimde oluşturmayı denemiştir. Bu nedenle herhangi bir yenilik sisteminin ikinci ana devresi, bekleneceği gibi, bir ülke veya bölgenin araştırma kapasitesi ve ülkenin yükseköğretim dizgesi ile sıkıca birbirine bağlanma yöntemidir. Üniversite ve araştırma kurumlarının dünya çapında yetenekleri çekebilmesi için tipik bir ulusal yenilik dizgesi bakış açısından böyle bir yakın ikişki önemli görünür; ulus- lararası bakış açısında ise bağlantılar daha gevşek olabilir. Bilgiyi ulusal yenilik dizgesi çerçevesi ile birarada tutan üçüncü devre, belki şaşırtıcı olarak, teknolojik ve yenilikçi performansa öncülük eden coğrafyasal yakınlık olabilir. Firmalar arasında ve kamusal - özel oyuncu- lar arasında değişik türlerde öğrenme ağları içeren endüstriyel etkinliklerin tedarikçiler ve kullanıcılar arasındaki yakın ilişkilere dayalı bölgesel küme- lenmesi, bu tür öğrenme etkinliklerini bireysel olarak firmaların duvarları arasına hapsetmeye göre daha esnek ve dinamik örgütsel yapılanmayı tem- sil eder. Bölgesel veya yerel öğrenme ağları, çok daha fazla enformasyon akışına, karşılıklı öğrenmeye ve firmalar, özel ve kamusal bilgi kurumları ve eğitim kuruluşlarında ölçek ekonomilerine olanak verebilir. Bazı yeni- lik yönetimi yazarları (Chesbrough, 2003) burada “açık yenilik� kavramına başvururlar. Firmaların teknolojik ve yenilikçi performansı, bu tür küme- lenmelerin başarı derecesinin yaklaşık olarak en doğrudan ölçülebilenidir. İyi bilinen bir çalışmada, Saxenian (1994) ABD’de Silikon Vadisi ile Ro- ute 128’in etkisini karşılaştırır. Bir grup girişimcinin yerel üniversitelerdeki araştırma çabalarının desteğiyle ileri teknolojide dünya merkezini oluştur- maya katkıda bulundukları Kaliforniya Silikon Vadisinden bahseder. Başa- rıyı bölgedeki yeni firmalar arasında ortaya çıkan gayri resmi ve resmi yatay işbirliği ağlarına atfeder. Buna karşılık, Boston dışında Route 128 korido- runda şirketlerarası sosyal sermaye olmaması daha geleneksel bir kurumsal hiyerarşi, gizlilik, kendine yeterlilik ve bölgeselcilik biçimine yol açmıştır. 32 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Karşılaştırma, firmaların yenilikçilik ve teknolojik performansının güçlü bir şekilde aralarındaki ilişkiye bağlı olduğunu göstermektedir. İnsan sermayesi, araştırma ve bununla bağlantılı yerel ağlar fenomenine (özellikle firmalararası ağ) ek olarak, herhangi bir yenilik dizgesi yaklaşımı için gerekli olan dördüncü ve sonuncu etken belirli bir bölge veya ülke- deki firmaların, müşterilerin ve tüketicilerin soğurma kapasitesidir. Şirketlerin öğrenme yeteneği elbet ilk etapta, bilimsel ve teknolojik olarak nitelikli personelin sayı ve düzeyi ile temsil edilen kendi iç yeteneklerine bağlıdır. Firmalar ekonomik olarak dinamik olmak ve kamu araştırma sektörü ve bilginin diğer dış kaynaklarıyla profesyonel diyalog kuracak soğurma kapa- sitesine sahip olmak için yeterince Ar-Ge yapmalıdır. Aynı zamanda, tüke- ticiler, müşteriler ve yurttaşlar yeni tasarımlara, ürünlere ve hatta fikirlere çok açık olabilirler, böylece bilgi yoğun sektörlerde Ar-Ge ile yaratılan yeni ürünlerin hızla yayınımını olanaklı kılarlar veya çok muhafazakar olabilir, değişime direnç gösterebilir ve yeniliğe kuşkuyla yaklaşabilirler. Soğurma kapasitesi ülkeler, bölgeler hatta varoşlar arasında bile çarpıcı şekilde de- ğişir. Şekil 2.1. İdeal Bir Verimli Yenilik Döngüsü Kaynak: Yazarın hesaplamaları. Şekil 2 şematik olarak ideal ulusal yenilik sistemiyle ilişkili büyüme dina- miklerini gösteriyor: bilim, teknoloji ve yenilik politikasında bir yanda arza karşılık talep diğer yanda kullanıcıya karşılık oluşturana verilen göreceli Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 33 önemin tersine yukarıda önerilen dört temel devre basit bir taksonomik şekilde temsil edilebilir. Arzda genellikle kamu kaynakları, talepte özel kay- naklar egemen olacaktır. Kullanıcılara odaklanmak genellikle teknolojilerin yayınımının etkilerini yansıtacak şekilde geniş, tüm ekonomi çapında özel- liklerle karakterizedir; yaratanlara odaklanmak genellikle daha özgüldür. Dört ana devre rekabet yeteneğine ve sürdürülebilir büyümeye toplamda olumlu etkisi olan iç bağlantılı bir halkanın birbirini karşılıklı güçlendiren öğeleri olarak temsil edilebilir. Bu açıdan bakıldığında bilim, teknoloji ve yenilik politikası girişimlerinin en ilginç ve verimli bir setinin, sadece üni- versite-sanayi ilişkilerinde değil, bu dört etken arasındaki etkileşimler ve iç bağlantılarda bulunabileceğini iddia ediyorum. Araştırmacılar tartışılan dört kavramın her biri için çeşitli göstergeleri birarada kullanarak, çeşitli AB ülkelerininde kendi ulusal yenilik sistemlerin işleyişi hakkında bazı deneysel kanıtlar bulmayı denediler. Çalışma 1 Mayıs 20044 öncesinde, AB üyesi 15 ülkenin her birisinde bu ana kavramlardan bir kısmının birbiriyle etkileştikleri olası yollarla ilgili bazı geniş kanıtlar sağladı. Göstergeleri aşağıdaki gibidir: • Sosyal ve beşeri sermaye. Sosyal ve beşeri sermaye kavramı, daha önce tar- tışıldığı gibi, en çok, bir ülkenin eğitim düzeyi önlemleri ve bunların sürdürülmesiyle ilgilidir. Aşağıda kullanılan insan sermayesi örneği üç göstergenin ortalamasını temel almıştır: ülkenin eğitim harcamalarını yansıtan insan sermayesi yatırım göstergesi (eğitime harcanan GSYİH yüzdesi), çıktıya dayalı eğitim performans göstergesi (yükseköğretim diploması olanlardan çalışanların yüzdesi) ve gayri resmi eğitim göster- gesi (yaşam boyu öğrenmeye katılım). • Araştırma kapasitesi. Burada bir ülkenin araştırma dizgesinin uzun vadeli gücü yüksek nitelikli araştırmacı sunması ile yaklaşık olarak bulunabilir (bilim insanı ve mühendislik mezunlarının çalışanlar içindeki yüzdesi); Ar-Ge yatırımına ayırmayı düşündüğü kamu kaynağı miktarı (devlet Ar- Ge harcaması ve yükseköğretimin Ar-Ge harcamalarının GSYİH için- deki yüzdesi) ve ulusal araştırma sisteminin performansı (milyon kişi başına yayın sayısı). • Teknolojik ve yenilikçilik performansı. Teknolojik performans iş dünyasının yaptığı Ar-Ge (GSYİH yüzdesi olarak iş kolu Ar-Ge harcaması) ve alı- nan patent sayısı (kişi başına düşen üçlü patentler) gibi daha geleneksel 4 Bu faaliyet ETAN (Avrupa Teknoloji Değerlendirme Ağı) karşılaştırma projesi çerçevesi içinde başlatılan bir AB araştırma projesinin bir parçasıdır (Soete ve ark., 2002). Daha karmaşık ve dinamik analiz için bkn. Garcia (2006). 34 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur olan araştırma ve teknolojik kalkınma göstergeleri ile gösterilir. Bir ye- nilik göstergesi (toplam satışlarının yüzdesi olarak yenilik harcamaları) resmi Ar-Ge yatırımları ya da patentlerinin sayıları içinde yer almayan firmaların yenilik çabaları hakkında ek bilgi sağlar. • Soğurma kapasitesi. Soğurma kapasitesi kavramı yeni teknolojilerin eko- nominin geneline yayınımını yansıtır ve (a) pazara giden yeni ürünlerin ağırlıklı satış ortalaması alınarak bir firmanın ürün yelpazesini yenileme kapasitesi ve teknolojik değişime uyumu; (b) teknolojik ilerlemelerin daha süreç odaklı ölçümü olan işgücü verimliliği ve (c) bir rekabet ye- teneği göstegesi olan, yüksek teknolojili mallarda göreli ticaret perfor- mansı ile ölçülür. Bu dört birleştirilmiş ölçüm daha önce, örneğin Abramovitz (1986)’in tartıştığı ve tanımladığı dört kavrama benzer. Önerilen göstergeler AB or- talaması 100’e eşit olacak şekilde göreli olarak sunulmuştur. Şekil 2.2 ve 2.3’te çeşitli göstergeler 14 AB ülkesinin her biri için farklı kombinasyon- larda karşılaştırlmaktadır. Şekil 2.2 çeşitli AB üye ülkelerinin ulusal yenilik sistemlerinin bağlantılı sistemik görünüşünü basit olarak gösteriyor, en iyi performans her zaman grafiğin dört kadranın her birisinin dışına konumlanan noktalarla, düşük performans merkeze yakın konumlu noktalarla gösteriliyor. Şekil 2.2’den çıkan sonuca göre AB ülkelerinin ulusal yenilik sistemlerinin arz tarafını- nı, şaşırtıcı olmaksızın, Avrupa’nın kuzey ve güney ülkelerinde beşeri ve sosyal sermeyede azımsanmayacak performans açıkları, kamusal araştır- ma gayretleri ve özel teknolojik ve inovatif performans ile kontrol altında tuttukları görülüyor. Ancak, oldukça çarpıcı olarak, üye ülkelerin soğurma kapasitesi işe yaramıyor, teknolojik ve inovatif performansla veya sosyal ve beşeri sermaye ile arasında çok az ilişki vardır. Dolayısıyla Abramovitz’in iki onyıl önceki gözlemi her zamanki gibi geçerli görünüyor (Abramovitz, 1986). Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 35 Şekil 2.2. AB Ülkelerinde Ulusal ÜSİ’ler: Kuşbakışı Görünüm. Kaynak: Yazarın hesaplamaları. Not: AUT = Avusturya, BEL = Belçika, DEU = Almanya, DNK = Danimarka, ESP = İspanya, FIN = Finlandiya, FRA = Fransa, GRC = Yunanistan, IRL = İrlanda, ITA = İtalya, NDL = hollanda, PRT = Portekiz, SWE = İsveç, UK = Birleşik Krallık 36 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şekil 2.3. Ulusal ÜSİ Güçlü ve Zayıf Yönler Kaynak: Yazarın hesaplamaları. Not: AUT = Avusturya, BEL = Belçika, DEU = Almanya, DNK = Danimarka, ESP = İspanya, FIN = Finlandiya, FRA = Fransa, GRC = Yunanistan, IRL = İrlanda, ITA = İtalya, NDL = hollanda, PRT = Portekiz, SWE = İsveç, UK = Birleşik Krallık Analiz, şekil 2.3’te bir basamak ileri götürüldü. Sadece her ülkenin şekil 2.2’de her bir kadrandaki konumuna diğer kadranda konumuyla karşılaştır- malı bakılırsa, her ülkenin ulusal yenilik sistemindeki göreceli bias hesapla- nabilir. Her kadranın en uç pozisyonların baktığımızda, dört ilginç özellik dikkati çekebilir: • Birincisi, özellikle Birleşik Krallık ve aynı zamanda Danimarka ulusal yenilik sistemleri, yükseköğretim/temel araştırma ilişkisine doğru ciddi bias ile karakterizedir. Bu ülkelerin ulusal yenilik sistemlerindeki içsel za- yıflık, teknolojik yenilik-soğurma kapasitesi ilişkilerinde yer alır, çünkü yükseköğretim/temel araştırmaya yoğun olarak odaklanmayı kompanse edecek kadar güçlü değildirler. • İkincisi, İsveç’in ulusal yenilik sistemi araştırma/teknolojik performans ilişkisine doğru güçlü bias ile karakterize görünüyor. Daha az aşırı bi- çimde Almanya da benzer bir eğilim ile karakterize görünüyor, ancak kadranın teknolojik performans ucuna daha yakın. Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 37 • Üçüncüsü, İrlanda ve İtalya’nın ulusal yenilik sistemleri güçlü şekilde soğurma kapasitesine doğru bias ile karakterize ve araştırma yanı zayıf; Portekiz ve İspanya’nın ulusal yenilik sistemleri aynı kadranda, sosyal ve beşeri sermaye –yükseköğretim sistemi – ucuna doğru eğilimli. Bu ülkeler zayıf olup İtalya ve İrlanda’ya göre İsveç, Portekiz ve İspanya’ya göre Almanya güçlüdür. Sonuç olarak, hepsinin en göze çarpanı, AB ülkelerinin hiç birisi tekno- lojik ve yenilikçi performans kadranında yer almıyor, bu da genel olarak Avrupa’nın bu alandaki güçsüzlüğünü gösteriyor. Japonya verileri şekle eklenirse, Japonya bu kadranda görülüyor: güçlü bir şekilde teknolojik ve inovatif performans difüzyonuna doğru bias gösteren bir ulusal yenilik sistemi. İdeal olarak, ülkeleri sadece tümüyle statik bir yolla karşılaştırmak yeri- ne, şekil 2.3’teki çözümlemeyi daha dinamik bir biçimde genişletmek iste- yebiliriz. Birleşmiş Milletler Üniversitesi – MERIT (Maastricht Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Yenilik ve Teknoloji Eğitim Merkezi)’te Abraham Garcia (2006) tarafından yapılan şimdiki araştırma bu tür bağlantılara daha dinamik bir yaklaşımın ayrıntısına iniyor. Küçük, Çok Gelişmiş, Sanayi Sonrası Ekonomi: Hollanda Örneği Endüstriyel Ar-Ge, şekil 2.1 ve 2.2’de kullanıldığı ve gösterildiği gibi, tabi ki endüstriyel üretim lehine ön yargılıdır. Hizmet sektörleri veya araştır- maya katılmayan diğer sektörlerin düşük düzeyde temsil edilmiş olmaları olasıdır. Bilgi yatırımlarının ticari yararlarının ne düzeyde ve kim tarafın- dan tahsis edilebileceği, araştırma politikası tartışmalarının merkezinde yer alıyor: sektörde bulunan ve Ar-Ge çalışmaları yapan firma, üretime veya satışa dönük firma ya da son tüketici; taklit o kadar hızlı gerçekleşir ki hiç bir yeni ürün rantı inovatör tarafından kendisine mal edilemez. Az sayıda kayıtlı Ar-Ge çalışması gösteren sektör ve etkinlikler bile son derece inova- tif olabilir. Offshore ve dredge endüstrisi, gıda üretimi endüstrisi, finans ve sigorta endüstrisi gibi en rekabetçi Hollanda endüstrilerinin bir kısmı, yok denecek kadar az Ar-Ge yaparlar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü sınıflamalarına göre bu endüstriler genellikle orta/düşük arası teknolojiye dahil olurlar. Bununla birlikte onlara uygun olan bilgi tabanı büyük tekno- lojik derinlik ve farklılık gösterir. Bu temele destek sağlayan ve geliştiren kurumların listesi uzun ve farklıdır. Aynı tartışma uluslararası düzeyde de sürüyor. Bilgi yatırımlarının ticari 38 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur yararlarının yurt içine tahsis edilip edilemeyeceği ya da yurt dışına mı kaç- makta olduğu asıl soru olacaktır. Daha önce gözden geçirilen güncel kal- kınma literatürünün çoğu, resmi veya özellikle gayri resmi olarak teknoloji ve bilgiyi ithal eden geride kalmış ülkelerin avantajlı olduğunu vurguluyor. Günümüzün giderek küreselleşen ekonomisinde, büyüyen Ar-Ge yatırım- larının sadece ülke ekonomisine yarar sağlaması pek olası değil. Bu varsa- yım Hollanda gibi küçük bir ekonomi için daha çok geçerlidir. Nitekim, Meister ve Verspagen (2004)’in de vurguladığı gibi Avrupa’nın %3 (Ar-Ge / GYSİH) denilen Barselona hedefine ulaşması ABD’ye göre Avrupa’nın gelir açığını gerçekten azaltmayacaktır, çünkü artan Ar-Ge çalışmalarının yararlarının payı sadece Avrupa’ya değil, ABD’ye ve dünyanın geri kalan kısmına da düşüyor. Benzer, ama sadece ABD’deki BK firmalarının Ar- s Ge etkinliklerine sınırlı olan bir çalışmada, Griffith, Harri on ve Van Ree- nen (2004) bu tür Ar-Ge etkinliklerinin BK verimlilik artışına önemli kat- kı yaptığını buldular: BK firmalarının araştırma etkinliklerinin %10’unun BK’dan ABD’ye kayması firmanın verimliliğini gerçekten %3 artıracaktır. Ancak, bu tür uluslararası eğilimlerin öneminin arttığını kabul ettiğimiz- de bile, bilhassa Hollanda örneği hakkında ve özellikle üniversite-sanayi ilişkileri konusuyla ilgili olarak daha çok şey söylenebilir. Başka bir yer- de, ben bu sorundan Hollanda bilgi hastalığı diye bahsetmiştim. Terimler Hollanda’da son 40 yılda teknolojide 1960’ların sonundaki başat konum- dan bugün özel bilgi yatırımları çağının teknoloji izleyiciliğine doğru en- düstriyel Ar-Ge eğilimindeki kademeli düşüşü açıklamaya çalışıyor. Altta yatan iki fenomen bu özel tür hastalığın özelliği olarak görünüyor. Birincisi ve önde geleni, Hollanda hastalığı 5 örneğinde olduğu gibi bilgi üretimi ve yatırımlarının asli unsurlarına kademeli bir dışlama oluşur. Yuka- rıda tartışıldığı ya da en azından varsayıldığı üzere, bilgi üretimi tipik olarak ortak üretim yönüyle karakterizedir: özel ve kamunun bilgi yatırımlarında, aralarında yakın ilişkiler olmasına dayalı olarak, güçlü biçimde birbirini ta- mamlayıcılık. Hollanda örneğinde bu süreç yerel ekonomide uluslararası büyük Hollanda firmalarının güçlü Ar-Ge yatırımlarına öncülük yaptı. Bu tür yatırımlar sıklıkla Hollanda kamu Ar-Ge yatırımlarıyla aynı doğrultu- dadır. Gerçekten 1960’ların sonlarında Hollanda ekonomisi dünyanın en yüksek sivil (askeri olmayan) Ar-Ge etkinliği yoğunluğuna tanık oldu. Tek- nik liseler ve üniversiteler özel sektörce yönlendirilen bilgi yatırımı büyüme 5 Bu “hastalık� aynı zamanda doğal kaynakların “laneti� olarak adlandırılır. Hollanda örneğinde bu durum 1960 yılında doğal gazın keşfini içeriyordu. Daha sonra, Kuzey Denizi petrol ihracatı ardından İngiltere’nin Sanayisizleşme sürecini açıklamak için kullanılan bir terim oldu. Hollanda hastalığı fenomeni şimdi Rusya Federasyonu gibi, doğal kaynakların ihracının hakimiyetinin diğer imalat sektörlerinde rekabeti baltaladığı ülkeler için tipiktir. Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 39 yoluna sıkıca entegre oldular. 1980’lere kadar Hollanda’nın beş en büyük sanayi şirketi, Hollanda’nın özel sektörce finanse edilen tüm Ar-Ge yatı- rımlarının üçte ikisinden fazlasını temsil ediyordu. Bekleneği gibi, bu fir- malar Hollanda’da Ar-Ge yatırımlarında, uluslararası üretim faaliyetleriyle karşılaştırıldığında, kesinlikle aşırı yoğunluk yaşadılar. Üretimin daha fazla uluslararasılaşması (ve 1992 Avrupa tek pazarının hazırlığı olarak Avrupa- lılaşma) ile birlikte Ar-Ge yatırımları da uluslararasılaşmanın konusu oldu. Başlangıçta bu değişim, üretim süreci ve ürün teknolojisinin yabancı pazar koşullarına göre idamesine ve ayarlanmasına son derece bağlantılı olan Ar- Ge etkinlikleriyle sınırlıydı. Kısaca, Hollanda özel sektör Ar-Ge’sinin uluslararası dışlanmasına karşı tamamen doğal bir eğilim gerçekleşti. Sonuç olarak, özel ve yerel kamu araştırma kurumları arasındaki yakın yurtiçi bağlantıların çoğu zayıfladı. Bu süreç henüz tamamlanmadı ve yerli Ar-Ge yoğunluğuyla uluslararası satışlar arasındaki büyük eşitsizliğin hala sürdüğü göz önüne alındığında, daha da sürmesi olası (Dünya çapında toplam yaklaşık 2.8 milyar € yıl- lık Ar-Ge yatırımı olan Philips örneğinde, yaklaşık 1milyar € Hollanda’da harcanmakta olup bu da Hollanda’daki toplam özel Ar-Ge yatırımlarının dörtte birine denk gelir). Uluslararası dışlama sürecine, özel firmaların yürüttüğü temel araştırma miktarını ciddi derecede azaltan Ar-Ge içerik dışlaması da eşlik etti. Bu süreç 1980’lerde büyük firmaların çoğunda yaşandı ve doğrudan yönetim kurulunun sorumluluğu altındaki özerk laboratuarlardan, özel sektör bi- rimlerine entegre ve onların tamamen bir parçası olan daha adem-i mer- keziyetçi yapıya doğru, Ar-Ge etkinliklerinin yeniden düzenlenmesinde en açık ifadesini buldu. Yine, bu tür fimaların Hollanda’da ciddi yoğunlaşması göz önüne alındığında, Hollanda Ar-Ge dizgesi bu ikinci dışlama süre- cinden Avrupa’nın diğer ülkelerinin Ar-Ge dizgesine göre çok daha fazla etkilenmişti. Bugün, sadece Philips’in Hollanda Eindhoven’deki Yüksek Teknoloji Yerleşkesinde kendi NatLab araştırma tesislerinde temel araştır- ma etkinliklerini koruduğu söylenebilir.6 Bu sürecin farkında oluş, Hollanda ekonomisi için özel önem taşıyan alanlarda uzun vadeli temel araştırmaların idamesini amaçlayan, ortak özel- kamu sektör teknolojide en başarılı kurumların kurulmasına öncülük yap- tı. Genel olarak başarılı olmakla beraber, teknolojide en başarılı kurumlar (toplam dört) içerik dışlamasına karşı koyacak bir konumda değildiler. Dışlamanın bu iki özelliği, birarada, Hollanda’da faaliyet gösteren yerel Bu süreç, örneğin, özel şirketlerdeki bir dizi yazarın, yayımlanan bilimsel makale sayılarıyla yansılıtılıyor. 6 Bügün Avrupa’da sadece az sayıda firmanın – Philips bunlardan biridir – yayımlanan bilimsel makaleleri var. 40 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ortak bilgi-üretiminin yararlarını giderek daha fazla tartışmaya açık hale ge- tirdi. Hollanda firmaları yurtdışında olasılıkla amaca uygun bilgi merkezleri bulunmasını daha etkin kullanmaya başladılar. Yüksek nitelikli elektronik h mühendisler sadece Eind oven’de bulunmuyor. Bu süreç devam ediyor. Sadece üretim ulaslararasılaşmadı. Firmalar, bilgi için dünya piyasasında giderek daha çok alışveriş yapacaklar ve kendi Ar-Ge etkinlikleri için en iyi konumları seçecekler. Böyle yaparak, sadece kendi kurum içi Ar-Ge’yi daha etkin yapmayı beklemeyecekler; kamu Ar-Ge kurumları ve üniversi- teler gibi dış yerel bilgi kurumlarının verimlilik, kalite ve dinamikliğine de önem verecekler. Uluslarasılaşma ve Hollanda Ar-Ge özel sektör etkinlik- lerinin olası yer değişimleri hakkındaki çeşitli araştırmalar, bu uluslararası- laşma eğiliminin henüz tamamlanmadığını, bu şekilde daha fazla Amerika Birleşik Devletleri yönünde değil, daha ziyade Çin, Hindistan ve Doğu Avrupa yönünde muhtemelen süreceğini gösteriyor. Bu arada, ikinci bir olgu olarak, kamu bilgi yatırımları giderek diğer ül- kelerde olduğu gibi, ulusal kamu incelemesine, performans değerlendir- mesine ve akademik akran değerlendirmesine konu oldu. Sonuç olarak, akademik performans kamu araştırma kurumlarında baskın teşvik oldu: uygulamalı, çabuk kullanılabilir araştırma ikinci sınıf hale geldi. Hollanda Uygulamalı Bilimsel Araştırma Örgütü gibi egemen büyük kamu araştırma enstitüleri olan Hollanda’da bu değişim, uygulamalı araştırmanın üniversite ortamı dışına çıkarılması anlamına geliyordu. Bugün, Hollanda’da örneğin, araştırmacı başına düşen yayın sayısı ya da kamu Ar-Ge için harcanan mil- yon euro başına ölçülen bilimsel araştırmaya göre ölçülen bilimsel araştır- ma performansı ABD’den aşağı değildir. Yıllar boyunca bilimsel iletişim dili olarak İngilizce’nin artan hakimiyeti sonucu, Hollanda’da uluslarara- sı okunan ve değerlendirilen bilimsel makale toplam üretim artışı aslında ABD’den daha yüksek olmuştur. Kamu araştırmalarının karakteristiği ulusal yerleşikliğidir. Bu bakış açı- sından, Hollanda üniversiteleriyle kamu araştırma merkezleri arasındaki rekabeti giderek artırmaya yönelik politika eğilimi, araştırma okullları de- nilenlerin oluşturulması örneğinde olduğu gibi, Hollanda kamu araştırma- larında önemli kalite uyaranı olmuş, ama bu durum araştırmada uzmanlaş- maya değil daha çok araştırma dublikasyonuna yol açmıştır. Uygulamada her üniversite, ulusal ve dünya çapında rekabet ederek, Hollandalı ve ya- bancı araştırmacıları işe almak için, yeninin aynısı olan, gelecek vaat eden alanlara atladılar (yaşam bilimleri, nano-teknoloji, bilgi teknolojisi, yeni malzemeler). Bu süreç, her biri Avrupa finansman programları aracılığıyla ek finansman ve ağlar arayan çok sayıda, farklı, nispeten küçük araştırma gruplarına yol açtı. Ulusal hükümetlerin Üniversite Sanayi İşbirliği ile İlgili Politikaları Üzerine Notlar 41 Böyle karşıt eğilimler –bir yandan uluslararasılaşma ve uzmanlaşmanın egemen olduğu özel sektör, diğer yandan devletleştirme ve dublikasyonun egemen olduğu devlet araştırmaları— sonuçta kamu ve özel sektör Ar-Ge arasındaki bağlantıları giderek zayıflattı. Michael Porter (2001) bu süre- ci Hollandaca “Yenilikçilik Dersi, 2001�’de, sürdürülemez olarak tanım- ladı. Az önce bahsedilen, 1990’ların ortalarındaki teknolojide en başarılı kurumlar girişimi, özel ve kamu kaynaklarından mali eşleşme temelinde, Hollanda’da bulunan firmaların uzun vadeli araştırma ihtiyaçlarına doğ- ru kamu araştırmasına yön vermeye yönelikti. Başka bir deyişle, politika yapıcılar da, özellikle Ekonomik İşler Bakanlığındakiler, kamu yönelimli ve özel sektöre dayalı araştırma arasında artan ikiliğin şimdi bir onyıldır farkındaydılar. Özetle, üniversite ve sanayi arasındaki bağların güçlendirilmesini amaç- layan Hollanda ulusal politikası, Hollanda ulusal yenilikçilik sisteminin kamu ve özel bilgi yatırım parçaları arasındaki resmi ve gayri resmi bağlan- tıları yeniden canlandırmaya çalışıyor. Hollanda’da özel yürütülen araştırma sektöründe zaten geliştirilmiş olan uluslararası uzmanlaşma örüntüsü göz önüne alındığında, özel sektörün bu tür bağlantıların güçlendirilmesinde başatlığı alacağı ileri sürülebilir. Uy- gulamada, yeni resmi köprüler kurmak Hollanda ekonomisine önemli olan alanlarda, teknolojide en başarılı kurumların (TTI) yeni bir dönemi biçi- mine dönüşebilir. TTI için böyle yeni bir dönemin konuları tabii ki sadece özel sektör araştırma alanlarını değil, aynı zamanda kamu araştırma alanla- rını (güvenlik, mobilite, sürdürülebilirlik, yaşlanma) içermelidir. Talep bağ- lantı politikaları yeniden etkinleştirme programı, aynı zamanda ortak bilgi üretim politikalarının diğer formlarına da odaklanmalıdır: örneğin, bilimsel girişimciler için ve daha etkili daha güçlü teşvikler, kamu ve özel araştırma laboratuvarları arasında hareketliliği artırmayı amaçlayan politikalar ve özel araştırma laboratuvarlarını kamuya açma (ve diğer özel) araştırma alan- larına açma politikaları. Kısacası, ulusal politikalar, ortak bilgi üretiminin çeşitli bileşenlerini bir araya getirmeye ve koordine etmeye odaklanmalıdır. Kaynakça Abramovitz, Moses. 1986. “Catching Up, Forging Ahead, and Falling Behind.� Journal of Economic History 46 (2): 385—406. Aghion, Philippe, and Peter Howitt. 2006. “Joseph Schumpeter Lecture; Appro- n priate Growth Policy: A Unifying Framework.� Journal of the European Eco omic Association 4 (2-3): 269-314. 42 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur a Chesbrough, Henry William. 2003. Open Innovation: The New Imperative for Cre ting and Profiting from Technology. Boston: Harvard Business Review Press. Fagerberg, Jan. 2002. Technology, Growth, and Competitiveness: Selected Essays. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. m Garcia, Abraham. 2006. “National Systems of Innovation and the Role of De and: A Cross Country Comparison Based on Composite Indicators.� UNU-MERIT Working Paper, forthcoming, United Nations University-MERIT, Maastricht. Gerschenkron, Alexander. 1962. Economic Backwardness in Historical Perspective. Cambridge, MA: Belknap Press. Griffith, Rachel, Rupert Harrison, and John Van Reenen. 2004. “How Special Is the Special Relationship? Using the Impact of U.S. R&D Spillovers on U.K. Firms as a Test of Technology Sourcing.� IFS Working Paper W04/32, Institute of Fiscal Studies, London. Meister, B. Christoph, and Bart Verspagen. 2004. “European Productivity Gaps: Is R&D the Solution?� ECIS Working Paper 2004-03, Eindhoven Centre for Innovation Studies, Eindhoven University of Technology, Eindhoven, Neth- erlands. Perez, Carlota, and Luc Soete. 1988. “Catching Up in Technology: Entry Barriers and Windows of Opportunity.� In Technical Change and Economic Theory, ed. Giovanni Dosi, Christopher Freeman, Richard Nelson, Gerald Silverberg, and Luc Soete, 458-79. London: Pinter. Porter, Michael. 2001. “Innovation and Competitiveness: Findings on the Neth- erlands.� Innovation Lecture 2001 presented to the Netherlands Ministry of Economic Affairs, The Hague, December 3. Saxenian, AnnaLee. 1994. Regional Advantage: Culture and Competition in Silicon Valley and Route 128. Cambridge, MA: Harvard University Press. Soete, Luc. 1981. “Technological Dependency: A Critical View.� In Dependency Theory: A Critical Reassessment, ed. Dudley Seers, 191-206. London: Pinter. . 1985. “International Diffusion of Technology, Industrial Development, and Technological Leapfrogging.� World Development 13 (3): 409-22. Soete, Luc, Dermot O’Doherty, Erik Arnold, Ahmed Bounfour, Jan Fagerberg, Ugo Farinelli, Ken Guy, Dimitris Kyriakou, Bengt-Ake Lundvall, Ian Miles, Pascal Petit, Michèle Sanglier, and Gerd Schienstock. 2002. Benchmarking National m Research Policies: The Impact of RTD on Competitiveness and Employ ent (IRCE). Strata-ETAN Expert Working Group, European Commission DG Research, Brussels. BÖLÜM 3 İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi Dominique Foray Akademik araştırmanın endüstriye aktarımınından yararlanmak için, her iki dizge arasında birbirini tamamlayıcı geniş bir dışsallık yaratacak pek çok ekonomik fırsat vardır (David, 1998). İster özel sektörde ister kamu sektöründe olsun, temel bilimsel bilginin uygulamalı araştırmalara sağlaya- cağı entelektüel destek böyle bir dışsallık kaynaklarından birisidir. İkinci ve bu denli önemli bir başka kaynak, şirketin araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) kârlılığı ile insan sermayesi arasındaki ilişkidir ve bunun gerçekleşmesiyle üniversiteler genç bilim insanlarının ve mühendislerin eğitildikleri en iyi yerler olmuşlardır. Sonuç olarak, bilgi ve teknolojinin üniversite araştır- ma laboratuvarlarından şirket laboratuvarlarına, akademik araştırmacıla- rın dolaşımına bağlanabilecek olan etkin aktarımı, akademik araştırma ve endüstri genel simbiyotik sisteminin canlılığını besleyecek bir dışsallıktır. Bu tamamlayıcı etkilerin esas etkisi beklenen gelir oranlarını artırmak ve Bu makalede, Ecole Polytechnique Fédérale de Lausanne ekonomi ve yenilik yönetimi başkanının, İsviçre’de üniversite-sanayi bilgi transferi üzerinde geliştirmekte olduğu araştırma projelerinin bazılarını yoğun olarak kullandım. Stephane Lhuillery ve Christian Zellner’in katkılarına minnettarım. Intan Hamdan’a da editöryel yardımları için teşekkür ederim. 43 44 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur uygulamalı Ar-Ge yatırımlarının riskini azaltmaktır. Dolayısıyla, politikala- rın ana kaygısı, tamamlayıcılığın gereği gibi yönetilmesini ve firmalar için uygulamalı Ar-Ge yatırımalarının kârlılığının, son yarım yüzyılda olduğu gibi sürmesini sağlamaktır. Ülkeler biligiye dayalı ekonomiye kaydıkça politika kaygısı giderek daha da çok incelikli oluyor.1 Bilgi sektöründeki genişlemenin bir sonucu olarak bu kaynaklar için ortaya çıkan talebe ülkenin olumlu yanıt verebilmesi için yeni temel bilgi ve yetenekli insanların sağlanması önemlidir. Dolayısıyla, etkin bilgi aktarımı mekanizmaları bilgi ve yeniliğe dayalı bu etkinlikleri gereği gibi beslemek ve büyümesini sürdürmek için çok önemlidir. Üniversitelerin bilim toplulukları ve özel sektör Ar-Ge kuruluşları ara- sında bilginin doğrudan transferinin kurumsallaştırmak büyük ölçüde so- runlu olarak kabul edilmiştir. Tek bir örgüt içinde iki ödül sisteminin bir arada olması katlımcıların davranışlarını öngörmeyi zorlaştırır ve ekip üye- leri arasında işbirliğini teşvik edecek ahenkli kültürel normların oluşumunu baltalar (David, Foray ve Steinmueller, 1999). Teknoloji transferinin zor- lukları yanlış ya da uygun olmayan kurumsal çerçeveler, hukuki sistemler veya kültürel normlardan çok, sürecin kendi doğasıyla ilgili zorluklardan- dır, ki bu da tüm ülkelerin yaşadığı bir sorundur. Teknoloji aktarımı hiç- bir ülkede kolay iş değildir, çünkü sorunun yapısında iki iyi şey arasındaki değiş tokuş vardır: akademik bilginin ekonomiye uygulanabilirliği ve uzun vadeli araştırma ve eğitim temel misyonlarının sürdürülmesi. Yeni bilgi akademik kurumlarda üretildiğinde, aktarılabilirliğine ve işlen- mesi sürecine sayısız sorunlar dahil olur. Bu bölümde, bu tartışmayı, müm- kün olduğunca İsviçre’nin deneyimleriyle ilgili kaynakları kullanarak, ulusal politikalara uygun olduğunu düşündüğüm birkaç noktaya sınırlayacağım. Politika Amaçlarının Üç Kademesi Politika amaçlarının farklı üç kademesi üniversite ve endüstri araştırmaları arasındaki ilişkilerle bağlantılıdır. Birincisi, üniversiteler ve endüstri ara- sında uygun çerçeve koşullarını belirleyerek geniş bir perspektif içinden optimizasyon tamamlayıcılarının arayışını oluşturmayı ve aynı zamanda ulusal yenilik sisteminin uygun yapısal özelliklerinin geliştirilmesini kapsar. Bu- rada tarafsızlık kavramı bu hedeflerin temel dayanak noktası oluşturur, ki alışılagelmiş olan kazananı seçme sorunu, yönetim başarısızlıkları, reka- bet yeteneği bozuklukları ve erken sonlanmalar hafifletilsin. Teknolojiler 1 Bilgi ekonomisi, esas olarak yenilikçilik ve “dünyaya için yeni� mal ve hizmetlerin sağlanmasına yönelik bilgi yoğun faaliyetlere dayanan üretim ve hizmet sektörü olarak tanımlanır. İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 45 veya sektörler arasında kamu finansmanı tahsisi işleminde ayrımcılığın en aza indirilmesiyle kaynakların tahsisinin bürokratik kararlar yerine piyasa sinyallerine yanıt veriyor olması sağlanır. Ancak teknoloji politikası, taraf- sız olmayan tahsis politikasını en az iki boyutu ile tercih edebilir: alanlar ve firmaların türü (büyüklüğü). Bu iki boyut politika hedeflerinin diğer iki kademesine karşılık gelir: küçük ve orta işletmeleri hedefleyerek onların üniversitelerle işbirliğine yardımcı olmak ve tüm sistemi gelecekte yüksek verimlilik potansiyeli olan yeni uzmanlıklara taşımak için üniversite sanayi işbirliğini araç olarak kullanmak. Optimizasyon Tamamlayıcıları Arayışı: Çerçeve Koşulları ve Yapısal Özellikleri Politika hedeflerinin ilk kademesinde çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Mühendislik ve Teknoloji Geliştirme Önemli bir konu mühendisliğin kurumsallaşması ve gelişmesidir. İki alan (soyut araştırma ve somut uygu- lamaları) arasında meydana gelen olaylar zincirindeki bir önemli unsur, söz konusu alanda (bilgisayar, kimya, havacılık, elektrik) güçlü bir mühendislik disiplinidir. Mühendislik bilimleri bilginin düşücelerden işlevsel kavram- lara kademeli dönüşümünü ve bilginin kodlanmış bir biçimden (bazı dü- zeylerde soyutlamaya mükemmel uyarlanmış) başka bir kodlanmış biçime (uygulamaya uyarlanmış) geçişini destekler. Bu nedenle yukarıda açıklanan gerginliklerin saf temel araştırma etkinlikleri kavramı içinde daha zayıf ol- ması beklenir. Nelson ve Rosenberg (1994)’e göre ABD üniversitelerinin mühendislik bilimlerinin erken farkına varmaları ve akademik alan olarak yüksek değer vermeleri ABD üniversitelerinin bilgiyi sanayiye aktarmadaki göreceli başarısını açıklamada önemli etkenlerdir. Ve Rosenberg (2005)‘in gösterdiği gibi, bu etkenler, temel bilgiyi dönüştürmeye ve ürünleri ve sü- reçleri iyileştirmek için mühendisler tarafından kullanılacak eğitim prog- ramlarına doğru itici güç yaratarak ve yeni bir mühendislik disiplini kura- rak2 bilimsel araştırmanın kârlılığının zeminini hazırlarlar. Bu nedenle mühendislik okulları mantıksal olarak temel bilimler ve di- ğer okullara göre endüstriye daha “geçirgen� olmalıdırlar (Lécuyer 1998), öte yanda diğer geleneksel akademik bilimlerden farklı olarak araştırma göreviyle özel tasarlanmış okullar ve kâr amaçlı Ar-Ge laboratuvarları tek- noloji aktarımını kolaylaştırmada daha etkin olabilirler. 2 Donald Stoke’a atfedilebilecek ve Nelson ve Romer (1996) tarafından iktisatçılar arasında popüler yapılan kullanım-amaçlı temel araştırma kavramı, bilgi transferine destek için gerekli olan ayrılmış alanlar, projeler veya disiplinler gibi aynı ideali tanımlayacak başka bir kavramsal kategori sağlar. 46 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Özel bilimsel araştırma etkinliği yürüten farklı türlerdeki uzmanlaşmış kurumlara kaynakların tahsisi yineleyen bir politik sorundur. Çözüm belli değildir. Araştırmanın kamudan desteklenmesinin gerekçesi – genel ilke olarak – halâ geçerli ise de, araştırma alanları arasında kaynakların tahsisini etkileyecek bir araç olarak kamu bilim politikasını gözden geçirmek daha az açık bir gerekçedir. Üniversite yerleşkelerinde karar verme süreçlerinde teşviklerin, tıpkı yaşamın her parçasında olduğu gibi önemli rol oynadığını bilmek çok önemlidir. Üniversitelere kendi yerel (veya daha ötesi küresel) ortamlarının sunduğu farklı fırsatları algılayışlarına göre kendi araştırma portföylerini kurmaları için özerklik ve özgürlük vermek olasılıkla iyi bir fikirdir. Genel bir ilke olarak, üniversite yöneticileri, akademik alanlar ara- sında kaynak tahisisi yaparken dürüst dinamikler yaratmada, devlet yetkili- lerine göre daha iyi konumda görünmektedir. Buna rağmen, bir disiplinin bulunmadığı durumlarda devletin talep ettiği program engellenmemelidir. Çok sayıda kanıt, bilimsel araştırmalardan en büyük kazanç olan alanla- rın, kurulan alanların boşluklarında yattığını göstermiştir. Ve güçlü mevcut disiplinlerin boşluğunda yeni bir alanı yaratmak, geliştirmek ve kurumsal- laştırmak ciddi araştırma piyasası başarısızlıkları (bu örnekte, esas olarak, artan kârlar fenomenine bağlanan) düşünüldüğünde, özellikle mühendislik bilimlerinin zayıf olduğu ülkelerde bazı hükümet müdahaleleri gerekebilir. Ana Kiracıyı Cezbetmek ana kiracı kuramı belirli bir büyüklüğün üzerin- deki Ar-Ge kapasitelerinin hem arz hem talep yönünde yenilik ve teknoloji piyasası biçiminde dışsallık yaratmada güçlü olduğunu varsayar, böylece üniversite araştırmalarının yerel sanayi Ar-Ge’si tarafından emilmesi ve onu stimuli etmesi daha olasıdır (Agrawal ve Cockburn 2002). Bir ana kira- cı (AT) iki önemli özellik sergiler: genelde güçlü Ar-Ge ve yerel üniversite- lerin uzmanlık alanlarında güç. Böylece, küresel bir şirket herhangi bir böl- gede herhangi bir alanda bir AT olabilir ve bir başka bölgede aynı alanda AT olmayacaktır. Agrawal ve Cockburn bir AT bulunmasının bölgesel ye- nilik sistemini geliştireceğini ve yerel üniversitelerle sanayi (KOBİ’ler dahil) arasındaki ilişkiye yardımcı olacağını düşünmek için iki neden gösterdiler. • AT’ler üniversite yatırımlarının ticarileştirilmesine doğrudan dahil ola- bilirler. • AT’ler yeni teknolojilerde piyasanın hem arz hem talep yönünü artırarak yenilik etkinliğini dolaylı şekilde de uyarabilirler. AT’ler piyasaları bilim- sel çalışma ve yenilik hizmetlerinde (fikri mülkiyet hukuk müşavirliği, teknoloji pazarlaması, insan kaynakları hizmetleri) büyütür ve tedarik- çiler, alıcılar ve ortaklarla sosyal ağları geliştirir. Yerel, küçük firmaların İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 47 endüstriyel Ar-Ge çıktılarını soğurarak talep tarafında da dinamik bir rol oynayabilirler. Agrawal ve Cockburn AT firmalarının yerel üniversiteler ve yerel firmalar arasındaki tüm ilişkiyi bütünüyle iyileştirdikleri için yerel yenilik sistemleri- nin kurumsal yapısında önemli olduklarını ampirik olarak gösterdiler. Çok sayıda AT’yi çekmek için bölgesel avantajlar yaratmak ve artırmak konusu, üniversite-sanayi ilişkilerini geliştirmekten daha geçerli politika seçenekleri ortaya çıkartır. Tüm politika yönelimleri listesi yeterli beşeri sermaye, düşünce ve akademik işbirliği desteği yaratmak için bilgi altyapısı- nın geliştirilmesini içerir. Ar-Ge yöneticilerinin yerleşim yeri kararı alırken, kendi bilim insanları, düşünceleri ve akademik işbirliklerinin talepleri için yerli bilgi altyapısından olumlu bir tedarik yanıtı öngörebilmeleri gerekir. Daha ötesi, bu politika listesi yenilik kapasitesinin, “doğru� bilim ve tekno- loji (BT) uzmanlıklarını seçmek (ve ona yönelmek) de dahil olmak üzere, iyileştirilmesini içerir. Kalite, boyut ve bilgi tabanının uzmanlaşması yerle- şim kararının alınmasında kilit etkenlerdir.3 İnsan Hareketliliği Artışı Kurumsal sınırlar üzerinden insanların hareket- liliği bir alandaki (özel sektör) teamüllerin, kültürün ve normlarının diğe- rinin teamülleriyle karşı karşıya geldiği durumlardaki gerilimlerin pek ço- ğunu kuşkusuz hafifleten bir etkendir (Hall, 2004). Bu bağlamda, mesleğe yeni başlayan PhD’ler harekteli insan kaynakları arasında en yararlı olanlar- dır. Bunların endüstriye yerleştirilmesi bilginin üniversiteden aktarıldığı ve ağların kurulduğu ve güçlendirildiği bir araç, dolayısıyla üniversitelerin ve firmaların birbiriyle ilişkilendirildiği önemli bir mekanizma sağlar (Sumell, a Stephan ve Ad ms, 2005). Sumell ve arkadaşlarına göre yakın firmalarda çalışan mezunların olması yerel ve bölgesel düzeyde üniversite ve firmalar arasındaki ilişkileri güçlendirmektedir. Böylelikle, yükseköğrenim görmüş olanların hareketliliği yerel ekonominin üniversitelerde yaratılan bilgiyi soğurma miktarını açıkça etkiler. Sanayide çalışacak olan yeni PhD’lerin yerleşme kararlarının, onların kalması yönünde etkileyecek bir politika uy- gulamasına dahil edilmeleri kolaylıkla anlaşılabilir. Konumsal yararların ge- liştirilmesi bu açıdan ele alınmalıdır. ABD’deki ünlü Midwest sendromu bu konuda politika yetersizliğini açıklayan bir konudur: Midwest’teki eyaletler belirgin PhD ihracatçısıdır, eğittiklerinin üçte bir daha azını işe alırlar (Su- mell, Stephan ve Adams, 2005). 3 Başka bir sorun bilgi tabanı uyumunun sağlamasıdır: bilim ve kamu araştırma uzmanlığı sanayinin rekabet gücüyle uyum içinde olmalıdır. 48 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Kümeler Oluşumuna Yardım Etmek Faaliyetlerin mekansal kümelenme- si, en azından kısmen yakın olmanın yararı ve bilginin yaratılma ve akta- rılma süreçlerinin birlikteliğinin gerekliliği ile açıklanır. Politikaların birbi- rine olan etkisinin önemini açıklamada coğrafyanın değeri tartışmasızdır. Bu durumda, mekansal kümelerin yaratılmasını hedefleyen politikalar için hem endüstriyi hem üniversiteleri kapsayan bir durum vardır. Ancak, ya- kınlık, kendi başına yeterli olmayabilir. Önemli olan, profesyonel topluluk- ların maddi ve maddi olmayan varlıklarını birleştirme yollarıdır. Yaratılan dinamiklere bağlı olarak, yakınlık, ya saf bir coğrafyasal görüngü olarak kalır ya da bilginin yaratılması ve aktarımı için etkin bir örgütsel yapı duru- muna gelir. Bunun için Silikon Vadisi sadece bir alan değildir; her şeyden önce, çeşitli tip kurumlar arasındaki sınırları sikileştiren işbirlikçi uygula- malar dizisidir (Saxenian, 2001). Üniversitelerde Fikri Mülkiyet ve Bilgi Yönetimi Kültürünün Yaygın- laştırılması Bilgi yönetimi bilgi aktarımını desteklemek ve teşvik etmek için üniversitelerde henüz gerçekten kullanılmayan bir dizi araç ve kurum- sal uygulamayı içerir. Bu durumda bilgi yönetimi politikası patent hakkı bil- dirimi sorunu için teşvikler oluşturulmasını, aktarımın desteklenmesi için arayüzlerin ve özel kurumların geliştirilmesini ve entelektüel sermayenin değerlendirilmesi için göstergeler geliştirilmesini içermelidir. Bilgi yöne- timi fikri mülkiyet (IP) yönetiminden daha kapsamlıdır. Ancak, etkin bir IP politikası gündemin parçasıdır. Buluş sonrası süreçler eş gelişimi, yani değişiklik ve daha da fazla gelişim için iki tarafın da etkin katılımını gerek- tirebilir. Bu gereksinim hakların tanınması müzakarelerine ait sorununun çözümü daha zor hale getirebilir. Üniversiteler hem aktarılan bilginin kap- samını hem de “jenerik�in ne olduğunun açık tanımını ve lisans sahibinin katılımı öncesinde ne yaratıldığını ortaya koymalıdır. Bu konular çalışma özgürlüğünün korunmasında gelecekteki araştırmalar için önemlidir. Bu- nunla birlikte, eşgelişim bu hakları çok karmaşık ve belirsiz yapmaktadır. Herhangi bir politika mantığı bu konuları bir bütün olarak ele alabilir mi? Mali teşvikler yerine bilgi sağlanması burada temel politika hedefi olmalıdır. Bir süredir iyi bilindiği gibi, işin başı elbet farkındalıktır. So- nuçta, eğer insanlar ofis otomasyonu ve bunun yararlarının farkında değilse, bundan yararlanmaları beklenemez. Bu nedenle bölümün ilk hedefi bir çeşit evangelizmi özendirmektir çünkü bu sadece arkasında ofis otomasyonunun olduğu üretkenlik ve verimliliğe alıcı bulmakla İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 49 kalmaz, firmalara bunu başarmak için ne yapacaklarını da gösterir (David ve Stoneman 1985, Birleşik Krallık sanayi departmanı, alıntı [tarihsiz]).4 Soğurma Kapasitesi Sorunlarının Çözümünde KOBİ’leri Hedeflemek Tarafsızlık ilkesinden ayrılmanın bir yolu farklı boyutlarda firmalara deği- şik destekler vermektir. Literatüre göre böyle bir ayırım yapmanın mantığı, üniversite araştırmaları ile ilişki kurmaya bağlı olanlar da dahil üzere, kay- nakların Ar-Ge’ye ayrılmasından5 kaynaklanan sorunların çoğunun etkin çözümü olarak büyük şirketlerin kabul edilmesidir. Büyüklükleri göz önü- ne alındığında KOBİ’ler üniversite araştırmalarındaki tamamlayıcı rolleri- nin optimizasyonunda daha fazla zorlukla karşılaşır. KOBİ’lerin araştırma ve işbirliği gereksinimlerini dile getirmede zorluk- ları vardır ve işbirliğini organize etmek ve yönetmek için insan kaynakları- nı ayırmaya güçleri yetmez. “Çevirmenler� (büyük şirketlerdeki akademik geçmişi olan çalışanlar veya özellikle, doktoralı ve bu tür ilişkileri kolay- laştırmak için işe alınanlar) olmadığı için farklılıkları ve gerilimleri en az indirmek zordur. Daha ötesi, KOBİ’ler büyük akademik laboratuvarlardan bakınca pek görünmezler ve bu laboratuvarların KOBİ’lerle ilişki kurma yönünde yatırım için güçlü teşvikleri de yoktur. Sonuç olarak, pek çok ül- kede KOBİ’ler ile akademik araştırma sistemi arasında bağlantı azdır. Politika hedefi, üniversiteler ve KOBİ’ler arasındaki ilişkiyi bazı özel araçlarla desteklemek ve teşvik etmek olmalıdır. Stratejik Kapasiteler için Üniversite-Sanayi İşbirliğini Kaldıraç Olarak Kullanmak Teknolojik alanlar açısından tarafsızlıktan yola çıkmak her zaman aldatıcı olmuştur, çünkü piyasa ve rekabet çarpıklığı riskine yol açar. Bu nedenle, politika yapanlar, aşikar piyasa başarısızlıklarına çare bulmak zorunda kalı- nan durumlar hariç bundan kaçınmalıdır. Tipik bir örnek bütün bir sistemi gelecek için büyük verimlilik potansiyeli olan yeni alanlara taşımanın zorlu- ğunun (koordinasyon sorunları nedeniyle) üstesinden gelebilir. Bu durum- da yeni bir hedefe doğru hareket ve kaynakları üretkenliği düşük alanlardan üretkenliği yüksek alanlara kaydırmak, eğer ülke etkin bir stratejik kapasite ortaya koyarsa, yani hükümet tüm sistemi taşımak için tatmin edici teşvik Okurları “bilgi yönetimini� akıllarında tutarak “ofis otomasyonunu� okumaya davet ederiz. 4 5 Bu sorunlar; sermaye piyasalarının eksik ya da kusurlu oluşu, tüm sözleşmeler yazılamadığında işlem maliyetlerini en aza indirme yetersizliği, yayılma ve dışsallıkları yakalama yeterisliği gibi riski çeşitlendirme yetersizliklerini içerir. 50 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ve motivasyon yaratırsa gerçekleşebilir. Böyle bir stratejik kapasite bilgi alt- yapısı kurma, hükümet destekli araştırma ve kamusal satın alma teşvikleri aracılığıyla hükümet kaynaklarının yeni bir alana büyük miktarda taahhüd edilmesine dayanır. Bu politikanın başarısı özel sektörün bu teşviklere ve- receği olumlu yanıta fazlasıyla bağlıdır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’ne bağlı ülkelerinin teknoloji politikalarının yakın geçmişi böyle bir stratejik kapasitenin (ta- raflı kamu girişimleri dahil) yüksek teknoloji ekonomisinde, bilhassa ABD liderliğinin kurulmasında, ana etken olduğunu göstermiştir.6 Örneğin, araştırmacılarla ürün geliştiriciler arasındaki işbirliği araştırma programla- masının geliştirilmesi, akademik araştırmanın uygunluğunun sağlanmasına yardımcı olmak ve endüstrinin yeni akademik araştırmadan yarar sağlama- sına destek vermek gibi olumlu etkileri vardır. Bu tür işbirlikleri, hükümet program yöneticilerinin, sanayi katkılarını çekerek, kaynaklarını daha iyi kullanmalarına olanak vermiştir (CSTB 1999; Mowery ve Simcoe, 2002). Bu tür politikaların başarısı daha önce belirlenen olası sorunları (kaza- nanı seçmek gibi) önlemek ya da azaltmaya yönelik titiz politika hazırlığı- na (rekabet politikası konularına titizlik dahil) son derece bağlıdır (bakınız Mowery ve Simcoe, 2002). Bu nedenle, stratejik kapasitelere kaldıraç olarak üniversite-sanayi işbirli- ğine katılmak ve kullanmak önemli bir politika hedefi olarak kabul edilebi- lir. Ancak böyle yapmak, önceliklerin (alanlar, başlıklar) dikkatle tanımlan- masını ve yoğun bir üniversite-sanayi araştırma işbirliği teşvik kararlılığını ve hibrit araştırma topluluklarının kurulması için yatırım zorunluluğunu içermelidir.7 6 ABD’nin stratejik kapasitesinin unsurları bilinmektedir. Hepsi, özgül ama örtüşen gündemler üzerinde çalışan farklı kamu kurumlarını; hem internet devrimi hem de yakın tarihlerde, 11 Eylül 2001 sonrasında başlatılan bilgi güvenliği Ar-Ge programlarındaki Savunma Bakanlığı’nın kilit rolünü içerir. Her iki durumda da, belli alanlarda bilgi altyapısını kurulmasında, sanayi yararına üniversite şirketlerin yaratılmasında (KOBİ dahil), bu politikaya olumlu yanıt veren sektör Ar-Ge teşvikleri oluştururken ve kamu alımları yoluyla piyasa geliştirme başlatmada, devlet destekli araştırmaların etkisi büyük oldu. 7 Konu basit olarak en heyecan verici alanları seçme ve oralara kaynak ayrılmasından daha karmaşıktır. Sorun önemsiz değildir: teknoloji öngörüsü ve öngörü yaklaşımları, müşteri bağlamında kimin için hazırlandığından bağımsız olarak sıralanarak, aynı önceliği üretme eğilimindedir. Bazı ülkelerde kamu politikası, kendi ulusal bilgi tabanlarında daha fazla tekdüzelik oluşmasına, açıklık ve özgünlüğün bozulmasına yol açacak şekilde, belki bir hayal gücünden yoksun bir şekilde, yeni bilime dayalı öncü sanayiyi gereğinden fazla vurgulamıştır. Bu odaklanmanın muhtemel bir sonucu büyük şirketlerin yenilikçi faaliyetlerini ülke dışına kaydırrarak küresel rekabette zarar görmesi ya da giderek bir küresel bilgi ağı olarak hareket etmeleridir. Politika yapıcılar odaklanacak kilit alanlar ararken bu “özellik� sürecine dikkat etmelidir. İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 51 Ulusal Örnek: İsviçre Bu arka planı akılda tutarak, biz şimdi İsviçre’deki üniversite-sanayi bilgi transferi örnek çalışmasına dönelim. Kanıt İsviçre Konjonktürel Araştırma Enstitüsü’nün (Konjunkturforschungs- stelle veya KOF) üniversite – sanayi araştırma ilişkilerine dair son rapor- ları İsviçre firmalarının beş jenerik transfer mekanizmasının önemini nasıl değerlendirdikleri hakkında önemli rakamsal veriler sağlıyor (Arvanitis, Hollenstein ve Marmet 2006) (bkn. tablo 3.1). Resmi olmayan kanallar ve eğitimle ilişkili geniş yelpazeli faaliyetler özel şirketlerin değerlendirdiği en önemli yapılardır. Şaşırtıcı olansa; bilgi aktarım kanalı olarak araştırma iş- birliği, araştırma sözleşmeleri ve araştırma konsorsiyumunun göreli düşük puanıdır. Tablo 3.1. Sanayi Tarafından Değerlendirildiği Şekliyle Ana Transfer Mekanizmaları 5 puanlık Likert ölçeğinde 4 veya 5 puan bildiren bilgi ve teknoloji Bilgi ve teknoloji transferi etkinlikleri transferi aktif firmalar (%) Gayri resmi 56.6 Sözleşmeler 30.4 Konferanslar 30.4 Yayınlar 33.1 Teknik altyapı 11.9 Ortak laboratuvarlar 3.9 Üniversite teknik altyapısının kullanımı 10.7 Eğitim 52.3 Mezunların Ar-Ge’de istihdamı (ve sözleşmeler) 28.5 Öğrencilerin firma Ar-Ge’sine katılımı 10.9 Ortak diploma tezleri veya ortak PhD’ler 22.7 Firmalarda üniversite araştırmalarına katılım 10.1 Üniversite eğitim kurslarına katılmak 22.1 Araştırma 17.8 Ortak Ar-ge projeleri 16.3 Uzun vadeli araştırma sözleşmeleri 5.0 Araştırma konsorsiyumu 4.1 Danışmanlık 15.3 Kaynak: Arvanitis, hollenstein ve Marmet 2006. Not: 669 firma temel alınmıştır. 52 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bu bulgu İsviçre Federal İstatistik Bürosu (Office Fédéral de la Statisti- que, veya OFS)’nun özel Ar-Ge harcamaları raporunun bazı sonuçlarıyla uyumludur (şekil 3.1). 2004’te özel sektör her yerde ve tüm sektörlerde sözleşmeli Ar-Ge’ye yaklaşık 4,046 milyon SwF harcadı. Bu miktarın 2,428 milyon SwF‘ı yurtdışı sözleşmeli Ar-Ge’ye, 1,053 milyon SwF’ı diğer özel İsviçre firmaları tarafından yapılan sözleşmeli Ar-Ge’ye ve sadece 259 mil- yon SwF yurtiçi akademik araştırma kurumları tarafından yürütülen söz- leşmeli Ar-ge için harcandı (toplam dış harcamaların sadece yüzde 6.4’ü). Bu son rakam endişe vericidir. Uluslararası karşılaştırma güç olmakla bir- likte yüzde 6,4 çok düşük olarak kabul edilebilir.8 Şekil 3.1. Hedef ve Alan Kurumlara Göre Ar-Ge Sözleşmeleri, 2004 Kaynak: OFS 2005. 8 Dünya Bankası Paris konferansı sırasında yazarla kişisel görüşmede, Mowery ABD özel şirketlerinin sözleşmeli Ar-Ge harcamalarının ABD üniversiteleri için verilen miktarın İsviçre rakamından çok daha yüksek olduğunu ileri sürdü. İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 53 Şekil 3.2. Ekstramural Ar-Ge Harcamalarının Tarihsel Gelişimi Kaynak: Arvanitis, hollenstein ve Marmet 2006. Tarihsel bir bakış açısıyla (şekil 3.2), dış Ar-Ge sözleşmesinin olağanüstü oranda arttığını görüyoruz. Yabancı ortaklara gidecek miktar yerli ortakla- rın aldıklarına göre daha yüksek oranda artmıştır. İsviçre üniversitelerine giden miktar da artmıştır (bire beş oranında), ama özel sektörün aldığından düşüktür. Sürpriz? Sistemin pek çok yapısal özelliğinin, üniversite ve sanayi araştırması ara- sındaki birbirini tamamlayıcılığın lehinde olduğuna bakınca, bu durum şa- şırtıcıdır: • İsviçre bilgi altyapısı (bilimsel araştırma, bilim ve teknoloji insan kaynak- ları) mükemmel kabul edilir, pek çok alanda en üst sıralara çok yakındır. Örneğin, bilimsel yayınların yoğunluğu ve atıf alan bilimsel literatürde görece öne çıkışı bakımından dünyanın en iyi ilk ikisi arasında yer alır (OECD, 2005b). İsviçre’nin, kısmen özel sektör tarafından finanse edi- len temel araştırma kapasitesi de çok güçlüdür. • Mühendislik ve uygulamalı bilimlerin gelişimi tipik örnektir. İki tekno- loji enstitüsü (Zürih ve Lozan École Polytechnique Fédérale veya EPF) mühendislik ve uygulamalı bilimlerde tarihsel olarak geliştirdikleri güçlü akademik araştırma gelenekleriyle haklı olarak taçın mücevherleri olarak kabul edilirler. Federal düzeyde çok bol miktarda fon alırlar ve endüstri ilişkilerine kendilerini fazlasıyla adamışlardır. Massachusetts Teknolo- ji Enstitüsünden Lécuyer’in (1998) tanımladığı “geçirgen mühendislik okulu�nun tüm özelliklerini gösterirler. Bu etmenler bilgi altyapısının, 54 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur özel sektörün bilgi, çok yetenekli insanlar ve akademik ortakları ile işbir- liği bağlamında büyüyen talebine olumlu yanıtını gösterirler. • Talep cephesinde durum yine çok iyidir. İsviçre sanayi ve hizmetlerinin önemli karakteristiği büyüklüğün yapısı ile ilgilidir: onun büyüklüğinde bir ülke için İsviçre’de alışılmadık sayıda, büyük çok uluslu şirketler var- dır. Liste sadece büyük bankalar ve sigorta şirketlerini değil, yüksek tek- noloji sektöründe Novartis, Roche, Nestlé, Rolex, Swatch, ABB, Sul er z ve Serono gibi, geliştirdikleri küresel bağlantıların doğdukları yer lehine çalıştığı, çok sayıda küresel firmayı da içeriyor. Bu şirketlerin tüm yerel sistemi daha yenilikçi ve yerel üniversitelerle ilişki kurmaya daha yönelik yapacak şekilde AT’lerin rolünü oynamaları mümkündür. • Sonuç olarak, İsviçre KOBİ’lerin yenilikçilik ve soğurma kapasiteleri olağanüstüdür. İsviçre KOBİ’leri herhangi bir başka OECD ülkesine göre ortalama olarak daha yenilikçidir (patentler, Ar-Ge yoğunluğu, uluslararası işbirliğine katılım bağlamında). Açıkçası tüm endüstrinin ya- pısı iyi özellikler gösterir. • Dolayısıyla AT’ler, yenilikçi KOBİ’ler, mükemmel akademik araştırma, yüksek düzeyde mali kalkınma ve yabancılarda yüksek oranda PhD, post-doc pozisyonu ve Ar-Ge insan kaynağı nüfusu ile verimli bir bi- leşim vardır. Bu bileşim – Arc Lemanique, Zurich bölgesi, kuzeybatı İsviçre (Basel), Jura bölgesi ve Berne bölgesinde olduğu gibi – yüksek teknoloji kümelerinin oluşması ve gelişmesi yönünde, nispeten daha az devlet müdahalesi ile yeni yüksek teknoloji firmalarının yaratılması ve katılımı dahil, güçlü bir dürtü yaratır. Bilimsel araştırma, sanayi ve hiz- metler ve bankacılık sistemine entegre olan kümelerin varlığı açıkça üni- versite-sanayi ilişkilerinin gelişmesinde anahtar rol oynar.9 Böylesine coşkulu bir tanımlamayla karşılaşan herhangi bir uzman, üni- versite ve sanayi arasında başarılı ve büyüyen araştırma işbirliktelikleri ümit edecektir. Ancak böyle bir sonuç sağlanamamıştır ve bu sonucun oluşma- sında iyi ve o kadar iyi olmayan gerekçeler vardır. 9 Zellner (2005) Ecole Polytechnique Fédérale de Lausanne’da yüksek teknoloji yenilikçi şirket yaratılışının bir olgu çalışması sunar ve bu şirketlerin çoğunun nispeten düşük büyüme performansları açıklayabilecek çeşitli etmenlerin analizini yapar. İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 55 “İyi Bahaneler� Olarak Ar-Ge’nin Uluslararasılaşması ve Yurt içi Bilgi Tabanının Boyutu İyi bir neden İsviçreli şirketlerin uluslararasılaşma düzeyidir. İsviçre şirket- leri doğrudan yabancı Ar-Ge yatırımlarını önemli ölçüde artırmaktalar (ba- kınız şekil 3.3). İsviçre kökenli firmaların yabancı Ar-Ge harcamaları payı 1996’da yüzde 54’e yükseldi ve yabancı üniversiteler ile akademik işbirliği geliştirilmesi için bir ivme yaratarak 2004’e kadar az ya da çok değişme- den kaldı.10 Daha ötesi, yabancı ortaklarla işbirliğinin büyümesi buna koşut bir gelişme olarak görünmektedir. Hatta isviçre KOBİ’leri bu araştırma işbirliklerine yoğun olarak katılmaktalar: İsviçre KOBİ’leri patent başvu- rularının yüzde 17,3’ü yabancı mucitleri içeren copatent uygulamalarıdır ve bu oran diğer OECD ülkelerinin KOBİ’leri incelendiğinde geçilememiş bir yüzdedir. Yabancı Ar-Ge, yerli bilgi tabanını tamamlamak için dünya çapındaki bilgi havuzundan yararlanmanın bir yolu olduğu için, yabancı kurumlara yazılı Ar-Ge sözleşme harcamaları ve Ar-Ge işbirliği oldukça mantıklı olarak yüksek bir oranda artıyor. Şekil 3.3. İçeriye (ABD’ye) ve Dışarıya (ABD’den) Çokuluslu Şirket Ar-Ge’si Kaynak: Jaumotte ve Pain 2005. Örneğin, Novartis, birkaç yıl önce Ar-Ge yeteneklerini Cambridge, Massachusetts’e taşındı ve o 10 bölgedeki akademik ekiplerle 100’den fazla araştırma işbirlikleri kurdu. 56 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Üniversite sanayi arasında araştırma işbirliğinin gelişmememesinin bir başka nedeni İsviçre yerli bilgi tabanının büyüklüğü ve uzmanlıklarıdır. İs- viçre küçük bir ülke, akademik araştırma kurumları sanayinin ilgi duyacağı tüm alanları ve araştırma konularını içine alamıyor. Böyle olunca; boyut etkisi, araştırma işbirliği, araştırma sözleşmeleri ve araştırma konsorsyum- larının bilgi aktarma kanalı olarak göreceli az önemli oluşuna ait sorunun bir kısmını açıkılıyor. Politika açısından bakınca, yapılacak fazla şey yok ve endüstrinin küresel bilgi havuzundan yararlanma tepkisi kesinlikle doğru olandır. Sistemik Başarısızlıklar Bununla birlikte, sistemdeki bazı başarısızlıklar, başarılı ve gelişen bir üni- versite-sanayi araştırma işbirliğinin göreceli yokluğunu açıklıyor (kısmen). Bu sistemik başarısızlıklar politika tepkileri gerektiriyor. Yükseköğretime Düşük Katılım Büyük bir dezavantaj çok vasıflı insan sermayesi yetiştirilmesiyle ilgilidir. Yükseköğretime epeyce düşük katılım yurt içine bilim insanı ve müdendis arzının kısıtlı kalmasına yol açmaktadır. Bu eksiklik, bir dereceye kadar, büyük miktarda yabancı öğrenci, bilim insanı ve mühendis girişiyle telafi edilir. Ancak bu durum ülke ekonomisini bilgi aktarımı zincirinin temel bir öğesinden mahrum eder; o da mesleğe yeni başlayan genç bilim insanı veya mühendistir. Genç bilim insanı yurt dışından gelip İsviçre kökenli bir firmada işe başladığında, firma ve yerel üniversite arasında bağlantı kurulmaz. Daha ötesi, yabancı PhD ve post- doc’ların çok büyük kısmının çalışmalarını11 tamamladıktan sonra ülkeden ayrılmaları olasıdır ve bu durum da üniversite sanayi ilişkilerinde yine bü- yük engeldir. Bir politika yanıtı olarak, ortaöğretim düzeyinde mesleki eğitimi iyileşti- rerek ve öğrencilerin mesleki eğitimi üniversite düzeyinde tamamlamaları- na olanak verecek uygulamalı bilimler üniversiteleri açarak önemli çabalar zaten gösterilmiştir. Yetkililer şimdi üniversite eğitiminin kalitesini ve ve- rimliliğini iyileştirmek için, örneğin çalışmaları tamamlamaya ayrılan süreyi kısaltarak, tüm sistemde reform hazırlıyorlar. Yabancıların, tezlerini savunduktan sonra ülkede bir aydan fazla kalamamaları (bir çalışma izni konusu) 11 sorunu daha kötü yapıyor. Isviçre muhtemelen yabancı PhD’leri kalmalarını teşvik etmek için elinden gelen çabayı göstermeyen tek ülkedir! İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 57 Arabirimlerde Sorunlar Şimdi bir an KOF araştırmasına dönelim (Arvanitis, Hollenstein ve Mar- met 2006). Firmalardan bilgi aktarma etkinliklerindeki engellerin önemini değerlendirmeleri istendi. Firmaların eksiklikleri açıkça bir sorun olarak görünüyor (bilimsel projelere ilgisizlik; firma Ar-Ge sorunlarının üniver- sitelere ilgi çekici gelmemesi) (tablo 3.2). Ayrıca, maliyetler, riskler ve bilgi aktarma etkinliklerinin belirsizlikleriyle birlikte bilimsel kurumların eksik- likleri de önemli engel olarak algılanıyor. Sözün kısası, en önemli engeller arabirimlerde konumlanabilir. Pek çok firma kendi Ar-Ge sorularının üniversiteler için ilgi çekici olmadığını ve pek çok firma da üniversitelerin Ar-Ge yönelimlerinin firmalar için ilgi çekici olmadığını düşünüyor. Açıkça, araştırma etkinliklerine odaklanan firmalar bu kategorideki engellerle ciddi olarak aksamıyorlar. Ancak, bazı engeller ve ayak bağları henüz açık olarak ortadan kaldırılmamıştır. Hükü- metin bu özgül konuya politika seçenekleri arasından nasıl tepki vereceği ilginç olacak. Tablo 3.2. Bilgi Transferi Önündeki Engeller Bilgi transferinde aktif firmaların önemli olarak Engeller bildirdikleri engel (%) Bilgi eksikliği 24.1 Sorumlu kişileri bulma zorluğu 17.9 Firma eksiklikleri 49.2 Bilimsel projelere ilgi eksikliği 25.0 Firmaların soruları üniversiteler için ilginç değil 35.9 Üniversitelerin eksiklikleri 42.0 Üniversitelerin Ar-Ge yönelimleri ilginç değil 25.6 Olası Ar-Ge sonuçlarının ticarileştirilememesi 25.3 Maliyetler ve riskler 42.4 İç finansman eksikliği 27.4 Eşitlik temelinde işbirliği yapmak için üniversitede mali kaynak eksikliği 12.3 Masraflı idari süreçler 15.0 İşbirliğinin sonuçları ile ilgili belirsizlik 10.8 Kurumsal engeller 24.5 Gizlilik garanti değil 10.3 Fikri mülkiyet ile ilgili sorunlar 6.4 Öncelikleri farklı anlayış 10.1 Kaynak: Arvanitis, hollenstein ve Marmet 2006. 58 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Uygulamalı Bilimler Üniversiteleri ile İlgili Sorunlar Şimdi, teknoloji aktarımı ve KOBİ’lerle karşılaştırıldığında uygulamalı bilimler üniversite- lerinin (UASs) rolünün yeniden dile getirilmesi konusunun ele alınmasıyla ilgili ateşli bir politik tartışma sürüyor. Uygulamalı bilimler üniversiteleri öğrencilerin yükseköğretime katılımlarını artırmak için kuruldular (düşük katılım, bilgi ekonomisinde sorunlar yaratabilen tarihsel bir özelliktir). Uygulamalı bilimler üniversitesiteleri tip B yükseköğretim sunarlar ve net olarak uygulamalı araştırmaya ve yerel endüstri ile ilişkilere yönelmişler- dir. Ancak uygulamada sonuçlar tatmin edici olmamıştır. Örneğin EPF’ler, teknoloji aktarma etkinliklerine, üniversitelere ve uygulamalı bilimler üni- versitelerine göre daha fazla yatkındır (bakınız şekil 3.4). Çünkü uygulamalı bilimler üniversitesiteleri master vermez, doktora okulları yoktur ve Ar-Ge personeli (PhD’ler, postdoc’lar, araştırmacılar, profesörler) bulunmaz ve dolayısıyla kendi yerel ortamlarının gereksinimlerine ve taleplerine olumlu yanıt verecek şekilde donatılmamışlardır, ama aslında böyle bir yanıt gö- revlerinin bir parçasıdır. Şekil 3.4. İsviçre Romande’de Ortaklar Tarafından Teknoloji Transfer Faaliyeti Yürütülen Firmalar Yüzdesi, 2004 Kaynak: Arvanitis, hollenstein ve Marmet 2006. Not: EPFL = École Polytechnique Fédérale de Lausanne; UNIGE = Cenevre Üniversitesi; UNIL = Lozan Üniversi- tesi; UNINEU = Neuchâtel Üniversitesi; UASNEU = Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (Mühendislik Fakültesi, can- ton Neuchâtel); UASVAL = Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (Valais Okulu). Beş tane daha UAS vardır, ama oranları 2.3’den azdır. İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 59 Politika Yanıtı İsviçre yenilik politikası güçlü biçimde sanayi ve üniversite arasında işbir- liği ve ağlar oluşturulmasını teşvik etmeye odaklanır. İsviçre’nin doğru- dan politika müdahaleleri (doğrudan fonlama gibi) geleneği yoktur. Fir- malar sadece dolaylı desteklenir. Bu politika kısmen ülkenin mali gelişimi (ilk sırada), bu da firmaların projelerine finanse etmede sıkıntısı olmadığı (bunların en riskli ve en belirsiz olanları bile) anlamına gelir (şekil 3.5) ve kısmen de siyasal partilerde egemen olan bırakınız yapsınlar bırakınız geç- sinler ideolojisine bağlıdır. Belli bir anlamda, bu “özel sektör Ar-Ge’sine doğrudan mali desteğe izin verilmemesi�, zaten üst düzeydeki özel sektör Ar-Ge’si ve dolayısıyla toplumsal kayıp riskleri göz önüne alındığında, uy- gun görünüyor. Böylece, temel politika mekanizmaları teknoloji transferi ve üniversite ile sanayi arasında araştırma işbirliğini teşvik etmekle ilgilenir. Teknoloji ve Yenilik Komisyonu (CTI) İsviçre kamu araştırma kurumlarındaki özel sektör Ar-Ge’sini ürün ve hizmetlerde yenilik için kamu-özel ortaklık mo- deline göre finanse eder: proje ortakları (akademik ve iş sektörü) projeleri kendileri tanımlarlar ve özel sektör proje maliyetlerinin en azından yarısını karşılar. CTI politikasının özel firmaların performansına etkisini inceleyen ekonometrik araştırmalar bu politikanın hem Ar-Ge yoğunluğunu hem de inovatif ürünlerin satışı bağlamında firmaların yenilik performansını artır- dığını göstermiştir. İşgücü verimliliği üzerindeki etkisi de olumlu olmuştur (Arvanitis, Hollenstein ve Marmet 2006). CTI’nın akademiden firmaya teknoloji aktarımını güçlendiren aşağıdan yukarıya yaklaşımı, başlangıçlar- daki rehberlik hizmetleri ve ülke çapındaki olası girişimciler eğitim progra- mı bu etkinin esas yaratıcısıdır. 60 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şekil 3.5. Mali Kalkınma ve Kârlar, 1996-2000 Kaynak: Jaumotte ve Pain, 2005. Not: Finansal gelişme, kredi ve sermaye finansmanı toplamı olarak tanımlanır. Kredi mevduat bankaları tarafından verilen özel kredi anlamına gelir. Sermaye finansmanı borsa kapitalizasyonu anlamına gelir. Aşağıdaki bölümler şimdi tanımlanan genel mekanizma dışındaki ilgili po- litika yanıtlarını araştırıyor. Uygulamalı Bilimler Üniversitelerinin Bilgi-Aktarma Görevini Des- teklemek Bu sorunu ele almak için, CTI uygulamalı bilimler üniversitesi- telerine onlarla iş dünyası arasında işbirliğini geliştirmek için bir antrenör gibi davranır. Bu önlem üniversite araştırmacılarının maaşlarına finansman desteği sağlayarak ortak projeleri teşvik eder. CTI uygulamalı bilimler üni- versitesitelerine, seçilmiş alanlarda odaklanacakları alanları ve ilgi çekici İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 61 önemli konuları tanımlamada ve geliştirmede yardımcı olur. Federal Eko- nomik İşler Bakanlığı, uzmanların değerlendirmelerin sonuçlarını kullana- rak, üniversitenin özel bir araştırma yeterliliğini göstermek üzere ulusal yeterlilik “seal� ödülü veriyor. Ancak bir soru kalıyor, bu küçük politika ayarlamaları uygulamalı bilimler üniversitesitelerinin işbirlikçi kapasitele- rini artırmaya yeterli mi veya belli bir noktada radikal biçimde araştırma üniversitelerine dönüşmeleri kaçınılmaz mı kabul edilecek? Sorun bu de- ğişime ülkenin gücünün yetip yetmeyeceğidir. Sorun sistemiktir, çünkü İsviçre’de okul ücreti geleneği yoktur; dolayısıyla uygulamalı bilimler üni- versitesitelerindeki yükseköğretime herhangi bir iyileştirme veya derinlik kazandırma girişimi sadece federal ve kanton kamu bütçeleri tarafından hayata geçirilebilir. IP Yönetimi İçin Yeni Modeller Yaratmak Teknoloji aktarma etkinlikle- rinin bir parçası olarak IP yönetimi hızla politika konusu olmaya başlıyor. Ortak araştırma ve eş gelişim için yeni bir model şimdi tartışılıyor ve birkaç örnekte sınanacak. Model, eğer başarılı olursa, diğer ilgili örneklerde IP yö- netimine yardımcı olmak için standart model olacak. Bu model, kullanım alanının net bir tanımıyla ve bir lisans kullanımının alanı dışında üniversi- teye verilmesi birlikte, IP’nin endüstriye tümüyle aktarımını içeriyor; Üni- versite çok yüksek sabit giderlerini tahsil edecek (yaklaşık yüzde 40). Bu modelin gerekçeleri şunlardır: (a) sanayi, IP müzakerelerin karmaşıklığını araştırma işbirliği için önemli bir engel olarak görür; (b) çok az sayıda ortak araştırma girişimi yüksek piyasa değeri olan IP’ ye öncülük etmiştir ve (c) yükselen sabit harcamalar şirketler için ortak araştırmalara girmeye engel değildir, ancak bu konu KOBİ’lerde oldukça belirsizdir. KOBİ’lere Odaklanmak. Politikada önem verilen yeni bir konu KOBİ’le- rin üniversite-sanayi ilişkilerine dahil edilmesidir. 2006 yılı KOF araştır- masında (Arvanitis, Hollenstein ve Marmet 2006) belgelenen her zamanki dezavantajlar göz önüne alındığında hedef, KOBİ’lerin araştırma gereksi- nimlerini daha iyi dillendirmelerine ve araştırma ortakları bulmalarına yar- dımcı olmaktır. CTI belirli bir bölgedeki (Cenevre, Lozan, Neuchâtel ve İsviçre’nin İtalyanca konuşan kesim üniversitelerin ve Cenevre ve Lozan kantonlarının üniversite hastaneleri) teknoloji-transferi kuruluşları (TTOs) dahil, bilgi ve teknoloji-aktarım konsorsyumu yaratılmasını desteklemek için finansman sağlar. Konsorsyum KOBİ’ler ile akademik araştırma ara- sında arayüzü güçlendirmek için bir platform oluşturur. Bu etkinlik ör- neğin, özel bir sanayiyi iyi bilen ve KOBİ’lere araştırma gereksinimlerini dillendirmede, akademik ortak tanımlamada ve işbirliğini yönetmede yar- dımcı olacak teknoloji personeli alımını kapsar. 62 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bir konsorsyum işletmelerin çeşitli teknoloji kuruluşlarını (farklı alanlar- da uzmanlaşmış) kiralama masraflarını paylaşmasına izin verir ve bir TTO içindeki çeşitli teknoloji kuruluşlarının sunacağı geniş görüş ve bilgisi ne- deniyle KOBİ’lerin iyi ortak bulmaları olasılığını artırır. Sonuç İsviçre ulusal yenilik sistemi performansının yürütücü etmenleri olarak çerçeve koşulları ve yapısal özellikler yenilik politikalarından daha önemli- dir: bilimde mükemmeliyet, Bilim ve Teknoloji becerileri, AT’ler, KOBİ’le- rin yenilik performansı, mali gelişme ve kümeler ülkenin yüksek yenilikçi performansını açıklayan önemli özelliklerdir. Doğrusu, görgül kanıtlar, İsviçre’de şirketlerle bilim kurumları arasındaki bilgi ve teknoloji aktarımı- nın çok yetersiz olduğu iddialarını desteklemiyor (Arvanitis, Hollenstein ve Marmet 2006). Ancak, yenilik politikası konularında, İsviçre yenilik dizgesinin geçmişi- ne baktığımızda bunun etkileri özellikle açıktır: Durgunluk dönemlerinde politika konuları. İsviçre 1990’larda ciddi makroekono- mik durgunluk (aslında iki şok) yaşadı ve bunun sonucu olarak da Ar-Ge yoğunluğu göreceli olarak (kamusal Ar-Ge mutlak olarak düşerken) önemli ölçüde düştü. Mantıksal olarak bu süreci yenilik performansında kötüleş- me izledi ve bu durgunluk döneminde konjonktüre karşı görev yapacak ve mali yönden darboğazdaki firmalara yardım edecek bir Ar-Ge politikası yoktu. Devrimci dönemlerde politika konuları. Bilgi ve iletişim teknolojileri devrimi ola- ğanüstü ekonomik fırsatlar sağladı ve bazı ülkeler güçlü kamu politika- larıyla bu fırsatları oldukça başarılı şekilde kullandılar. Yüksek teknoloji devriminin yakın tarihi stratejik yönelim ve kaynakları en yüksek geri dö- nüş vadeden yeni hedeflere ve alanlara yönlendirmede kamu politikaları- nın merkeziyetini göstermeketedir. Kamu politikası, tüm bir sistemin yeni alanlara ve konulara gitmesine engel olabilecek eşgüdüm başarısızlıklarının üstesinden gelmede çok yararlı olabilir. Bu kamu politikası İsviçre örne- ğinde kullanılmadı. Görev-yönelimli bu tip politika, İsviçre’de, politika ya- panlar ve endüstri yöneticileri için yenidir. Bundan dolayı, bu bağlamda stratejik kapasite zayıftır ve sisteme, bilgi tabanını hareket ettirmek ve dö- nüştürmek için bir bütün olarak yardımcı olacak, yukarıdan aşağıya prog- İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 63 ramlar oluşturmak için gerçek bir gönüllülük yoktur.12 Böyle bir suskun- luk iyi bir şey olabilir, çünkü birçok hükümet alanları seçmek ve sanayiyi, onları yatırım yapmaya itmeye çalışırken pahalı başarısızlıklar yaşamıştır. Ancak, geleceğe ait ilgi çekici bir soru, nanoteknolojideki olağanüstü temel araştırma kapasitesine ekonominin olumlu tepki verip vermeyeceğidir. Hiç bir politika girişiminin ilk piyasa dinamiklerini desteklemesi veya özel sek- törün bu alanlara yatırım yapması için teşvikler yaratması beklenmiyor. Tek başına piyasa teşvikleri İsviçre ekonomisini bu yeni önemli alanlara doğru itmek için yeterince iyi işe yarayacak mı? Herhangi bir zamanda en büyük piyasa başarısızlıklarını düzeltmek için politika ko- nuları. Bu durum bilhassa KOBİ’ler ve yenilikçi şirketlerde Ar-Ge’ye kay- nak tahsisinin olağan örneğidir. Burada İsviçre politikası dolaylı ve tarafsız mekanizmalar üzerinden etkin olmuştur ve müdahale alanını genişletmeye uğraşmaktadır. Bazı politika hedefleri üniversitelerle küçük firmalar arasın- daki arayüzü iyileştirmek için halen tartışılıyor; örneğin uygulamalı bilimler üniversitesitelerinin teknoloji-aktarım etkinliklerine daha çok girmeleri ve KOBİ’lerin bilgi ve teknoloji akışına daha iyi entegre olmaları. Bu hedefe, CTI kaynaklarını kademeli biçimde artırarak, kamu araştırma kurumların- da Ar-Ge finansmanının artırılması yoluyla ulaşılmalıdır. Ancak, İsviçre ekonomisi kamu harcamalarının – açığı GDP’nin yüzde 1,25’in altında tut- mak (OECD 2005a) – daha iyi kontrolunu yeniden kuracak bir sürece an- gajedir ve bu da kamu Ar-Ge harcamalarında büyük bir artışı hedeflemeyi politik olarak güçleştirmektedir. Genel bir sonuç olarak, İsviçre örneği (yanı sıra diğer ülkeler) üniversite ve sanayi arasında teknoloji aktarımını desteklemek için pek çok kurumsal modelin kullanılabileceğini açığa çıkartıyor. Ulusal yasalar ve hukusal çer- çeve sürece olanak sunmada ve kolaylaştırmada önemli rol oynar. Ancak, en önemli etkenler soğurma kapasitesinin artırılması için firma düzeyinde geliştirilen özel düzenlemeler ve üniversite düzeyinde teknoloji aktarımını daha etkin yapmakla esas görevin (saf ve uzun vadeli temel araştırma ve eğitim) sürdürülmesi arasında iyi bir dengenin sağlanmasıdır. Üniversite kapasitesinin düzeyinin –yani, üniversitenin ademi merkezi- yetçi biçimde kurallar ve kurumsal yapılar ve yanı sıra yönetsel yetkinlik ve özerk merkezi üniversite yönetimi oluşturması – ulusal yasaların dik- te ettiklerinden daha önemli olduğu gerçeği Bayh-Dole Yasasından son- ra biriken deneyimlerle açıkça gösterildi (David, 2005). Önde gelen ABD Küçük bir ölçüde, CTI belirli araştırma alanlarında işbirliğini geliştirmek için yukarıdan aşağıya bir 12 yaklaşım izlemektedir: Başarılı yaşlanma, nano teknolojiler ve yaşam bilimleri ve medikal teknolojilerde yenilik. Ancak, bu yaklaşıma tahsis edilen kamu finansmanı azdır. 64 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur araştırma üniversiteleri üzerine yapılan pek çok iyi bilinen çalışma 1969 ve 1979 yılları arasında ABD üniversitelerine verilen biyomedikal patentlerin yüzde 123 arttığını saptamıştır (Bayh-Dole Yasasının 1980 yılında kabul edilişinden epeyce önce). Dahası, ilk TTO, kapılarını 1981’de açmadı, as- lında, Wisconsin Üniversitesi’nde 56 yıldır vardı. Dolayısıyla, Bayh-Dole Yasası bazı başarılı üniversitelerde uzun zamandır var olan tutum ve stra- tejiler için adeta yasal bir çerçeve sağlamıştır. Kaynakça Agrawal, Ajay, and Iain M. Cockburn. 2002. “University Research, Industrial R&D, t and the Anchor Tenant Hypothesis.� NBER Working Paper 9212, Na ional Bureau of Economic Research, Cambridge, MA. Arvanitis, Spyros, Heinz Hollenstein, and David Marmet. 2006. „Innovative Ac- tivities in Switzerland: Strengths and Weaknesses.“ Background report, Kon- junkturforschungsstelle der ETH Zürich, Zürich. CSTB (Computer Science and Telecommunications Board). 1999. Funding a Revolution. Washington, DC: National Academies. David, Paul A. 1998. “Knowledge Spillovers, Technology Transfers, and the Eco- nomic Rationale for Public Support of Exploratory Research in Science.� Back- ground paper for the European Committee for Future Accelerators, Geneva. . 2005. “Innovation and Universities’ Role in Commercializing Research c Results: Second Thoughts about the Bayh-Dole Experiment.� SIEPR Dis ussion f Paper 04-27, Stanford Institute for Economic Policy Research, Stan ord, CA. David, Paul A., Dominique Foray, and W. Edward Steinmueller. 1999. “The Re- search Network and the Economics of Science: From Metaphors to Organi- zational Behaviours.� In The Organization of Economic Innovation in Europe, ed. Alfonso Gambardella and Franco Malerba, 303-42. Cambridge, U.K.: Cambridge University Press. David, Paul A., and Paul L. Stoneman. 1985. “Adoption Subsidies vs. Information Provision as Instruments of Technology Policy.� CEPR Publication 49, Center for Economic Policy Research, Stanford, CA. Hall, Bronwyn H. 2004. “University-Industry Research Partnerships in the Unit d e States.� In Rethinking Science Systems and Innovation Policies: Proceedings of the Sixth International Conference on Technology Policy and Innovation, ed. Jean-Pierre Contzen, David Gibson, and Manuel V. Heitor. West Lafayette, IN: Purdue University Press. Jaumotte, Florence, and Nigel Pain. 2005. “Innovation in the Business Sector.� OECD Economics Department Working Paper 459, Organisation for Eco- nomic Co-operation and Development, Paris. Lecuyer, Christophe. 1998. “Academic Science and Technology in the Service of İsviçre’de Üniversite – Sanayi Bilgi Transferi 65 Industry: MIT Creates a ‘Permeable’ Engineering School.� American Economic Review 88 (2): 28-33. t Mowery, David C., and Timothy S. Simcoe. 2002. “Is the Internet a U.S. Inven ion? An Economic and Technological History of Computer Networking.� Research Policy 31 (8-9): 1369-87. Nelson, Richard R., and Paul Romer. 1996. “Science, Economic Growth, and Pub ic l Policy.� In Technology, R&D, and the Economy, ed. Bruce L. R. Smith and Claude E. Barfield, 49-74. Washington, DC: Brookings Institution. Nelson, Richard R., and N. Rosenberg. 1994. American Universities and Technical Advances in Industry. CEPR Publication 342, Center for Economic Policy Research, Stanford, CA. OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development). 2005a. Economic Survey of Switzerland. Paris: OECD. . 2005b. Science, Technology and Industry Scoreboard. Paris: OECD. t OFS (Office Fédéral de la Statistique). 2005. R-D: Les Dépenses de la Confédéra ion, Indicateurs Science et Technologie, Finances et Personnel. Neuchâtel, France: OFS. s Rosenberg, Nathan. 2005. “Science and Technology: Which Way Does the Cau ality s Run?� Lecture at the Science, Technology, and Society Center, Univer ity of California, Berkeley, October 25. Saxenian, AnnaLee. 2001. “Transnational Technical Communities and Regional Growth in the Periphery.� Saint Gobain Centre for Economic Research, Paris. Sumell, Albert J., Paula E. Stephan, and James D. Adams. 2005. “Capturing Knowl- edge: The Location Decision of New PhDs Working in Industry. http://www .nber.org/~sewp/Stephan-Sumell-Adams_Capturing.Knowledge.NBER-2-06. pdf. Zellner, Christian. 2005. “The Origins of High-Technology Start-Up Companies at EPFL.� École Polytechnique Fédérale de Lausanne, Lausanne, Switzerland. BÖLÜM 4 Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası Alan Hughes Sanayileşmiş ve gelişmekte olan yerlerde olduğu gibi, Birleşik Krallık’ta da yenilikçi performansın ve verimlilik artışının desteklenmesinde üniversi- telerin oynayabileceği rol daha çok önemseniyor. 2004-2014 için İngiltere Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi şu cümleye dayanır: Yenilikçiliğin yürütülmesi ülkenin geleceğine ait refah yaratma bek- lentilerinde esastır ... [Britanya] geçmişe göre daha güçlü olarak bilgi tabanına yatırım yapmalı ve bu bilgiyi daha etkin olarak özel ve kamu sektörü hizmetleri yeniliğine aktarmalıdır. Birleşik Krallığın kamusal bilgi ve araştırma tabanının büyümesinin ve mükemmeliyet süreklili- ğinin garantiye alınması özel ve kamu hizmetlerinde başarılı bir yeni- liğe zemin hazırlayacaktır. (Her Majesty’s Treasury, DTI, and DfES 2004, 5) Yazar, bilim ve teknoloji politikası üzerine İngiltere hükümeti için üst düzey danışma organı olan Bilim ve Teknoloji Konseyi üyesidir. Bu bölümdeki görüşler kendisine aittir ve Bilim ve Teknoloji Konseyi’ne atfedilmemelidir. Yazar Yenilik Arama ve Üniversiteler ve Yenilik Yerel Sistemleri projelerinin altındaki mali desteği için Cambridge-MIT kurumuna ve çalışma arkadaşları Andy Cosh ve Richard Lester’e, yenilik ve üniversite sanayi işlileri hakkındaki pek çok yararlı tartışmaları için teşekkür eder. 67 68 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Birleşik Krallık’ta bilimin özel sektör yeniliğine aktarılmasının başarısız olduğu düşüncesinin derin kökleri vardır: Küçük bir İngiliz bilim adamı grubu bilimde devrimci buluşlar yap- mış, ama bugüne kadar çalışmalarının meyveleri sanayi ve bilimin bir- biriyle yakın temasta olduğu Almanya ve diğer ülkelerdeki özel sektör tarafından toplanmıştır. (Marshall 1923, 101-2, fn 1). Yüz yıl arayla iki dönemin konusu olacak kadar derin kökleri olan bir sorunun kolay ve doğrudan bir çözümü olması mümkün görünmüyor. Bu bölüm Birleşik Krallıktaki üniversite-sanayi ilişkilerinin yapısını değerlen- diriyor ve mevcut politika yaklaşımını özetliyor. Bu açıdan bu alanda BK için günümüzdeki rol model olan Amerika Birleşik Devletleriyle karşılaş- tırma yapılıyor. Bu rol modelin yapısı genellikle yanlış yorumlanmaktadır. Rolün bir yönü, yani lisanslama, patentleme ve girişimci ürünlerle bağlan- tılı olanı gereğinden fazla vurgulanıyor. Diğer bakış açıları –ABD üniversi- telerinin farklılaşmış rolü, perakende ve toptancılık gibi ana kullanıcı sek- törlerin teknolojiyi emmesi ve kamu harcamaları ve tedarik politikalarının önemli desteği – gözardı edilmekte (Hughes, 2003). Bu bölüm iki ülkedeki üniversite-sanayi etkileşimlerini tüm yönleriyle ortaya koymayı deniyor. Bu ilişkileri özel sektör yeniliğinin bilgi kaynakları çeşitliliği bakış açısıyla yer- leştirmeyi de deniyor. İlgili BK politikasının kısa bir özeti üniversite-sanayi ilişkisini yenilik ve bilim, mühendislik ve teknoloji (SET) genel politika çer- çevesi içine konumlandırır. Başarılı bir politika geliştirmenin anahtarı, yeni açılımlar geliştirmek kadar, mevcut ve potansiyel politika araçlarını entegre etmektir; bu alanda kamu ihalelerinin daha etkin kullanımına yönelik po- tansiyel bir rol bulunmaktadır. Üniversite-Sanayi İlişkilerin Farklı Niteliği Üniversite-sanayi işbirliğinin farklı niteliğini doğrulayan bol kanıta karşın, yenilik politikasıyla ilgili güncel tartışmalar, doğrudan ticarileşmeyle ilgili olan birkaç tanesine odaklanma eğilimindedir (patentleme, lisanslama ve üniversite şirketleri). Bu nedenle gerçek etkileşimler yelpazesini ayrıntıla- rıyla açıklamak yararlı olacaktır. Üniversite-sanayi arayüzünde potansiyel olarak birbirinden ayrılabilecek en azından dört farklı etkileşim tipi yürür (Lester, 2005). Birincisi üniversi- tenin halkı eğitmek ve özel sektör için uygun nitelikte beşeri sermaye sağ- lamak olan temel rolüdür. İkincisi, araştırma etkinliğinin, yararlı veya ticari öğeleri olan, yazılı bilgi stokunun artışında oynadığı roldür. Üçüncüsü, özel olarak dillendirilen özel sektör gereksinimleriyle bağlantılı olarak sorun Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 69 çözme rolüdür. Dördüncüsü kamusal alan işlevleri olarak adlandırılabilecek bir gruptur. Bu işlevler ülkelerin ekonomik ve entelektüel sistemlerinde üniversitelerin rollerinin ayırt edici, ama nispeten ihmal edilen özellikle- ridir. Üniversite personeli ile iş dünyası arasındaki geniş bir yepazedeki etkileşim mekanizmasını içerirler. Bunlar gayri resmi sosyal etkileşimlerden özel davetli toplantılara ve konferanslara, girişimcilik ve girişimcilik faali- yetlerini teşvik merkezleri ve staj dahil olmak üzere personel değişimine kadar değişir. Bu kamusal alan işlevlerinin her birisi iş dünyası ile üniversite sektörü arasında bir dizi etkinliği teşvik eder. Sadece kodlanmış değil, ör- tük bilginin de aktarımına ve diğer üç role de geribesleme yapacak ilişkile- rin kurulmasına da öncülük yaparlar. Her bir üniversitenin önem verdiği farklı öğeleri tanımak da önemlidir. Bu öğeler üniversitenin özel misyonunu olduğu kadar yerinin ve bölgesi- nin ekonomik koşullarını ve onlarla ilişkili olarak oynamak istediği rolü de yansıtır. Üniversite etkileşimlerinin bölgesel modelleriyle ilgili uluslararası yeni bir ortak çalışmada Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Yerel Yenilik Sistemleri Projesi, farklı boyutlarda etkinliğin gelişebileceği yollarla ilgili ve farklı yerel ekonomik kalkınma yollarına en uygun olabilecek yararlı bir tipoloji geliştirdi (Lester, 2005). Bir yol yeni sanayiler yaratılmasına odaklanır. En önemli etkileşimler önde gelen bilim ve mühendislik araştırmaları, atılgan teknoloji lisanslama politikaları ve girişimci işletmelerin promosyon veya yardımını vurgulayan durumlarda oluşur. Bu gibi durumlar, ayrıca, standart düzenlemelerdeki katılıma ve belirli teknolojilerin hızlı yayınımı teşvik eden diğer etkinliklere de büyük önem verir. İkinci bir yol, bölgesel gelişme stratejisinin sanayilerin ithaline veya ak- tarılmasına odaklandığı, örneğin daha önce gerileyen yerlerdeki üniver- sitelerin rolüne önem verir. Bu durumlarda aktarılmış veya ithal edilmiş sanayilerin gereksinimlerine yanıt veren müfredat (ve bağlantılı eğitim ve insan kaynakları gelişimi), tıpkı bu sanayinin gereksinim duyabileceği yük- selen taşeronluk ve tedarik endüstrisine teknik yardım gibi daha çok önem kazanır. Üçüncü bir yol, köprüler oluşturmanın üzerinde durur. Yerel gelişme stratejisinin, var olan güçlerden yeni teknolojilere farklılaşmayı kapsama- sı durumunda, üniversitenin rolü yerel sistemde birbirinden kopuk olan aktörler arasında köprüler yapmayı öne çeker. Bu yol faaliyet ağlarındaki yapısal boşlukları doldurmaya ve yeni endüstriyel kimlikler yaratmaya da odaklanabilir. Dördüncü bir yol var olan sanayilerin daha iyi duruma geldiği yerlere 70 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur uygulanabilir. Bu durumlarda sorun çözme ve danışmanlık ve sözleşmeli araştırma için öğretim üyelerini kullanmak önemli kabul edilebilir. İlgili faaliyetler eğitimli işgücünün becerilerini yükseltmek için tasarlanmış olan- ları ve öngörü çalışmalarını ve kullanıcı-tedarikçi toplantıları geliştirmeyi incelemekle ilgili küresel en iyi uygulamaları kapsar. Zengin etkileşim modellerini sağlayan çeşitli karşılıklı ilişkiler buradaki anahtar noktadır. Tek bir doğru yol yoktur. Burada bölgesel modeler vur- gulanmakla birlikte, ilişkilerin doğası sektörlere göre değişir. İkinci önemli nokta her endüstride veya bölgede, üniversiteler pek çok bilgi girdisi kay- nağı arasından sadece biri olacaktır. Potansiyel etkileri daha geniş sistemler bağlamında incelenmelidir. Üniversite-Sanayi İlişkileri: ABD-BK Arasında Bir Karşılaştırma İngiltere’de Cambridge Üniversitesi İşletme Araştırmaları Merkezi (CBR)’de ve MIT Endüstriyel Performans Merkezi (IPC)’nde yapılan yeni bir araştırma üniversite etkinliklerinin endüstride yenilikçi performansı etkileyebildiği çeşitli mekanizmaları göstermektedir. Araştırma iki ekono- mideki yenilik etkinliğini karşılaştırıyor (Cosh, Hughes ve Lester, 2006). Bugüne kadar BK ve ABD sistemlerini karşılaştıran bu tek araştırma, her iki ülkenin eldeki en son verilerini sağlıyor. Araştırma 2004 yılı Mart ve Kasım ayları arasında telefonla yürütüldü. Yanıtlama oranları Birleşik Devletler’de yüzde 19, Birleşik Krallık’ta yüzde 18 civarındaydı. 2005’te posta ile her iki ülkedeki en büyük firmalar için ek bir araştırma yapıldı. Araştırma 200 soru içeriyordu ve her firma için 300 değişken vardı. Son örneklem 2.129 BK ve 1.540 ABD firması içeriyordu. Burada sunulan sonuçlar 2.298 işletmenin sonuçlarıyla ilgilidir: büyüklük, sektör ve yaş olarak eşleşen her ülkeden 1.149 işletme. Bu örnek ülkeleri firmaları büyüklük, sektör ve yaşları arasındaki farka göre düzeltmeye tabi tutmaksızın karşılaştırmayı olanaklı kılıyor. Araştırmada yenilikçi etkinliğe katkıda bulunan etkileşimler sorgulan- dı. Yanıtlar şekil 4.1’de özetlenmiştir. Her iki ülkede de benzer etkileşim örüntüsü görülüyor. Her iki ülkede iş yerleri üniversitelerle çok geniş bir mekanizma yelpazesinde bağlantılı olduklarını bildiriyor. En sık bildirilen- ler; gayri resmi temaslar, hemen ardından konvansiyonel etkileşim denile- bilecek olan mezunların işe alınması, yayınları kullanmak ve konferanslara katılmak geliyor. Lisanslama ve patentleme, eşleşen örnekler arasında, ye- nilikçi etkinliğe katkı bakımından adı en az geçen geçen etkileşimler arasın- da yer alıyor. Çarpıcı olarak, stajyerlik gibi az sayıda istisna dışında BK fir- maları bu tür etkileşimleri daha sık belirtiyor. Burada, bu istisnalarla BK’da Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 71 etkileşim sıklığının ortalamanın altında olduğunu veya artırmak için özel bir politika gayreti gerektiğini düşündürecek çok az şey var. Şekil 4.1. Yeniliğe Katkıda Bulunan Üniversite-Sanayi Etkileşimi Kaynak: Cosh, hughes ve Lester 2006. Araştırmada belirli bir etkileşim olup olmadığına ek olarak bu etkileşime yüklenen önem de soruldu. İki ülkedeki göreli sonuçları incelemek yararlıdır. Şekil 4.2’de yatay ek- sende 100’ün üzeri puan, ilgili etkileşimin, Birleşik Krallık’ta ABD’ye göreli daha sıklıkla, önemli olarak değerlendirildiği anlamına gelir. Açıkça ortaya çıkan ilk nokta, BK işyerleri etkileşim tiplerinin pek çok türünde yer al- dığını bildirirken, ABD firmaları, daha sıklıkla, etkileşimlerini kendi ye- nilikçi etkinliklerinde çok önemli olarak değerlendiriyorlar (yani, görece puan 100’den az). ABD firmaları daha sık olarak, seyrek olduğunu herke- sin kabul edeceği lisanslama etkileşimine, bunun yanısıra ortak araştırma ve geliştirmeye (R&D) ve sorun çözmeye ve doktora sonrası ve yüksek 72 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur lisanslıları işe almaya ve stajyerliğe çok önem veriyor. Son ikisi oldukça sık etkileşimlerdir ve ABD firmalarının BK firmalarına göre stajyerliği kul- lanma olasılığı daha yüksektir. İki ülke arasındaki farklar, daha sık yapılan resmi temaslar ve yayınlara göre daha az belirgindir. Şekil 4.2. Yenilik için Çok Önemli Sayılan Üniversite-Sanayi Etkileşimleri Kaynak: Cosh, hughes ve Lester 2006. İlişkilerin derinliğinin ve kalitesinin Birleşik Krallığı Birleşik Devletler’den ayırdığı görüşünün daha ileri kanıtı, araştırmada ABD iş yerlerinin üni- versitelerle bağlantılarını desteklemek için yenilik ilişkili harcama yapma olasılıklarının daha fazla olduğuna dair ayrı bulgudur (Cosh, Hughes ve Lester, 2006). Şekil 4.1 ve 4.2’de açıklanan örüntüler etkileşimlerin sıklığı açısından, lisanslama, üniversite şirketleri ve Ar-Ge’ye göre daha fazla değişime açık olduğunu akla getiriyor. Aynı şekilde, ABD firmalarının tüm üniversite etkileşimlerine özellikle lisanslamaya, ortak Ar-Ge’ye ve sorun çözmeye verdiği görece yüksek önem, bu ilişkilerin kalitesini irdeleme gereksinimini düşündürüyor. Yenilik ve verimliliği teşvik etmede üniversite-sanayi ilişkilerine verilen Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 73 görece önemi düşünürken bu ilişkilerin bağlamına – yenilikle ilgili iş iliş- kilerinin daha geniş sistemine – bakmalıyız. CBR ve IPC araştırmaları bu nedenle iş yerlerine yenilik için genel bilgi kaynaklarını sordular. Şekil 4.3 ve 4.4’te özetlenen sonuçlar, iki ülkede yenilik için çeşitli bilgi kaynakları kullanımının sıklığını ve her kaynağa verilen görece önemi BK ve ABD işyerlerini karşılaştırarak sunuyor. Şekil 4.3 iki ülkede de üniversitelerin de kullanım puanlarının da çok düşük olduğunu gösteriyor. Müşteriler, tedarikçiler, rakipler ve örgütsel iç bilgi yeniliğe gereken bilginin başat kaynaklarıdır. Tüm örneklerde, BK iş- yerleri ABD işyerlerine göre dış kaynakları daha çok kullandıklarını iddia ettiler. Ancak, şekil 4.4 gösteriyor ki ABD şirketlerinin, üniversite etkile- şimleri gibi, BK işyerlerine göre dış bilgi kaynaklarına daha fazla önem ve- rişleri daha sık. ABD şirketleri BK şirketlerine göre üçü (rakipler, kurum- içi bilgi, müşteriler) dışında, kaynakları, daha yüksek olasılıkla çok önemli olarak değerlendiriyor. Bu bulgu, bu kaynaklar biraz daha az kullanılmış olsa bile, özellikle kamu sektörü, üniversite ve özel araştırma kurumu kay- nakları için gerçektir. Bu bulgular genel olarak, Birleşik Krallık’ta dış kaynak kullanımı daha önemli gibi görünse de, bu ilişkilere verilen değer veya önemin ABD’de daha fazla olduğunu gösteriyor. Buradan şunu anlıyoruz ki ABD firmala- rı doğrudan sanayi bağlamının dışındaki açık yenilik sistemi kaynaklarına daha çok önem veriyorlar. 74 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şekil 4.3. Yenilik için Bilgi Kaynaklarının Kullanımı Kaynak: Cosh, hughes ve Lester 2006. Araştırma verilerinin daha ileri analizi, belirli bir üniversite etkileşimine bağlanan öneme ve büyüklüklere göre kaynakların kullanım sıklığına odak- lanıyor. Hangi büyüklükte olursa olsun ABD firmalarının üniversiteleri bilgi kaynağı olarak daha yüksek olasılıkla önde kabul ettiğini gösteriyor. Bununla birlikte, daha küçük BK firmalarının üniversitelere yenilik bağlan- tılı bilgi kaynağı olarak anlamlı bir önem vermede ABD’li pek çok benzer- lerinin gerisinde kaldıklarını da gösteriyor (Cosh, Hughes ve Lester, 2006). Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 75 Şekil 4.4. Kaynak Kullanıcıları Tarafından Çok Önemli Sayılan, Yenilik Bilgi Kaynakları Kaynak: Cosh, hughes ve Lester 2006. CBR ve IPC araştırmasının bazı ana bulgularına bu kısa bakış, politika bakımından bir dizi sonuç içeriyor. Her iki ülkede, üniversitelerle işyer- leri arasındaki yenilikle ilişkili etkileşimler genel yenilik sisteminin küçük bir parçasıdır ve bu gözle bakılmalıdır. Bu, bazı sektörler için bu türden ilişkilerin önemli olabileceğini yadsımak değildir. Aksine, ilgili tüm etki- leşimler setine tam dikkat ederek üniversite odaklı yenilik politikasınına ustalıkla yaklaşmak gereğini vurgulamaktadır. İkinci bir çıkarım, ABD’de bu tür etkileşimlerin gözlemlenen görece derinliğinden – ve yüklenen öne- min derecesinden – kaynaklanır. Eğer Birleşik Devletler politika rol mo- 76 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur deliyse, Birleşik Krallık’ta dikkatler etkileşimlerin oranına değil, kalitesini yükseltmeye verilmelidir. Son olarak, öyle görünüyor ki, Birleşik Krallık’ta küçük işletmelerin üniversitelerle etkileşimlere katılması ve önem vermesi olasılığı düşük. Bu bulgular ve üniversite şirketleri ve lisanslamanın ötesi- ne odaklanmanın önemi Richard Lambert ‘in yürüttüğü son yenilik poli- tikası gözden geçirmesinde yapılan kalitatif tartışmaları doğruluyor (Her Majesty’s Treasury, 2003). Lambert’in değrlendirmesinin bu bölümle ilgili ana sonucu BK işyerleri ve üniversiteleri arasında bilgi değişimindeki temel sorunun, özel sektörün tüm kaynaklardan –üniversiteler dahil– kaliteli araştırma talebini artırma- sında yatmakta oluşudur. Raporda Birleşik Krallık’ta üniversite dersleri- ne ve müfredatına daha fazla iş sektörü girdisi yapıldığı öne sürülüyordu. Rapor ayrıca üniversiteler ve küçük firmalar arasındaki etkileşimi teşvik etmek için Ar-Ge destek politikasında değişikliğe gitmek yönünde güçlü bir gerekçe oluşturmuştur. Birleşik Krallık SET Politikası ve Üniversite-Sanayi İlişkileri: Sistemin Gözden Geçirilmesi Birleşik Krallık’ta üniversite-sanayi ilişkilerine yönelik politika müdahalele- rini anlamak için ilişkileri genel bilim politikası ve BK Ar-Ge sistemi bağla- mında anlatmak yararlıdır. Bozulmuş ulusal yönetimlerin politika yapısını- na bakıldığında ortaya çıkacak ayrıntıların komplikasyonlarından kaçınmak için, şekil 4.5’teki çözümleme sadece İngiltere için yapıldı.1 Şekil 4.5 kamu kuruluşlarına, SET faaliyetlerini ve işi yürüten kuruluşları fonlayan büyük yardım kuruluşlarına şematik bir bakış sağlıyor. Finansörler gölgeli kutu- larda, 2002 yılı finansman skalası ile birlikte gösteriliyor. Kamu ve özel sek- tördeki SET uygulayıcıları gölgelenmemiş kutularda gösteriliyor; iş sektö- rünü, üniversiteleri, kamu sektörü araştırma kurumlarını ve BK Araştırma Konseyi Laboratuvarlarını kapsıyor. Üniversite-sanayi ilişkileri üzerinde pek çok gerçek ve potansiyel, doğ- rudan ve dolaylı politika etkileri vardır. En önemli yol ikili destek sistemi üzerinden olandır. Bu yol üniversitenin esas finansmanını iki mekaniz- ma üzerinden yapar; bu da tıp araştırmalarına hayırseverlerin finansma- nı ile birlikte, toplam üniversite araştırma finansmanının (yaklaşık 3,8 milyar £) 3 milyar £’una denk gelir. İlk mekanizma Eğitim ve Beceriler Departmanı’nın İngiltere Yüksek Öğretim Finansman Konseyi aracılığıyla Bu şematik anlatım için Daniel Storey’e teşekkür ederim. 2006 yılında Bilim ve Teknoloji Ofisi’nin adı 1 Bilim ve Yenilik Ofisi olarak değiştirildi. Şemada kullanılan yeni adıdır. Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 77 Şekil 4.5. İngiltere’de SET Finansmanı ve Performansı: Üniversite-Sanayi İlişkileri Bağlamında Kaynak: sayfa 76’daki dipnot 1’e bakın. yaptığı doğrudan blok hibeleridir. Bu hibeler, aralıklarla araştırma değer- lendirme testleri yaparak üniversite büyüklüğüne ve performansına dayalı tahsislerle araştırma faaliyetlerine destek olur. Fonların üniversite-iş dün- yası faaliyetleriyle ne ölçüde ilişkili olduğu temelde her üniversitenin kendi sorunudur. İkili finansman sisteminin ikinci bacağı yedi adet BK araştırma konseyi aracılığıyla Bilim ve Yenilik Bürosu tarafından sağlanır,2 bu Büro da 2 Yedi konsey şunlardır: Ekonomik ve Sosyal Araştırma Konseyi, Mühendislik ve Fiziksel Bilimler Araştırma Konseyi, Sanat ve Beşeri Bilimler Araştırma Konseyi, Parçacık Fiziği ve Astronomi Araştırma Konseyi, Biyoteknoloji ve Biyolojik Bilimler Araştırma Konseyi, Tıbbi Araştırma Konseyi ve Araştırma Konseyleri Merkezi Laboratuvar Konseyi. 78 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur üniversitelere, araştırma konsey laboratuvarlarına ve kamu sektörü araştırma kurumlarına rakip tekliflerinin bilimsel akran temelinde değerlendirilmesiyle proje veya programa özgü fon tahsis eder. Buradaki üniversite-iş dünyası öz- gül etkileşimleri, ödül süreciyle ilgili konsey politika inisiyatiflerine bağlıdır. Fonların bu ikili akışının, bilimsel akran değelendirmesinin çok fazla etkisinde kalması ve iş dünyası kullanımıyla çok az bağlantılı olması konu- sundaki hükümetin kaygıları, her iki sorunun aralıklarla ele alınmasına ön ayak oldu (örneğin, HEFCE 2003a, 2003b). Ayrıca Yükseköğretim Yenilik Fonu (HEIF) gibi, üniversite finansmanının üçüncü bacağı denilen bir dizi girişime de kaynak sağlanması için de öncülük etti. Öncelikler girişimci üniversite şirketlerini teşvik etmeye ve lisans ve patent gibi faaliyetlerin ticari gelirlerini yükseltmeye dayanmaktadır. Bunlar bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak tartışılıyor. Üniversiteler, bu birincil finansman kaynaklarına ek olarak, yenilik faa- liyetlerini desteklemek için daha küçük ölçekte, Ticaret ve Sanayi Depart- manı (DTI)’ndan ve dokuz bölgesel kalkınma ajansından araştırma fonu çekerler (bunlar DTI tarafından finanse edilir). Üniversiteler çeşitli Avrupa Birliği programları altındaki fonlar için de birbirleriyle yarışırlar. Bu finans- man yolları sıklıkla ulusal veya bölgesel üniversite etkileşimi veya Avrupa çapında araştırma işbirliğini teşvik etmek için tasarlanan planlarla bağlan- tılıdır. Üniversite araştırma fonundaki 3,8 milyar £’un yaklaşık 300 milyon £’ı doğrudan iş dünyasından gelir. İşletmeler Ar-Ge’de yaklaşık yılda 12 milyar £ kullanırlar. Burada doğ- rudan temel politika desteği Ar-Ge vergi indiriminden (yılda yaklaşık 500 milyon £ değerinde) ve DTI’nın bölgesel veya ülke çapında sunduğu bir dizi iş destek programlarından gelir. Bu tür programların değeri 2004/05’te yaklaşık 300 milyon £’du. Bunlar daha aşağıda tartışılıyor. Şekil 4.5’te gösterilen Ar-Ge sivil kamu harcamalarının (yaklaşık 1.8 milyar £ tutarında) miktarı yaklaşık 500 milyon £ savunma-ilişkili kamu Ar-Ge harcaması ile artmıştır (gösterilmiyor). Bu birleşik toplamın sadece 400 milyon £’u yükseköğretim veya araştırma kurumları üzerinden kanali- ze edilmiştir. Yurt dışında yürütülenlerin küçük bir bakiyesi olan geri kalan miktar ya ilgili bölüme (yaklaşık 900 milyon £) ya da B.K. iş sektörüne (yaklaşık 900 milyon £) sevk edildi. Dolayısıyla, kamu tedarikli Ar-Ge’nin üniversite-sanayi ilişkileri üzerindeki etkisi, iş dünyası talep çekme yönüyle çok önemlidir. Örneğin, bu satın almanın bir parçası bilim temeliyle ilişkili olan bilgiye dayalı firmaları teşvik etmek için kullanılabilir. İngiltere’de ye- nilik politikasının bu geri kalmış yönü daha sonraki bölümde ele alınmıştır. Sistemin karmaşıklığı koordinasyonda bariz sorunlar ortaya çıkarır. Bu Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 79 nedenle BK hükümeti SET politikası ve üniversite-iş bağlantıları gelişti- rirken, bilim temelini güçlendirmek, iş dünyasına destek politikasını ras- yonalize etmek, genel Ar-Ge çabasını artırmak ve ticarileşme faaliyetlerini ve üniversite bağlantılarını güçlendirmek için tasarlanan uzun vadeli bir program geliştirdi. 2004-2014 için Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi Bilim ve yenilik yatırım çerçevesi toplam BK Ar-Ge’sini 2014 itibariyla GSYİH’nın yüzde 1,9’undan yüzde 2,5’ine yükseltecek bir hedef oluşturu- yor. Genel yapı tablo 4.1’de gösterilmiştir. Kamu bilim harcamalarının yıllar içinde büyümesi 2003/2004’den 2005/2006’ya kadar yüzde 10 olmuştur. Bilim ve yenilik çerçevesine bağlılık, çerçeve döneminde bilim temeline yapılacak kamu harcaması düzeyinin GSYİH’nın büyüme oranından daha fazla olacak şekilde, yani GSYİH’nın yüzde 0,7’sinden 0,8’ine çıkmasıdır. Ulusal olarak 2014’te yüzde 2,5 hedefine ulaşmak, özel sektör tarafından – özel sektörde Ar-Ge düzeylerinin durgun veya azaldığı bir dönemde – kendi Ar-Ge’sini 1,2’den 1,7’ye çıkaracak şekilde önemli miktarda uygun yatırım gerektirir. GSYİH içinde özel sektör toplam Ar-Ge payı 1985’teki yüzde 1,4’ten 2002’de yüzde 1,2’ye düştü. Özel sektör Ar-Ge’si çok fazlaca yoğunlaşmış olup çok az sayıda büyük BK firmasının birkaç alanda yüksek Ar-Ge harcaması vardır (DTI, 2005). Farmasötik ve hava-uzay sektörleri özel sektör Ar-Ge’sinin, sırasıyla yüzde 23 ve 10’una denk gelir. Tablo 4.1. 10 Yıllık Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi Hedefi GSYİh yüzdesi olarak Ar-Ge yatırımları Yatırım türü 2004 2014 Bilim tabanı 0.4 0.5 Diğer devlet Ar-Ge 0.3 0.3 Özel sektör 1.2 1.7 Toplam 1.9 2.5 Kaynak: her Majesty’s Treasury, DTI, and DfES 2004. Hedefe Ar-Ge için çok para harcayanlarla ulaşılacağına dair çok az işaret var. Dahası Ar-Ge uluslararası hareket eder. Dolayısıyla dikkatler, boşluğu dolduran yeni ve teknolojiye dayalı küçük ve orta işletmelere (KOBİ’ler) yoğunlaşmıştır. Ancak büyüklükle ilgili bir dizi sorun var. Bağımsız KOBİ Ar-Ge verileri önemli hata paylarıyla karşı karşıyadır, ama cömert tahmin- lere göre bile toplam sadece 400 milyon £ ve 600 milyon £ arasındadır, bu 80 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur da 2004/5‘te özel sektörün yaptığı 12 milyar £ harcamanın çok küçük bir kısmıdır. Hedefe ulaşma olasılığı ne olursa olsun, böyle davranmak çerçevenin di- ğer yönlerine göre çok daha az önemli olabilir. Birincisi, Ar-Ge bir girdidir, ticarileşme için önemli olan bunun ne kadar etkin olarak çıktıya dönüştü- rüleceğidir. İkincisi, bu dönüşüm tasarım, pazarlama ve insan kaynakları- nın gelişmesi için büyük tamamlayıcı yatırımlara (Cox, 2005), işletmenin daha önce tanımlanmış olan bilgi kaynaklarının tümüne etkin erişimine ve üniversitelerin daha önce tanımlanan tüm etkileşimler üzerinden kendi rol- lerini oynayabilecekleri kamusal alan yapısının tasarlanmasına gereksinim duyar (Lester and Piore, 2004). Burada yenilik ve yatırım çerçevesinin daha önemli bazı politika bağlan- tılı unsurunu vurgulamak yararlı olacak. Birincisi, bilim ve yenilik yatırım çerçevesi harcamaları, özellikle üniversite harcamalarıyla bağlantılı olarak, üniversite araştırma projelerinin tüm ekonomik maliyetleri için temel bir taahhüt oluşturur. Bu taahhüt sürdürülebilir bilim temeli için önemli bir unsurdur, çünkü, genellikle gerekli genel altyapı maliyeti pahasına, projele- rin maliyetlerinin düşmesine ve üniversite gelirlerinden çapraz sübvansiyo- na engel olur. İkincisi, üçüncü bacak finansmanla bağlantılı olarak, HEIF yeniden düzenlenmiş ve DTI yenilik destek politikaları (ya da bilindikleri şekliyle ürünler) rasyonalize edilmiştir. Üçüncüsü, Teknoloji Strateji Ku- rulu, potansiyeli olan bilim ve teknoloji projeleri ve iş sektörü arasında anahtar arabulucu rolüne getirilmiştir. HEIF, yeniden düzenlendiği üçüncü aşamada, Ağustos 2006 ve Temmuz 2008 arasında, yükseköğretim kurumlarına yaklaşık 240 milyon £ finans- man çıkaracak. Niyet, üniversite sektöründe Birleşik Kralllığa doğrudan veya dolaylı iktisadi yarar sağlayacak faaliyetleri teşvik etmektir. Finans- man, üniversitelere büyük net gelir yaratma olasılığı olmayan bilgi-aktarma faaliyetlerini desteklemek üzere tasarlanmıştır ve bu nedenle üniversiteler için çekici yatırım teklifleri değildir. Bir ulusal plan olarak, üniversite sektö- rü ve bölgesel ekonomiler arasındaki bağlantıları desteklemek için bölgesel içerikli önerileri teşvik eder. Plan, yeni açıklanan pek çok planın yüzyüze geldiği kendisini destekleyecek sürdürülebilir beşeri sermaye olmaması so- rununa meydan vermez. Bunu HEIF’nin faz 3’ü altında yeni fonlar tahsis ederek, formüle edilmiş ve kestirilebilir bir temelde yapar. Daha öngörü- lebilir finansman, becerili personelin işe alınmasına ve elde tutulmasına izin vermelidir. Finansmanın küçük bir kısmı rekabetçi tahsis için saklanır. Bu kısım yeni ve yenilikçi yaklaşımları ve yükseköğretim kurumları arasın- da ortak etkinlikleri teşvik etmek için tasarlanmıştır, ki ölçek ekonomisi bilgi-aktarma faaliyetinden yararlansın ve iyi uygulamaları sermayeye çe- Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 81 virebilsin. Bu değişiklikler, CBR ve IPC araştırmalarının gerekli olduğunu önerdiği üniversite-sanayi ilişkilerinin kalitesini ve derinliğini artırmak için tasarlanıyor. DTI yenilik destek programı, bilim ve yenilikçilik yatırım çerçevesi açık- lanmadan önce, durmadan değişen veya kötü tanımlanmış çok sayıda he- def ve farklı faaliyet ve sunum yöntemleri ile karakterizeydi. Çerçevenin geliştirilmesinden önce yürütülen yenilik gözden geçirmesinin bir sonu- cu olarak (DTI, 2003) DTI yenilik ürünleri üçe ayrıldı. Birincisi, SMART (Small Firms Merit Award for Research and Technology) program denilen Ar-Ge hibesidir. Yenilik faaliyetlerinin ticarileşme öncesinde erken gelişme aşamalarında KOBİ’leri desteklemek amacıyla yılda 30 milyon £ sağlıyor. Bu ürün bu nedenle yıllardır etkin olarak yürütülen çok başarılı bir prog- ramının devamı niteliğindedir (Cox, Hughes ve Spires, 2002) ve bilim ta- banından erken aşamada ticarileştirilmesi ile ilişkili olan KOBİ ve Ar-Ge etkinliğinin altta yatan yararlı destek sisteminin bir parçasıdır. İkinci DTI yenilik ürünü Bilgi Aktarma Ağıdır. Bu ürün, daha önce Faraday Ortaklıkları olarak bilinen, bilgi-aktarma kuruluşları gruplarının oluşmasını destekler. Sektöre dayalı işletmeler ve ilgili teknolojilerde uz- manlaşmış üniversiteler arasındaki ilişkileri güçlendirmek amacındadır. Bunlar bölgesel ölçekte değil, ulusal ölçekte iş ortakları ile üniversiteler arasında teknoloji geliştirilmesi ve işbirliğini teşvik için bilgi kaynakları ha- vuzu geliştirirler. Bu etkinlik, diğer konularla birlikte, bir dizi ölçümbilgisi ve bağlantılı konuları ve etkin ağ faaliyeti standartlarının oluşturulmasını kapsar. Ürün özgül üniversite-sanayi ilişkilerinin sektör gereksinimlerine göre düzenlenmesini ve aynı zamanda sektörel çerçevedeki ilgili ortaklar arasındaki bağlantılarda açık bir sistemi teşvike edilmesine yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır. Ulusal sektöre dayalı bu yaklaşım ile üniversite-sanayi ilişkilerinde bölgesel bir odak geliştirilmesi için yapılan çok sayıda girişim arasında açık ve çözümlenmemiş gerginlik bulunmaktadır. Üçüncü merkezi ürün Bilgi Aktarma ortaklığına dayalıdır. Daha önce Teaching Company Scheme olarak bilinen bu program yıllık 20 milyon £ miktarındadır. Önemli bir program olup yaklaşık 1000 proje yoldadır; projeler teknolojiye dayalı belirli projeleri çözümlemek için üniversite ve firmaları ortak alır. Bu da önemli bir girişimdir, üniversite temelini, insan kaynakları bağlantıları ve stajyerlik üzerinden, belirli sorunları çözümlemek isteyen firmalarla ilişkilendirir. Bu plan doğrudan, özelleştirilmiş, problem çözücü, sözleşmeli araştırmaya önem veren araştırma sonuçlarında tanım- lanan üniversite-sanayi bağlantıları boyutu ile ilgilidir. Aynı zamanda başa- rılı bir sicili vadır (SQW Limited, 2002). 82 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bir bütün olarak alındığında, bu ürünler daha önce vurgulanan bir dizi potansiyel sorunu ele alır. Ürünler bir süredir yürürlükte ve kaynakların taahhütü sabit durumda. Öyle görünüyor ki, iyi yanlarına rağmen, uzun vadeli bir çerçeve içinde gömülü genel teknoloji stratejisinin bir parçası olarak, bu ürünlere daha çok odaklanacak ek çabalar gereklidir. Bilim temelinden girdileri artırmak üzere tasarlanan yapıya yeni bir ek, Teknoloji Strateji Kuruludur (TSB). DTI Ortak Araştırma ve Gelişme proje programın üzerinden yenilik destek harcamalarında öncelik alanları- nın seçilmesinde kilit rol oynamak üzere tasarlandı (TSB, 2006). 2006 yılına kadar yaklaşık 250 milyon £ TSB tarafından verilmiş olacak; miktar sonra- ki yıllarda artacak. Kurul, ağırlıklı olarak girişim sermayesi topluluğu dahil, özel iş sektörü üyelerinden oluşuyor. Görevi, piyasa olanaklarına en yakın bilim temelinden gelişen teknolojiyi, finansman için işbirliği teklifleri ile teşvik etmek. Bu pazar olanakları Birleşik Krallığın dünya çapında rekabet kapasitesini artırma veya geliştirme potansiyeli olan, küresel olarak kulla- nılabilir durumdaki potansiyel piyasaların olası ölçeği göz önüne alınarak seçilmelidir. Programın başlangıç etkinlikleri yedi temel alana odaklanır: elektronik ve fotonik, ileri malzemeler, enformasyon ve bilgi teknolojile- ri, biyolojik bilimler ve sağlık, sürdürülebilir üretim ve tüketim, yükselen enerji teknolojileri ve ileri imalat tasarım mühendisliği (TSB, 2006). Kurul, kombine iş ve teknoloji bakış açısıyla, göreli temel alanlarda harcamaya odaklanma bakımından yeni ve önemli bir girişimi temsil ediyor. Bu alanlara taahhüt edilen bütçe miktarı kamu politikası açısından m önemlidir. Ancak, kamu sektörünün extra ural Ar-Ge’si daha etkin kulla- nılabilirse KOBİ’lerin bilim tabanından girdiler üzerindeki etkileri, önemli derecede artar. Teknolojileri bilim tabanından kullanmak için bu harca- malardan destek alma fırsatı, ABD’nin Küçük İşletmeler Yenilik Araş- tırması (SBIR) Programı gibi kamu ihaleleri yöntemlerini başarıyla kulla- nan planlarla karşılaştırıldığında, Birleşik Krallık’ta, görece ihmal ediliyor (Connell 2004, 2006).3 Birleşik Krallık’ta benzeri bir programı geliştirme girişimleri şimdiye kadar anlamlı sonuç yaratmada başarısız olmuştur. Bu- nun nedenleri iki temel unsura sıkıca bağlıdır. Birincisi, hangi fırsatın ne derece bulunduğu değişkendir ve erişilme koşulları bakımından nispeten şeffaf değildir. İkincisi, geçmişte, BK kamu ihale desteği sağlamak için çok güçlü bir ortak finansman unsuru gerekiyordu. Bu durum tüm sözleşme maliyetinin karşılandığı Birleşik Devletler ile tezat içindedir. Birleşik Krallık’ta bu programı genişletmenin ve daha etkin kılmanın SBIR hakkında daha fazla bilgi için bkn. http://patapsco.nist.gov/ts_sbir/ 3 Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 83 potansiyel yararları iki mislidir. Birincisi, yükseköğretim kurumlarından teknolojiyi harekete geçirecek ve potansiyel olarak kullanılabilir olan fi- nansman miktarı önemli şekilde artacaktır. İkincisi ve daha önemlisi, iliş- kinin sözleşme niteliği yenilikçi şirketlerin erken aşamalarında itibar ve ye- terlilik geliştirmelerine yardımcı olur. Bir sözleşmenin bulunması, hibe ile karşılaştırıldığında, erken aşama işletmeler geliştirilmesini resmileştirmeye yardımcı olur ve mali sektör veya diğer sektörlerden fon talep ettiklerinde bu şirketleri daha cazip iş teklifi haline getirir (Connell 2004, 2006). Kamu tedariğinin original Bilim ve Teknoloji Yenilik Yatırım Çerçe- vesi raporunda görece ihmal edilmiş olan bu potansiyel rolüne izleme programında daha fazla önem verilmiştir (Her Majesty’s Treasury ve di- ğerleri, 2006). Dolayısıyla, 2004 ve 2005 bütçelerinde hükümet daireleri ve kurumların KOBİ’lerle olan kendi ekstramural Ar-Ge sözleşmelerinin yüzde 2,5’ini, Small Business Research Initiative (SBRI) üzerinden yatır- malarını zorunlu kılacak, yanı sıra sağlıkla ilgili Ar-Ge’yi çekecek yeni bir Ulusal Sağlık Servisi araştırma stratejisi geliştirecek hamleler yapıldı (Her Majesty’s Treasury ve diğerleri, 2006). Önerilen bu son değişiklikleri değer- lendirmek için çok erken. İlk değişiklik 50 milyon £ değerinde hükümet araştırmasının küçük firmalardan satın alınması anlamına geliyor.4ABD SBIR programıyla karşılaştırılarak etkin ve basit kuralların ve girişimin su- nuluşunda eşgüdümün olmaması göz önüne alınırsa, uygulamada ne kadar etkin olacağına dair hala kaygılar var (Connell, 2006). Sonuç Üniversite-sanayi ilişkileri ve bunların yenilikteki potansiyel rolleri karma- şık bir sistemin parçası olarak görülmelidir. Bu bağlantılar iş dünyasının kendi üretim süreçleri ve rekabetçi konumları ile ilgili teknoloji bilgisini elde ettikleri bilgi kaynaklarından sadece birisidir. Üniversite-sanayi ilişki- lerinin gelişmesinde, üniversitelerin lisanslama, üniverite şirketleri ve Ar- Ge harcamaları ile ilgili konular gibi sağlayabildikleri, ama sadece onlara odaklanmadıkları kendine özgü kamusal alanın farkında olmak önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri belli bir dereceye kadar Birleşik Krallığa bir rol model olarak görüldüğü için, öyle görünüyor ki mevcut üniversite-sa- nayi ilişkileri içinde, sayı değil, ama derinlik ve kaliteleri en önemli fark. Bu farklar, küçük firmalarda abartılmış gibidir, bu da bu ilişkilerle ilgili poli- tikaların kalite eksikliğini iyileştirmeye ve daha küçük firmalar için erişimi geliştirmeye el atması gerektiğini telkin ediyor. Bu etkileşim biçimleri çok Ayrıntılar için bkn. http://www.sbri.org.uk/aboutus.php 4 84 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur geniştir ve sektörler arasında sistemik olarak farklılaşması olasıdır. Şu halde politikalar, farklı sektörlerin özgül gereksinimlerini karşılamalıdır. Bölgesel bağlamda, özgül bölgesel kalkınma stratejileri ile iç içe olmalıdır. Birleşik Krallığın küçük, açık ekonomisinde ulusal sektöre dayalı planlar ve böl- gesel planların teşvik edilmeleri arasındaki gerilim dikkatli yönetilmelidir. Birleşik Krallık SET politikası sisteminin bu kısa gözden geçirilmesi sis- temin karmaşıklığını, mevcut ve potansiyel yatırım yollarının çeşitliliğini öne çıkartıyor. Üniversite-sanayi ilişkileri ile bağlantılı olarak etkin politika girişimi bu politika çerçevesinde genel bir bütünsel bakışı gerektirmekte- dir. Sistemin işleyişinin kestirilebilirliği için, uzun vadeli bir bakış açısı da gerektirir. 2004-2014 yılları 10 yıllık bilim ve teknoloji yatırım çerçevesi, içinde çalışılacak uzun vadeli bir bakış açısı sağlamada, kuşkusuz sevin- dirici bir adımdır. Çerçevedeki birçok unsur üniversite-sanayi ilişkilerine olumlu katkı yapar. Çerçeve ile ilgili merkezi bir sorun, Birleşik Krallık’ta- ki Ar-Ge harcamalarının yapısal özellikleri göz önüne alındığında, Ar-Ge özel sektör bileşeni hedefine ulaşılamama olasılığıdır. Ancak hedef, çerçe- venin az önemli yönlerinden biridir. Aksine, üniversite-sanayi ilişkilerinin kalitesini geliştirmeye yoğunlaşan yönlerin ve bilginin işletmelere akışının uzun vadede en çok verimli olması olasıdır. Politika unsurlarının bu yön- lerini ele alan bir derlemede yüksek teknolojili küçük firmalarıdan kamu tedariği bakımından potansiyel iyi yararlanış göze çarpıyor. Kaynakça Connell, David. 2004. “Exploiting the U.K.’s Science and Technology Base: How to Fill the Gaping Hole in the U.K. Government Policy.� TTP Ventures, Cam- bridge, U.K. . 2006. “’Secrets’ of the World’s Largest Seed Capital Fund: How the Unit- ed States Government Uses Its Small Business Innovation Research (SBIR) Programme and Procurement Budgets to Support Small Technology Firms.� Centre for Business Research, University of Cambridge, U.K. t Cosh, Andy, Alan Hughes, and Richard K. Lester. 2006. U.K. plc: Just How Innova ive Are We? Cambridge, U.K.: Cambridge-MIT Institute. Cox, George. 2005. Cox Review of Creativity in Business: Building on the U.K.’s Strengths. London: Her Majesty’s Stationery Office. Cox, Mark, Alan Hughes, and Rod Spires. 2002. Evaluation of SMART (Including SPUR) 2001: Final Report and Appendices. DTI Evaluation Report 3. Sheffield, U.K.: Small Business Service. http://www.dti.gov.uk/files/file22000.pdf DTI (Department of Trade and Industry). 2003. “Competing in the Global Econ- omy: The Innovation Challenge.� DTI Innovation Report, Her Majesty’s Sta- tionery Office, London. Üniversite-Sanayi İlişkileri ve Birleşik Krallık Bilim ve Yenilik Politikası 85 . 2005. “R&D-Intensive Businesses in the U.K.� DTI Economics Paper 11, DTI, London. HEFCE (Higher Education Funding Council for England). 2003a. Review of Re earchs Assessment: Report by Sir Gareth Roberts to the UK Funding Bodies. London: Higher Education Funding Council for England, Higher Education Funding Council for Wales, Scottish Higher Education Funding Council, and Department for Employment and Learning. http://www.ra-review.ac.uk/. . 2003b. “Statement by the UK Higher Education Funding Bodies on the Review of Research Assessment.� News release, HEFCE, London. http://www.hefce.ac.uk/news/hefce/2003/review_ra.asp. t Her Majesty’s Treasury. 2003. Lambert Review of Business-University Collabora ion: Final Report. London: Her Majesty’s Stationery Office. Her Majesty’s Treasury, DTI (Department of Trade and Industry), and DfES p (De artment for Education and Skills). 2004. Science and Innovation Investment Framework, 2004-14. London: Her Majesty’s Stationery Office. Her Majesty’s Treasury, DTI (Department of Trade and Industry), DfES (Depart- ment for Education and Skills), and DOH (Department of Health). 2006. Science and Innovation Investment Framework, 2004-14: Next Steps. London: Her Majesty’s Stationery Office. Hughes, Alan. 2003. “Knowledge Transfer, Entrepreneurship, and Economic Growth: Some Reflections and Policy Implications.� In Entrepreneurship in the Netherlands—Knowledge Transfer: Developing High-Tech Ventures, 53-75. The Hague: EIM Business Policy and the Netherlands Ministry of Economic Affairs. Lester, Richard K. 2005. “LIS Project—Phase I Findings: Overview and Discus- sion.� MIT IPC Local Innovation Systems Working Paper 05-004, Industrial Performance Center, Massachusetts Institute of Technology, Cambridge, MA. s Lester, Richard K., and Michael J. Piore. 2004. Innovation—The Missing Dimen ion. Cambridge, MA: Harvard University Press. Marshall, Alfred. 1923. Industry and Trade: A Study of Industrial Technique and Business Organization, and Their Influences on the Conditions of the Various Classes and Nations. 4th ed. London: Macmillan. t SQW Limited. 2002. Evaluation of Teaching Company Scheme (TCS): Execu ive Summary and Main Report. DTI Evaluation Report 7, Cambridge, U.K.: SQW Limited. TSB (Technology Strategy Board). 2006. “Technology Strategy: A Call to Action.� TSB, London. BÖLÜM 5 Asya’da Ekonomik Gelişmenin Yürütücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları John A. Mathews ve Mei-Chih Hu Doğu Asya’nın, 1950’den 2000’e kadar yarım yüzyılda başardığı endüst- riyel gelişmeyi yakalama deneyimi, modern ekonomik gelişmenin büyük olaylarından birisi olarak duruyor. Sanayi ve piyasaların gelişmesini yönlen- dirmek için kullanılan mekanizmalar, özel şirketler ve pazarlar ile çalışan devletler ve devlet destekli kuruluşlar dahil, modern sosyal bilimlerdeki en büyük uyuşmazlıklardan birini yaratmıştır. Bir tarafta endüstriyel gelişmeyi, önce modelleri koyup sonra modelleri gerçeğe uydurmaya çalışan tümden- gelimci yaklaşımlarıyla neoklasik ekonomistler var. Diğer tarafta ampirik olgularla başlayan ve hem gerçeklere hem sürdürülen politikalara uyum sağlayacak çerçeveler geliştirmeye uğraşan revizyonistler var. Bu tartışma- lar artık, küreselleşme, modernleşme ve endüstriyel kalkınmada yükselen başarı öyküleriyle, 21. yüzyıl için büyük umut vadeden Çin ve Hindistan’a kadar hem tarihsel hem entelektüel olarak yayılmıştır. Bu büyük entelektüel sahnede teknolojik kapasiteyi geliştirme rolü sa- nayileşme çabalarının merkezinde ve geçen yarım yüzyılda Doğu Asya’nın 87 88 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur başarısının taşıyıcı etkeni olarak görülmeye başlıyor.1 Bu ortamda üniversi- teler ve kamusal araştırma kurumları (PRIs) ekonomik gelişmeyi şekillen- diren anahtar kurumlardan ikisidir. Kısacası burada sunulan görüş üniversitelerin Doğu Asya kalkınmasın- da, Batıda sıklıkla görüldüğü gibi sadece yeniliği sürdürenler olarak değil, ama insan sermayesi oluşumunu da şekillendirenler olarak çok özel bir rol oynadıklarıdır. Bu yarım yüzyıl boyunca üniversiteler kuşaktan kuşağa, yüksek beceri sahibi, teknolojik olarak gelişmiş, en azından ekonominin endüstriyel gelişimini yönlendiren kurumlarla değil, çok uluslu şirketlerle küresel endüstriye katılmak isteyen yerli firmaların başarıyla istihdam ede- ceği mezunların eğitilmesinde ön sırada yer aldılar. Üniversitelerin ve yeni kurulan politekniklerin oynadığı bu rolün altyapısı sürekli artan erişkin okuryazarlığı ve matematik becerisidir, ki 2000 yılı itibariyla Kore Cum- huriyeti gibi ülkelerde yüzde 100’e çıkmıştır –dünyadaki en yükseklerden biri-. Bunun aksine, Tayvan (Çin) Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü (ITRI) gibi kamu araştırma kurumları teknoloji yakalama kuruluşları ve teknoloji yayınım yöneticisi olarak görev yaptılar, yerel firmaların gereksi- nim duyduğu teknolojileri aramak için yurtdışına gittiler ve bu teknoloji- lerin yeteneklerini geliştirdiler, kamu araştırma kurumları bunun ardından mümkün olduğunca hızlı olarak özel sektöre geçti. Bu kurumlar, teknolo- jik olarak gelişmiş oyuncu olmak için kapasitelerini katalize ederek yerli fir- malara yakın çalıştılar (kendilerinde olmayan kurucu firmalar bile). Kamu araştırma kurumları Doğu Asya ekonomilerinde ulusal yenilikçi kapasite- nin gelişimini sürdürdüler, yavaş yavaş yakalama ve taklitçilikten yeniliğin hızlı izelyiciliğine doğru ilerlediler. Doğu Asya’da Bayh-Dole-tip politikaların etkileri hissedildikçe, 21. yüz- yılın ilk yıllarında hem üniversiteler hem kamu araştırma kurumları daha ileri dönüşüm geçiriyorlar. Dolayısıyla, Hong Kong (Çin), Singapur ve Tay- van (Çin) gibi çeşitli ekonomiler benzer stratejiler izliyor: üniversiteler ve kamu araştırma kurumları patentleme, bilimsel dergilerde yayın yapma ve yeni ürün girişimciliği ile yeni teknolojileri yakından takip etmeye teşvik ediliyorlar. Bu aşamada sonuçlar henüz olgunlaşmamış olmakla beraber, özellikle Çin ve Hindistan’da benimsendiği ve yaygınlaştırıldığı üzere, yakın gelecekte önemli olacaklarına dair bir eğilime işaret ediyorlar. Bu bölüm bu eğilimlerin hem Doğu Asya’da geçen yarım yüzyılda üni- versitelerin ve kamu araştırma kurumlarının rolü hakkında geriye dönük Bkn. Amsden ve Chu (2002), Kim (1997), Lall (1997) veya örnek tartışmalar için Lall ve Urata (2002). 1 Cardozo (1999) tartışmaların yararlı bir özetini veriyor. Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 89 olarak, hem de ilgili ekonomilerde parlayan yeni teknoloji yönelimleri için daha kolaylaştırıcı bir rol oynamaya yönelik mevcut eğilim hakkında ileriye yönelik bir genel bir bakış sunuyor. Bu bölüm Doğu Asya sanayileşmesi olgusuyla ilgili onyıl veya daha fazlası yoğun çalışmadan yararlanmıştır.2 Geç Kalan Kalkınma Modeli Doğu Asya ekonomileri 1950 ile 2000 arasında, Çin lideri Deng Xiaoping’in ünlü sözünden alıntı yaparak açıkça “bilim ve teknolojinin ana üretici güç� olmasına odaklandıkları eşsiz bir endüstriyel kalkınma modeli biçimlendir- diler. Düşünce şuydu; geç kalanlar olarak bu ekonomiler endüstriyel kal- kınmalarını hedefe yönelen yakalama çabalarında, endüstriden endüstriye, teknolojiden teknolojiye, öncü ülkelerdeki birikmiş bilgiden yararlanmaya odaklanabilirlerdi. Model önce Japonya’da geliştirildi, sonra hızla Kore ve Tayvan (Çin)’de benimsendi, ardından Singapur ve bir ölçüde Güneydoğu Asya’da başka yerler tarafından alındı. Bu model, 19. yüzyılda özellikle Almanya olmak üzere Avrupa’ın geç kalan ülkelerinin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin – 20. yüzyılın en ünlü ve kararlı sosyal bilim müdahalelerinde Gerschenkron (1962, 1970) tara- fından çok etkileyici şekilde tanımlandığı gibi – tamamını uyguladığı yaka- lama stratejilerinin 20. yüzyıl versiyonudur. Gerschenkroncu yaklaşım, bir ülkenin kendi gelişme hamlesine kalkış- tığı (veya tekrar kalkıştığı) duruma bağlı olarak yeni kurumlar oluşturmak ve zinde stratejiler izlenmesi gibi en önemli konulara yoğunlaşmaya çağırır. Hangi kurumların hangi ülkede ve hangi zamanda amaca en uygun olacağı değişecektir. Ancak, geç kalmanın dezavantajının üstesinden gelmek için, kurumları stratejik olarak kullanmak kalkınmada önemli etki yapabilir. Geç kalan ülkenin sanayileşmiş dünyanın listelerine her başarılı girişiyle, giriş engelleri değişir ve daha sonra geleceklere daha farklı bir durum miras bırakılır. Yeni oluşturulan engelleri aşmak için yeni stratejiler planlamak gerekir. Kurumlar ve uygulamalar işe yarayabilir olduklarından daha uzun yaşarlarsa, firmaların onlara bağımlı olmasına yol açacak tuzakları önlemek için hemen bir köşeye atılmalıdır.3 Geç kalan firmalar, tıpkı geç kalan ülkeler gibi, geç kalışları için, daha önceki teknolojik yörüngeleri tekrarlamak yerine, ileri teknolojilerden ya- rarlanıyorlar. Kavrayışlarını ve öğrenme çabalarını işbirlikçi süreçlerle ve 2 Bu yazarın örnek çalışmaları için bkn. Mathews (2001, 2002a, 2002b, 2003, 2005a, 2005b, 2006a, 2006b, 2006c) ve Mathews ve Cho (2000). Bu önemli noktanın örnek tartışmalar için Bkn. Hausmann ve Rodrik (2003) veya Rodrik (2004). 3 90 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur devlet kuruluşlarının yardımıyla hızlandırabilirler, böylece kurumsal dur- gunluktan kaçınırlar ve daha yerleşik rakiplerini durdurabilirler. Dolayı- sıyla, geç kalma durumlarının doğasındaki olasılıklara dayalı stratejiler ge- liştirirler. Geç kalanın stratejik hedefi açıktır: ileri firmaları yakalamak ve olabildiğince hızla taklitten yenilikçiliğe geçmek. Bu strateji şimdiye kadar Doğu Asya ekonomilerinin yarım yüzyıllık hızlı endüstriyel gelişmelerin kadar, daha etkin olarak hiç bir zaman uygulamaya sokulmamıştır. Doğu Asyadaki endüstriyel gelişme süreci hepsi ortak girişimciliğin stra- tejik çalışması gibi düşünülen bir dizi seçeneği kapsayan bir şey olarak gö- rülebilir. Girişimcilik, gelişmenin ortak ve bireysel yüzleri arasında uygun dengeyle gelişme stratejisini değerlendirmede uygun bir çerçeve sağlar.4 Geç kalanlar teknolojik ve pazar çok yönlülüğü yetersizliklerini kurumsal yenilikçilik aracılığıyla, kalkınma ajanslarının gözetiminde, sorunla karşı- laşıldığında kurumsal çözümler üreterek telafi etmek isterler. Tayvan’da (Çin) ITRI gibi kamu araştırma kurumlarını kullanarak imalat faaliyetle- rinde doğrudan yabancı yatırımı teşvik etmek için ihracat işleme bölge- lerini kullanmak, teknoloji güçlendiricisi ve ulusal teknolojik yeterliklerin kurucuları olarak hareket etmeye örnek verilebilir. Ticari yapılarla ilişki süreçlerini yinelemek ve bu tür kaynaklardan bilgi aktarmak geç kalanlara kalkınmayı ortak girişimcilik olarak uygulamayı öğretir. Şekil 5.1 aynı dü- zeye gelme çabalarında teknolojiyi yakalamak ve yayınım, finansal cazibe ve yeni endüstri yaratmak gibi konularda Doğu Asya’da onyıllar boyunca kullanılan kurumları gösteriyor.5 Doğu Asya’da Endüstriyel Kalkınmada Üniversitelerin ve Kamu Araştırma Kurumlarının Rolü: 1950-2000 Geç kalanlar stratejisi ile uyumlu olarak, Doğu Asya ekonomileri üniversi- teleri hiç bir zaman, en azından yarım yüzyıllık hızlı yakalama dönemlerin- de, yenilik kuruluşları gibi görmediler. Aksine, üniversiteleri beşeri serma- ye oluşturan kuruluşlar olarak gördüler; üniversiteler ileri eğitim kurumları olarak görüldü ve muazzam bir hızla inşa edildi ve kuruldu. Örneğin Tay- van (Çin)’de, ekonominin teknik eğitim üstyapısı ileri ülkelerden bilgiyi aktaracak çabalarla koşut olarak hızla genişledi. 1952’de toplam 10.037 öğrencisi olan dört üniversite ve dört junior kolej vardı; 2.590 öğrenci mühendislik okuyordu. 1989’da bu altyapı 42 üniversite ve 75 politeknik veya koleje ulaştı; yani sadece üç onyılda büyük bir genişleme olmuştu. Kalkınma stratejileri için bir başlangıç olarak toplu girişimcilik üzerine bkn. Leibenstein (1968). 4 Açıklama için bkn. Mathews (2006a, 2006c) ve Mathews ve Hu (aşağıda). 5 Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 91 Şekil 5.1. Doğu Asya’da Ulusal Ekonomik Öğrenme Sistemleri Kaynak: Mathews ve Cho 2000 Not: CDC = Çin Kalkınma Kurumu; EDB = Ekonomik Kalkınma Kurulu (Singapur); hSIP = hsinchu Bilim Dayalı Endüstri Parkı; IDB = Sınai Kalkınma Bürosu (Tayvan, Çin); III = Bilgi Sanayisi Enstitüsü (Tayvan, Çin); IME = Mikro- elektronik Enstitüsü (Singapur); ITRI = Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü; JTC = Jurong Town Corporation (Singapur); KIET = Kore Elektronik Teknolojisi Enstitüsü; KOTRA: Kore Yurtdışı Ticareti Geliştirme Ajansı (1995 yılın- da Kore Ticaret Yatırım Promosyon Ajansı olarak adı değiştirildi); KSIA = Kore Yarıiletken Endüstrisi Birliği; NCB = Ulusal Bilgisayar Kurulu (Singapur); NCB = Ulusal Bilgisayar Kurulu (Singapur); NSC = Ulusal Bilim Kurumu (Tayvan, Çin); PDC = Penang Kalkınma Kurumu (Malezya); SDB = Singapur Kalkınma Bankası; TIPO = Tayvan Fikri Mülkiyet Ofisi; TSIA = Tayvan Yarıiletken Endüstrisi Birliği. Ulusal Chiao Tung Üniversitesi ve National Tsinghua Üniversitesi gibi pek çok kurum aslında kendi ülkelerinden getirilmiştir ve bugün Tayvan (Çin) yükseköğretiminin doruğunda oturmaktadır. Aynı şekilde, Kore Cumhuriyeti kaynaklarını yükseköğretim sektörüne öylesine akıttı ki, yüzyılın sonunda okullaşma düzeyi, önceki yüzyılda beşe- ri sermaye oluşumunda lider olan Amerika Birleşik Devletleri’ni geçmişti (şekil 5.2 ve 5.3). Şekil 5.2 19. yüzyılın geç kalan ülkelerinin kaynaklarını yükseköğretime, aynı şekilde yakalama stratejilerinin altyapısı olarak, nasıl akıttıklarını gösteriyor. Şekil 5.4 geç kalanların bilim ve mühendislikte uz- manlaşanların kişi başına GSYİH yükseltmede en şanslı durumda oldukla- rının anlaşılmasını sağlıyor. 92 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şekil 5.2. 10.000 Nüfus Başına Üniversite Öğrencisi, 1870–1920 Kaynak: Yazarlara Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü tarafından sağlanmıştır. Şekil 5.3. 10.000 Nüfus Başına Üniversite Öğrencisi, 1950–2000 Kaynak: Yazarlara Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü tarafından sağlanmıştır. Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 93 Şekil 5.4. Kişi Başına GSYİH’ya Karşılık Doğa Bilimleri ve Mühendislik Diplomaları, 2000 veya Sonraki Yıllar. Kaynak: Yazarlara Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü tarafından sağlanmıştır. Kamu Araştırma Kurumları Rolü Üniversiteler beşeri sermaye oluşturan kurumlar olarak rol aldıkları hal- de, gerçekte teknolojiyi aktarma ve özel sektöre difüzyonu görevi kamu araştırma kurumlarına tahsis edilmiştir. Kamu araştırma kurumları Doğu Asya’nın yakalama deneyiminde merkezi ve belirleyici kurumlar olarak or- taya çıkmıştır. 1973’te kurulan Tayvan (Çin) ITRI bu tür teknoloji yakalama ve ya- yınım kurumlarının referans noktası olarak hizmet eder. ITRI özel sek- töre geçmeden önce yeni teknolojilerin pilot sürümlerinin kurulmasında başlıca kuruluştu. Temel bilimsel araştırmaya girmedi, aksine, kesinlikle kullanılabilir teknolojilerin belirlenmesi ve değerlendirilmesiyle ilgilendi. ITRI, mevcut ve yükselmekte olan endüstri için, tam olarak kurulu büyük bir şirketin Ar-Ge bölümünün yapacağı gibi, ortak araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) sağladı. Halen kullanılmakta olan teknolojiler nasıl iyileştirilebi- lir diye sınanır, rakiplerin kullandığı teknolojiler yeniden yapılır ve analiz edilir, potansiyel ikame teknolojiler değerlendirilir. Bunlar International Business Machines (IBM) veya Toshiba gibi büyük firmaların Ar-Ge bö- lümlerinin etkinlikleridir ve şirketin teknolojik soğurma kapasitesini kur- 94 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur duğu araçlardır. Ancak geç kalan ekonomisinde böyle bir departmana az sayıda firmanın gücü yetebilir. Eğer yapabilirlerse, yeni projelerin teknik değerlendirmelerini kendileri yapar veya bunu onlar için yapacak pahalı danışmanlar tutabilirler. Çoğu firmanın bu tür hizmetlerden yararlanacak olanakları olmadığı halde, ekonominin geç kalan avantajını yakalamasını sağlamak için bu tür hizmetler gereklidir. ITRI Tayvan (Çin)’da aradaki farkı kapatan genel bir kuruluş olmuştur. Verilebilecek çok sayıda örnek arasında, Tayvan (Çin)’in yarıiletken en- düstrisinde 1980’lerde, ITRI’nın hedefe yönelik çabalarıyla nasıl bir aktör haline geldiğini düşünün. Tayvan (Çin)’in ilk yarıiletken yeteneği ITRI ta- rafından elde edilmiştir. ITRI laboratuvarlarından birisi 1976’da bir ABD firması olan RCA ile teknoloji-aktarma anlaşması yaptı, böylece yarı ilet- ken imalat ve tasarımında ilk yetenekleri edindi. RCA teknoloji aktarımının modası geçtiğini düşündü, ama ITRI’ye bir eğitim alanı olarak hizmet ver- di, daha sonra da 1980’de yeni bir şirket – United Microelectronics Cor- poration (UMC) – kurarak becerilerini özel sektöre yaydı. UMC kendisini dünya çapında teknolojik düzeye getirerek ileri firmalar ile defalarca yeni ittifaklar içine girdi. ITRI 1986’da yeni bir VLSI (çok büyük ölçekli entegrasyon) şirketi oluş- turmak için çokuluslu Avrupa Philips ile, Philips’e yeni üretim kapasitesi ve Tayvan (Çin) pazarına imtiyazlı erişim hakkı veren teknoloji-aktarım anlaşması yaptı. Bu yeni şirket – Tayvan Yarıiletken Üretim Şirketi (TSMC) – Doğrudan Philips ile rekabeti engellemek için sadece üçüncü kişilere yonga üretmeyi seçti, böylece silikon dökümhanesi kavramını icat etti. Bu anlayış son derece başarılı olduğunu kanıtlamış, TSMC yonga üretmek üzere müşteri firmalardan sipariş aldıkça onların teknolojik özellikleri asi- mile ederek sürekli büyümüş ve teknolojik kapasitesini derinleştirmiştir. 1990’ların sonlarında, Tayvan (Çin)’daki firmalar teknolojik yetenek- leriyle ve dünya arasındaki farkı kapatıyorlardı. Geç kalanın bu anahtar stratejik amacı, elektronik endüstrisinin çeşitli sektörlerinin yaratılması bo- yunca Tayvan (ÇİN)’da egemen düşünce oldu. Özellikle yarıiletkenlerde, teknolojik gelişmişlik, şekil 5.5’te gösterildiği gibi, silikon yüzeye dağlanan devrelerin kalınlığına dayanarak sağlanabilir. RCA’dan 1977’de yapılan ilk teknoloji aktarımında çizgi genişlikleri 7 mikrondu. Bu çizgi genişlikleri 1985’de 2 mikrona indi, o tarihte dünya sınırı 1 mikronun biraz üzerindey- di ve 1995’te Tayvan (Çin)’daki firmalar dünyanın önde gelen firmalarıyla karşılaştırılabilecek mikron-altı teknoloji ile neredeyse dünyayı yakalamış- lardı. Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 95 Şekil 5.5. Tayvan (Çin) Yarıiletkenlerde Farkı Kapatıyor, 1975–95 Kaynak: Mathews veCho 2000; yazaralara Elektronik Araştırma ve Servis Kurumu tarafından sağlanmıştır. Bu tür teknoloji açıklarının, Tayvan (Çin)’ın elektroniği yakalamak için yaptığı gibi, farkı kapatmaya yönelmiş geç kalanlar tarafından, dikkatli iz- lenmesi gerekir.6 Bu analiz bu konuları Doğu Asya ekonomilerinin ulusal yenilikçi kapasi- telerinin gelişimi merceğinden inceliyor. Genişleyen literatürde doküman- te edildiği üzere, üniversitelerin ve ITRI gibi kamu araştırma kurumları- nın sadece kendi yenilik sonuçlarına değil, daha temel olarak ekonominin yenilikçi kapasitesine –yani endüstriyel yapı daha çok bilgiye dayalı hale geldikçe yeniliğin sürdürülmesi ve geliştirilmesi kapasitesine – katkıda bu- lundukları görülebilir.7 Hong Kong (Çin), Singapur ve Tayvan (Çin) gibi Doğu Asya ekonomilerindeki son reformların, akademik yeniliği kurumsal ve örgütsel reformlarla teşvik ettiği ve böylece imalatçı hızlı takipçiden ye- niliğe dayalı teknoloji geliştiriciye dönüşümü gerçekleştirdiği düşünülüyor.8 Bu deneyimin sunumu için bkn. Mathews ve Cho (2000). 6 Ulusal yenilik kapasitesi için bkn. Hu ve Mathews (2005) ve Suarez-Villa (1990). 7 8 Sanayi-bilim bağlantıları hakkında son çalışmalara genel bir bakış ve teknolojik girişimleri teşvik etmede üniversitelerin rolü için bkn. Link ve Siegel (2005). 96 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Taklitten Yeniliğe Yenilik performansının en açık göstergelerinden birisi ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO)’nden patent alma oranıdır.9 Son araştırmalar pa- tentleme oranıyla Ar-Ge harcamaları, bir sektör veya ekonomideki bilim insanı ve teknologların oranı gibi ekonomik değikenler arasındaki bağlan- tıya bakmıştır. Bu tür araştırmalara göre Doğu Asya firmaları ve kurumla- rı son yıllarda şaşırtıcı aşamalar gerçekleştirmiştir. Özellikle Tayvan (Çin) 1997 ve 2001 arasında kişi başına düşen USPTO patentlerinde dünyada üçüncülüğe yükselmiştir (tablo 5.1). Tablo 5.1 Doğu Asya’nın USPTO’den patent alma deneyimini, Grup Yedi (G7) ülkeleri ve Finlandiya ve İsrail de dahil olmak üzere bir referans grup ile karşılaştırmalı olarak gösteriyor. Tablo Doğu Asya’nın bir yenilikçi güç olarak hızlı yükselişini ortaya koymaktadır. Son beş yılda Amerika Bir- leşik Devletleri’nde kişi başına alınan patentler bakımından, Tayvan (Çin) Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’nın ardından gelmektedir. Kore son beş yılın ortalaması olarak kişi başına yılda 6,6 patent ile sekizinci sı- rada, Singapur hızla yükseliyor ve kişi başına göre on birinci sırada. Çin’in patent sayısı henüz azdır.10 Firmalara ve kuruluşlara bakacak olursak, geç kalan bu ülkelerde neler olduğuna dair daha açık bir fikrimiz olur. Tablo 5.2 1997’den 2001’e ka- dar Doğu Asya kuruluşları tarafından alınan patentlerin sayısını gösteriyor (hem şirketler hem kuruluşlar). Bu firmaların ve kuruluşların hemen hepsi elektronik, enformasyon teknolojileri, iletişim ve özellikle yarıiletken sek- töründe çalışıyor. Doğu Asya firmaları başarılı oldukları bu ileri sektörler- de tablo 5.2’de verilen genel toplamın taşıyıcısı durumundalar. Kore, diğer Doğu Asya ekonomilerine göre, patentleme faaliyetlerine daha fazla odaklanmış ve yoğunlaşmıştır. Kore’de 1997 ve 2001 arasındaki tüm patenetlerin büyük oranını en önde gelen beş chaebol* oluştururken (69.0 percent), Tayvan’da (Çin) tamamı yarıiletken sektöründeki en başarılı beş firma ve kuruluş genel içinde daha düşük paya sahiptir (yüzde 27,1). 9 USPTO kendisi Amerikan yakalama çabalarının bir ürünüdür. 18. yüzyılda federal hükümet tarafından kurulan ilk devlet kurumudur ve kuruluş sözleşmesi ABD anayasasında yer alır. 10 Beş Doğu Asya ülkesinin USPTO’dan patent alma performanslarının analizi için bkn. Hu ve Mathews (2005). Bu metodolojinin, Çin ve Hindistan’dan başlayarak gelişmekte olan ülkelere ve Finlandiya, İrlanda ve İsrail gibi orta düzey, ama son derece yenilikçi ülkelere de, ve aynı zamanda Orta ve Doğu Avrupa, Orta ve Güney Amerika, Avustralya ve (sonunda) Afrika’ya da uygulanması bekleniyor. . * Güney Kore’ye özgü holdingleşmeler (ç.n.) Tablo 5.1. 5 ve 30 Yıllık Dönemlerde Ülkelerin Patent Performansı Yıllık patent sayısı Kişi başına düşen patent sayısı Başarı oranı (%) Yıllık artış oranı (%) Ülkeler 1968-97 1992-97 1997-2001 1968-97 1992-97 1997-2001 1968-97 1992-97 1997-2001 1968-97 1992-97 1997-2001 G7 ülkeleri Kanada 1,380 2,119 3,121 4.9 7.2 10.2 50.7 49.3 48.6 6.5 7.5 11.2 Fransa 2,432 2,881 3,662 4.3 5.0 6.2 66.5 61.9 60.4 16.4 3.7 8.5 Almanya 5,806 6,895 9,387 9.2 8.4 11.4 59.5 59.8 59.3 2.7 4.3 13.0 Italya 855 1,215 1,548 1.7 2.1 2.7 54.1 58.3 61.5 4.4 4.5 9.2 Japonya 11,216 22,433 29,949 10.3 17.9 23.7 55.5 57.9 61.5 8.6 6.5 10.2 Birleşik Krallık 2,492 2,427 3,469 4.0 4.2 5.9 53.5 50.2 50.6 2.7 6.7 10.8 Birleşik Devletler 44,850 56,683 79,717 15.5 21.5 28.6 58.9 52.2 53.2 4.9 7.9 9.7 Diğer ülkeler Finlandiya 181 370 609 4.2 7.2 11.8 48.6 51.3 47.0 11.4 10.0 13.6 İsrail 183 400 757 4.2 7.2 12.4 42.2 40.5 37.1 12.5 15.4 17.3 Doğu Asya ekonomileri hong Kong (Çin) 31 72 162 0.6 1.2 2.3 40.3 38.7 42.6 14.2 23.0 35.6 Kore Cumhuriyeti 267 1,134 3,113 0.7 2.5 6.6 37.3 39.0 56.1 39.1 36.1 20.4 Singapur 16 59 174 0.6 1.7 4.4 40.2 41.5 33.3 44.9 26.2 33.7 Tayvan (Çin) 437 1,535 3,778 2.3 7.3 17.2 35.5 39.3 45.7 45.7 26.2 21.4 27.8 Kaynak: Kaynaklar yazarlara USPTO; Dünya Kalkınma Göstergeleri Veri Tabanı 2003 tarafından sağlanmıştır. Not: 1990 öncesi Almanya verileri sadece Federal Almanya Cumhuriyeti patenlerini içermektedir. Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 97 97 98 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Tablo 5.2. 10 Yıllık Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi Hedefi Patent sayısı Toplam Ülkeler ve firmalar 1997 1998 1999 2000 2001 1997–2001 Çin World Semiconductor Manufacturing Corp. 0 0.3 6 61 37 104 Kore Cumhuriyeti Samsung Electronics 584 1,305 1,545 1,441 1,450 6,325 hyundai Electronics 154 212 242 294 533 1,435 LG Electronics 113 215 229 220 248 1,025 Daewoo Electronics 215 319 273 120 54 981 LG Semiconductors 119 235 311 255 42 962 Elektronik ve Telekomünikasyon Araştırma Kurumu 58 120 130 124 72 504 Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsü 29 44 41 35 35 184 Singapur Chartered 30 39 44 79 135 327 Tayvan (Çin) United Microelectronics Corp. 149 174 266 430 584 1,603 Taiwan Semiconductor Manufacturing Corp. 130 218 290 385 529 1,552 ITRI 153 218 208 198 221 998 Vanguard International Semiconductor Corp. 53 120 112 131 112 528 Winbond 24 59 115 115 126 439 Mosel-Vitelic 15 32 38 66 68 219 Kaynak: her Majesty’s Treasury, DTI, and DfES 2004. Üretim alanında kurulan modelin yenilik alanı üzerinden yürütüldüğü gö- rülmektedir. Böylece, bu ilk izlenime göre Tayvan (Çin) ve Kore liderliğin- deki Doğu Asya ekonomilerinin, Japonya’nın yaptığı gibi, ulusal yenilikçi kapasitelerinin kurumsal temellerini taklitten yeniliğe doğru geliştirdikleri- ni – ve stratejilerinin bir parçası olarak bu temelleri aktif olarak geliştirdik- lerini – ileri sürebiliriz (Kim, 1997). Yenilik kapasitesi ekonomik performansın gerisindeki esas itici güçtür; kurumsal yapılara bir düzen sağlar ve yenilikçi faaliyetleri sürdüren sistem- lere destek verir. Ulusal yenilik kapasitesi kabaca bir ülkenin yenilikçiliği sürdürebileceği kurumsal potansiyeli demektir. En azından Suarez-Villa tarafından kavramı tanımladığı ve patenetleme oranlarına göre ölçüt ge- tirdiği 1990’dan bu yana, çok sayıda bilim insanı tarafından incelenmiş- tir. Kavram bölgesel veya altulusal düzeylere uygulanabilir (Neely ve Hii, Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 99 1999). Yenilikçilik yapacak kapasite yenilik performansının tek bir yönüyle değil, sürdürebililirlik kaynaklarıyla ilgilidir. Hu ve Mathews (2005) yeni bir çalışmada, eski yaklaşımları, Furman, Porter ve Stern (2002)’in araştırmalarında bulunmayan Doğu Asya’daki beş geç kalan ekonomiye, özellikle Tayvan (Çin)’a, uygulayarak genişletiyor ve değiştiriyor. Hu ve Mathews bu ekonomilerin önemli bazı farklarını belgelendiriyor: az sayıda ulusal faktör önemli oluyor ve kamu Ar-Ge har- camalarının rolünün önemli (çok göze çarpmasa da) olduğu görülüyor. Başarılı bir yakalama stratejisinde bu bulguların önemli çıkarımları vardır. Bu toplu bulgular, muhtelemelen yenilik atılımı herhangi bir Duğu Asya ülkesinden daha ileri gitmiş olan Tayvan (Çin)’ın firma ve kuruluşlar düze- yindeki verileriyle desteklenmiştir. Doğu Asya ekonomi kaplanlarına verilen patentler şekil 5.6 ve 5.7’de sunulmuştur. Kore ve Tayvan (Çin) patent sayılarını hızla artırmakta ve Tayvan (Çin) kişi başına bakımından arayı açıyor. Bu ekonomilerin yeni- lik sınırına yaklaştıkları savı, yenilik kapasitelerine dayalı patentleme hızları incelendiğinde daha çok güçleniyor (Hu ve Mathews 2005) ve bu da yine Tayvan’ın (Çin) diğer Doğu Asya ekonomileriyle arasını açtığını bir kez daha göstermektedir. Şekil 5.6. Alınan Patentler, 1975–2002 Kaynak: hu ve Mathews 2005. 100 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şekil 5.7. Milyon Kişi Başına Alınan Patent, 1975–2000 Kaynak: hu ve Mathews 2005. Dolayısıyla Tayvan’ın (Çin) yenilikçilik kapasitesi, ITRI öncülüğündeki kamu araştırma kurumlarının endüstriyel kalkınmanın ana hatlarını belirle- diği ve teknoloji yayınım yönetiminin çeşitli biçimleri aracılığıyla özel sek- törü tetiklediği bir aşama olarak görülebilir. Tayvan (Çin) eski model hızlı izleyiciliğin kurumsal biçiminin ötesine, üniversitelere daha doğrudan rol sunan kurumlarda ve stratejilerde daha büyük çeşitliliğe doğru gidiyor. Bu yaklaşım genel olarak Doğu Asya’da izlenenlerin örneğidir. Doğu Asya’da Üniversitelerin ve Kamu Araştırma Kurumlarının Gelişen Rolü Doğu Asya’nın öyküsü izlenen yeni politikalara odaklanarak 21. yüzyıla kadar getirilebilir. Bu politikalar, üniversitelere ve kamu araştırma kurum- larına yeni bir ölçüt getiren, Amerika Birleşik Devletleri’nin 1980 tarihli Bayh-Dole Yasasından ilham almıştır.11 Bayh-Dole Yasasının temel etkisi Amerika Birleşik Devletlerindeki üniversitelere ve kamu araştırma kurum- larına fikri mülkiyet hakları (IPRs) almak için teşvik getirmesiydi. Yasanın Birleşik Devletlerdeki derin etkisi göz önüne alındığında, diğer ülkeler – özellikle Doğu Asyadakiler – hızla aynı şeyi yaptılar. Kore, Singapur ve Tayvan (Çin) ve şimdi Çin ve Hindistan, hepsi üniversitelerini ve kamu araştırma kurumlarını patentleme, ana bilimsel ve teknolojik dergilerde ya- Ancak, Japonya ve ABD’de üniversite-sanayi bağlantılarının büyüleyici bir karşılaştırması için bkn. 11 Branscomb, KODAMA ve Florida (1999). Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 101 yın yapma ve işletmelerin yeniden yapılandırılması ile yürütülen yeni tip yenilik şampiyonları olarak teşvik ediyor. Ancak bu kurumsal girişim bir geç kalandır; yeni girişimci etkinlikler temel sanayi ve teknolojilere hedef- lenmiş durumdadır. Japonya, Kore ve Tayvan (Çin) gibi pek çok Asya ekonomisi üniversite ve kamu araştırma kurumlarına kendi fikri mülkiyet yaratma girişimlerin- den yararlanmaları için daha fazla kapasite sağlamak istediler. Bu ruhla, örneğin Tayvan (Çin) hükümeti (Yuan yönetiminde) 1999’da bilim ve tek- nolojiyle ilgili olarak, kamu kurumlarındaki IPRs yönetimini, hemen he- men Bayh-Dole Yasasına benzer şekilde yeniden düzenleyen temel bir yasa ortaya koydu. Bütün bu IPRs ve hükümet tarafından finanse ve sübvanse edilen bilim ve teknoloji Ar-Ge’sinin, tamamı veya bir kısmı araştırma ku- rumları veya işletmelerin kullanımına verilecek veya yetkilendirileceklerdir. Bunlar ulusal mülkiyet hukuku ile kısıtlı olmayacaklardır. Tablo 5.3 üniversiteler tarafından verilen lisanslar ve üniversitelerin elde ettiği lisans gelirleri bağlamında bu yeni politikaların etkilerini göste- riyor. Teknoloji lisans anlaşmalarının sayısı 2001’de sadece 40 iken 2004’te 1.341’e sıçradı; lisanslama gelirleri de 2004’te önemli derecede artarak 137.9 milyon NT$’a çıktı (yaklaşık 4.6 milyon ABD$). Ulusal Bilim Kon- seyi (NSC) aracılığıyla verilen patentlerin sayısı aynı etkileyici artışı göster- miyor, ama bu bulgu olasılıkla pek çok patentin, tablo 5.3’te sunulanlara ek olarak, üniversite öğretim üyeleri tarafından NSC sistemi dışında alındığı gerçeğini yansıtıyor. Tablo 5.3. Ulusal Bilim Konseyi Yönetiminde Tayvan (Çin) Teknoloji Transferi Çıktıları, 2000-04 Çıktı türü 1998 öncesi 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Teknoloji lisansları sayısı 124 25 44 40 492 933 1,341 Teknoloji lisanslama 38.1 15.6 32.5 49.9 54.3 122.0 137.9 gelirleri (milyon NT$) Alınan lisans sayısı 985 171 288 271 222 137 — (yabancı patentler) (408) (86) (117) (97) (83) (34) — Kaynak: Ulusal Bliim Konseyi, http://www.nsc.gov.tw. Not: — = veri yok. 102 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Tablo 5.4. Ulusal Bilim Konseyi Tarafından Desteklenen Önde Gelen Beş Tayvan (Çin)Teknolojisi Teknoloji Patent Sayısı Optoelektronik 253 Kimyasallar 204 Kimya mühendisliği 201 Malzeme 137 Elektrik mühendisliği 133 Kaynak: Ulusal Bilim Konseyi, http://www.nsc.gov.tw. Not: Teknoloji sınıflaması Tayvan Fikri Mülkiyet Ofisi, JSPTO, Japonya Patent Ofisi ve Avrupa Patent Ofisi tarafından verilen patentler bazında yapılır. Tablo 5.4 NSC planı çerçevesinde verilen patentlerin endüstriyel uz- manlaşmasını gösteriyor. Optoelektronik ve elektrik mühendisliği gibi yeni sektörlerin, aynı zamanda kimya mühendisliğinde üretime yönelik çekirdek teknolojilerin ve satışa yönelik endüstriyi besleyen malzemelerin stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu dağılım NSC politikalarının üniversitelerin ve kamu araştırma kurumlarının Ar-Ge çıktılarını korumada, bir geç kalan olarak ekonominin stratejik endüstriyel yenergeleriyle uyumlu şekilde, ba- şarılı olduğunu ortaya koyuyor. Tayvan (Çin) gibi küçük bir ekonomi tüm sanayi sektörlerinde aynı oranda kalkınmayı ümit edemez. Ancak, gördüğümüz gibi, akıllıca politi- kalar yoluyla belirli sektörlerde, dünya sınırlarına doğru uzmanlaşabilir ve beceriler oluşturabilir. NSC finansmanı bu sektörel uzmanlaşmayı açıkça üretim etkinliklerinden yenilikçi etkinliklere çeken bir yola odaklanmıştır. Ancak, tablo 5.4’te yarıiletken ve elektronik patentlemenin çarpıcı eksikli- ğine dikkat edin. Bu sektörler artık olgunlaşmıştır ve patentlemelerin çoğu önde gelen firmalar – TSMC ve UMC – ya da ITRI tarafından yürütül- mektedir; NSC bu firmaların şu anda gayet iyi yaptıklarını dublike etme girişiminde olmamıştır. Üniversitelerin Ar-Ge rolü fikirler ve yenilik yaratmaya yönelmiş olmak- la beraber, ITRI gibi kamu araştırma kurumlarının rolü yenilik kapasitesini ve yeni girişimleri teşvik etmektir. ITRI Tayvan (Çin)’ın teknoloji pivotu olarak iyi biliniyor ve Tayvan Ulusal Üniversitesi’nin lisanslama ofisleri, Ulusal Chiao Tung Üniversitesi ve Ulusal Tsinghua Üniversitesi NSC hi- beleri yardımıyla iyi çalışıyorlar.12 Bu üç olgu Mathews and Hu tarafından incelenmiştir (yakında çıkacak) . 12 Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 103 Doğu Asya Deneyiminin Genellenebilirliği Günümüzde, kalkınmakta olan dünyanın tüm ülkeleri arasında Çin, bir de- receye kadar Hindistan, teknoloji desteği dersini en başarılı uygulayanlar olarak görünüyor. Endüstriyel dünyanın biriken bilgi stokunu kullanıyorlar ve hızlandırılmış biçimde kalkınma gündemlerinde uygulamaya koyuyorlar. Özellikle Çin, Tayvan (Çin)’ın modelini çok yakından incelemiş görünüyor, politik farklara karşın büyük bir başarıyla elektronikte ve yarıiletkenlerde ve aynı zamanda havacılık, gelişmiş makina takımları ve diğer bilgi-yoğun endüstrilerde sektör sektör kendi durumuna uyguluyor. Tabi ki, son Dünya Bankası çalışmalarında uzun uzun tartışıldığı üzere, Doğu Asya modellerinin güncellenmesi gerekiyor.13 Dünyanın 1960’larda karşılaştığı Doğu Asya ülkeleriyle bugün karşılaştığı geç kalanlar olan Latin Amerika veya Merkezî Asya ülkeleri arasındaki temel fark Dünya Ticaret Örgütünün (WTO) sıkı düzenlemeleri ve yerel içerik düzenlemeleri gibi, yatırıma ilişkin politikalar ile ilgili olan TRIPS (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması) ve TRIMS (Ticaretle Bağlantılı Yatırım Ted- birleri Anlaşması) gibi araçlardır. Gelişmekte olan ülkelerin geleceğiyle ilgi- li tartışmalar, buna benzer WTO araçlarının yarattığı engellerle ilgili oluyor. Bununla birlikte, Doğu Asya ekonomilerinin onların sanayileşmiş ülke- leri yakalamalarını sağlayan teknolojik kapasite kurma deneyimleri – tekno- loji yakalama ve yayınım programları, yeni firmaları büyütme programları ve yeni sanayileri yetiştirme programları aracılığıyla – geç kalan ülkelerin herhangi bir WTO, TRIPS veya TRIMS protokolünü bozmadan başabi- lecekleri bir standart olarak duruyor. Bu ekonomiler sanayileşmiş ülkeler yanında, teknolojik sınırı yakaladıkça ve yaklaştıkça, yeni teknolojik geliş- melerin sürdürülmesinde daha girişimci bir rol almalarını sağlamak için üniversitelerininin ve kamu araştırma kurumlarının kurumsal parametre- lerini değiştirebilirler. Bu, yürümeyi (taklite dayalı yenilik sistemi) öğren- meden önce bir seferde bir adıma atmak ve koşmayı denememek (Silikon Vadisi modeli) olayıdır. Bu, endüstriyel gelişmede geç kalan etkisinin kalıcı dersidir. Yusuf (2003) Doğu asya ekonomilerinin, kapasiteleri geçmişte çok işe yarayan taklit uygulamalarından, 13 daha açık bir yenilik sistemine gidişleriyle ilgileniyor. Ayrıca bkn. Dünya Bankası (2003). 104 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Kaynakça Amsden, Alice H. and Wan-wen Chu. 2002. Beyond Late Development: Taiwan’s Upgrading Policies. Cambridge, MA: MIT Press. Branscomb, Lewis M., Fumio Kodama, and Richard Florida, eds. 1999. Industrial- izing Knowledge: University-Industry Linkages in Japan and the United States. Cambridge, MA: MIT Press. Cardozo, Guillermo. 1999. “Learning and Innovation Paths in East Asia.� Science and Public Policy 26 (4): 259-76. Furman, Jeffrey L., Michael E. Porter, and Scott Stern. 2002. “The Determinants of National Innovative Capacity.� Research Policy 31: 899-933. Gerschenkron, Alexander. 1962. Economic Backwardness in Historical Perspective. Cambridge, MA: Belknap Press. . 1970. Europe in the Russian Mirror. Cambridge, MA: Belknap Press. Hausmann, Ricardo, and Dani Rodrik. 2003. “Economic Development as Self-Discovery.� Journal of Development Economics 72 (2): 603-33. t Her Majesty’s Treasury. 2003. Lambert Review of Business-University Collabora ion: Final Report. London: Her Majesty’s Stationery Office. Her Majesty’s Treasury, DTI (Department of Trade and Industry), and DfES p (De artment for Education and Skills). 2004. Science and Innovation Investment Framework, 2004-14. London: Her Majesty’s Stationery Office. Hu, Mei-Chih, and John A. Mathews. 2005. “Innovative Capacity in East Asia.� Research Policy 34 (9): 1322-49. Kim, Linsu. 1997. Imitation to Innovation: The Dynamics of Korea’s Technological Learning. Cambridge, MA: Harvard Business School Press. p Lall, Sanjaya. 1997. Learning to Industrialize: The Acquisition of Technological Ca ability by India. London: Macmillan. c Lall, Sanjaya, and Shujiro Urata, eds. 2002. Competitiveness, FDI, and Technologi al Activity in East Asia. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. Leibenstein, Harvey. 1968. “Entrepreneurship and Development.� American Eco- nomic Review 58 (2): 72-83. Link, Albert N., and Donald S. Siegel. 2005. „University-Based Technology Initia- tives: Quantitative and Qualitative Evidence.“ Research Policy 34 (3): 253-57. Mathews, John A. 2001. “National Systems of Economic Learning: The Case of Technology Diffusion Management in East Asia.� International Journal of Technology Management 22:455-79. . 2002a. “Competitive Advantages of the Latecomer Firm: A Resource- Based Account of Industrial Catch-Up Strategies.� Asia Pacific Journal of Management 19: 467-88. . 2002b. “The Origins and Dynamics of Taiwan’s R&D Consortia.� Re- search Policy 31 (4): 633-51. Asya’da Ekonomik Gelişmenin Sürücüleri Olarak Üniversiteler ve Kamu Araştırma Kurumları 105 . 2003. “Competitive Dynamics and Economic Learning: An Extended Resource-Based View.� Industrial and Corporate Change 12: 115—45. . 2005a. “The Intellectual Roots of Latecomer Industrial Development.� International Journal of Technology and Globalisation 1 (3—4): 433—50. . 2005b. “Strategy and the Crystal Cycle.� California Management Review 47 (2): 6—32. . 2006a. “Catch-Up Strategies and the Latecomer Effect in Industrial De- velopment.� New Political Economy 11 (3): 313—35. . 2006b. “Dragon Multinationals: New Players in 21st Century Globaliza- tion.� Asia Pacific Journal of Management 23: 5—27. . 2006c. “Electronics in Taiwan—A Case of Technological Learning.� In Technology Adaptation and Exports: How Some Countries Got It Right, ed. Van-dana Chandra, 83—126. Washington, DC: World Bank. Mathews, John A., and Dong-Sung Cho. 2000. Tiger Technology: The Creation of a Semiconductor Industry in East Asia. Cambridge, U.K.: Cambridge University Press. Mathews, John A., and Mei-Chih Hu. Forthcoming. “Enhancing the Role of Uni- versities in Building National Innovative Capacity in East Asia: The Case of Taiwan.� World Development. Neely, Andy, and Jasper Hii. 1999. “The Innovative Capacity of Firms.� Report commissioned by the Government Office for the East of England, Center for Business Performance, Judge Institute of Management Studies, University of Cambridge, U.K. Rodrik, Dani. 2004. “Development Strategies for the 21st Century.� In New De- velopment Strategies: Beyond the Washington Consensus, ed. Akira Kohsaka, 13—38. Basingstoke, U.K., and New York: Palgrave Macmillan. i Suarez-Villa, Luis. 1990. “Invention, Inventive Learning, and Innovative Capac ty.� Behavioral Science 35 (4): 290—310. World Bank. 2003. East Asia Integrates: A Trade Policy Agenda for Shared Growth. Washington, DC: World Bank. Yusuf, Shahid. 2003. Innovative East Asia. New York: Oxford University Press. BÖLÜM 6 Ulusal Hükümetlerin Üniversite-Sanayi İlişkisi-Bağlantılı Politikaları Bireşimsel Bir Bakış Rémi Barré Üniversite-sanayi ilişkileri (ÜSİ) üniversite ve sanayi sistemleri arasında bir dizi tamamlayıcı dışsallık yaratır ve bu nedenle ulusal yenilik dizgelerinin verimliliğinin en önemli belirleyicisidir. Bu tür dışsallıkların üretimi ve sa- nayi tarafından içselleştirilmesi akademik araştırmanın var olma nedenle- rinden (raisons d’être) birisi ve dolayısıyla bu tür bağlantılar konusunda uygun politikalara sahip olmanın önemi olarak görülebilir. Bu kitabın bölümleri ulusal politikaları mikroanalitik görüş ve makrosis- temik olmak üzere görüş iki bakış açısıyla ele almaktadır. Mikroanalitik Bakışla Başlamak: Yerel ama Karmaşık Dinamikle Üniversite-Sanayi İlişkileri Hughes (bölüm 4) ve Jiang, Harayama ve Abe (bölüm 8) üniversiteler ile firmaları bağlayan çeşitli mekanizmaları ve süreçleri derinliğine gözden geçirmeyi teklif ediyor. Her bölüm üniversite şirketleri gibi konuları ve yenilikçi şirketler, fikri mülkiyet yönetimini, yerel “sanayi ekosistemi� ile 107 108 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur olan bağlantıları ve küçük orta işletmelerin (KOBİ’ler) desteklenmesini vurguluyor. Bu yaklaşım, üniversite-sanayi ilişkileri ilgi merkezi yapıldığında üniver- sitelerin kimliğinin ve yönetimlerinin söz konusu olduğunu ifade eden bir kavram olan, girişimci üniversite kavramına yol açıyor. Üçüncü misyon denilen bu öğe ile araştırma ve öğretimin iki öğesi arasındaki içsel gerilim daha ileride Foray tarafından ele alınacaktır (bölüm 3). Hughes ve Jiang ile Harayama ve Abe’nin yazdığı bölümlerde ulusal po- litika Japonya’da başarılı araştırma planlarında ÜSİ’ye yer verilmesi ve Bir- leşik Krallık’taki üst düzey raporlar ve politika girişimleri ile dikkatlere su- nuluyor. Ancak ilginçtir, her iki bölümde de, ulusal politika araçlarıyla pek uyumlu olmadığı dolaylı kabul edilerek, yerel girişimlerin sorumlulukları üzerine bir vurgu var. Böylelikle Tohoku Üniversitesi’nin zaten onlarca yıl- dır yoğun üniversite-sanayi ilişkileri geliştirdiğini ve de Birleşik Krallık’taki araştırmaların USİ’nin ciddi olarak davranışsal bileşenlere, gayri resmi ka- musal alana ve geleneksel üniversite çıktılarına bağlı olduğunu gösterdiğini öğreniyoruz. Diğer bir anlatımla, bu ilişkilerde hiç bir şey mekanik değildir ve özellikle KOBİ ilişkileriyle ilgili olarak, doğrudan teşviklerin cazip olma olasılığı azdır. Her iki bölümün yazarları da USİ’nin ulusal yenilikçi sistem bağlamında düşünülmesi noktasına gelirler. Bu sonuç Foray (bölüm 3) ve Soete (bölüm 2) tarafından yazılan bölüm- ler için başlangıç noktasıdır. Makrosistemik Bakışla Başlamak: Ulusal Yenilik Sisteminin Paradoksu Olarak Üniversite-Sanayi İlişkileri Foray ve Soete’nin görüşlerine göre akademik araştırma ve özel araştırma’nın simbiyotik ilişkisi vardır: firmalar tek başına yenilik yapmaz ve üniversite-sanayi ilişkileri firmaların araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) yatırımlarının kârlılığınının sürdürülmesine katkıda bulunur. Bu ilişki bil- ginin, yeniliğin ve kurumların dinamik olarak birlikte evrimleşmesine yol açar. Soete, bağlantıları dört boyutla karakterize bir ulusal yenilik sistemi bağlamında kabul eder: sosyal ve beşeri sermaye, araştırma kapasitesi, böl- gesel kümelenme ve soğurma kapasitesi. Üniversite-sanayi ilişkisi ulusal yenilik sisteminin özelliğinin bir sonucu olarak görülür. Foray, üniversite- sanayi ilişkisinin insanların hareketliliği veya bilimsel bilgi aktarımı yoluyla akademik ve endüstriyel tamamlayıcılıkların optimize edilmesinde tarafsız olmak gibi dolaylı yönlerinin önemine dikkat çeker. Hem Soete hem Foray doğrudan transferin kurumsallaşmasındaki zor- luklarının farkında olunması gerektiğini ileri sürer; bu zorluklar kültürel Ulusal hükümetlerin Üniversite-Sanayi İlişkisi-Bağlantılı Politikaları: Bireşimsel Bir Bakış 109 normlar arasındaki farklılıklardan ve misyon farklarından doğar (sahibine özel bilgiye karşı jenerik bilgi). Akademik yatırımların seçiciliği daha fazla akademik oryantasyona yol açtıkça ve küreselleşme daha dengeli ve coğrafi geniş dağılıma yol açarak (Örneğin Hollanda’da olduğu gibi) özel Ar-Ge’yi dışarıya iteledikçe bu zorlukların artacağına inanmak için gerekçeler var. Burada firmaların stratejilerinin ulusal düzeyde uzmanlaşma olmaksızın akademik harcamaya odaklanmakla uluslararası odağı arasında bir tutar- sızlık görünür, bu da kuvvetle farklılaşmış ve uzmanlaşmış bölgelere yol açar. Üniveristelerin misyonu ve firmaların coğrafyasal konumları stratejik hedefler olup mutlaka kolayca üniversite-sanayi ilişkileri üretmezler. Sonuç olarak, üniversite-sanayi ilişkileri hem ulusal yenilik sisteminin merkezinde yer alır hem de her bir partner için, farklı nedenlerle, sorun- ludur, bu nedenle de üniversite-sanayi ilişkileri kavramı ulusal yenilik sis- teminin paradoksal bir bileşenidir. ÜSİ’ler sistem içinde iç gerilimin taşı- yıcılarıdır; bu gerilimler onları değişimlerin yürütücüsü ve bu nedenle de politikanın odak noktası yapar. Ulusal Yenilik Sistemlerinin Yürütücüsü Olarak Üniversite-Sanayi İlişkileri: ÜSİ Politikasının Önemi Hughes ve Jiang, Harayama ve Abe’nin görüşleriyle uyumlu olarak Foray ve Soete ÜSİ politikasının dikkatle ele alınması gerektiğine inanır, çünkü ÜSİ’nin kökleri aktörlerin yerel dinamiklerindedir. Foray, politikanın sek- törler ve teknolojiler arasında ayırım yapmaması anlamında ÜSİ politika- sında tarafsızlık konusunu açıkça ortaya atar. Başka bir ifadeyle, talebin ve teknolojik fırsatların gücü, bağlantıları şekillendirmede, kendi rollerini tam oynayabilsinler. Yine Hughes ve Jiang, Harayama ve Abe ile uyumlu olarak Foray ve So- ete KOBİ’lerle bağlantıyla ilgili olarak, bu savunmaya, ÜSİ politikalarının tematik tarafsızlığı için bir istisna getirirler. Tüm yazarlar, bu tür bağlantıla- rın otomatik oluşmayacağı gibi, KOBİ’ler için ÜSİ’nin toplumsal yararının dikkate alınması gerektiğine katılıyorlar. Özellikle Foray’in altını çizdiği ikinci bir istisna, ÜSİ’ler için, yeni dal- larda veya disiplinlerarası tiplerde yeni alanların ortaya çıkmasına engel olan eşgüdüm başarısızlıkları ile ilgilidir. Bu tür durumlarda, tematik olarak hedeflenmiş, tarafsız olmayan ÜSİ politikaları, doğal güçlerin izin verme- yecek olduğu yeterli uzmanlaşma yönünde ulusal sistemin evrimini kolay- laştırmak için meşru ve – aslında gerekli – olabilir. Bu, Hollanda’daki en başarılı teknoloji enstitülerinin durumudur. Bu anlamda üniversite-sanayi ilişkileri, ulusal yenilik sistemlerinin uzmanlaşmasının gelişim mekanizma- 110 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ları gibi davranır: bağlantıların teşvik edilmesi politika yapanların özgül (yükselen) temalara odaklanmasını sağlayacaktır. Böyle davranmak bilim ve teknolojide uzmanlaşmanın gelişmesine yol açacaktır, ki bu da üniversi- te-sanayi ilişkileri gelişmesinin temelidir. Varsayım, uzmanlık gelişmesinin hem kamu hem de özel sektörün yararına olduğudur. Böyle bir makrosistemik bakışta, ÜSİ’ler ulusal yenilik sisteminde de- ğişimin yürütücüsü olarak görülürler. Bu bakış açısı hem kamusal bilginin toplumsal değerinin maksimize edilmesi için çabaların nereye oryante edi- leceği hem de her iki taraf için de değerli olan ortak bilginin üretilmesi için uygun ipuçlarını sağlar. Gözlemler ve Sorular Foray ve Soete ÜSİ politikasın, konunun merkezî karakterini, ama zor- luklarını da – hatta risklerini de – vurgulayan, ikili – mikro ve makro – bir bakış açısı önerir, bu da en iyi olasılıkla ilgisiz, en kötü olasılıkta yanlış sinyaller verir. Bu riskleri dengelemek ÜSİ politikalarının özellikle dikkatli değerlendirilmesini gerektirir. Jiang, Harayama ve Abe özgül sorunları olabilecek olan küçük üniver- siteler sorusunu ortaya atar. Foray uygulamalı bilimler fakülteleri olgusuna dikkati çeker. Buradaki özellik üniversiteler arasındaki büyük farkların dik- kate alınması ve politika tasarlarken bu farkların hesaba katılması gerekli- liğidir. Aynı bakış açısından, kamu araştırma kurumları ile sanayi ilişkileri bir sorun olarak ortaya konulmalıdır. Kamu araştırma kurumları arasında- ki farklılıklar hakkında, üniversite-sanayi ilişkileri bağlamında üniversiteler dahil, ne biliyoruz? ÜSİ politikasını ulusal yenilik sistemini makrostratejik ve tematik yöne- limin bir aracı olarak görmek aslında bir iddialı bir fikir. Bunun yararı mak- rotematik bir strateji hazırlamak için bir destek ve referans sağlamaktır. Bu bakış nereye kadar uygulanabilir bir bakış açısı ifade eder? Akademik araştırma yapısının muhtemelen geçici endüstriyel uzmanlık ve fırsatlar üzerine aşırı bağımlılığı riski yok mudur? Sonuç olarak, ÜSİ politikası yapıcıları lehine ana mesaj, çerçeve koşulları ve yapısal özelliklerle ilgilenmek ve ademi merkezi şekilde kendi strate- jilerini geliştirmeleri için kamu ve özel sektör aktörlerine fırsat verici ve kolaylık sağlayıcı ortam kurmaktır. Bu yaklaşım nispeten mantıklı çağrışıyor, fakat Soete’nin işaret ettiği gibi, kamusal araaştırmada artan rekabet, güçlü biçimde, hepsi aynı umut verici araştırma alanlarına doğru akademik yönelimli, parçalanmış araştır- ma gruplarına yol açar. Başka bir anlatımla, aktörlerin ademi merkeziyetçi Ulusal hükümetlerin Üniversite-Sanayi İlişkisi-Bağlantılı Politikaları: Bireşimsel Bir Bakış 111 stratejileri giderek artan derecede sorunlu ÜSİ’lere yol açacak gibi görü- nüyor. Soete özel sektörün kendi uzmanlaşma (“talep odaklı bağlantılar�) ala- nındaki ilişkileri güçlendirmede liderliği aldığını ve kamu sektörünün, her iki tarafın amaçlarını tatmin edecek ortak bilgi üretimini sağlayacak kendi araştırma çıkarlarını gündeme getirdiğini ileri sürüyor. Bu yaklaşım umut verici görünüyor, fakat politika araçlarını daha açık hale getirebilir miyiz? KISIM II Altulusal Yönetimlerin ÜSİ-İlişkili Politikaları BÖLÜM 7 Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri Ontario Örneği David A. Wolfe Üniversite-sanayi ilişkileri analizlerinin çoğu birincil olarak bilginin yaratıl- ması ve üniversitelerden endüstriye aktarılması süreçlerine odaklanırken, üniversite, gerçekte yerel yenilik sistemlerinin ve kümeler oluşumunun ge- lişmesinde kurumsal destek olarak daha kilit bir rol oynar. Hükümetin ana rolü yerel ve toplumsal düzeylerde yönetişim kapasitesini güçlendirmekte yatar, ki kendi güçlerini firmalar ve yerel kurumlar arasında sosyal öğrenme sürecini teşvik etmede daha etkin harekete geçirsin. Üniversiteler bu süre- cin anahtar kurumsal desteklerinden birisini oluştururlar. Son deneyimler bu rolün giderek daha çok itibar gördüğünü doğruluyor. Son 15 yılın hızlı teknolojik değişimleri, küresel rekabet ve üretimle ilgili konular, ekonomik kalkınmayla ilgili tartışmaların yönünü değiştirmiştir. Yeniliğe giderek daha fazla vurgu yapılması ekonomik kalkınmanın yürü- tücüsü olarak önemli rolünün daha iyi anlaşıldığını gösteriyor. Bölge ve Bu bölümde, Hükümetin Rolü Üzerine Ontario Hükümeti Paneli için Tijs Creutzberg ile ortaklaşa yürütülen araştırma kullanılmıştır. Burada sunulan görüşler için nihai sorumluluk sadece yazara aittir. 115 116 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur konum, bilgi üretimi ve öğrenme gibi yenilikçi sektörlerin kilit unsurlarının yerel olarak etkilendiğinin ve kök saldığının farkına varılmasında dilimize yerleştiler. Son görüntü yönetime (government) karşı yönetişime (gover- nance) önem verilmesi. Bu önem müzakere edilmiş, daha esnek ve çok yönlü bir ekonomik kalkınmaya doğru bir kayış anlayışını yansıtıyor. Bu kayış, bölgesel ve yerel düzeylerde, yerel toplulukların, dinamik ve yenilikçi firmaları hem kendi topluluklarında yatırım yapmaları hem de kümelere destek vermeleri için nasıl organize decekleri ve çekecekleri konusunda ilgi çekmiştir. Yükseköğretim kurumları, giderek artan şekilde, bu stratejilerin bir parçası olarak harekete geçirilecek önemli varlıklar olarak görülüyor. Sonuç olarak, ilgi merkezi, ulusaldan bölgesel ve yerel düzeylere kay- dığı için, ekonomik kalkınma politikalarına yaklaşım 1990’ların sonundan 2000’lerin başına kadar önemli ölçüde değişti. Kanada bağlamında, federal işlerle aşırı meşguliyet, bu dönemde hem eyalet hem yerel düzeyde önemli derecede deneyimin gözden kaçmasına veya çok düzeyli yönetişime artan ilgiyi geleneksel federal-eyalet ilişkileri merceğinden görmeye yol açmıştır. Ancak, ulusal düzeydeki bu miyopi yerel ve bölgesel düzeylerde paylaşıl- mıyor. Yeni anlayışların ekonomik kalkınma sürecine difüzyonu, tüm dü- zeylerde hükümetin ve diğer kamu ve özel sektör kuruluşlarının ve araş- tırma ağırlıklı üniversitelerin işbirliğine bölgesel ve yerel olarak odaklanan ve bağlı olan yeni politika paradigmasının kademli olarak ortaya çıkışıyle yansıtılıyor. Bu bölüm bu yeni politika paradigmasını araştırıyor, dayandıkları çeşitli kuramsal anlayışları özetliyor. Kanada’nın en büyük eyaleti olan Ontario deneyimini kullanarak, politika tasarımı ve sunulumunun yeni, bilgiye da- yalı ekonomide nasıl etkilendiğini tartışıyor ve birleşmeli ve katılımcı yö- netişim formlarının üzerinde duruyor. Yükseköğretim kurumlarının, bu yeni ekonomik kalkınma stratejisindeki önemli ortaklar olarak yeni rolünü de tartışıyor. Daha sonra bu yaklaşımın, araştırma üniversitelerinin gelişen rolü için uygulamada ne anlama geldiğine bakıyor; bu rol sadece araştırma ve eğitim anlamında önemli olan resmi rol olmayıp, kilit toplumsal aktörler ve ortaklar olarak daha soyut bir roldür. Yeni Paradigma İçin Politika Çerçeveleri: Yeni Yönetişim Formlarıyla Politika Sağlanması Firmalar ve kurumlar arasında sosyal ilişkiler ağıyla öğrenmeye vurgu, ulusal ve bölgesel düzeydeki yenilik dizgeleri ile yerel düzeydeki kümeler arasında ilişkilere açıkça yansıtılmaktadır. Yenilik sistemleri yaklaşımı, bil- gi yoğun endüstrilerde başarılı rekabetin örnek teşkil edecek (prototipik) Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 117 özerk firmalar yerine, birbiriyle ilişkili firmalar ve yardımcı kurum grupları arasındaki bir dizi karmaşık ilişkilerden yararlandığı gözlemini güçlendirir (Lund-vall 2005). Politika belirleyicilerin karşısına çıkan, yeniliği ve rekabe- ti uyaracak ortamların nasıl yaratılacağına dair anahtar bir sorunun yanıtı olacak kavramsal bir temel sağlar. Yönetişim mekanizmaları bu yaklaşımın merkezindedir. Aslında, bir dizi aktör arasında dayanıklı ve etkileşimli bağ- lantıları güçlendirme yeteneği sadece kendi başına bir politika hedefi ha- line gelmedi, aynı zamanda devletin gücünün önemli bir bileşeni de oldu. Hükümetin bir dizi paydaşla işbirliği ve birlikte çalışma yeteneği yeniliğe dayalı ekonomilerin etkin çalışması için zorunlu hale gelmiştir (Cooke and Morgan, 1998). Ancak, işbirliğinin önemini kabul etmek politika sorununun sadece bir parçasıdır. Başka herhangi bir ekonomik etkinlikle olduğu gibi, başarılı iş- birliği ve birlikte çalışma sosyal kurumlar tarafından desteklenir. Güven, sosyal normlar ve sadakat – sosyal sermayenin daha genel kavramına ait tüm yönler – karşılıklı yararlı ve başarılı işbirliğinin temelinde yatar. Bu bağlantıların yoğunluğunu artırmak isteyen ekonomik kalkınma politikası sadece firmalararası bağlantıları değil, altta yatan bölge veya yerel kültüre yönelik unsurları da içermelidir. Bilgi ekonomisinin büyüme gayretinde sadece yeni politika çerçevele- ri değil, aynı zamanda politika sunumunu kolaylaştıracak yeni yönetişim modelleri de gerektiren yeni endüstriyel organizasyon örnekleri ortaya çıkmıştır. Bilgi yoğun ekonomilerde öncü büyüme şirketleri genellikle daha küçük, ağ yapıları olan, daha az hiyerarşik, artan şekilde bilime dayalı uzmanlaşmış bilgi desteğiyle çeşitli ürünler üretenlerdir. Firmalar sadece fiyat için değil, henüz kurulan pazarlarda yeni talebi karşılamak amcıyla yeni bilgiyi ürüne dönüştürmeyi öğrenme yeteneği için de rekabet ederler. Merkezî yönetimin ilgilendiği konular bilgi kaynaklarının mobilizasyonuyla ilgilidir: üniversite araştırmasına erişim, eğitimli bir işgücünün geliştirilme- si, yerel öğrenme ağlarının teşvik edilmesi ve işbirliğinin desteklenmesi. Yönetim terimi geçmişin endüstriyel politikalarının hiyerarşik yaklaşımıyla ilişkili iken, yönetişim terimi siyasal yetkililerin bölgesel ve yerel düzeylerde kamu kurumları ve özel sektör kuruluşlarıyla, politikaları bu sayede yeri- ne ulaştıracakları, daha esnek, mutabakata varılmış ekonomik kalkınmanın çok yönlü bir sürecidir. Bu yeni tip politika yapısı literatürde birbiriyle ilişkili iki kavramla yer almıştır: birleştirici yönetişim (associative governance) ve birleştirilmiş yönetişim (joined-up governance). Her bir terim ortaya çıkan bu yapıya biraz farklı vurgu yap- makla birlikte, temel ilkeleri benzemektedir. Birleştirici yönetişim gerek kamu gerek özel kuruluşlarda hiyerarjik organizasyon biçimlerinden ağ ilişkile- 118 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur rinin güven, karşılıklılık, itibar, öğrenmeye açık olmak, kapsayıcı ve güç- lendirici olan daha heterojen eğilimlere doğru artan kayışını ifade ediyor. Pek çok yazara göre bu kayma, devlette ekonomik işleri düzenleyen kamu otoritelerine bel bağlamak yerine, ekonomide ve toplumda özerk grupların kendi kendinlerini daha çok düzenlemelerine doğru kaymayı gerektiriyor. Bu hareket, sırayla, ekonomi politikasının bazı önemli yönlerinde yetki ve sorumluluğun gereken hizmetleri veya programları (mesleki eğitim veya teknoloji aktarımı gibi) sağlama yeteneği olan yerel kuruluşlara aktarılması- nı içeriyor. Zorunlu olarak daha ademi merkeziyetçi, açık ve danışmacı bir yönetim biçimini de kapsıyor. O bölgede de kurumsal öğrenme ve uyum süreci ile yakından ilişkilidir (Cooke, 1997). Bu yöntemle çalışan devletin en önemli sorunu, yenilik sistemlerinde – firmalar, dernekler ve kamu kuruluşları – önemli aktörlerin, interaktif öğrenmenin kendi kendini organize ettiği sürece angaje olabilecekleri ko- şulları kurmaktır. Bu tarzda çalışma yeteneği, bürokratik devletin Webe- rian anlayışının geleneksel olarak işlev gördüğü yoldan kurumsal olarak iki önemli kopmaya bağlıdır. Birincisi, devlet sisteminde uzak bürokratik bakanlıklardan, ulusal düzeyde uzun ömürlü yerel ve bölgesel firmalar ve iş dünyası ilişkileri ile interaktif bağlantılar kurmak için daha iyi konumlan- mış, bölgesel ve yerel yönetim düzeylerine yetki devri anlamına gelir. İkin- cisi, resmi hükümet tarafından kurumsal destek hizmetleri gibi bazı özel görevlerin akredite iş sektörü derneklerine delegasyonunu içerebilir. Bu tür dernekler, bilgi ve üyelerinin saygınlığı gibi değerlere sahip olabilirler ve bu da devletin destek politikalarının etkinliğini garanti etmeye yardımcı olur. Daha alt düzey yönetimlere yetki devri, bölgesel düzeyde gerçekleşecek daha anlamlı diyaloglara fırsat yaratır. Bu nokta önemlidir, çünkü diyalog, tarafların kendilerini yeniden yorumlamaları sürecinde ve yerel ekonomide diğer ilgili aktörlerle ilişkilerinde esastır (Morgan ve Nauwelaers, 1999). Birleştirici yönetim modeli, özellikle dinamik yerel ve bölgesel ekonomi- lerde, pek çok yönetim sürecine çok değerli bakış açıları sağlar. Birleştirici model kamu bürokrasisinin dışlayıcı rolünün yerine karma kamu ve özel rolü geçirir, kurumsal yapı ve öğrenme bağlamının üzerinde durur. Bu ku- ruluşlara politika çıktısı olarak daha fazla özerklik ve sorumluluk devrini içerir ve bu kurumlar da ya politika başarısının meyvelerine sahip olurlar ya da başarısızlığının sonuçlarıyla yaşarlar. Amin‘e (1966) göre, birleştirici modele uyum devletin merkezi rolünü terk etmesi anlamına gelmez, aksi- ne rolünün yeniden düşünülmesidir. Birleştirici modelde, devletin konuyla ilgili konumu geleneksel komuta ve kontrol tarzıyla çalışmak yerine, diğer kuruluşlarla çalışan toplu düzenin kurumlarından biri olmak zorundadır. Bu modeldeki devlet ekonomik faaliyetlerin yönetimine ait temel kuralları Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 119 koymayı sürdürür, ama bunu düşünce ve danışma mekanizmalarıyla daha geniş birleştirici ortaklara sorumluluk devretmeye daha fazla önem vererek yapar (Amin 1996). Aynı derecede bağlantılı bir kavram da birleştirilmiş yönetişim’dır. Gelenek- sel bürokratik yapı, özellikle bireysel karar sorumluluğu ilkesi üzerinde ça- lışan Westminster tipi yasama sisteminde, bürokratik hiyerarşilerde açıkça tanımlanmış hesap verebilirlik politikalarının geliştirilmesini ve uygulan- masını gerekli kılar. Bu yapı politika siloları diye bilinen, ekonominin ilgili unsurlarının genellikle ayrı bir bakanlık ya da aynı bakanlık içinde bile ayrı bölümler arasındaki farklı bürokrasilerde formüle edildiği ve uygulandığı bir çelişkiye yol açmıştır. Bu politika yaklaşımı hesap verebilirliğe yüksek öncelik vermekle birlikte, belirli yerlerde entegre ve eşgüdümlü biçimde politika geliştirmekte başarısız kalır. Politika sağlanmasında bu geleneksel ve hiyerarşik yaklaşım, yenilik sistemlerinin yaklaşımının sağladığı daha en- tegre coğrafi bakış açısından, giderek kopuk, hatta karşıt görülüyor. Geleneksel hiyerarşik yaklaşıma değerli bir seçenek, yerel düzeyde katı- lımın teşvik edecebileceği ve Morrissey (2000)’in birleştirilmiş dedikleri daha yatay bir politika sürecidir. Birbiriyle bağlantısı az yönetim sistemlerinde ısrar eden politik anlayışları yıkmayı destekleyen bu tür birleştirilmiş yatay yönetişim daha daha bütüncül bir şekilde politika geliştirilmesine ve uy- gulanabilmesine olanak verir. birleştirilmiş yönetişimde ekonomik kalkınma stratejilerinde genellikle marjinalize edilen örneğin taşımacılık gibi önemli dışsal ortak düzey konular birleştirilmiş yönetişime dahil edilir; böylece po- litika sürecine içselleşirler. Sadece birleştirilmiş yönetişim ile, bürokratik konumları ne olursa olsun, uygun politika aktörlerinin ve araçlarının belirli bölgenin veya toplumun karşılaştığı önemli ekonomik kalkınma sorunları ile ilgili hale getirilmesini sağlamak mümkündür. Literatürdeki yeni sivil yönetişim tipleri ile ilgili son konu yerel ve böl- gesel ekonomileri içinde işletmelerarası dinamikleri güçlendirmede ve sür- dürmede işletme dışı kurumsal desteklerin oynadıkları roldür. Ekonomik yapıyla sosyal kurumlar arasında, yenilikçi sistemi oluşturan hem resmi hem resmi olmayan güçlü bir birbirine bağlılık vardır. Yenilikçilik ve reka- bet yeteneğini yürüten önemli etkenlerin çoğu şirketlerin dışında yer alır. Yerel veya bölgesel bir ekonomide bu kilit kurumsal öğelerin olması veya olmaması hem yenilikçilik kapasitesini hem de bir araya toplanmada bir çekirdek olarak işlev gösterme potansiyelini etkileyebilir. Bazı üniversiteler yerel düzeyde işbirlikçi ağlar ve kurumlar kurulma- sında angaje ve dinamik toplumsal liderlik sağlarlar (Wolfe, 2005). Gü- nümüzdeki araştırma, üniversiteleri verimli ekonomik büyüme ve gelişme 120 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur döngüsüne katkı yapan önemli toplumsal aktörler olarak görerek araştırma ve eğitimdeki geleneksel rollerinin ötesine çıkıyor. Üniversiteler ekonomik kalkınmanın önemli kurumları oldular. Artık sadece ticari sektöre teknoloji transferiyle uğraşmıyorlar; kendilerini bölgesel zenginlik yaratacak şartları geliştirmek zorunda hissediyorlar (Geiger 2004, 181). Yerel ekonomik toplulukla yakın angajmanda olan bu çok yönlü kurum- sal davranışın pek çoğu, girişimci araştırma üniversitesi kavramı içinde yer alır. Birleşik Devletler’deki Yenilik U. projesi bu tür üniversiteleri karak- terize eden yararlı bir kavramsal çerçeve sağlar ve etkinliklerini üç geniş işlevde gruplandırır: (a) sanayi-araştırma ortaklıklarını kolaylaştırmak için mekanizmalar sağlayanlar; (b) girişimcilik kültürünün kurumsal kolaylaştı- rıcıları gibi davrananlar; ve (c) diğer yerel kurum ve firmalar ile sınır kapsa- mında yapılar oluşturanlar (Tornatzky, Waugaman, ve Gray, 2002). Özetle, birleştirici ve birleştirilmiş yönetişimler, bilgiye dayalı ekonomi- nin taleplerine etkin olarak yanıt verebilen bir yönetişim biçimini yarata- cak çerçevenin iki boyutudur. Ekonomide yenilik için zorunlu olan ortak interaktif öğrenme sürecini —sadece devlet değil, aynı zamanda firmalar, dernekler ve kamu kuruluşları arasında— teşvik ederler. Bunun gibi ku- rumsal öğrenme süreçleri genişlemeli ve hem kamu hem özel sektörde üç yönetişim düzeyinin tümündeki esas aktörleri kapsamalıdır. Neil Bradford, başarılı kentler ve toplumlar hakkındaki 2003 tarihli çalışmasında bu yak- laşımların başarıyla uygulandığında oluşan üç öğrenme dinamiğini tanım- lamıştır. Birincisi kamu ve özel sektörde, yerel organizasyonlar arasında eşitli- ğin, çeşitliliğin ve dayanışmanın; ve aralarındaki işbirliğinde bu özelliklere uyum gösterme gereksiniminin farkında olunduğu sivil öğrenme sürecidir. Sivil öğrenme’nin başarılı olduğu topluluklar sadece kaynakların dürüst dağıtı- mı (adalet), sosyal ilişkilerde çeşitlilik veya hedefleri koordine etmekte baş- kalarına bağımlılık gereksinimini onaylamaktan öte, bu özellikleri değerler olarak tanırlar. Yönetsel öğrenme eşit derecede önemli bir devingendir ve yöneticiler bu yolla ilişki kurmak, oydaşma aramak, risk değerlendirmek ve performans ölçmek için beceriler öğrenirler. Bu tür becerilerin kullanımı, etkin bir şe- kilde sosyal çıkarlarının dengeli temsili sağlamak, katılacağı durumun siste- mik farklılıkları ele almak, toplantıları düzenlemek, ilerleme izlenmesi için protokol oluşturmak ve sosyal ortakların bir noktada toplanması ve karar- Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 121 lılığını idame ettirmek gibi başlıca rolleri sağlamaya çalışan bir hükümeti geliştirmeye yardımcı olur. Son olarak, sivil ve yönetsel öğrenme başarıyla tamamlanması üçüncü devin- gen olan politika öğrenmeye öncülük yapar. Burada, birleştirilmiş yönetişim sürecindeki çeşitli aktörlerin geri dönütleri politika gündemini yeni hedef- ler kadar sokak düzeyinde anlayışlar ve deneyimler üzerinden yeniden yön- lendirir. En İyi Uygulama: Öğrenen Bölgeler, Yenilik Yapan Ekonomileri Bilgiye dayalı bir ekonomiye geçiş, birleştirici ve birleştirilmiş yönetişim bağlamındaki politika formasyonu ile ilgili sonuçlarıyla, ekonomik kalkın- ma stratejilerinin tasarımını kökten değiştiriyor. Bu değişimin sonuçları 1990’larda ekonomik kalkınma ajanslarının düşüncelerini etkilemeye baş- ladı. En önemli olan da ortaya çıkan modelin, geleneksel olarak Kanada ekonomik kalkınma politikasına atfedilen bazı zayıflık kaynaklarını ortadan kaldırma potansiyeline sahip olması durumudur: güçlü bir devlet geleneği olmaması güçlü bir merkezi bürokraside ekonomik kalkınma politikasının sorumluluğunu belirleyememek. Aslında, yeni birleştirici ve birleştirilmiş anlayış modelleri ile ilgili anlayışlar eski sanayi paradigmasındaki ekonomik kalkınma stratejilerin güç kaynağı olarak algılanan etmenlerin artık yeni bilgiye dayalı ekonomide olmadığını belirtiyor. Benzer şekilde, Avrupa’da bölgesel Kuzey Amerika’da yerel düzeydeki yeni gelişmeler bölgesel ve ye- rel ekonomik kalkınma stratejilerinin yeni yönelimlerinin yararlı örnekle- rini sunuyor.1 Ontario’da Ekonomik Gelişmeye Yenilikçi Yaklaşımlar Ontario ekonomisi tarife duvarlarının koruyucu duvarı arkasında kurulmuş güçlü bir üretim tabanıyla tarihsel olarak Kanada endüstrisinin kalbidir. Ülke Ticaret ve Tarifeler Genel Anlaşması, Dünya Ticaret Örgütünün ku- ruluşu ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret müzakerelerinin tarifelerin azal- tılmasıyla ilgili görüşmeleri ile daha serbest bir ticaret ortamına geçince, eyalet sanayisi 1980’li ve 1990’lı yıllarda yeniden yapılanma görüşmelerine zorlandı. Bu sürecin son kısmında, federal ve eyalet hükümetleri, eyalet Mükemmeliyet Merkezleri programları ve federal Mükemmeliyet Merkez- leri Ağlarını kullanıp daha fazla araştırma finansmanı ve özel araştırma ağları oluşturarak yükseköğretim sektörüne daha yüksek destek vermeye 1 Kanada’nın durumu hakkında yeni bir Avrupa ve ABD politika yaklaşımlarıyla ilgili daha ayrıntılı bir tartışma için bkn. Wolfe (2002a). 122 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur başladılar. Gümrük tarifeleri koruması altında olgunlaşan üretim kültürü mirası ve yerel ve bölgesel düzeylerde sektörel veya küme tabanlı işbirliğine ilgisiz duran köklü bireysel iş kültürü, eyalet yenilik sisteminin dinamizmi- ne bir ölçüde engel oldu (Gertler ve Wolfe, 2004. 1990’ların başlarından itibaren ekonomik kalkınmanın yeni yaklaşımlara ait bir dizi önemli uygulama Anglo-Saxon bireycilik geleneğinin üstesinden gelmeye başladı. Bu dönemin çoğunda birleştirici and birleştirilmiş yöne- tişimin temel ilkeleri Ontario’nun politik teamüllerin uzağındaysa da, bu yaklaşıma bölgesel ve yerel düzey ekonomik kalkınma politika yapıcılarının geniş bir kısmının ilgisi giderek arttı. Eyaletin ekonomik kalkınma strate- jisinde daha fazla birleştirici yaklaşım birikiminin kökleri, eyalet hükümeti ve bu girişimin merkezi olarak geliştirilen eyalet genelindeki sektör strate- jileri tarafından tanıtılan Endüstriyel Politika Çerçevesine kadar uzatılabilir (Bradford, 1998; Wolfe, 2002b). 1995 yılında yeni eyalet hükümeti seçilince, sektör strateji yaklaşımı terkedildi, ama ekonomik kalkınma stratejisine birleştirici yaklaşımlar eya- let Girişim, Fırsat ve Yenilik Bakanlığı’nın Kentsel Ekonomik Kalkınma (UED) şubesinde yer buldu. Bu şube Mayıs 1998’de kentsel ekonomik işlere özel bir danışman atanması ile birlikte ortaya çıkmıştır. Başından iti- baren UED şubesi tarafından benimsenen yaklaşım, kentsel kalkınmayı teşvik aracı olarak araştırmayı, yükseköğretimi, kentsel gelişmeyi ve sağlığı desteklemek için eyalet hükümetinde mevcut kaynakların daha etkili bir stratejik uyumla takip edilmesiydi. UED şubesinin esas görevi Ontario’nun kentsel bölgelerinde amaçlar, eylemler ve yatırımların daha iyi düzenlemek için eyalet ve yerel ekonomik kalkınma örgütleri arasında güçlü bağlar oluşturmak oldu. UED şubesinin bu yaklaşımı üstlenmesiyle, üniversiteler bu girişimlerin bazılarında hem bilgiye dayalı ekonomik kalkınma stratejisi tarafından desteklenen hem de kendi başlarına merkezi toplumsal aktörler olarak, önemli katılımcı olmaya başladılar. Aslında, o zaman Ontario hü- kümeti için hazırlanan önemli bir rapor, eyaletin ekonomik geleceği için yükseköğretim kurumları ağının kurulmasının potansiyel katkısınının ana- lizinde yenilik sistemleri yaklaşımını açıkça kabul etmişti: Yeniliğin nasıl oluştuğunu anlamak için, bir hükümetin yenilik sis- temine – hükümet, endüstri, toplum ve üniversiteler de dahil olmak üzere, yeniliği teşvik eden çeşitli kuvvetler ve ortaklar arasında etkile- şime bakmak gerekir. Yenilik sistemindeki tüm oyuncular bu koşulları destekleyecek bir ortam yaratmak üzere bir araya gelirler. Üniversite- lerin önemi açıktır. Üniversiteler çok yetenekli ve nitelikli insan kay- nağını sağlarlar. Firmaların ve diğer kuruluşların destek vermesi ve Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 123 yenilikçi ürün ve süreçlerinin tasarımında uzmanlaşabilmesi, önemli şekilde, uygun yetenekli liderler ve çalışanların bulunabilmesine bağlı- dır (Munroe-Blum, 1999, 14). UED şubesi kentlerdeki ileri sanayi gruplarına ekonomik stratejiler ve ortaklıklar geliştirmeye ve uygulamaya odaklandı. Ontario’nun kentsel böl- gelerindeki ekonomik kalkınmaya destek kapasitelerini artırmak için büyük kentsel bölgelerdeki ekonomik kalkınma ajanslarıyla ve iş kuruluşlarıyla ça- lıştı. Bunu, yerel ortaklarla kendi toplumlarında rafine ve özel ekonomik kalkınma girişimleri uygulamaya çalışarak, kısmen yeni, kentsel ve bölgesel kalkınma için yenilikçi yaklaşımlar geliştirerek yaptı. Görevi Kanada, Bir- leşik Devletler ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nün diğer ülkelerinde rekabet eden kentsel bölgelerin ekonomik kalkınmasında yerel ortaklarda en iyi uygulamalar bilincinin genişlemesini de kapsıyordu (OECD). 1990’ların sonlarında, UED şubesi eyalet genelinde çeşitli girişimlere katıldı. Hem Ottowa hem Toronto’da ileri gelen grupların yerel ekonomi- deki rekabet edebilirlikleri ve bunların büyüme umutlarını planlamak için, yerel ekonomik kalkınma ajanslarıyla ve toplum tabanlı gruplarla ortak- lık içinde büyük grup çalışmaları başlattı (ICF Consulting 2000a, 2000b). Toronto’daki çalışma bir ABD danışmanlık firması tarafından yerel da- nışmanlarla birlikte ve Toronto kenti Ekonomik Kalkınma ve Planlama Ofisleri yönetiminde yürütüldü. Çalışma Toronto Ekonomik Kalkınma Stratejisi’nin oluşumunu doğrudan destekliyordu Son OECD araştırması Kanada’daki bölgesel politika ve kentsel giri- şimler hakkındaki, sürecin, “iş, işçi, akademi ve toplum liderlerinin aktif katılımından yararlandığını� düşündüren, oldukça olumlu bir tablo çizer- ken (OECD 2002, 156), yazarın katılımcılarla kişisel görüşmeleri toplu- mun katılım derecesi hakkında daha az umutlu bir tablo ortaya koyuyor. Katılımcıların bu algılaması, bir dereceye kadar, Toronto’da tüm kentsel bölgenin ekonomik kalkınmasına adanmış güçlü bir bütünleştirici lider- liğin olmadığını, aynı zamanda da ekonomik veya politik alanda gelişen grup stratejsi sürecinde liderlik üslenmeye istekli önemli sivil girişimcilerin olmadığını yansıtıyor. Ancak, strateji geliştirme süreci, daha başarılı olan sonraki gelişmeler için gerekli zemini oluşturmuştur. Orijinal Toronto grup çalışması ile ilgili ortaya çıkan eksiklikler To- ronto Kent Zirvesi isimli yeni girişim ve sonraki Toronto Kent Zirvesi İttifakı’nın kurulmasıyla ile giderildi. İlk zirve Haziran 2002’de belediyenin girişimiyle, United Way ve Kanada Kent Enstitüsü dahil, toplum kuruluş- larının katılımıyla, bir günlük etkinlik olarak düzenlendi. Bölgenin güçlü 124 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur yanlarını ve zorluklarını değerlendirmek ve bu sorunlara yanıt verecek bir gündem çerçevesi oluşturmak amacıyla kentsel alan oluşturan birçok top- lulukları yansıtan değişik liderleri biraraya getirdi. Zirvenin başarıyla sonuçlanmasının ardından özel sektör, emek sektö- rü, gönüllüler ve kamu sektöründen kırktan fazla sivil lider Toronto Kent Zirvesi İttifak’ını kurmak üzere bir araya gelerek koalisyon oluşturdular. İttifak, bir çok kuruluşun bölgenin ekonomik ve sosyal durumu hakkında kendi analizini yapmak ve kendi eylem planını formülleştirmek için tah- sis ettiği personel kaynaklarını kullanarak, daha sonraki sekiz ay boyunca çalıştı. Nisan 2003’te açıklanan plan, fiziki altyapı, turizm, araştırma altya- pısı, eğitim, göç ve sosyal hizmetler alanında geniş bir değişim gündemi düzenliyordu. Raporun yayımlanmasını, Haziran 2003’te ikinci bir zirve ve Toronto Bölgesi Araştırma İttifak kurulması önerisi dahil, önemli gi- rişimlerin taahhütü izledi (Toronto City Summit Alliance, 2003). Toronto Kent Zirvesi İttifakının benzersiz tarafı, liderliğin tamamen özel sektör ve gönüllülerden gelmesi –gerçek sivil girişimciler – hatta sürecin topluma dayalı stratejik planlamanın unsurlarını içeriyor olmasıdır. Toronto Kent Zirvesi İttifakı tarafından başlatılan çeşitli girişimlerden belki de en önemlisi Toronto Bölgesi Araştirma İttifakı (TRRA) kurulması olmuştur. TRRA önde gelen araştırma kurumlarının bir ittifakı olup büyük Toronto alanı, Kitchener-Waterloo ve Hamilton-Wentworth bölgeleri de dahil olmak üzere geniş Toronto bölgesinde ve Guelph kentinde toplu- luklara hizmet eder. Görevi, kamu ve özel araştırma kapasitesini artırarak, araştırmayı ticarileştirerek, yeni araştırma yoğun firmaları bölgeye çeke- rek ve bu firmalar için bölgede zaten var olan fırsatları artırarak bölgede araştırma ve araştırma-yoğun sanayi alanı kurmaktır. Üç öncelik alanında araştırma yeteneklerini geliştirmeye odaklanır: biyoteknoloji ve yaşam bi- limleri, bilgi ve iletişim teknolojisi ve malzemeler ve ileri üretim (bölgedeki araştırma üniversitelerinin temel güçlerinden bazılarını yansıtıyor). TRRA hem federal hem eyalet hükümetlerini bölgedeki temel araştırma kurumlarının finansman taahütlerinin artırılması gereğine ikna etmeye çalı- şıyor (TRRA, 2005). Önemli derecede başarı elde etmiş durumda. 2005’ten beri gerek ulusal gerek altulusal hükümetler Toronto’daki federal araştırma laboratuvarlarının büyümesi ve Waterloo’daki önde gelen araştırma ensti- tülerine özel girişimcilerden mali taahütler ayarlama çağrısında bulunuyor- lar. Ancak, 2006 yılı Ocak ayında federal düzeyde yeni bir Muhafazakar hü- kümetin seçilmesi, öncülü tarafından yapılan taahhütlerini yerine getirme konusunda kuşku uyandırıyor (Research Money, 2006). 1999 yılındaki başlangıç grup stratejisinden yararlanmakta yavaş davra- nan Toronto kenti, son zamanlarda ekonomik kalkınma girişimlerini ar- Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 125 tırmak için birleştirici yaklaşımları daha fazla kullanmaya yöneldi. Kentin ekonomik kalkınma ofisinin liderliğinde ve federal ve eyalet hükümetle- rinin her ikisinin de etkin katılımıyla, kapsayıcı strateji geliştirme süreci endüstri, hükümet ve eğitim sektörünün temsilcilerinden geniş bir kesiti içine aldı. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir strateji belgesine göre, To- ronto bilgi ve iletişim teknolojisi grubu şu anda Kuzey Amerika’da istih- damda en büyük üçüncü ve bölgenin en büyük özel sektör işverenlerinden biridir. Ancak, sektörün büyüklüğü ve yerel ekonomiye göreli katkısının tanınmasındaki eksiklik, bölgesel güçlerin ve varlıkların tanınması gereği, yerel şampiyonların katalizör etkilerinin olmaması ve grupları destekleye- cek olan yerel araştırma ve eğitim altyapısını güçlendirme ve takviye etme gereği nedeniyle en uygun verimlilikle faaliyet göstermiyor. Stratejinin gerektirdiği faaliyetlerin pek çoğu, yerel araştırma altyapısını geliştirmek ve araştırma faaliyetlerini artırmak için TRRA ve yerel kuruluş- larla çalışıyor. Bu amaçtan doğan faaliyetler, yerel araştırma kurumlarının federal ve eyalet araştırma desteklerine erişiminin artırılması ve Toronto’da büyük bir federal veya mevcut araştırma kurumlarını güçlendirmek için bilgi ve iletişim teknolojisine odaklanmış bir eyalet araştırma veya ticarileş- tirilme enstitüsünün kurulmasının desteklenmesidir (ICT Toronto, 2006). Toronto tabanlı lider bir video grafik şirket olan ATI Technologies’in sili- kon Vadisinin AMD’si tarafından 2006 ortalarında alınması, kesin olarak, Toronto’nun büyük bir araştırma yatırımına güç aktarmaya giriştiği bir tür gelişme olarak görüldü. Strateji, daha önceki grup stratejisi süreçlerinde- ki bazı sınırlamaların üstesinden geldiği ve bölgenin araştırma altyapısı ve dinamik grup kalkınması arasındaki bağlantıların kritik doğasını tanımada Toronto Kent Zirvesi İttifakı ve TRRA dahil, önceki diğer girişimler üze- rine kurulduğu ölçüde önemlidir. Ottawa hem ulusal başkent hem de Ontario’nun ikinci büyük şehri. Uzun süre sadece bir hükümet merkezi olarak tanındıysa da, 1980’lerde bölgenin federal hükümet laboratuvarlarının güçlü yanları, iki yerel araş- tırma üniversitesi ve halk kolejleri üzerine inşa ettiği, kendi başına tam gelişmiş bir yüksek teknoloji grubu olarak ortaya çıktı. Ottawa grupları hakkında UED şube desteği ile 1990’ların sonunda gerçekleştirilen çalış- ma, başından itibaren ekonomik topluluğun sosyal karakterin yansıttı. Ot- tawa gruplarını ayıran temel faktör, işbirliği yapan yerel kurumların gücü ve yarattıkları yüksek sosyal sermayedir. Ottawa Araştırma ve Yenilik Merkezi (OCRI) ana yapıdır ve kâr amaçlı olmayan bu kuruluş, kentin teknoloji toplumuna ekonomik geleceğini şe- killendirmede yardımcı olmaya adanmıştır. 1983 yılında endüstri, bölgesel belediye, yerel yükseköğretim kurumları ve federal laboratuvarlarının işbir- 126 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur liğiyle ortak bir çaba olarak kurulan OCRI’nin yaklaşık 700 üyesi vardır. OCRI, yılda 120 kadar etkinlik içeren çok sayıda ortak programa spon- sorluk yapar ve Ottawa bölgesi grup üyelerine neredeyse sınırsız sayıda ağ fırsatları sunar. OCRI, bölgenin yenilikçi kapasitesini güçlendirmeyi he- defleyen çok sayıda federal ve eyalet kuruluşlarıyla yoğun bir ağ ortaklığına da katılmıştır. Bu ortaklıklar eyalet finansmanlı, üniversite tabanlı mükem- meliyet merkezleri, Ottawa-Carleton Üreticiler Ağı ve Ulusal Araştırma Konseyi Bölgesel Yenilik Merkezi ile ortak girişimler içermektedir. OCRI 1999 ile 2000 tarihlerinde de Ekonomik Üreticiler Girişimi ile yakın ilişkideydi. Bu girişim, yerel ekonomiyi ilerletmeye adanmış bir grup kamu ve özel sektör liderlerinden oluşan Ottawa Ortaklığı (TOP) hima- yesinde kurulmuştu. TOP’un görevi “Ottawa ekonomisini geliştirmek ve büyütmek için stratejik düzeyde liderlik ve tavsiyeler sunmaktır� (ICF Consulting 2000a, i). Üyeleri bölgenin iş dünyası ve ekonomik kalkınma ajanslarının başkanları ve belediye meclisi, yükseköğretim sektörü ve ge- nel olarak iş dünyasının temsilcileridir. TOP’un ilk önceliklerinden birisi olarak TOP liderleri bölgenin ekonomik üreticileri hakkında ayrıntılı bir araştırma yürütülmesine ve bu çalışmayı yerel ekonomiyi sürdüren ana motorları daha geliştirmek için bir stratejik plan hazırlanmasına karar ver- diler. 300’den fazla kişi vizyon çalışmalarını oluşturan farklı grupların ça- lışmasına katıldı ve bölgesel ekonominin üreticileri olarak tanımlanan yedi ana grubun büyümesini teşvik edecek 33 hedefin belirlenmesine yardımcı oldular. Çalışma aynı zamanda bir bütün olarak bölge ekonomisinin yararına ça- lışmak üzere tek tek gruplar arasında işlemek üzere tasarlanmış bir dizi üst düzey girişimi de oluşturdu. Ekonomik Üreticiler düzeyindeki katılım raporunun Haziran 2000’de sunuluşundan sonra, çıkacak sonuçlar hakkın- da bölgede büyük umutlara yol açtı (ICF Consulting, 2000a). Ne yazık ki, rapor, yüksek teknoloji sektörü tam da ciddi bir darboğaza girdiğinde açık- landı. Durgunluğun etkisine karşın TOP yerel ekonomik kalkınma ajans- larıyla ve belediye meclisiyle işbirliği yaparak raporda özetlenen pek çok grup ve önemli girişimler için planlamayı sürdürdü. 33 grup inisiyatifinden 10 tanesinden somut sonuç alındı. Ottawa Biyoteknoloji Kuluçka Merkezi ve Ottawa Fotonik Araştırma İttifakı’ının oluşumuyla bölgenin fotonik ve biyoteknoloji kümelerinin güçlendirilmesi için yeni adımlar atılmıştır. Rapora ait bir inceleme ve güncelleştirme Ocak 2003’te yayımlandı (ICF Consulting, 2003). Güncellenmiş raporda belirtilen önemli bir hedef Eko- nomik Üreticiler Girişiminde geliştirilen küme yaklaşımını tekrar canlan- dırmaktır. Hedef, ilk raporda belirtilen grupları, kentin yenilik sisteminin her bir öğesini güçlendirmek için tek tek topluluk ortaklarıyla çalışmaya Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 127 angaje etmek ve tüm grupları güçlendirmek için tasarlanmış önemli gi- rişimlerle işbirliği yapmaktı. Son rapor olan “Ottowa Yeniliği� bölgenin araştırma altyapısıyla –özellikle yükseköğretim sektörü ve ulusal labora- tuvarlar – mevcut ve yeni ortaya çıkan gruplar içindeki yerel girişim kay- nakları arasındaki bağları kuvvetlendirmek için bir strateji oluşturdu (ICF Consulting, 2003). Rapor, ayrıntılı bir şekilde bölgenin ne olmak isteye- ceğine dair bir vizyon hazırladı: Kuzey Amerika’da her firma ve kuruluşu bağlantılandırmak için enformasyon altyapısını harekete geçiren, önde ge- len gerçek bir ağ ve işbirliği bölgesi örneği; büyük bir yaratıcı sınıf için bir mekan; araştırma, geliştirme ve ticarileştirme unsurlarını başarıyla bir araya getiren entegre bir bölge ve üreten dinamik bir bölge ve farklı ve sürekli gelişen grupları yaratan dinamik bir bölge (ICF Consulting, 2003). Ontario hükümetinin başlattığı daha yeni bir girişim olan Biyotekno- loji Grupları Yenilik Programı (BCIP) bu bağlamda üzerinde düşünmeyi hakediyor. Eyalet yenilik, fırsat ve yenilik bakanı 7 Haziran 2002 tarihin- de Ontario’nun biyoteknoloji stratejisini başlattı. Bu stratejinin bir parçası olarak, hükümet yeni bir programın başladığını duyurdu: BCIP. Ontario biyoteknoloji stratejisinin tüm hedefi eyaleti Kuzey Amerika’nın en başarılı üç biyoteknoloji alanından birisi yapmaktı. BCIP, altyapı projelerinin tica- rileşmesini destekleyerek ve biyoteknoloji ilişkili yeniliklerin bilgiye dayalı veya geleneksel sanayi sektörlerine difüzyonu yoluyla Ontario biyotekno- loji gruplarının gelişimini hızlandırma amacıyla bu stratejinin bileşenlerin- den birisiydi. Program iki farklı aşamadan oluşuyordu. Birinci aşamada hükümet Ontario’nun bölgesel biyoteknoloji gruplarının yenilik kapasitesini ele alan gelişme planlarına destek oldu. Biyoteknoloji grubu yenilik planı gelişti- rilmesi amaçlı bölgesel konsorsiyumlara 200,000 Kanada Dolarına varan finasnman desteği sağladı. İkinci aşama girişimcilik ve yeniliği teşvik eden ticarileştirme merkezleri, araştırma parkları ve diğer bölgesel girişimler gibi altyapıların gelişmesini desteklemek üzere tasarlandı. Programın ilk aşa- masında on bir bölgesel konsorsiyum bölgesel yenilik profillerini ve ilgili bölgesel grup stratejilerini ortaya çıkardı. 2003’ün sonları ile 2005’in başla- rında eyalet yetkilileri on bir konsorsiyum temsilcileri ile seminerler ve tek tek gruplarla ayrı ayrı görüşmeler yaptılar. Eyalet 2005 Mayıs bütçesinde bölgesel yenilik ağları dizisi şeklinde de- vam aşamasını başlattı. Bu ağlar bütçe dokümanında “eyalet finansmanı ile kurulan ve iş dünyası, kurumlar ve yerel yönetimler arasında ortaklığı teş- vik eden çok paydaşlı, bölgesel kalkınma örgütleri� şeklinde tarif edildiler (Ontario Maliye Bakanlığı, 2005, 110). Bu ağlar başlangıçta odaklandıkları yaşam bilimleri ötesinde örneğin enformasyon teknolojisi, enerji tasarrufu 128 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ve ileri malzeme gibi yerel güçlü yanlara ve fırsatlara dayanan diğer yenilik mükemmeliyeti alanlarını içerecek şekilde görevlendirildiler. Bu ağlar; eyalet, önemli teknoloji alanlarına odaklanan çok bölgeli grup- lar ve yukarıda tanımlanmış olan bölgesel konsorsiyumu içeren çok kat- manlı bir ticarileşme ağının parçası olarak da tanımlandılar. Ağın bileşenle- ri, ağ bileşenleri üzerinde kurulan ve onları birbirine bağlayanlar ve mevcut federal, eyalet ve yerel araştırma altyapısı ve ilgili yenilik varlıklarının daha etkin düzenlenmesine katkıda bulunanlar olmak üzere birbirini tamamla- yıcı iki etkinlik dizisini destekler. Önemli bir işlev yeni araştırma ve tek- nolojinin alınması ve uyum sağlanması için sanayi kapasitesi oluşturmak amacıyla bilgi akışını artırmak ve mevcut yükseköğretim ve diğer kamusal araştırma kurumları ve firmalar arasında bağlantılar kurmaktır. Bölgesel yenilik ağlarının ağır basan hedefi yenilik yoğun sektör ve gruplarda küçük ve orta büyüklükteki işletmelere verilen desteklerdeki mevcut ticarileşme açıklarını ele alarak bölgesel yenilik kapasitesini artırmaktır. Program, aynı zamanda, firmaların kamu araştırma altyapısı ve kaynaklarına erişilebilir- liğini artırabilmek için güçlü ağlar geliştirmeyi amaçlamaktadır. BCIP’den bu ağlara geçiş hala erken dönemlerinde olmakla beraber program genel olarak önceki bölümlerde tanımlanmış olan aşağıdan yukarıya stratejik planlamanın olumlu özelliklerin çoğunu ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, program geliştiricilerinin hedefi araştırma kurumları ve yenilik teşvik kuru- luşlarının tüm altyapısını bölgesel ve yerel düzeylerde daha yoğun gruplarla birbirine bağlamaktır. Politika Dersleri: İlkeler, Kurumlar, Uygulamalar Daha önceki örnekler birleştirici ve birleştirilmiş yönetişim temel ilkele- rine dayanan ekonomik kalkınma politikası için ortaya çıkan paradigma örneğini ortaya koyuyor. Ekonomik kalkınma politikasının güncel zorlu- ğu kamusal sektör kuruluşlarının bir dizi kamu ve özel sektör ortaklarıyla yeni ve daha etkin bir yolla çalışmayı öğrenmelerini sağlamaktır. Aynı tav- siyeler, yenilik ve ekonomik gelişmeyi destekleyecek mevcut politika ve programların karışımı –eyaletle ilgili ve federal – için geçerlidir. 1980’ler ve 1990’larda destek gören yeni dalga yenilik politikaları ve programları yo- ğun bir araştırma kurumları ve teknoloji altyapısı ağı yarattı. Her yönetim düzeyindeki bu girişimler eyaletin araştırma kapasitesini güçlendirmiştir. Araştırma-sanayi ilişkilerine verilen önemin artışı bölgesel yenilik sistemi içindeki bilgi akışını da artırmıştır. Bunlara karşın bu girişimler bürokratlar için, özel şirketler bir yana, hepsini izlemelerini olanaksız kılacak derecede program fazlalığına da yol açmıştır. Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 129 Mevcut programların ve politika araçlarının daha iyi bir entegrasyonu ve koordinasyonu en iyi şekilde yerel ve bölgesel ekonomiler düzeyinde stratejik gruplar veya yerel ya da bölgesel yenilik sistemleri perspektifinden başarılabilir. Bu da her üç düzeyde yönetim ve ekonomik kalkınma ajans- ları arasında daha çok eşgüdüm gerektiriyor. Etkin bir ekonomik kalkınma stratejisi için gerekli politika araçları ve yaklaşımlar üzerinde hiç birisi tekel konumunda değildir. Pek çok politika ve program geleneksel, yukarıdan aşağıya ve bürokratik biçimde, alanlar arasında çok az koordinasyon ile ve programın yerel veya bölgesel yenilik sistemi içinde grup gelişimi için daha geniş olarak uygulanmasına genellikle çok az dikkat ederek tek tek departmanlar veya ajanslar tarafından uygulanmıştır. Ekonomik kalkınma politikası ile koordine bir yaklaşım federal, eyalet veya yerel düzeyde yeni bir kurumsal yenilenme yerine, yönetişim düzeyinde daha entegre bir yak- laşım gerektirir. Önceki bölümlerdeki tartışmaların açıkça gösterdiği gibi, bu yaklaşım Ontario’da bir dizi farklı bağlamlarda kullanılmıştır. 1990’ların başlarında sektör stratejisi gelişim süreci, eyaletin önde gelen kent merkezlerindeki grup gelişim süreci, BCIP ve en son olarak da bölgesel yenilik ağlarına dönüşüm; bunların hepsi ekonomik kalkınma politikası yaklaşımının bu bölümde öngörülen unsurlarını gösteriyor. Önemli sorun bu yaklaşımı eyalet ekonomik kalkınma politikasının daha geniş bir kesitine yaymak ve planlama çalışması sonuçlarını programın parasında tahsisat ölçütü olarak kullanmaktır. Ekonomik kalkınma politikasına stratejik planlama yaklaşımı önemli bir kamu harcaması gerektirmez, bilakis ekonomik kalkınma politi- kası kılıfı içindeki mevcut program parasının tahsisatını belirlemede kulla- nılacak yeni bir dizi kriterler üretmek amacıyla kullanılacaktır. En azından, eyalet ve federal hükümetleri yukarıda tanımlanan planlama çalışmalarını teşvik etmek için, BCIP örneğinde olduğu gibi, küçük miktarlarda yeni program finansmanı kullanmayı tercih edebilir. Ancak, federal ve eyalet düzeylerindeki pek çok programın şu anda bu amaçla uygulanabilecek büt- çe tahsisi içerdiğinin bilinmesi gerekir (OECD, 2002). Etkin ekonomik kalkınma politikası birleştirici yönetişimin başarılı de- neyimleri üzerine inşa edilir. Bu tür kalkınma politikalarının, doğrudan ya- rarlanıcılar hem tasarım ve hem uygulanmada doğrudan rol alırsa etkin olduğu giderek daha çok kabul ediliyor. Bu yaklaşım, mevcut Ar-Ge alt- yapısının, araştırma yoğun üniversiteler ve ekonomik kalkınma program- ları dahil, maksimum yarar için kullanılmasını sağlamak amacıyla, mevcut ihtiyaçlarını değerlendirmek ve programdaki boşlukları tespit etmek için grup ve yerel ve bölgesel düzeylerde bir dizi yenilik stratejilerinin geliştiril- mesini içerir. Araştırma altyapısı ve yenilik programlarının birarada, yerel 130 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ekonominin maksimum yararına kullanılmasının sağlanması, süregelmek- te olan bir dönüşümsel izleme ve sosyal öğrenme sürecini zorunlu kılar. Ontario’da yerel düzeydeki son girişimlerin başarısı diğer bölgelerin bu sü- reçlere nasıl uyum sağlayacağının önemli bir örneğini sunmaktadır. Kaynaklar Amin, Ash. 1996. “Beyond Associative Democracy.� New Political Economy 1 (3): 309- 33. Bradford, Neil. 1998. “Prospects for Associative Governance: Lessons from On- tario, Canada.� Politics and Society 26 (4): 539-73. . 2003. Cities and Regions That Work: Profiles of Innovation. Ottawa: Cana-dian Policy Research Networks. Cooke, Philip. 1997. “Institutional Reflexivity and the Rise of the Region State.� In Space and Social Theory: Interpreting Modernity and Post-Modernity, ed. Georges Benko and Ulf Strohmayer, 285-304. Oxford, U.K.: Blackwell. g Cooke, Philip, and Kevin Morgan. 1998. The Associational Economy: Firms, Re ions, and Innovation. Oxford, U.K., and New York: Oxford University Press. Gaffikin, Frank, and Mike Morrissey. 2000. “Participation in Planning in These New Times.� In Urban Renaissance: Belfast’s Lessons for Policy and Partnership, 181-201. Paris: Organisation for Economic Co-operation and Development. d Geiger, Roger L. 2004. Knowledge and Money: Research Universities and the Para ox of the Marketplace. Stanford, CA: Stanford University Press. Gertler, Meric S., and David A. Wolfe. 2004. “Ontario’s Regional Innovation Sys- tem: The Evolution of Knowledge-Based Institutional Assets.� In Regional Innovation Systems, 2nd ed., ed. Philip Cooke, Hans-Joachim Braczyk, and Martin Heidenreich, 91-124. London: Taylor and Francis. ICF Consulting. 2000a. Choosing a Future: A New Economic Vision for Ottawa. Report s for the Ottawa Economic Generators Initiative. Toronto: ICF Con ulting. . 2000b. “Toronto Competes: An Assessment of Toronto’s Global Com- petitiveness.� City of Toronto Economic Competitiveness Study. Economic Development Office, Toronto, ON. . 2003. “Innovation Ottawa: A Strategy for Sustaining Economic Genera- tors.� ICF Consulting, San Francisco, CA. ICT Toronto. 2006. “An Information and Communication Technology (ICT) Cluster Development Strategy for the Toronto Region.� Toronto Economic Development, Toronto. http://www.toronto.ca/business/pdf/ict_toronto_ final_report.pdf. Lundvall, Bengt-Ake. 2005. “National Innovation Systems—Analytical Concept and Development Tool.� Paper presented at the Danish Research Unit for Industrial Dynamics (DRUID) Annual Conference, Copenhagen, June 29. Yükseköğretimin Rolü ve Ekonomik Kalkınmada Yeni Yönetişim Biçimleri 131 Morgan, Kevin, and Claire Nauwelaers. 1999. “A Regional Perspective on Innova- l tion: From Theory to Strategy.� In Regional Innovation Strategies: The Chal enge for Less Favoured Regions, ed. Kevin Morgan and Claire Nauwelaers, 1-18. London: Her Majesty’s Stationery Office. Munroe-Blum, Heather. 1999. “Growing Ontario’s Innovation System: The Stra- tegic Role of University Research.� Report prepared for the Ontario Ministry e of Training, Colleges, and Universities, the Ontario Ministry of Energy, Sci nce, and Technology, and the Ontario Jobs and Investment Board, Toronto. OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development). 2002. OECD Territorial Reviews: Canada. Paris: OECD. Ontario Ministry of Finance. 2005. “Paper B: Achieving Our Potential: Progress towards a New Generation of Economic Growth.� In 2005 Ontario Budget: Budget Papers, 91-125. Toronto: Ontario Ministry of Finance. Research Money. l 2006. “Ontario Government Commits $100 Million to Water oo Institutes.� 14 April. Tornatzky, Louis G., Paul G. Waugaman, and Denis O. Gray. 2002. Innovation U.: New University Roles in a Knowledge Economy. Research Triangle Park, NC: Southern Policies Growth Board. Toronto City Summit Alliance. 2003. “Enough Talk: An Action Plan for the To- ronto Region.� Toronto City Summit Alliance, Toronto. TRRA (Toronto Region Research Alliance). 2005. “Engaging Innovation.� TRRA, Toronto. http://www.trra.ca/PDF/engaging.pdf. Wolfe, David A. 2002a. “From the National to the Local: Recent Lessons for Economic Development Policy.� In Urban Affairs: Back on the Policy Agenda, ed. Caroline Andrew, Katherine A. Graham, and Susan D. Phillips, 239-64. Montreal: McGill-Queen’s University Press. . 2002b. “Negotiating Order: Sectoral Policies and Social Learning in t On ario.� In Innovation and Social Learning: Institutional Adaptation in an Era of Technological Change, ed. Meric S. Gertler and David A. Wolfe, 227-50. Basingstoke, U.K.: Palgrave. . 2005. “The Role of Universities in Regional Development and ClusterFormation.� In Creating Knowledge, Strengthening Nations: The Changing Role of Higher Education, ed. Glen A. Jones, Patricia L. McCarney, and Michael L. Skolnik, 167-94. Toronto: University of Toronto Press. BÖLÜM 8 Japonya Bağlamında Üniversite-Sanayi İlişkileri Politikalar ve Uygulama Arasında Juan Jiang, Yuko Harayama ve Shiro Abe Bilgiye dayalı ekonomiyi ve bunun altında yatan araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) etkinliklerini güçlendirme gereksinimi Japon hükümetini bir dizi teknoloji politikaları başlatma yönünde harekete geçirdi. Bu politikalar özelikle üniversitelerin daha etkin rolüne odaklanmaktadır. Politikaları desteklemek üzere, 1995 yılında Bilim ve Teknoloji Temel Yasası çıkarıldı. 1995 yasası hükümete bilim ve teknolojinin (BT) ilerlemesini teşvik etmek için yasal güç vermektedir. Bu mevzuat beş yıllık bilim ve teknoloji te- mel planlarının hazırlanması için zemin hazırlamaktadır.1 Beş yıllık planlar hazırlanmasının altında yatan motivasyon üniversite şirketleri ve yenilikçi şirketler kurarak, aynı zamanda üniversiteler ve araştırma kurumlarından teknoloji transferi yaparak oluşturulan yeni endüstriler aracılığıyla Japon ekonomisinin canlandırmaktı. 1 İlk temel plan 1996 – 2000 arası dönemi, ikincisi 2001 – 2005 arasını ele aldı. Kabine 28 Mart 2006 tarihinde üçüncü planını onayladı. 133 134 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Oysa üniversite-sanayi ilişkilerine (ÜSİ) gereksinim Japon tarihinde baş- ka zamanlarda da dile getirilmişti. Geçen yüzyıl boyunca Japon üniver- siteleri sanayi ile etkileşim göstermişti. Ancak bu etkileşimin mantığı ve yol alma şekli belirli dönemlerinde farklılık göstermiştir. Örneğin ÜSİ’ler mühendislik eğitimini, jenerik teknolojilerinin gelişimini ve son olarak da bilgi birikimine dayanan yenilik yeteneğinin kurulmasını kapsamıştır. Bu bölüm Japon teknoloji politikalarının tarihsel çözümlemesini yapa- rak ve Tohoku Üniversitesi olgu çalışmasından hareketle Japonya’daki ÜSİ ilişkili politikaların evrimsel yolunu tanımlamayı deniyor. Aşağıdaki bölüm- de Japon teknoloji politikasının II. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki (geç 1940’lardan 1990’ların ortasına kadar) kısa bir tarihiyle, o zamanki üniver- sitelerin beklenen rolü üzerine vurgu yaparak başlayacağız. Daha sonra, 1907’de kurulmuş olan ve girişimci üniversiteye doğru hareketin öncülüğü- nü yapan Tohoku Üniversitesi’nin tarihsel analizi üzerinden Japonya bağ- lamında ÜSİ’nin geçmiş deneyimlerine bakacağız. Japonya’daki bu hareket Birleşik Devletler’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’nün eğitim ve araştırmanın, bilginin sermayeleştirildiği girişimci üniversite modelini yarattığı döneme denk gelir. İzleyen bölümde ÜSİ’leri canlandırmak için 1990’ların sonunda başlatılan politikaları açıklıyoruz. Bu son ÜSİ’ler hükü- met önderliğindeki ÜSİ’ler olarak isimlendirilebilir. ÜSİ’lerin teşvik edil- mesinde hükümetlerin rolünü yeniden değerlendirerek sonuçlandıracağız. Japon Teknoloji Politikasının Kısa Tarihi Modern Japon teknoloji politikası II. Dünya Savaşından hemen sonra baş- ladı, ilk hedefte yabancı teknolojilerin asimilasyon vardı. Teknoloji Üzerine İlk Beyaz Kitap II. Dünya Savaşının bitişi, savunma ağırlıklı teknoloji politikalarından sos- yal konulara ağırlık veren, ekonomik ağırlıklı olanlara doğru kaymaya işa- ret eder. Teknoloji üzerine ilk beyaz kitap, Ülkemizde Endüstriyel Teknolojinin Durumu (The State of Our Country’s Industrial Technology) (ITA 1949) gidişatı ve buna yönelik gelecek politikalarını anlatıyordu. Kitap Japon yetkililerinin teknolojik becerilerin durumu hakkındaki endişelerini dile getiriyor ve on- ları geliştirmek için pragmatik öneriler içeriyordu. Beyaz kitap Japon endüstrisinin, aşağıdakileri içeren, bir dizi zayıf yan- larını tanımlıyordu: • Yurt içinde gelişmiş teknoloji eksikliği. Bu zayıflık kısmen, kısa vadeli getirileri tahmin etmesi gereken maliyetli Ar-Ge faaliyetlerine yatırım Japonya Bağlamında Üniversite-Sanayi İlişkileri: Politikalar ve Uyugulama Arasında 135 yapmak yerine teknoloji ithal etmeyi tercih eden Japon sanayicilerinin miyop tutumlarına atfedilebilir. • Akademi içinde birikmiş araştırma sonuçlarının sanayi ürünlerine dö- nüştürülmesindeki zorluk. Bu zayıflık uygulamalı Ar-Ge eksikliğine bağ- lanabilirdi. Beyaz kitap uygulamalı Ar-Ge’yi artırmayı öneriyor ve üniversitelerin teknoloji aktarımına etkin katılımını talep ediyordu. Patent sistemi, stan- dardizasyon, kalite kontrol, akademisyenlerin katkıları ve mühendislerin yüksek düzeyde eğitimine dayalı bir yenilik dizgesi düşüncesi zaten mev- cuttu ve beyaz kitap teknolojiye dayalı bir ekonomi geliştirmek için güçlü siyasal destek talep ediyordu. Büyük Ölçekli Sanayi Ar-Ge Sistemi Teknolojilerin ithalatı 1950’ler boyunca hız kazandı. Japonya ithal teknolo- jileri asimile etme, adapte etme ve geliştirmede başarılıydı. 1960’larda üre- tim süreci kalite kontrolünü güçlü biçimde arkasına alarak büyük ölçüde gelişti. Bu dönemde Japon yenilik sisteminde yeni bir eğilim ortaya çıktı: özel şirketler araştırma laboratuvarları kurmaya başladılar. Merkezi araştır- ma laboratuvarları olarak bilinen bu laboratuvarlar kendi teknolojilerini ya- ratmaya yöneldiler. Ancak, endojen teknoloji yaratma çabalarına rağmen, aslında az sayıda önemli buluş ortaya çıktı. Sanayinin çabaları çoğunlukla mevcut veya ithal teknolojiler geliştirmeye odaklandı. Bu başlangıç sonrasında, 1966’da, Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakan- lığı (MITI) Büyük Ölçekli Endüstriyel Araştırma ve Geliştirme Sistemi- ni uyguladı. Genellikle “Büyük projeler� (Büyük Projeler 20. Yıldönümü Anma Teşvik Grubu 1987) adı verilen sistem, teknolojik devrim yapma ve büyük üretme potansiyeli olan, ama hükümet müdahalesi olmaksızın özel şirketler tarafından başlatılma şansı çok az olan yüksek maliyetli, uzun vadeli ve yüksek riskli araştırma projelerini desteklemeyi amaçlıyordu. Hü- kümetler az sayıda teknolojik alan seçip önemli miktarda sübvansiyonu bir tarafta; özel şirketlerin, üniversitelerin ve ulusal araştırma laboratu- varların kaynaklarını biraraya getirmeyi diğer tarafta tutarak, umut verici sanayilerde Japonya’nın teknoloji tabanını konsolide etmek ve ardından da ekonominin rekabet gücünü artırmak istediler. Büyük Projeler kavramı araştırmanın açık yapılandırmasına dayanıyordu. Her firma veya araştırma kuruluşu araştırma projesinin bir parçasını tek başına yapacaktı, yani yerin- de işbirliği planlanmamıştı. Üniversitelerin bazı temel konularda uzman- lık sağlaması bekleniyor olsa da, önemli aktörler üniversiteler değil özel şirketlerdi. Böylece, Büyük Projeler şemsiyesi altında; üniversiteler, ulusal 136 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur araştırma laboratuvarları ve özel şirketleri ortaklar ve işbirliği yapılanlar oldular, ama gerçekte sadece sınırlı etkileşim gerçekleşti. MITI’ın yanı sıra, diğer iki devlet kurumu da ÜSİ’leri teşvik etti. Bilim ve Teknoloji Ajansı (STA) 1981’de Eşgüdümlü ve Yaratıcı Bilim ve Tek- noloji Sistemini açıkladı (Nihon Keizai Chosa Kyogikai, 1988) ve Eğitim Bakanlığı (Monbusho) 1983’te özel sektörle ortak araştırmayı uygulamaya soktu ve 1987’de ortak araştırma merkezleri kurmaya başladı.2 STA sistemi sanayi, üniversiteler ve devleti kapsayan sözleşme tabanlı beş yıllık ortak araştırma projelerinden oluşuyordu. Projeler teknolojik tohum yaratma peşindeydi. Yükseköğretimde düzenleyici otorite olan Eğitim Bakanlığı ulusal üniversitelerle sanayi arasında araştırma işbirliğini teşvik etmeye odaklandı. Özel sektörle ortak araştırma geliştirme programı özel sektör araştırmacıları ve mühendislerine üniversite laboratuvarlarına ve ortak araştırma merkezlerine açık erişim sağlayarak, ulusal üniversite yerleşkeleri içinde ortak ve görevlendirilmiş araştırma ve yanısıra da özel sektör mü- hendislerine eğitim sağladı. Tüm bu politikalar üniversite sanayi araştırma işbirliği gereğinin altını çiziyordu. Ulus Tabanlı Bilim ve Teknoloji yaratılmasına Doğru Japonya’nın uzun süren durgunluk yaşadığı dönem olan 1990’lar genellikle “kayıp on yıl� diye adlandırılır. Ancak bu durgunluk dönemi, 1995’te Bilim ve Teknoloji Temel Kanunu’nun çıkışını hızlandırmıştır. Bu mevzuat hü- kümetin ulus tabanlı bir BT yaratılması kavramının peşinden gitmesini ve üzerinde durmasını sağladı. Yasa, kamu sektörünün masraflı ve uzun va- deli yükümlüğünü gerektiriyordu. Ulusal araştırma laboratuvarları, üniver- siteler ve özel sektör arasında işbirliğini ve aynı zamanda temel araştırma, uygulamalı Ar-Ge ve araştırmacıların eğitimi arasında ki doğru dengenin önemini belirtiyordu. Böyle bir yasa fikri 1968 yılında, Bilim ve Teknoloji Konseyi hükümetin BT için temel bir kanun formülüze etmesini önerdiği zaman tasarlandı (Büyük Projelerin 20. yıldönümünün Anılmasını Teşvik Grubu 1987). An- cak çaba başarısız kaldı, akademi daha resmi bir üniversite sanayi işbirliğine şiddetle karşı çıkıyordu (Haseda, 1996). 1990’larda, daha etkin ve hesap verebilir olunması yönünde akademi üzerindeki sosyal baskı arttı. Bu bağlamda üniversite tabanlı araştırma faa- liyetlerine kamu desteğini haklı çıkarmak için sanayi ile daha yakın ilişkiler kullanıldı. Ayrıca, yenilik yarışında Japonya’nın takipçi olmaktan öncü ol- 2000 yılında, ulusal üniversiteler bünyesinde 53 merkez kurulmuştur. 2 Japonya Bağlamında Üniversite-Sanayi İlişkileri: Politikalar ve Uyugulama Arasında 137 maya kayması için temel ve uygulamalı araştırma arasında güçlü bir birbiri- ni tamamlayıcılık olmasını, bu da BT ilişkili bakanlıklar arasında üniversite ve sanayi işbirliği için daha fazla işbirliğini gerektiriyordu. 1995 yasası, bu güçler eşliğinde, sanayi-üniversite-devlet üçlü işbirliğine dayalı bütüncül bir yenilik sisteminin kurulmasına ön ayak oldu. Tohoku Üniversitesi Geçmişinden Bazı Gerçekler Bu parlak dönem politikaları göz önüne alındığında, Japon üniversiteleri geçmişte sanayi ile ilişkilerini nasıl yürütmüştü? Süreci daha iyi anlamak için Tohoku Üniversitesi örneğine odaklanacağız. Girişimci Tip üniversiteye Doğru Bir Hareket Tohoku Üniversitesi 1907 yılında İmparatorluk Emriyle Tokyo ve Kyoto Üniversitelerinin ardından Japonya’da üçüncü imparatorluk üniversite ola- rak kuruldu. Tohoku (kuzeydoğu Japonya) bölgesinin kalbi kabul edilen ve önemli bir bölge kenti olan Sendai’de bulunur.3 Tohoku Üniversitesi Birin- ci Dünya Savaşı sonrasında artan vasıflı işçi talebini karşılamış ve Ziraat ve Mühendislik Fakülteleri gibi uzmanlaşmış okullara sahip olmuştur. Bu genişleme dönemi boyunca, Tohoku Üniversitesi kurucularının ekti- ği akademik tohumlar buluşlar şeklinde çiçek açtı, örneğin Kotaro Honda tarafından KS manyetik çeliği (1917), Hidetsugu Yagi tarafından Yagi an- teni (1926) ve iki mühendislik araştırma ensitüsünün kuruluşu: Malzeme Araştırmaları Enstitüsü (IMR) ve Elektrik İletişimi Araştırma Enstitüsü (RIEC). Özel şirketlerin katkılarıyla finanse edilen IMR önce 1915’te yı- lında Tohoku Üniversitesi ile ilişki içinde öncü bir kurum olarak başladı ve 1922’de üniversitenin bir parçası haline geldi. IMR sanayi sektöründen araştırma fonları aldı ve araştırmalarının alışılmadık derecede verimli oldu- ğunu ortaya koydu. RIEC 1935’te kurulmuştu. Sendai bir sanayi merkezi olmadığı için, bu iki okul eğitimin yanısıra araştırmanın da peşinden gitti. Araştırma Japon malzeme ve elektronik sektörlerinin gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulundu. Bu yaklaşım, profesör Honda ve profesör Yagi’nin fikirlerinin şekillenmesiydi. Hon- da önemli bilimsel alanlarda temel araştırma yapmadan hiçbir gerçek en- düstriyel gelişmenin elde edilebileceğini ileri sürdü (Tohoku Üniversitesi, 1966). Yagi, Japonya’nın sadece yeni ve yaratıcı araştırmayı takip ederek Batıyla başbaşa olmasının mümkün olacağını ileri sürdü (Yagi, 1953). Diğer emperyal üniversiteler de Osaka ve Nagoya gibi bölgenin önemli şehirlerinde kuruldu 3 138 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Her iki enstitüde temel araştırmaya önem verilmekle birlikte, buluşla- rın çoğu patentlendi, ve pek çoğu ticari başarı kazandı. Yerel şirketler de s önemliydi ve Toyo Blades (1921), Japan Heat Wire Limited Partner hip (1926), Tohoku Metal Industry (1933) ve Tohoku Steel (1937) gibi şirket- lerin kurulması sağladı. Yüksek Ekonomik Büyüme İçin Destek İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, temel altyapı tekrar kurulduktan sonra, Japonya 1950’lerin ortasında ekonomik büyüme yolunda devam etti. 1960’ların başında Sendai bölgesinde iki büyük girişim başlatıldı. Hü- kümetin fen ve mühendislik alanlarında öğrenci sayısını artırma planıyla uyum içinde olarak Tohoku Üniversitesi Fen ve Mühendislik Fakülteleri genişledi. Ayrıca, Japonya’da Amerikan modeline dayalı ilk inkübatör olan Tohoku Endüstriyel Teknoloji Geliştirme Derneği Tohoku Üniversitesi yerleşkesi içinde kuruldu (Kalkınma Bankası Japonya, 1989). MIT örneğinde, üniversite sanayi dinamiği II. Dünya Savaşından sonra girişimci işletmeleri teşvik ederek ve üniversitenin araştırma yeteneklerini ve teknik uzmanlığını artırarak devam etti (Rosegrant ve Lampe, 1992). Buna karşılık, Tohoku Üniversitesi savaş öncesi dönemin yaratıcı gele- neğini nasıl genişleteceğini ve yeniden kuracağını belirlemek gereksinimi duyuyordu. Bu yönde bir adım profesörler Yasushi Watanabe and Jun- ichi Nishizawa’nın patentli buluşununun ve büyük Japon elektronik şir- ketlerinin itici gücünden doğan Yarıiletken Araştırma Geliştirme Derneği (1961)’nin kurulması oldu. Araştırma enstitüsü, Honda’nın “deneylerle doğrulamak ve üniversite-sanayi işbirliği ile yeniden doğrulamak� felsefe- sine adanmıştı (Nishizawa, 1992). Bölgesel Gelişme İçin Bir Strateji 1980’lerde Tohoku Üniversitesinde karşılaştırmalı bölgesel araştırmalar yürüten bazı profesörler gelecekteki bir sanayi toplumunun inşası amacıyla Tohoku bölgesi için aşağıdan yukarıya, yenilik odaklı bölgesel kalkınma proje stratejisi geliştirdiler (Abe, 1997). Strateji bölgesel destek kazandı ve 7 valilik, ticaret ve sanayi odalarının 7 federasyonu ve Tohoku bölgesindeki 10 ulusal üniversiteyi biraraya getirmesi bakımından etkiliydi. Strateji ayrıca iş dünyası, meclis üyeleri ve merkezi hükümeti de ikna etti. Profesörlerin stratejisine göre, üniversitenin misyonu bilim ve teknoloji alanında bölge- nin yeteneklerini geliştirme peşinde gitmek ve ayrıca diğer alanlarda da en- telektüel becerileri ve yeni bölge tabanlı endüstriyel dinamikleri artırmaktı. Bu, aslında yeni disiplinler keşfetme geleneğini canlandıran bir rönesans Japonya Bağlamında Üniversite-Sanayi İlişkileri: Politikalar ve Uyugulama Arasında 139 hareketiydi ve küresel bilgi ekonomisinde bilimsel eğitim ve araştırmayı uygulamayla birleştirecekti. Stratejinin uygulanması sistematik kurumsal bir yapı geliştirmeyi ve yanı sıra bir araştırma dostu çevre tasarımı gerekti- riyordu. Bu akademik girişimlerle, ulusal hükümet ve özel şirketlerin ortak yatırımlarıyla 14 Ar-Ge şirketi kurulmuştur. Tohoku üniversitesi örneği, girişimci tip üniversite kavramının erken dönemlerden itibaren Japon üniversite sisteminde mevcut olduğunu ve bazı durumlarda, bazı üniversitelerin hükümetin girişimlerinin bir adım önünde yer aldığını gösteriyor. Hükümet Öncülüğünde Üniversite Sanayi İlişkileri Daha önce de belirtildiği gibi, 1995 tarihli Bilim ve Teknoloji Temel Ka- nunu, Ekonomik balonun 1990’lı yılların başında patlamasının şaşkınlığı ardından Japonya’nın 21. yüzyıl BT politikası çerçevesini ortaya koydu (Omi, 1996). Bu da üniversite sanayi ilişkilerinin teknoloji transferi mode- line doğru ilk adım oldu. Teknoloji Transferi Modelinin Ortaya Çıkışı Hükümet tarafından 1996’da uyarlanan ilk BT temel planı (a) Ar-Ge ya- tırımlarını Batı ülkeleri düzeyine çıkarmayı, (b) rekabetçi bir Ar-Ge orta- mı yaratmayı, (c) özel sektör Ar-Ge yeteneğini artırmayı ve özellikle (d) üniversite sanayi işbirliğini kuvvetlendirmeyi öneriyordu. Aslında, üniver- sitelerin, bilgi yaratan kurumlar olarak, fildişi kulesi görüntülerini geride bırakarak önemli oyuncular olmaları bekleniyordu. Bu doğrultuda hükü- met tarafından alınan önlemler ÜSİ’leri teşvik etmek amacıyla çeşitli yasal çerçevelerin geliştirilmesini ve Teknoloji Lisanslama Ofisi (TLO)’nin Ja- pon versiyonu, ABD Bayh-Dole Yasası ve ABD Küçük İşletmeler yenilik Araştırma Program gibi bu bağlantılara koşut bir dizi politika programını içeriyordu (Jiang ve Harayama, 2005a). Üniversitelerden teknoloji transferinin teşvik edilmesi hükümete da- yanıyordu. Hükümet üniversiteler içinde yapılan buluşların az işletildiği- ni gözlemledi ve bu uyuyan teknolojilerin yeni ürün veya yeni sanayiler yaratmak anlamında değerlendirilmesinin sosyal değeri olacağının farkına vardı. Genelde teknoloji transferi duruma göre, sözleşme veya bir öğretim üyesi ve bir özel şirket arasında gayri resmi bir anlaşma ile yapılır ve mucit ve onun bağlı kuruluşuna sınırlı bir getirisi olur. Böylece, genellikle TLO Yasası olarak adlandırılan Üniversite-Sanayi Teknoloji Transferi Teşvik Kanunu, özel patentlenebilir keşiflerin patentlenmesini ve lisanslanması- nı kolaylaştırarak üniversitelerdeki araştırma faaliyetlerine yeniden yatırım 140 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur yapabilecek mali getiri yaratarak, “verimli bir teknoloji transferi döngüsü� yaratmak için 1998’de yürürlüğe kondu. 2001-2005 yıllarını kapsayan ikinci BT temel plan, ilk plan ve çeşitli bakanlık komisyonları tarafından sunulan bir dizi rapor üzerinde kuruldu (Omi, 2003). Bu bakanlık raporları ÜSİ’leri gerekçelendirirken üniversite teknolojilerinin sanayi kullanımına aktarılması, üniversite entelektüel hak- larının patentlenmesi ve üniversite araştırma sonuçlarının ticarileştirilmesi gereğini vurguladılar. Endüstriyel teknolojiyi güçlendircek ve yeni sanayi oluşturacak politikaların yolunu açtılar ve Üniversite Çıkışlı Ortaklık İşlet- meleri (2001), Endüstriyel Grup Projesi (2001) ve Bilgi Grupları Girişim Projesi gibi önlemleri teşvik ettiler (2002) (Jiang ve Harayama, 2005b). Tohoku Üniversitesinin Tepkisi Bu politikalar çizgisinde, ÜSİ’ler için yeni çerçeveler inşa edildi ve Ar-Ge ve yeni işletmeler kurulmasını teşvik programları ortaya kondu. Örneğin Tohoku Üniversitesinde, üniversitelerde biriken entelektüel kaynakları kullanarak yerli sanayileri teşvik etmek üzere Nisan 1998’de Yeni Endüst- ri Yaratma Kuluçkası kuruldu. Yeni Bilgi Endüstrisi İçin Tesis (endüstri odaklı bir araştırma tesisi) ve Kuluçka Alanı (bir kuluçka), sırasıyla 2000 ve 2002’de hizmete sunuldu ve 1998’de Tohoku Technoarch Co., Ltd. (bir teknoloji lisanslama ofisi) kuruldu. 2004’te Tohoku Üniversitesi yasal bir kuruluş haline geldiğinde, üniversite Araştırma Geliştirme ve Fikri ve Mül- kiyet Ofisi’ni kurdu. Hükümet öncülüğündeki ÜSİ’ler çerçevesinde Tohoku üniversitesi ile Japonya genelindeki şirketler arasındaki bir dizi ortak Ar-Ge projesi 1990’ların sonlarından itibaren çoğaldı ve 1998 ile 2002 yılları arasında he- men hemen iki katına çıktı. Ancak işbirliği ortaklarının büyük çoğunluğu büyük işletmelerdir ve şirketler ile ortak projelerin sayısı Sendai alanında sınırlı olup toplamın yüzde 10 kadarıdır. Benzer şekilde bir dizi yan ürün firma bu dönemde ortaya çıktı ve Tohoku Üniversitesi yan ürün şirketler göz önüne alındığında Japonyanın en başarılı beş üniversitesi arasındadır (METI, 2005). Ancak bu şirketler her zaman Sendai bölgesinde kalmıyor- lar (Tohoku University, 2002). Sonuç Japon teknoloji politikasının evrimi gösteriyor ki olay teknolojik ilerleme ile sınırlı değildir; bilakis ekonomik ve kurumsal etkileri önemlidir. 1949’lar kadar erken bir tarihte beyaz kitapta net bir felsefe ifade edilmesine rağ- men Japon teknoloji politikası, yakalama buyruğuyla dikte edilmiştir. Bu- Japonya Bağlamında Üniversite-Sanayi İlişkileri: Politikalar ve Uyugulama Arasında 141 nunla birlikte, 1990’ların ekonomik durgunluğu teknoloji politikasını deği- şikliğe sevk etti. Tohoku Üniversitesinin tarihiyle ilgili çalışmamızın çeşitli sonuçları var. Tohoku Üniversitesi, endüstriyel kalkınmanın düzenlenmesi ve temel aka- demik misyonu araştırma ve eğitim kendi olan, bilgi ve teknolojilerde etkin ve yaratıcı bir mucit ve transfer ajansı olabilecek girişimci tipi üniversiteye doğru bir hareketten köken aldı. Bu ÜSİ’ler girişimci öğretim üyeleri ta- rafından, hükümetin teknoloji politikalarının teşvik edici bağlatı çerçevesi içinde başlatılmıştır. Hükümet politikaları ve üniversitelerin kendi girişimleri, oyunun kural- larını belirleyerek ve üniversite-sanayi ilişkileri için güçlü bir hükümet des- teğini sağlayarak, yenilikçi şirketler ve küçük yerel üniversiteler arasında da olmak üzere küçük ve orta işletmelerle üniversite bağlantılarının kapı- sını açmıştır. Görülüyor ki, Tohoku Üniversitesi dahil, Japon üniversiteleri ÜSİ’leri güçlendirmek için hükümet girişimlerine olumlu yanıt veriyorlar; ortak araştırma projeleri, yan ürün sayısı gibi tüm ÜSİ ile ilgili gösterge- ler ve lisans sözleşmeleri, 1990’ların sonundan bu yana artmıştır. Ayrıca, günümüzde ekonomik katkının, özellikle üniversite-sanayi ilişkileri aracılı- ğıyla, Japon üniversitelerinin eğitim ve araştırma sonrası üçüncü misyonu olarak kabul edildiğini gözlüyoruz ve bu durum tutumlarda önemli değişi- mi temsil ediyor. Japon hükümeti ÜSİ’leri güçlendirmede baskın rol oynamıştır. ÜSİ dos- tu bir ortam yaratılınca sonraki adım ne olacaktır? Hükümet ÜSİ üzerinde- ki baskısını sürdürecek mi yoksa başlatıcı rolünü katalizöre mi dönüştüre- cek? Kesin olan o ki, Japon hükümetinin ÜSİ’leri yönetme biçimi ülkenin yenilik kapasitesi üzerine derin etki yapacak. Kaynaklar Abe, Shiro. 1997. “Regional Policies and the Re-interpretation of Local-Regional Culture and History.� In The Recovery of Histories in Tohoku, ed. Nobuo Wata- nabe, 272-304, Tokyo: Kawade Shobo Shinsha. Development Bank of Japan. 1989. “The Trend of Science Park Building and Re- gional Vitalization.� Chosa 136, Development Bank of Japan, Tokyo. Group for Promoting the Commemoration of the 20th Anniversary of Big Proj cts e [Ogata kogyogijutsu kenkyu kaihatsu seido 20 shunen kinen jigyo su-ishin dantai rengokai]. 1987. Ogata project 20 nen no ayumi: Wagakuni sangyo gijutsu no ishizue s wo kizuku. [Twenty Years of Big Projects: Founding the Corner tone of Our Country’s Industrial Technology.] Tokyo: MITI Chosakai. Haseda, Koji. 1996. Science and Technology Basic Law: The Hogaku Seminar 499. Tokyo: Nihon Hyoronsha. 142 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ITA (Industrial Technology Agency). 1949. Wagakuni kokogyo gijutsu no genjo. [The State of Our Country’s Industrial Technology.] Tokyo: Kogyo Shinbun Sha. Jiang, Juan, and Yuko Harayama. 2005a. “Cluster Programs and University-Industry Partnership.� Journal of Science Policy and Research Management 20 (1): 4-11. . 2005b. “The Development of Regional Science and Technology Policy in s Japan, in Contrast with the U.S. and EU.� Journal of Science Policy and Re earch Management 20 (1): 63-77. METI (Ministry of Economy, Trade, and Industry). 2005. “Results of Basic Re- search on University Spinoff Companies, FY2004.� METI, Tokyo. http://www. meti.go.jp/press/200.504.25002/200.504.25002.html. Nihon Keizai Chosa Kyogikai. 1988. Shin ni kokusaiteki na sozoteki kenkyu no ba ni— a sangakukan kyoryoku no arikata-chosa hokoku. [Truly International Cre tive Research Place—Model of Industry-University-State Cooperation.] Tokyo: Nihon Keizai Chosa Kyogikai. Nishizawa, Jun-ichi. 1992. NHK Ningen Daigaku. [A Genealogy of Originality.] Tokyo: NHK Shuppan. Omi, Koji. 1996. “Science and Technology-Based Nation.� Yomiuri Shimbun, Tokyo. . 2003. “Kagakugijutu de nihon wo tsukuru.� [“Build Japan on Science and Technology.�] Toyo Keizai Shinpo Sha, Tokyo. Rosegrant, Susan, and David Lampe. 1992. Route 128: Lessons from Boston’s High-Tech Community. New York: Basic Books. s Tohoku University. 1966. The 50 Years’ History of the Institute for Materials Re earch. Sendai: Tohoku University. . 2002. “Research on Situation in University Spinoff Companies.� Research Corporation Section, Tohoku University, Sendai. Yagi, Hidetsugu. 1953. Gijutujin yawa. [Night Tales of Engineers.] Tokyo: Kawade Shobo BÖLÜM 9 Üniversite-Sanayi İlişkileri İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler Mike Wright Üniversitelerin kendi yerel ekonomilerine doğrudan ve dolaylı önemli et- kileri olabilir. Üniversiteler işveren ve hizmet tüketicileri olarak yerel ge- lir üzerindeki köklü etkilere sahip olmakla birlikte, sanayi ile olan ilişkileri üzerinden dolaylı etkileri, artan şekilde araştırmaların ve politikanın ilgisini çekiyor. Bu ilginin genel temeli, bilgi ve teknoloji transferini kolaylaştırmak için bu bağlantıları artırmak yönündeki algılama alanıdır. Üniversite sanayi ilişkilerinin yapısı ve onlarla ilgili politika farklı kurum- sal bağlamlarda değişebilir (Wright, Clarysse ve ark, 2006). Bu bağlantıları teşvik etmeye yönelik bir dizi girişim geliştirilmiştir. Bu bölümün amacı, Birleşik Krallık’ta üniversitelerin sanayiyle ilişkilerini geliştirme amaçlı böl- gesel ve yerel girişimleri özetlemektir. İlk olarak, bölgesel kalkınma ajansları (RDAs) özetlendi. Bölüm daha sonra, ortak araştırma, yenilik ve danışmanlıklar; kuluçka merkezleri ve işletme merkezlerinin gelişimi; uzun vadeli özgül araştırma ortaklıkları; asistanların bilgi ve teknoloji transferinin kolaylaştırmak için işe alımı ve gelişimleri; üniversite şirketi girişimleri ve lisanslama; yüksek lisans ve araş- tırmacı hareketliliği; eğitim ve ağ planlarına destek içeren bir dizi bilgi ve 143 144 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur teknoloji transfer faaliyetlerini dikkate alıyor. Planların etkilerine ait mevcut kanıtlar sonra gözden geçiriliyor. Son olarak, bazı nihai yorumlar yapılıyor. Bölgesel Kalkınma Ajansları İngiltere’de yerel ve bölgesel düzeyde yerel yönetimler ve ticaret odaları, bilgi ve teknoloji aktarımı anlamında, önemli üniversite sanayi bağlantıla- rına nispeten az girerler. Aksine, İngiltere Hazine Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi’nde 2004-2014 (Her Majesty’s Treasury 2004) RDA’ların rolü giderek daha çok önemsenmiştir. Bu politika dokümanı, bu tür bağlantıları geliştirmek için pek çok tavsiyeler yapmış olan Lambert İş-Üniversite İşbirliği Raporu’nu izlemektedir (Lambert, 2003). Nisan 2005’ten bu yana RDA’lar üniversite ve sanayi arasında daha ve- rimli bağlantılar geliştirmeye yardımcı olmakla görevlendirilmiş durumda- lar. RDA’ların rolü, üniversitelerin bilgi aktarım kapasitesini kuracak olan üçüncü derece ulusal finansmana katkı yapmaktır. Üniversite-sanayi işbirliği günümüzde RDA performansının ölçümü kapsamına alınmıştır; hedefler oluşturuluyor. Bilgi aktarımının ve üniver- site sanayi işbirliğinin önemi bölgesel ekonomik stratejilere yansıtılıyor. RDA’lar bir bölgenin üniversitelerindeki ve şirketlerdeki bilim ve tekno- lojinin yüksek kapasitede olmasını sağlayacak stratejiler geliştirmeye teşvik ediliyor. Örneğin, Kuzeybatı Bölgesel Kalkınma Ajansı bilim projelerini finanse ediyor, büyük küme güçlendirme projelerini yönlendiriyor, ilerlemenin de- ğerlendirilmesi ve faaliyetleri belirlemek için önlemler geliştiriyor ve yeni bilim altyapısı projeleri için bilim fonu kuruyor. İşbirlikçi Yenilikleri Destekleyici Girişimler Üniversite ve sanayi arasındaki ortak yeniliği destekleyen bir dizi girişim uygulandı. Böyle girişimlerden biri yenilik işbirliği merkezleridir. Yorkshire Forward 2002 ile 2005 arasında 11 milyon £ harcayarak 14 yenilik işbirliği merkezi (CIC) yarattı. CIC’ler farklı yüksek teknoloji sektörlerine odakla- nır. 2005 sonu itibariyle 1.000 proje tamamlanmıştır. Yorkshire Forward bu projelerin 26 milyon £ brüt gelir ve 250 iş yarattığını veya temin ettiğini ileri sürüyor. Proje kapsamında, CIC’ler dünya çapındaki tesislere ve başarılı işbirliği siciline göre akredite edilir. Endüstriyel pratik deneyimi olan bir ticari yö- netici atamak üzere finansman sağlanır. CIC yöneticisinin genellikle ulus- lararası bir araştırma sicili vardır. CIC’lerin önde gelen akademisyen ve sanayicilerden oluşan bilimsel bir danışma kurulu vardır. Hedef, CIC’lerin Üniversite-Sanayi İlişkileri: İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler 145 üniversite sanayi işbirliğini kolaylaştıracak iş dostu bir ortam sağlamalarıdır. f Özel bir CIC örneği Shef ield Hallam Üniversitesindeki Malzeme ve Mühendislik Araştırma Ensitüsünün bir parçası olan Malzeme Analiz ve Araştırma Hizmetleri Endüstriyel İşbirliği Merkezidir. Bu CIC standart test imkanları, kızılötesi danışmanlık hizmetleri ve tam ölçekli sözleşme- li araştırma programları sağlamaktadır. CIC şeker hastalığının tedavisinde f insülin verme sistemi geliştirmek için Medical House’un Shef ield Hallam Üniversitesi ile çalışmasını sağlamıştır. İkinci bir örnek Doğu Midlands Kalkınma ajansı tarafından Notting- ham Trent Üniversitesi ve Nottingham Üniversitesi arasında sağlanan girişim işbirliğidir. BioCity isimli girişim dünya çapında laboratuvarların, donanımın ve ofislerin kurulmasını içeriyor. Bu tesisler bilim adamları ve girişimcilerin sağlık ve biyoteknoloji araştırmalarında ticarileştirilmenin ön planında çalışmasına olanak sağlıyor. Ortak girişimler geliştirmek için bir diğer mekanizma, bölgesel teknoloji danışmanlarının, ağlar kurmak üzere, bölgeler içinde ve bölgeler arasında dağıtılmasıdır. Kuluçka Merkezleri ve Girişimci Merkezleri Girişimcilere işletme hizmetleri, risk sermayesi ve teknolojik destek getire- cek yenilik grupları geliştirecek stratejiler uygulanmıştır. Amaç yerel Ar-Ge güçlerinden yararlanmaktır. Örneğin Güneydoğu İngiltere Kalkınma Ajansı 17 girişimci merkez kurdu. Her bir merkez en az bir üniversite veya araştırma merkezi tara- fından desteklenmektedir. Merkezler özgül yüksek teknoloji gruplarında kuluçka alanı sağlıyor ve işletmelere destek veriyor. Benzer şekilde Doğu Midlands Kuluçka Ağları, tesis yönetimi ve kuluçka şirketlerine destek ver- meye odaklanmış bölge çapında bir ağdır. Uzun Vadeli Araştırma Ortaklıkları Çok yüksek teknolojili araştırmaların doğası gereği, özel üniversitelerle firmalar arasında uzun vadeli ortaklıklar geliştirme gereksinimi haklı bu- lunmuştur. İngiltere hükümeti İngiltere genelinde 5 adet üniversite yenilik merkezi kurmak için toplam 30 milyon £ sağladı. Bölgeler için stratejik önemde olan sektörlerin geliştirilmesi için sanayi ve üniversite ilişkisi mo- deli hedeflenmektedir. Örneğin, Doğu Midlands Kalkınma Ajansı, BAE Systems ve Lough- borough Üniversitesi 4.5 milyon £ maliyeti olan böyle bir merkez kurmak 146 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur t üzere bir araya geldiler. Systems Engineering Innova ion Centre’ın hedefi, yenilik ürünlerinin geliştirilmesi için risk yönetimi, ürün konfigürasyonları ve teknoloji eklemeyi iyileştirmek üzere insanları, süreçleri, araçları ve tek- nolojiyi entegre edecek bir çerçeve sağlamaktır. Amaç, üniversitelerden ve sanayiden araştırmacı bilim insanlarını ve mühendisleri birlikte çalışmak n üzere çekmektir. Systems Engineering In ovation Centre’ın özellikle bu amaç için inşa edilmiş, laboratuvarlar ve konferans tesisleri dahil, binaları vardır. Akademi Öncülüğünde Ticarileştirme İçin Yenilik ve Bölgesel Dostluklar Geleneksel ticari olmayan üniversite ortamında, farkındalığı artırmak ve üniversitelerde geliştirilen teknolojinin ticarileştirilmesini sağlamak için mekanizmalara gereksinim var. Yükseköğretimin İş ve Topluma Uzanması (HEROBC) düzenlemesi üniversitelerde geliştirilen teknolojinin ticarileş- tirilmesini kolaylaştıracak edecek mekanizmalar sağlamaktadır. HEROBC programıyla 2000’den 2004’e kadar 550,000 £ alan üç Doğu Midlands üniversitesi (Nottingham Üniversitesi, Loughborough Üniversi- tesi ve Leicester Üniversitesi) buna bir örnektir. İki başka üniversite daha programa eklenince bu miktar 200,000 £ artırıldı. Bu finansman ile üni- versiteler Yenilik Fellowship Fonu oluşturdular. Fon boyunca 52 fellow akademi öncülüğünde ticarileştirmeyi desteklemekte görev aldılar. l Bu girişim Bölgesel Fel owship Fonunun kurulmasını da kapsıyordu. Görevleri bölgesel kalkınmada stratejik angajmanı teşvik etmek olan yedi fellow ve bir bölgesel koordinator atandı. Önemli olarak bu girişim, prog- ramın sürekliliğini ve uzun ömürlü olmasını sağlayacak şekilde 2004/05 finansmanının izlenmesini güvenceye almıştır. Sınır Birleştirici Düzenlemeler Önemi bir kaygı akademisyenlerle işdamlarının farklı dillerde konuşabil- meleri nedeniyle üniversite sanayi ilişkilerinin gelişemeyebileceğidir. İşte bu nedenle iki alan arasında aracı veya sınır birleştiricisi olarak hareket edebilecek kişilere ihtiyaç vardır. Bu kaygı sınır birleştiricisi roller oynaya- bilecek kişilerin yetiştirilmesine ve istihdam edilmesine olanak sağlayacak yerel politikaların gerekli olduğunu düşündürüyor. Bu kişilerin akademiyle iş dünyası arasında bağlantılar kurarak bilgi transferi yapabilmeleri gerekli olacak. Bu bağlantılar yararlı bir şekilde iş dünyası ve pazar kavramlarını anlamayı ve müşteri, finansman vb. tanımlamaların geliştirilmesini içere- bilir. Üniversite-Sanayi İlişkileri: İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler 147 Bu konuyu ele alan bir düzenleme Medici Fellowship Düzenlemesidir. Başlangıç pilot düzenlemesi 50 fellowship için iki yıllığına yapılmıştı. İlk hedef beş Midlands üniversitesinde biyomedikal araştırmaların ticarileş- tirilmesiydi. Fellowlardan önemli bir araştırma (genellikle doktora sonra- sı) sahibi olmaları isteniyor. Yerel eğitim finans, pazarlama, fikri mülkiyet hakları ve iş stratejisi konularında ev sahibi kurumda veriliyor. Fellowların biyoteknoloji iş dünyasından gelen uygulayıcılar, teknoloji transfer kuru- luşları, yasal ve düzenleyici meslekler ve finans sağlayıcılar ile bağlantıları geliştirmeleri teşvik edilmekte. Bölgesel Fonlar ve Şirket’lerin Gelişimi Erken dönem girişimlerde finansman bulma güçlükleri iyi biliniyor ve üni- versitelerin şirketleri bu konuda özel sorunlar oluşturuyor. (Wright, Loc- kett ve ark. 2006). Bu sorunu gidermenin bir parçası olarak şirketler ve ilgili diğer girişimci faaliyetlere yardımcı olmak üzere özel bölgesel fonlar oluşturulmuştur. Örneğin Lachesis, Fonu Bilim ve Teknoloji Bürosu tarafından destekle- nen University Challenge Girişim’nin 3 milyon £ bağışı ile 2002’de kurul- du. Fonun amacı Yenilik Fellowluğu ötesinde bir yan ürün olasılığı varsa bir sonraki aşama finansmanı sağlamaktır. 2005 sonundaki fon 7.65 milyon £ olmuş ve araştırma tabanının yüzde 98’ini kapsayacak şekilde beş Doğu Midlands Üniversitesiyle bağlantılanmıştı. İkinci örnek, yine 2002’de oluşturulan bir fon olan Biofusion’dur. Fon, akademik bilim insanlarına kendi fikri mülkiyet haklarını ticarileştirmeleri ve yenilikçi şirket yönetim becerilerine uygulamalarını kolaylaştırmak için s finansman sağlamayı hedefliyordu. Biofu ion 2005 sonunda sekiz şirketi finanse etmişti. Biofusion 2005 yılında Alternative Investment Market’da f halka açıldı ve 8 milyon £ topladı. Shef ield Üniversitesi önemli bir pay sahibidir ve Biofusion’un üniversite ile biyoteknoloji ve ilgili icatlar geliş- tirmek üzere 10 yıllık özel anlaşması vardır. Yüksek Lisans ve Araştırmacı Eğitimi ve Hareketlilik Pek çok bölgenin, özellikle çevrede olanların önemli sorunu mezunların daha merkezi bölgelere gitmesidir. Bu “beyin göçü�, bir bakıma, mezun- ların ve araştırmacıların bazı özel bölgelerdeki fırsatların farkında olma- masından kaynaklanıyor olabilir. Büyük firmalar yerel küçük ve orta boy işletmelere göre genellikle daha organize oldukları ve daha fazla kaynakları olduğu için bu sorun özellikle küçük firmalar için daha ivedi olabilir. Do- layısıyla, bu hareketlilik sorununa karşı yerel ve bölgesel düzeylerde bazı düzenlemeler geliştirilmiştir. 148 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Güney Yorkshire İşletme Girişim Ağı tarafından uygulanan Lisansüstü İstihdam Programı bu tür düzenlemeye bir örnektir. Düzenleme biyotek- noloji mezunlarına iş eğitimi sağlar. Eğitim, sekiz haftalık odaklanmış çalış- tayı içerir ve altı aylık bir süre için maaş maliyetlerinin yüzde 50’si sübvanse edilir. Sponsor firmalar mali tahhüt yerine saha ziyaretleri ve sunumlar sağ- lamak için işe katılsa da, proje kapsamında yer alırlar. İkinci bir örnek BioScience YES-Yorkshire ve Humber tarafından Genç Girişimciler Projesi’nin oluşturulmasıdır. Bu proje bölgedeki üni- versitelerin lisansüstü ve doktora sonrası bilim adamları için tasarlanmıştır. Amaç, katılımcıların uzmanlar panelinde sunulmuş olan bir iş planı hazırla- malarına yardım ederek ticarileştirme olanakları farkındalığını artırmaktır. Mezunların işe alınmasını ve belirli bir bölgede elde tutulmasını teşvik eden daha ileri bir proje Yorkshire bölgesinin mezunlarını kaybetmesi sonu- cu Yorkshire Forward tarafından geliştirildi. Yorkshire Mezunları 2002’den beri mezunların işe alınması ve bölgeyi terketmemeleri için Graduate Link olarak bilinen Web sayfası eşleştirme hizmeti sunması için finanse ediliyor. Düzenleme özellikle yüksek beceri isteyen mesleklere odaklanıyor. Web sitesinde bölge içindeki sektörlere göre boş işler yer alıyor. Eğitim ve Ağ Düzenlemeleri Üniversite sanayi girişimlerinin son hali eğitim ve ağ düzenlemelerini içe- riyor. The Science and Enterprise Challenge projesi üniversite içinde ve dışında girişimcilik eğitimini geliştirmek için RDA tarafından desteklenen merkezi hükümet finansmanı sağlıyor. Hedef, üniversiteler içinde girişim- cilik eğitimini kurumlar arasında lisans düzeyinden öğretim üyesi düzeyine kadar geliştirmektir. Proje bunun dışında üniversitelerle girişimciler arasın- da ağlar oluşturma amacındadır. Örneğin Nottingham Üniversitesi Girişim ve Yenilik Enstitüsü (UNI- EI) Science Enterprise Challenge projesi ile kuruldu. UNIEI lisans, lisans üstü ve öğretim üyeleri için kurslar; yeni girişimler için fırsatlar geliştiril- mesi sağlayacak laboratuvar olanakları ve girişimciler için yeni girişimler geliştirmek gibi konuları kapsayan master sınıfları gibi çok sayıda girişim geliştirdi. Üniversite Sanayi Girişimlerinin Etkileri Önceki bölümlerde bazı bölgesel üniversite-sanayi projelerinin etkileri gösterilmişti. Bu bölümde etkileri hakkında daha fazla genel kanıt gösteri- liyor. Bazı projeler oldukça yeni olmasına rağmen, ilk değerlendirmelerin etkileri konusunda yararlı fikir vermektedir. Üniversite-Sanayi İlişkileri: İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler 149 Doğu Midlands’daki HEROBC proje çıktılarında ticarileştirilme amaç farkındalığında artış var (Nottingham Üniversitesi, Loughborough Üni- versitesi ve Leicester Üniversitesi 2004). Daha somut olarak, bu inisiyatif 9 yan şirket ve 15 lisans fırsatına destek oldu. Bu gelişmeler 908.000 £ sermayeyi ve sanayi finansmanını güvenceye aldı. Buna ek olarak fon, 60 işletme ile akademik ilişki sağladı. Proje sonucunda portföy 2.300.000 £ elde etti. 2005’te Medici Fellowship Projesi’nin değerlendirmesi fellowlara temel beceriler sağladığını ve onların da daha sonraki bulundukları okullarda gi- rişimci beceriler sergilediklerini gösterdi (Mosey ve ark., 2005). Projenin uygulandığı okullara sağladığı esas yarar diğer farklı projelerin ve ticari- leşmeyi teşvik eden eğitim kurslarının farkında olmaları oldu. Girişimler karşılaştırıldığında, araştırmaya katılanların yüzde 59’u Medici Fellowship Projesinin en önemli etkisinin lisanslama olduğunu, yüzde 77’si şirket faa- liyeti olduğunu bildirdiler. Fellowlar şu yararları dile getirdiler: • Kendi araştırmalarından doğan fikri mülkiyetten yararlanmak için teşvik almak • Piyasa bilgisine erişim elde etmek • Diğer yükseköğretim veya araştırma kurumlarıyla çalışmak • Potansiyel firmalara erişim kazanmak • Üniversite içindeki diğer bölümlerle çalışmak • Potansiyel müşterilere erişim elde etmek • Kanıtlanmış mevcut fon olması Melek yatırımcılardan finansman alabilmek ve ticari yönetimi şirketlere çekebilmek daha zordu. Katılımcılar projenin en fazla etkisini şöyle tanım- ladılar (a) akademik ağ içinde fikri mülkiyet hakkı finansmanı farkındalığı- nın artışı (yanıtlayanların yüzde 21’i), (b) erken aşamada pazar araştırma becerisi oluşturmak (yüzde 18) ve (c) keşfedilmemiş ya da gelişmemiş fikri mülkiyetin tanımlanması ve finansmanın artırılması ve iş planları yazılması (yüzde 14). Bazı temel eksiklikler ve geliştirilmesi için belirlenen alanlar daha uzun süre boyunca daha fazla fellow gereksinimi, üniversiteler arasında eğitimde tutarlılık gereksinimi, projenin tıp ve yaşam bilimleri dışında diğer disiplin- lere genişletilmiş olması gereksinimi, fellowların girişimci davranış beceri- lerini geliştirme gereksinimi, gereken bilgiyi daha geniş yayma gereksinimi ve fellowlar için daha iyi tanımlanmış kariyer geliştirmek gereksinimlerini içerir. Proje artık 15 üniversiteye yayılmıştır ve 100’den fazla fellowship sağlamaktadır. 150 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur İngiltere genelindeki üniversitelerde 12 Science Enterprise Challenge (SEC) fonun etkilerinin incelenmesi, hem lisans ve lisansüstü eğitim ile ilgili olarak, SEC fonlarını alanların kendi hedefleri aştığını gösteriyor (tab- lo 9.1). Ayrıca, alıcıların çoğu önemli bir olumlu değişikliği etkileyebildiler (SQW Ekonomik Kalkınma Danışmanları, 2005). Fonların sadece üçü li- sans ödemesiyken, dokuzu şirket yaratılması, beşi de patent başvurusuyla ilgiliydi. SQW Ekonomik Kalkınma Danışmanları (2005) kaydedilen fon- ların sadece dördünün yeni iş bağlantısı olduğunu, ama bunlardan sadece birisinde hedeflere ulaşıldığını veya aşıldığına bildirdiler. 19 University Challenge Girişimi fonu (iki ve altı üniversiteyi kapsayan ortaklıklarda sadece ikisi) gösteriyor ki Ocak 1998’den Temmuz 2003’e kadar 413 proje desteklenmiş, bunlardan 103’üne ek finansman verilmiş. 59,2 milyon £ miktarındaki bu ek fon, girişimden alınan 36,3 £’u oldukça aşmıştır (SQW Ekonomik Kalkınma Danışmanları, 2005). Table 9.1. Bilim İşletmeleri ve Üniversite Girişim Fonlarının Kümülatif Etkileri Bilim Üniversite Etki İşletmeleri Girişimleri Patent başvurusu sayısı 103 278 Alınan patent sayısı 8 28 Lisans anlaşması sayısı 0 18 Fikri mülkiyet lisanslarından elde edilen gelir (milyon £) 2.9 5.1 Şirket sayısı 268 213 Yönetim kurullarında iş sektörü temsiliyeti 49 4 İşletmeler geliri (milyon £) 1.0 0 Girişim eğitimi alan fen, mühendislik ve teknoloji öğrencisi sayısı 1.467 0 Girişim eğitimi alan diğer öğrencilerin sayısı 38.469 0 Kaynak: SQW Ekonomik Kalkınma Danışmanları’ndan uyarlanmıştır, 2005, tablo 8.6. Ancak ek finansman az sayıdaki projeye kaydırılıyor. SQW Ekonomik Kal- kınma Danışmanları (2005) University Challenge Girişimi fonlarının, üni- versiteler üzerindeki daha kaliteli şirket yaratmaları için optimal olandan daha önce şirket kurmaları yönündeki baskıyı azalttığını bildirdiler. SQW Ekonomik Kalkınma Danışmanları tarafından inclenen sadece tek bir fon, yatırımların getirisinin yatırım masraflarını karşılayacağını ve gelecekteki yatırımlar için bakiye olacağını gerçekçi olarak kabul etti. Bu görece zayıf prformansın nedenleri (a) fonlar kendilerini sürdürebilecek kadar büyük değil ve (b) herhangi bir projeye yapılacak yatırım miktarı sınırlıdır. Dolayı- sıyla, son derece başarılı projelerdeki mülkiyet ve kazançların daha sonraki finansmanlarda seyreltilmesi olasıdır. Üniversite-Sanayi İlişkileri: İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler 151 Sonuçlar ve Sorunlar Bu bölümde gösterildiği gibi, bölgesel ve yerel düzeylerde üniversite sanayi ilişkilerini teşvik etmek ve sürdürmek için bir dizi proje ve girişimler oluş- turulmuştur. Bu projeler bu tip ilişkilerin teşvik ettiği ve desteklediği pek çok potansiyel alanı kapsar: • Ortaklaşa araştırma ve yenilik • Kuluçka merkezleri ve girişim yuvaları geliştirilmesi • Uzun vadeli araştırma ortaklığı • Teknoloji ve bilgi transferini kolaylaştırmak için fellow işe almak ve ye- tiştirmek • Şirket girişimleri ve lisanslama • Mezun ve araştırmacı hareketliliği • Eğitim ve ağ düzenlemeleri Yine de geriye pek çok sorun kalır. Birincisi, İngiltere’de yerel ve böl- gesel düzeyde geliştirilen inisiyatiflerin çoğu ulusal düzeydeki girişimlerin oluşmasının sonucudur. Daha önce belirtildiği gibi, RDA’lar üniversite sa- nayi ilişkilerini teşvik eden merkezi mekanizmalardır. Ancak şu ana kadar, az sayıda RDA bütünleşmiş bir dizi girişim sağlayabilmiştir. Yorkshire’da olduğu gibi bazıları önemli ilerleme gerçekleştiriyor. Diğer RDA’ların bu tür gelişmelerden öğrenecekleri olabilir. İkincisi, işbirliğinin arz ve talep boyutlarını daha net tanımlamak gere- kebilir. Örneğin, önemli bir sorun üniversite çıktıları için farklı müşterile- rinin tanımlanması ile ilgilidir. Böyle bir yaklaşım üniversitelerin, üniversite dışından hizmetlerin sağlanması üzerinde karşılaştırmalı üstünlüğü olan faaliyet türleri hakkında bazı kavramlara gereksinim duymaktadır. Üçüncüsü, bir bölge veya yerdeki üniversitelerin sanayi ile birlikte bazı ilişkileri en iyi sunabilmeleri anlamında pazar bölünmesiyle kesin ilgilen- mek önemli olabilir. Bu pazar bölünmesi, üniversitelerin sunduğu, bir dizi bilgi ve teknoloji transfer faaliyeti ve hizmet sundukları çeşitli yerel sanayi arasında daha iyi eşleşmelere olanak sağlayabilir. Yerel büyük ve küçük fir- maların çeşitli gereksinimleri olabilir. Özellikle, büyük şirketlerin sadece yakın diye üniversiteyle çalışma motivasyonları yoktur; ancak eğer bir böl- gede bir üniversite dünya çapında araştırma şöhretine ve önemli büyüklü- ğe sahipse onunla çalışmak isteyebilirler. Bu yüzden üniversitelerin yerel firmaların erişmek isteyeceği uzmanlık alanları kurmaları gerekir. Küçük firmaların genellikle rutin iş yönetimi ve finans becerilerine gereksinimleri vardır. Yeni küçük şirketlerin çoğu için bir üniversitenin böyle bir uzmanlık 152 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur sunulmasında yararı olacağı belirli değildir. Bununla birlikte, bu firmalar teknolojiyi üniversiteden dışarı çekebilirlerse bu faaliyeti entegre biçimde geliştirme alanı olabilir. Medici Fellowship projesi potansiyel bir yoldur. Dördüncüsü, sadece sanayinin yararlarına odaklanmak yerine, üniver- sitelerin ve akademik bilim insanlarının yerel sanayi ile işbirliğinden ya- rarlanmalarını göz önüne almak da önemlidir. Bu nokta üniversiteler ve akademisyenler için hedefler ve teşvikler ile ilgili sorunlar ortaya çıkartır. Üniversiteler için, ulusal ve uluslararası tanınmış olmak hedefiyle ilgili ça- tışmaları giderecek mekanizmaları geliştirmek gerekebilir. Akademisyenle- rin kariyerlerinde ilerleme için önde gelen bilimsel dergilerde yayın yapma gereksinimi ve ulusal araştırma değerlendirme çalışmaları ilgili çekişmeler çözümlenmelidir. Ulusal araştırma konseyinden kısıtlı araştırma fonu alı- nabilen bir ortamda, sanayiden finansman almanın kendi çekiciliği olabilir. Beşinci ve bağlantılı sorun üniversite sanayi ilişikileriyle ilgili olarak üniversite içindeki odaktır. Örneğin, ilişkiler yüksek ya da orta düzede araştırma için ne dereceye kadar en çekicidir ve elverişlidir? Önde gelen araştırmacıların dünyanın önde gelen yenilikçi firmalarına özel ilgileri ola- bilir, ama onlar ulusal finansman kurumlarından yeterince araştırma fonu alabilirler. Kurumsal finansman bulmakta daha fazla güçlük çekebilen orta düzey araştırmacılar, sanayiden fon sağlamayı çekici bulabilirler. Altıncısı, ilişkilerin gelişmesi bağlantıların gelişmesiyle yakından irtibat- lıdır, bunun da kurulması uzun zaman alabilir ve tek tek akademisyenler tarafından kişisel temaslar kurulmasına dayanabilir. Bu nedenle girişimler, üniversite sanayi ilişkilerinin gelişimini desteklenmesiyle ilişkili zamansal boyutu kabul etmelidir. Sonuç olarak, üniversite sanayi ilişkilerinin yapısı üniversitenin konum- landığı bölgenin yapısına bağlı olabilir (merkez, çevre vb.). Daha çevrede, belirli bölgelerde önemli büyüklükler oluşturmak için üniversiteler arasın- dan bölgesel işbirliği göz önüne almak yönünde bir amaç olabilir. Geliş- mekte olan bölgelerdeki üniversiteler yerel sanayi ile ilişki kurmakta daha fazla güçlükle yüz yüze gelebilirler. Aynı şekilde, azalan ekonomik faaliyetle karşı karşıya olan bölgelerdeki üniversiteler, bilginin ve mezunların daha dinamik bölgelere akışıyla şiddetlenen zor bir durumla karşılaşabilir. Daha gelişmiş bölgelerdeki üniversitelerin bölgenin yükselen gereksinimleriyle veya bölgelerin yeniden oluşturulma politikalarıyla daha uyumlu doktora programları geliştirmeleri gerekebilir. Üniversite-Sanayi İlişkileri: İngiltere’de Bölgesel Politikalar ve Girişimler 153 Kaynaklar Her Majesty’s Treasury. 2004. Science and Innovation Investment Framework 2004-2014: Next Steps. London: Her Majesty’s Stationery Office. Lambert, Richard. 2003. Lambert Review of Business-University Collaboration. London: Her Majesty’s Stationery Office. Mosey, Simon, Andy Lockett, Paul Westhead, and Tracey Hassall-Jones. 2005. Evaluation of the Medici Fellowship Scheme: Final Report. Nottingham, U.K.: t Nottingham University Business School Institute for Enterprise and Innova ion. SQW Economic Development Consultants. 2005. Interim Evaluation of Knowl dge e Transfer Programmes Funded by the Office of Science and Technology through the Science Budget. Cambridge, U.K.: SQW Economic Development Consultants. University of Nottingham, Loughborough University, and University of Leicester. 2004. Final Report to HEFCE: Higher Education Reach-Out to Business and the Community. University of Nottingham, Loughborough University, and Uni ersity v of Leicester. Wright, Mike, Bart Clarysse, Andy Lockett, and Nathalie Moray. 2006. University- Industry Linkages: Evidence from Mid-Range Universities in Europe. Washing on, DC: t World Bank. Wright, Mike, Andy Lockett, Bart Clarysse, and Martin Binks. 2006. “University Spin-Out Companies and Venture Capital.� Research Policy 35 (4): 481-501. 153 BÖLÜM 10 ABD’de 1980 Yılından bu Yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi David C. Mowery Başlık akademisyenlerin, yöneticilerin, sanayi yöneticilerinin ve politika belirleyicilerinin 1980’den beri önemli ölçüde ilgisini çekmekle birlikte, ABD araştırma üniversitelerinde üniversite sanayi işbirliğinin 20. yüzyıla yayılan uzun bir geçmişi vardır. 1980’den bu yana tartışmaların çoğu, üni- versite-sanayi işbirliği ve teknoloji transferini desteklemenin bir aracı ola- rak, buluşların üniversite patentlemesine ve lisanslamasına odaklanmıştır. Ancak, ABD üniversiteleri ile sanayi araştırmacıları arasındaki araştırma işbirliği, yayın yapma, endüstriyel araştırmacıların eğitimi, öğretim üyeleri danışmanlığı ve diğer etkinlikler dahil karşılıklı teknoloji ve bilgi değişimine ait çeşitli kanallara dayanmıştır. Aslında, patentleme dışındaki faaliyetlerin önemi, geçen yüzyılın büyük kısmında, ABD üniversitelerinin ve öğretim üyelerinin en az patentleme ve lisanslama etkinlikleri kadar önemli olmuş- tur. İlaçtan elektrikli ekipmanlara kadar değişen endüstrilerdeki üst düzey yöneticilerle görüşme ve anketlere dayanan birçok yeni çalışma endüstriyel yenilik üzerine üniversite araştırmasının etkisini inceledi. Tüm bu çalış- 155 156 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur malar (Cohen, Nelson, ve Walsh 2002; GUIRR 1991; Levin ve diğerleri 1987; Mansfield 1991) üniversite ve endüstriyel yenilik arasındaki ilişkide endüstrilerarası farklılıkların önemini vurguluyor. Biyomedikal sektörünün – özellikle biyoteknoloji ve ilaç – üniversite araştırmasındaki gelişmelerle endüstriyel yeniliği diğer sektörlere göre daha önemli ve daha doğrudan etkilemesi alışılmadık bir şeydir. Bu çalışmalar akademik araştırmanın sa- nayi icatlarından nadiren geliştirme ve ticarileştirme için prototip ürettiği- ni; aksine araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) tesislerinde firmalar tarafından uygulanan yöntemleri ve disiplinleri bilgilendirdiğini düşündürüyor. Sonuç olarak, endüstriyel Ar-Ge yöneticileri tarafından, akademik ve endüstriyel yenilikler arasındaki etkileşimde en önemli olarak sınıflandırılan kanallar sadece biyomedikal bilimlerdeki patentleri ve lisansları içerir. Farklı kanal- lara (öğretim üyesi danışmanlığı gibi) diğer alanlarda daha fazla ağırlık ve- rilir. Bu araştırma sonuçlarına karşın, 1980’lerde ve 1990’larda patent lisans- lama programı kuran birçok ABD üniversitesi, öğretim üyesi araştırma so- nuçlarının teknoloji transferi ve araştırma işbirliği ve aynı zamanda gelirler için en önemli kanal olduğunu vurguladılar. Daha yakın tarihlerde önde gelen ABD üniversitelerinin teknoloji transfer stratejilerinin değişimine dair kanıtlar bulunuyor. Örneğin, Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley ve Stanford Üniversitesi patentleme ve lisanslama stratejileri şimdi, endüst- riyel firmalarla araştırma ilişkisi kurmak ve aynı zamanda sanayi tarafın- dan fonlanan araştırmayı artırmak isteyen diğer politikalarla daha yakından entegre. Bazı üniversiteler patent etkinliklerinin yönetiminde biyomedikal araştırma ile diğer araştırma alanlarını da farklılaştırmaya başladılar. Aynı anda, pek çok ABD endüstriyel firması – özellikle enformasyon teknoloji- leri endüstrileri – üniversite patentleme ve lisanslama politikalarını işbirliği önündeki engeller olarak eleştirmişlerdir. Bazı durumlarda, ABD firma- ları yabancı üniversitelerin daha az agressif politikalarını, en azından bazı sponsorlu akademik araştırmalarını bu yerleşkelere kaydırmalarının gerek- çesi olarak belirtmişlerdir. Bu tür eleştiri ve dış rekabetin (örtük) tehdidi de ABD araştırma üniversitelerinin değişen politikalarında bir rol oynamıştır. Tarihsel Bakış ABD’de yükseköğretim sisteminin alışılmadık yapısı (özellikle diğer sanayi ekonomilerinin sistemleri ile karşılaştırıldığında) 20. yüzyıl boyunca yükse- köğretiminde üniversite-sanayi işbirliğini kolaylaştırmış oldu. ABD sistemi önemli ölçüde büyüktü; çok heterojen kurumlar biraraya gelmişti (dinsel ve laik, kamu ve özel, büyük ve küçük, vb); herhangi bir merkezî ulusal yö- netsel kontrol yoktu ve öğrenciler, öğretim üyeleri, kaynaklar ve prestij için ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 157 kurumlararası rekabet ciddi olarak teşvik ediliyordu (bakınız Geiger 1986, 1993; Trow 1979, 1991). Buna ek olarak çok sayıda kamu üniversitesinin politik ve mali destek için yerel (Devlet düzeyinde) kaynaklara güvenmesi bölgesel sanayi ve tarımsal kuruluşlarla işbirliği ilişkileri geliştirmek için ce- saretlerini artırdı. ABD yükseköğretim sisteminin yapısı sayesinde öğretim üyeleri ve akademik yöneticilerin araştırma ve diğer faaliyetlerde sanayi ile işbirliği istekleri arttı. Bunun gerçekleşmesi patentleme ve lisanslamadan daha fazlasını gerektiriyordu. 1950’lerle beraber resmi patent politikalarının artan sayıda üniversite ta- rafından benimsenmesine karşın, bu politikaların çoğu, özellikle tıp fakül- telerinde buluşların patentlenmesine engel oldu ve 1980 sonrasında üni- versite patentlerinin yaygınlığı azaldı. Ayrıca, birçok üniversite patentleme ve lisanslamayı kendileri yapmayı tercih etmiyor. Kaliforniya Üniversitesi- nin (UC) buluşcu bir öğretim üyesi olan ve kendi patentlerinin lisans gelir- leriyle bilimsel araştırmayı desteklemek isteyen Frederick Cottrell tarafın- r dan finanse edilen Research Corpo ation 1950’ler ve 1960’larda üniversite patent ve lisans yöneticisi olarak önemli bir rol üstlenmiştir. Biyomedikal teknolojiler, patentleme ve lisanslamanın en erken yıllarında bile, Research Corporation ve Mezunlar Araştırma Vakfı gibi diğer erken lisanslayıcılar için lisanslama gelirlerinde çok fazla yere sahipti. Teknoloji transfer ofisi kuran veya Teknoloji transfer görevlisi kiralayan üniversitelerin sayısı 1960’ların sonunda, 1980 tarihli Bayh-Dole yasasın- dan epey önce artmaya başladı. 1970’ler, 1980’ler kadar veya daha fazla olarak, ABD üniversite patentleme ve lisanslamasında dönüm noktasıydı. ABD üniversiteleri özellikle biyomedikal alanda patentlemelerini artırdılar, patent ve lisans faaliyetlerinin yönetiminde daha belirgin bir rol üstlendiler, Research Corporation’ı gölgede bıraktılar. Devlet araştırma fonu kuruluş- ları ve üniversiteler arasındaki anlaşmalar 1970’lerde patentlemenin büyü- mesine katkıda bulundu. Özel üniversiteler de bu on yılda kendi patentle- me ve lisanslamalarını artırdılar. 1970’lerde federal akademik destekdeki durgunluk, patentlemeye ilgi oluşturmanın yanı sıra, aynı zamanda üniversiteleri araştırma için endüstri- yel destek aramaya yöneltti.1 1970’ten 1980’e kadar akademik araştırmalar için toplam fon içinde endüstrisinin payı yüzde 2,7‘den yüzde 4,1’e yüksel- di (National Science Board 2006, ek tablo 4-5) ve 1999’da yüzde 7,4 oldu, sonra da 2005’te yüzde 7’ye indi. Bu düzey, ABD sanayisi tarafından 1953 yılında finanse edilen yüzde 11’lik üniversite araştırma fonunun çok altın- 1 Cohen ve ark. (1998, 183) tarafından hazırlanan üniversite-sanayi araştırma merkezleri araştırması, her biri faaliyetleri için önemli sanayi finansmanı alan bu merkezlerin yüzde 73’ünün üniversitelerin itici gücüyle kurulduğunu saptadı. 158 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur dadır. Cohen, Florida ve Goe (1994) kendi anket kapsamındaki 1056 üni- versite-sanayi araştırma merkezinin büyük oranda 1980’lerdeki üniversite girişimleri sonucunda kurulduğuna işaret ederler. Bu merkezler 1990’da akademik yerleşkelerde 2,5 milyar ABD $’dan fazla Ar-Ge harcamasını karşıladılar. 1980 Tarihli Bayh-Dole Yasası 1980 tarihli Bayh-Dole Patent ve Marka Değişiklikler Yasası federal olarak finanse edilen araştırmacılar için bu araştırma sonuçlarına patent verilmesi ve bu patentlerin diğer taraflara lisansının (özel lisanslar dahil) verilmesi- ne kapsamlı izin sağladı. ABD araştırma üniversiteleri tarafından yapılan lobicilik Bayh-Dole Yasası’nın kabul edilmesinin arkasındaki çeşitli etmen- lerden biriydi. Yasa üniversite patentlemesini ve lisanslamasını en az üç şekilde kolay- laştırdı. Birincisi, tek başlarına üniversiteler ve federal kurumlar arasında müzakere edilmiş olan kurumsal patent anlaşmaları ağını birörnek politi- kayla değiştirdi. İkincisi, hükümler, federal olarak finanse edilen araştırma sonuçları için üniversite ve sanayi şirketleri arasındaki özel lisans müzake- relerine kongre desteği veriyordu. Üçüncüsü, araştırmacılar ve lisans ve- renler arasındaki lisans anlaşmaları şartlarını denetleyen federal fon kuru- luşlarının gücünü azalttı. Yasa federal fon kuruluşlarının, kamu tarafından finanse edilen araştır- ma sonucunda ortaya çıkan patentli buluşların lisans sözleşmelerinin özel koşullarının denetimini azaltmış olsa da, yasanın üç hükmü bu fikri mülki- yete sahip olmayı ve lisansını etkiliyor. Federal finansman kuruluşları kamu finansmanından doğan ve araştırmacılara kayıtlı tüm patentler için, özel olmayan, telif ücretsiz lisansları elinde tuttu. Federal kuruluşlar ABD’li ol- mayan araştırmacıların patent haklarını reddetmeye ve eğer buluşun sahip- liğini reddetmek yasanın amaçlarına uygunsa patent hakkını reddetmeye yetkiliydiler. Rai ve Eisenberg (2003)’in işaret ettiği gibi, bir tarafa ait pa- tent haklarının reddi ABD Federal Alacaklar Mahkemesi’ne kadar uzanan karmaşık bir temyiz sürecine tabidir; bu hüküm uyarınca patent hakları reddedilmiş yalnızca bir örnek gösterilebilmektedir. Son olarak, patent sa- hibi veya sahip olduğu lisans buluşun geliştirilmesine gerekli özeni göster- miyorlarsa, yasa patenti lisanslayacak şekilde federal kuruluşlara “hareket etme� hakkı verir. Bu hükmün de idari ve adli temyiz prosedürleri vardır, ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 159 ama güç hala bir federal fon kuruluşunun elindedir.2 Bayh-Dole Yasasının geçmesi ABD politikasının daha güçlü fikri mül- kiyet haklarına doğru daha kapsamlı kayışının bir parçası idi.3 Bu tür po- litika girişimlerinin en önemlileri arasında 1982 yılında Federal Yargı için ABD Temyiz Mahkemesi’nin kurulması oldu. Bu mahkeme federal yargı- da patent davalarının son temyiz mahkemesi olarak hizmet etmek üzere kuruldu, kısa süre sonra patent sahipleri haklarının güçlü bir savunucusu oldu.4 Ancak temyiz mahkemesinin kurulmasından bile önce Diamond v. Chakrabarty hakkında 1980 yılındaki ABD Yüksek Mahkemesi kararı yeni biyoteknoloji endüstrisinde kapsamlı bir patentin geçerliliğini onaylamış- tı, böylece bu sektördeki buluşların patentlenmesini ve lisanslamasını ko- laylaştırdı. Dolayısıyla yasanın etkilerini fikri mülkiyet hakları konusunda Amerikan politikasının bu büyük değişimi bağlamında görmek gerekir. Bayh-Dole Yasası’nın Etkileri Pek çok akademisyen Bayh-Dole Yasası’nın 1980’den bu yana üniversitele- rin patentleme ve lisanslamasının artışındaki rolünü belgelemişlerdir (Hen- derson, Jaffe ve Trajtenberg 1998). Ama bunun doğrusu, ABD üniversi- te patentleme tarihinde birinci aşama değil sonuncu aşamanın başlatıcısı olmasıdır. Bu son aşama, 1970’lerden önce birçok ABD üniversitesinin patentlemeyle doğrudan ilgilenme isteksizliklerinin aksine, patentleme ve lisans faaliyetlerinin yönetimine doğrudan katılımlarının artışıyla karakte- rizedir. Bayh-Dole Yasası’nın etkilerini diğer etkilerden ayıramadığımızı akılda tu- tarak, ABD üniversite patentlemesi 1980 yılından bu yana nasıl değişmiş- tir? Üniversiteler 1963 yılında yüzde 0,3’den az olan patentleme paylarını 1999’da yaklaşık yüzde 4’e çıkardılar, ama bu payın büyüme hızı 1980’den sonra değil, önce hızlanmaya başladı. İlgi çekici bir başka konu üniver- site patentlerinin teknolojik alanlara göre, yasanın geçişinden önceki ve sonraki dağılımlarıdır. Biyotıp dışı alanlardaki üniversite patentleri 1968-70 döneminden 1978-80 dönemine kadar yüzde 90 arttı, ama biyotıp patent- 2 1997’de, Cell Pro, Ulusal Sağlık Enstitüsünü, haklar ve kemik iliği kök hücre teknolojisiyle ilgili geniş istemlerle ilgili bir patenti Johns Hopkins Üniversitesinden lisanslamaya zorlamak için çalıştı, daha sonra Baxter Healthcare tarafından bir patent lisanslandı. Cell Pro’’nun dilekçesi reddedildi ve firma sonunda iflas etti (Bar-Shalom ve Cook-Deegan 2002; McGarey ve Levey 1999). 3 Katz ve Ordover (1990)’a göre, 1980’lerde fikri mülkiyet haklarının güçlendirilmesi için ulusal ve uluslararası koruma üzerine odaklanmış en az 14 kongre kararı geçti. Federal Temyiz Mahkemesi, önüne gelen iddialarda vakaların yaklaşık yüzde 80’inde patent haklarının korunmasını onaylamıştır, federal mahkeme için 1982 öncesindeki yüzde 30 oranına göre önemli bir artıştır. 4 ABD yarıiletken endüstrisi patentlerine ABD Federal Temyiz Mahkemesi’nin etkilerinin ve ilgili politika dönüşümlerinin analizi için bkn. Hall ve Ziedonis (2001). 160 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur leri yüzde 295 arttı. Biyomedikal disiplinlerin tüm akademik Ar-Ge federal finansmanı içindeki artan payı, biyomedikal bilimlerin 1960’lar ve 1970’ler- deki önemli ilerleyişi ve sanayinin biyomedikal araştırma sonuçlarına yoğun ilgisi, hep birlikte bu dönemde üniversite patetlemesindeki artışı etkiledi. Patentleme ve lisanslama faaliyetlerdeki artış 1970’lerde zaten oluştuğu halde, Bayh-Dole Yasası üniversitelerde, bu faaliyetlerin yönetimine katıl- ma dalgası yarattı. ABD araştırma üniversitelerinde patentleme payı 1980 öncesinde kurum başına 10 patent iken 1975 – 1980 arasında yüzde 85’den fazla azaldı, 1992’de yüzde 65’den aşağıya indi. Bunun aksine, 1980 önce- sinin düşün yoğunluklu patentçileri (10’dan az patent alan kurumlar) tüm akademik patentler içindeki paylarını 1981’deki yüzde 15’den 1992’de yak- laşık yüzde 30’a çıkarttılar. Ve 1975 – 1980 arasında patent etkinliği olma- yan kurumlar 1980’de sıfır olan toplam akademik patent paylarını 1992’de yüzde 6’nın üzerine çıkardılar. Bayh-Dole Yasası sonrasında üniversite pa- tentlerinin ortalama öneminin değişimine ait analizimiz, bu işe girişen daha az deneyimli üniversitelerin kanunun kabulünün hemen ardından daha az önemli patentler aldığını gösteriyor. Ancak, deneyimli kurumsal patentçi- lerle patentlerinin kalitesi arasındaki fark 1980’ların sonlarında azaldı. Bu nokta önemlidir, çünkü patentleme stratejilerinin, özellikle üniversiteler açısından, 1980’lerin boyunca daha seçici bir yaklaşıma doğru değiştiğini düşündürüyor. Bazı araştırma üniversitelerinde patentleme stratejilerinin bir kez daha değişim geçirmekte olduğu görülüyor. Bu işe giren pek çok kurumun ilk patentlerinin görece kalite düşüklü- ğüne dair bu bulgular, araştırma üniversitelerin verimlilik ölçüsü olarak pa- tent sayılarını (kendi veya Ar-Ge harcamalarına göre) kullanırken dikkatli olma gereğini de vurguluyor. Patentlerin kalitesi çok değişir: tıpkı akade- mik makaleler gibi pek çok patent hiç atıf almaz ve kimse tarafından etkin kullanılmaz ve herhangi bir patent portföyünün değeri genellikle çok az sayıdaki patentin hakimiyetindedir. Üniversiteler veya (daha da tartışmalı) üniversitelerle endüstri arasındaki patent verimlilik karşılaştırması, örneğin patentlerin atıf ağırlıkları gibi patent kalitesine ait bazı düzenlemeler içer- melidir.5 Mowery ve arkadaşlarının (2004) belirttiği bulgular Columbia Üniversi- tesi, Stanford Üniversitesi ve UC sisteminin brüt lisanslama gelirlerinin az sayıdaki patentin hakimiyetinde olduğunu gösteriyor. Her üniversitede en iyi beş patent brüt lisanslama gelirlerinin yüzde 65’ten fazlasını oluşturu- 5 Daha genel olarak, Ar-Ge başına üretilen patentlerin dolar bazında yatırımına daynan üniversiteler ve sanayi Ar-Ge yatırımları maliyet-etkililik karşılaştırmaları politika için tehlikeli kılavuzlardır. Bu tür karşılaştırmalar araştırma üniversiteleri ve endüstriyel Ar-Ge performansının, farklı sonuçlar veren tamamlayıcı görevleri olsa bile, temelde farklı yürüdüklerini görmezden gelir. ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 161 yor. İlk beş patent esas olarak biyomedikal buluşlardır. Önemli biyomedi- kal araştırma programı olmayan üniversiteler böyle “sayı kazandırıcı� pa- tent üretemezler ve dolayısıyla düşük brüt gelir elde edebilirler. Teknoloji lisanslama ofisleri kurmanın ve yürütmenin yüksek maliyetleri (patent ko- vuşturma ve dava ile ilgili yasal giderler de) net kazançlarını azaltmaktadır. UC sistemi bile (bu verinin kapsadığı zaman diliminde dokuz yerleşke- den oluşuyordu), Bayh-Dole Yasası’nın sonrasında lisans geliri elde etmede önde gelen Amerikan üniversitelerinden birisidir, lisanslama etkinliklerin- den şaşırtıcı şekilde küçük net gelirler aldılar. 2001 – 2004 mali yılların- da, UC sisteminin ortalama yıllık brüt lisanslama geliri kabaca 75 milyon ABD$’dı. Ancak UC faaliyet giderlerine net katkı, teknoloji lisanslama ofisi ve mucit öğretim üyesine yapılan ödemeler çıkarılarak yapılan hesaplama, yıllık ortalama 15 milyon ABD $’ın biraz üzerindedir. Bu miktar, UC siste- minin 3 milyar ABD $’den fazla olan yıllık araştırma bütçesinin küçük bir bölümünü temsil eder (yüzde 1’den az). 2001 mali yılında (kapsamlı verinin bulunduğu en son yıl) UC sisteminin akademik araştırmalarının sanayi fi- nansmanı, lisans aktivitesine bağlı ortalama ve net kurumsal brüt gelirleri gölgede bırakarak, 235 millyon ABD $ olmuştur.6 Tabi ki gelirler üniversite lisanslama faaliyetleri için tek dürtü değildir. Diğer önemli nedenler kendi buluşlarını patentli ve lisanslı görmek isteyen öğretim üyelerini tutma, üniversite buluşlarını ticarileşmeye transfer etme ve bölgesel veya eyalet düzeyinde ekonomik kalkınmayı içerir. Patent ihlali iddiaları karşısında gayriresmi “deneysel kullanım� savunmasını ortadan kaldıran, Federal Temyiz Mahkemesi’nin 2003 tarihli Madey v. Duke kara- rının ardından bir başka önemli itici güç araştırma yapmak için akademik bilim özgürlüğünün korunmasıdır. Ancak, patentleme ve lisanslamayla ilgi- li bu potansiyel hedefler dizisi bazı yönetsel zorluklar yaratır. Birincisi, bu hedefler tamamen uyumlu değildir. Örneğin, bölgesel ekonomik kalkın- mayı desteklemek, aktif olarak üniversite bölgesinde bulunan firmalar için lisanslara düşük telif oranlarının kabulünü gerektirebilir. Böylece, tekno- loji lisanslaması bu hedefler arasında bazı dengeler içerecektir. İkincisi, bu dengelere ve yanısıra birçok üniversitenin teknoloji lisanslama ofisi net ge- lirlerinin nispeten mütevazı çapta olduğunun kanıtlarına rağmen, teknoloji lisanslama görevlilerinin (Jensen ve Thursby 2001) yaptığı son bir ankette, ankete katılanlar faaliyetlerinin en önemli amacının lisanslama gelirleri ol- duğunu belirtmişlerdir. Daha fazla bilgi için bkn. http://www.ucop.edu/research/publications/pdf/resfund01.pdf 6 162 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Üniversite-Sanayi İlişkilerinde 1995 Yılından Bu Yana Gelişmeler 1995’ten bu yana ABD üniversitelerinin sanayi ile olan ilişkilerinin yöneti- mi pek çok bakımdan değişti. Çok sayıda üniversite öğretim üyesi icatların- dan istifade etme aracı olarak lisans firmalarında kendi yatırım hisselerini artırdılar. Buna ek olarak, önde gelen ABD araştırma üniversitelerinin bir- çoğu, sanayi ile daha fazla ilişki (ve akademik araştırmaya destek) ağının bir parçası olarak lisanslamaya daha fazla önem vererek, teknoloji lisanslama politikalarını gözden geçirdiler. Sonuç olarak, bazı büyük ABD firmaları, ABD üniversitelerinin fikri mülkiyet ve teknoloji lisanslama politikaları- na, birçok Amerikan üniversitesinin politikalarında daha da değişikliğe yol açan güçlü eleştiriler dile getirdiler. Lisanslara Üniversitelerin Sermaye Yatırımları Pek çok ABD üniver- sitesinin patentleme ve lisanslama faaliyetlerinin yönetiminde önemli bir gelişme 1990’lar boyunca küçük şirket lisanslarında hisse alımını artırma- ları oldu. Üniversite lisanslama görevlileri, pek çok durumda, hisse pozis- yonlarının tek başına bir lisans anlaşmasına göre, özellikle az nakit akışı olan küçük bir firmada, daha büyük bir potansiyel sağlayabileceğine inanır. Başlangıç ruhsatlarının kısıtlı mali kaynakları üniversitelerin lisans ücreti veya diğer açık ödemeler yerine sermaye hisselerini kabul edebilecekleri anlamına da gelir. Üniversitesi Teknoloji Yöneticileri Birliği (AUTM 2003) 2002 mali yıl anketine göre, o yıl müzakere edilen 443 ruhsatın lisans veren üniversiteye lisans sahibi şirketin hisse senedi bağışını içermektedir. Bu 443 lisanstan 313 tanesi, özellikle üniversite buluşlarını ticarileştirmek üzere kurulan yeni şirketlerle müzakere edildi. Hisse senedi olan 443 ruhsat 2001 mali yılı boyunca yaklaşık 52 artış gösteriyordu. İlginç bir şekilde, mevcut küçük firmalar ile görüşülmüş hisse senetli lisans payı 2002 boyunca yak- laşık üçe katlandı (43’ten 130’a), araştırma analizlerinin gösterdiği bu artış küçük firma ruhsatları üzerindeki mali baskının göstergesi olarak yorum- landı. MIT, Stanford ve UC Berkeley’deki Gelişmeler Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), Stanford ve UC Berkeley bir dizi ortak özelliğe sahiptir. Hepsinin ABD’de en iyi beş arasına giren mühendislik fakülteleri, hepsinin fiziksel bilimlerde güçlü araştırma yetenekleri ve öğretim üyelerinin uzun onaylı patentleri vardır. Ayrıca tümünün, 20. yüzyıla uzanan, kuzey Kali- forniya ve doğu Massachusetts’de bölgesel bilgi teknolojisi, elektronik ve biyomedikal sanayi komplekslerinin büyümesine katkıda bulunmuş, sanayi ile işbirliğine dayalı bir geçmişi vardır. Bu üç kurum arasında önemli farklılıklar da bulunur. Sadece Stanford ruhsatlı buluşların önemli bir kaynağı olan araştırma yoğun tıp fakültesine ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 163 sahiptir. Bu üniversite 1979’ten beri patentleme ve ruhsatlamayı doğrudan yönetiyor, daha önce bu faaliyetler için Research Corporation’ı kulanıyor- du. MIT benzer şekilde, Research Corporation’a bel bağlamayı 1960’ların başlarında, kısmen lisanslama politikası konusunda anlaşmazlıklar sonucu olarak, azalttı (bakınız Mowery ve Sampat 2001) ve 1960’ların sonlarından başlayarak patentleme ve lisans faaliyetlerini kendi Teknoloji Lisanslama Ofisi üzerinden yürüttü. UC sistemi patentleme ve lisanslamayı 1940’lar- dan beri yürütüyor, ama tüm sistemin Teknoloji Transfer Ofisi’ni 1970’ler- de güçlendirdi ve genişletti. UC Berkeley 1990’dan beri yerleşke düzeyinde teknoloji lisanslaması yürütüyor ve burası patentleme ve lisans faaliyetleri- ni sorumluluğunu sistem çapındaki ofisle paylaşıyor. Üç üniversitenin hepsinin sanayi ile işbirliğini düzenleyen bir dizi fark- lı programları vardır. Örneğin, üç üniversitenin mühendislik fakülteleri, şirket çalışanlarına araştırmalardaki ilerlemeleri gözden geçirme, yerleş- ke laboratuvarlarına ziyaret ve araştırmacılarla düzenli toplantılar yapma olanağı verecek şekilde ücretli olarak şirketlere üyelik sunan endüstriyel bütünleşme programları yürütürler. Bu programlar ayrıca, programın yapı- sına ve şirketin ödediği yıllık ücrete göre de şirket çalışanlarına geçici olarak akademik araştırma teislerinde çalışma fırsatı da içerir. Şekil 10.1. Sanayi Destekli Ar-Ge Payı: MIT, Stanford ve Berkeley, 2003 Mali Yılı Kaynak: http://www.nsf.gov/statistics/nsf05320/tables/table29.xls. Her üç üniversite sanayi şirketlerine bireysel öğretim üyesi araştırma projelerini desteklemek için de fırsat verir. Ancak, ilgi çekici olarak, sanayi destekli araştırma düzeyleri kabaca benzer bütçeleri olan üç kurum arasın- 164 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur da önemli farklılık gösterir (2003 mali yılında MIT 486 milyon ABD$, UC Berkeley 507 milyon ABD$ ve Stanford 603 milyon ABD$). Şekil 10.1’de görüleceği gibi 2003 mali yılında sanayi kaynakları MIT yerleşke araştır- malarının yüzde 16’sını karşıladı –tüm ABD üniversiteleri ortalamasının iki katından fazla (kabaca yüzde 7,4) – ama UC Berkeley (yüzde 4,4) ve Stanford (yüzde 5,2) araştırma bütçelerinin bir ölçüde daha küçük kısmını oluşturdu. Buluş açıklamaları ve lisanslama faaliyetlerine ait ek karşılaştırmalı veri rakamları şekil 10.2, 10.3 ve 10.4’te sunulmaktadır. UC Berkeley ile iki özel araştırma üniversitesi MIT ve Stanford arasındaki farklar çarpıcıdır. Brüt lisanslama geliri (mali yıl 2000 ve 2001’de MIT ve Stanford lisansla- ma ofislerinin nakit sermaye yatırımlarını içerir)7 MIT ve Stanford’da UC Berkeley’e göre önemli ölçüde yüksektir. Şekil 10.2. Lisanslama Brüt Telif Hakları, 2000-04 Mali Yılları Kaynaklar: MIT: http://web.mit.edu/tlo/www/about/office_statistics.html; Stanford Üniversitesi: http://otl.stanford. edu/about/resources.html; Kaliforniya Üniversitesi Berkeley: http://www.ucop.edu/ott/genre- sources/annualrpts.html. Aslında, UC Berkeley Teknoloji Lisanslama Ofisi faaliyetleri 2001 – 2004 mali yıllarında, faaliyet giderleri ve mucitlere yapılan ödemeler kesil- 7 Her üç üniversitenin teknoloji lisanslama programlarına yenilikçi şirket ruhsatlamada, patent takip maliyetleri veya lisans ücreti yerine hisse kabul etme izni verilir. Sadece Stanford, lisanslamada aldığı hisse işlemlerininin yıllık sayısını bildirir. 2000 ve 2001 mali yıllarında, MIT’in hisse bazlı kazancı 14.5 milyon ABD$ ve 55.6 milyon ABD$ (Şekil 10.2’de açıklanan veriler içinde) gerçekleşmiştir. Stanford Teknoloji Lisanslama Ofisi 2001 mali yılında 2.1 milyon ABD$ ve 2005 mali yılında 336 milyon ABD$ hisse senedi tabanlı kâr açıkladı (bu beklenmedik kazanç Google’daki hissesinin satışı ile ilişkilidir). ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 165 diten sonra yerleşkeye 1 milyon ABD dolarından biraz daha fazla ortalama yıllık net gelir getirdi. Bu farkların bazıları UC Berkeley Teknoloji Lisanslama Ofisinin daha yakın tarihlerde kurulmuş olmasını ve diğer iki üniversitenin ofislerine göre patent ve lisanslama portföyünün küçük olduğunu gösteriyor (UC Berkeley ofisinin 1990’da kurulmasından önceki patentlerle ilgili lisansla- ma geliri tüm sistemin lisanslama ofisine gidiyordu). Ama şekil 10.3 ve 10.4’de görülüyor ki yıllık buluş sayısı açıklamaları ve lisanslama sözleş- meleri de MIT ve Stanford’da UC Berkeley’den çok daha yüksektir, bu da UC Berkeley ile diğer iki kurum arasında lisanslama gelirlerindeki büyük farkın zaman geçtikçe kaybolma olasılığı olmadığını düşündürüyor. UC Berkeley’de patentleme ve lisanslamanın kurumsal mali yararı pozitif de olsa mütevazıdır ve MIT veya Stanford’a gidene göre çok daha azdır. Yine de sadece Stanford’un 2001’den 2004’e kadar ortalama brüt lisanslama ge- liri 2003 mali yılı sanayiden fonlanan araştırmalardan yüksektir.8 Şekil 10.3. Yıllık Buluş Açıklamaları, 2000-04 Mali Yılları Kaynaklar: MIT: http://web.mit.edu/tlo/www/about/office_statistics.html; Stanford Üniversitesi: http://otl.stanford. edu/about/resources.html; Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley: http://www.ucop.edu/ott/genresources/annualrpts.html. 8 Ulusal Bilim Vakfı verileri gösteriyor ki 2003 mali yılı içinde sanayi tarafından finanse edilen araştırma Stanford’da 31 milyon ABD doları, UC Berkeley’de 22 milyon ABD doları ve MIT’de 81 milyon ABD doları oldu. (http://www.nsf.gov/statistics/nsf05320/tables/table29.xls) 166 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şekil 10.4. Lisans anlaşmaları, 2000-04 Mali Yılları Kaynaklar: MIT: http://web.mit.edu/tlo/www/about/office_statistics.html; Stanford Üniversitesi: http://otl.stanford. edu/about/resources.html; Kaliforniya Ünivesritesi, Berkeley: http://www.ucop.edu/ott/genresources/annualrpts.html., Her üç üniversitenin patentleme ve lisanslama faaliyetleri net kurum- sal gelir bazında kârlı olmakla beraber, her üçü de lisanslama faaliyetlerini artık sanayi ile daha yakın araştırma ilişkilerini teşvik edici daha kapsamlı programlara destek olacak şekilde yürütüyorlar. Örneğin, Stanford Tekno- loji Lisanslama Ofisi müdürü, aynı zamanda üniversitenin sanayi destekli araştırma anlaşmalarını yürüten Endüstri Sözleşmeler Dairesini, yanı sıra, araştırma araçları ve malzemeleri araştırmacıları arasındaki transferi yürü- ten malzeme transferi anlaşmalarını da yönetiyor. Yerleşke araştırmalarını destekleyen sanayi şirketleri bu araştırmaların sonuçlarının lisanslarını (te- lif ücretsiz lisans) alabilirler. Lisans gelirlerini maksimize etmekle sanayi araştırma finansmanı elde etmek arasındaki benzer bir dengeleme 2003 yılında UC Berkeley’de Fikri Mülkiyet ve Sanayi Araştırma Birliği kuruluşunda aşikardır ve bu, endüstri ile desteklenen araştırma anlaşmaları müzakerelerini denetlemekle görevli olarak kurulmuş olan Teknoloji Lisanslama Ofisi ve daha yeni olan Sanayi İttifakları Ofisini içine almıştır. Daha ötesi, UC Berkeley lisanslama ofisi, diğer UC teknoloji lisanslama ofisleriyle beraber, farklı araştırma alanların- daki patentlerin değerine (ve olasılıkla lisanslama gelirleri) göre kurumlar arasındaki farkları ortaya koyan yeni bir politika kurmuştur. 2000 yılın- da UC Rektörlüğü elektrik mühendisliği ve bilgisayar bilimlerinde sanayi sponsorlu yerleşke araştırmalarının telif ücretsiz lisans müzakerelerine yet- ki verdi. UC Berkeley’in diğer hedeflerine göre, lisanslama gelirlerine bağlı olan öncelikler değişiminin bir başka yansıması, düşük gelirli ekonomilerde ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 167 satılan icatların telif ücretsiz lisans müzakerelerini yapan sosyal sorumlu- luk lisanslama girişimidir.9 Bu kaymaların lisanslama stratejisi ve politikasındaki ekonomik önemi- ni değerlendirmek güçtür, uygulaması da sorunlar yaratır. Çok az sayıdaki akademik laboratuvar araştırma faaliyetlerini finansman kaynaklarına göre tam anlamıyla ayırır. Bu tür araştırmaların büyük çoğunluğu federal hükü- met tarafından finanse edilir. Lisanslama koşullarını finansman kaynağına göre farklılaştırmaya çalışan politikalar mümkün olmayabilir. Benzer şe- kilde, lisanslama koşulları farklılıklarını son kullanıcı piyasasının özellikle- rine göre teşvik etme politikalarını geliştirmek ve uygulamak, hem yüksek hem düşük gelirli pazarlara hizmet veren pek çok buluş için güç olacaktır. Bununla birlikte, bu girişimler hem Stanford hem UC Berkeley teknoloji lisanslama ofisleri yerleşke yöneticilerine sanayi ile daha geniş bir dizi ilişki için sorumluluk verilmesiyle birlikte, önde gelen akademik lisanslayıcıların bile kendi teknoloji transfer stratejilerinin denge yönetiminde daha farklı yaklaşım geliştirdiklerini düşündürüyor. ABD Üniversite Lisans Politikaları ve Uygulamalarına Sanayi Eleştirisi 1980’den bu yana, ABD üniversite patentleme ve (hatta daha büyük öl- çüde) lisanslamasının artışı, patentlerin önemli ekonomik değer taşıdığı biyomedikal bilimlerin egemenliğindedir ve önemli ticari yeniliği olan (ör- neğin, yeni bir farmasötik ürün) patent sayısı enformasyon teknolojileri gibi alanlardaki ticari yeniliklerden genellikle azdır. Sistematik olmayan kanıtlar, biyotıp dışındaki bazı alanlarda pek çok üniversitenin patent li- sanslamasından gelir elde etme çabalarının, sanayi ile işbirliğini kolaylaş- tırıcı değil sürtünme kaynağı olduğunu düşündürüyor. ABD üniversiteleri ile uzun zamandır yakın araştırma işbirliği yapmış bir şirket olan Hewlett Packard’dan Dr. R. Stanley Williams ABD Senatosu Ticaret Komitesinin Bilim, Teknoloji ve Uzay Alt Komitesindeki ifadesindeki ifadesinde şunu belirtmiştir. 9 Belirtmemiz gereken başka bir girişim UC Berkeley kampüsünde Novartis Şirketi ve yerleşkenin Bitki ve Mikrobiyal Biyoloji Bölümü arasında 1998 tarihli araştırma anlaşmasıdır. Anlaşma beş yıllık bir süre içinde bölümün araştırmalarını desteklemek için ABD Novartis’in 25 milyon $ katkısını kapsıyordu. Buna karşılık, Novartis’e tüm bölümlerin buluşlarının sonuçlarını gözden geçirmek ve bu sonuçları bölüm araştırma fonundaki tüm hissesiyle orantılı olacak şekilde (kabaca üçte biri) lisans anlaşması için bir müzakere yapabilme seçeneği tanındı. Girişim, kısmen müzakeredeki aşırı gizlilik ve duyurulmasının yerleşke yöneticileri tarafından kötü yürütülmesi ve Novartis’in sözleşmeyi yenilememesi nedeniyle, tartışmalı idi. Lisans müzakerelerin durumu belirsiz olmasına rağmen firma 2002 yılı itibariyle, bölüm sonuçlarının ikisi üzerinde opsiyonununu yerine getirdi. Bu proje çevresindeki tartışmalar göz önüne alındığında benzer bir şeyin yakın gelecekte UC Berkeley yetkilileri tarafından müzakere edilmesi olası görünmemektedir. 168 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Amerikan üniversiteleri, büyük ölçüde araştırma için federal fon ek- sikliğinin sonucu olarak, şirketlerden alınan fonları yükseltme girişim- lerinde son derece agresif oldular. . . . ABD merkezli büyük şirketler bu durumdan öylesine umutsuz ve bıkkın ki, şimdi artık, çok daha olumlu fikri mülkiyet hakkı koşulları teklif etmeye daha istekli ya- bancı üniversitelerle, özellikle Fransa, Rusya ve Çin’deki seçkin ku- rumlarla çalışıyorlar. (Eylül 17, 2002; http://www.memagazine.org/ contents/current/webonly/webex319.html). Biyomedikal alanda Ulusal Sağlık Enstitüleri başkanlığı Araştırma Araç- ları Çalışma Grubu, raporunda şunları dile getirdi: Eğer konuştuğumuz hemen hemen her özel firmanın anlaştığı bir nokta varsa, üniversiteler araştırma araçlarına erişimin adil şartları ko- nusunda kendilerinin araçları alan veya ihraç eden olup olmadıklarına göre çelişkili pozisyonlar alıyorlar. Firmalar, defalarca bize üniversi- telerin başkalarının ürettiği araçlara erişmek istediklerinde “üniversite keplerini giydiklerini�, ama firmalara kendilerinin araçlarına erişim verecek anlaşmalara girdiklerinde ise aynı tür kısıtlamaları empoze ettiklerinden şikayet ediyorlar. Küçük bir biyoteknoloji firmasının bir avukatının dediği gibi, “Üniversiteler her iki yolu da istiyor. Kendi teknolojilerini lisanslayacakları zaman ticari kuruluş, ama başkaları- nın geliştirdiği teknolojiye erişmeye sıra gelice akademik ortam olmak istiyorlar. . . . . Bunlar küçük şirketlerin yollarına da aynı zorlukları çıkartıyorlar.� (NIH, 1998, 15) Daha kapsamlı (ve muhtemelen abartılı) bir değerlendirme Ulusal Bi- limler Akademisi’nde 2003’te düzenlenen konferansta Hükümet-Üniversi- te-Sanayi Araştırma Yuvarlak Masası (GUIRR) tarafından sunuldu: Üniversitelerin fikri mülkiyet hakkını zırhla korumaya alma yaklaşımı, lisanslama faaliyetinin kendi dar sınırları içinde bile, azalan kazançları kârlı hale getirecek gibi görünüyor. . . . fikri mülkiyet için gerekli olan yasal görüşmeler –ki eninde sonunda yararsız olacaktır; zahmetlidir, bireyselleştirilmiştir, üniversiteler ve şirketler arasında ayrı ayrı pazar- lığı yapılmıştır. Açık yasal görüşmeler yürütülen araştırma projesinin toplam maliyetinden daha fazlasına kolaylıkla mal olabilir ve/veya şirket izlenen teknolojiye ilgi duyduğunda zaman geçmiş olabilir… Özetle, üniversitenin yarattığı fikri mülkiyetin gerçek değerindeki be- lirsizlik kavgacı kültürle de birleştiğinde, ABD’de üniversite sanayi iş ilişkisini – geçmişte lisansüstü eğitime büyük katkıda bulunmuştu – pahalı ve neredeyse sürdürülemez yapmıştır (GUIRR 2003, 2). ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 169 Bu kritik yorumlar büyük sanayi şirketleriyle (çoğu enformasyon tekno- lojileri sektöründedir) ABD araştırma üniversiteleri arasında fikri mülkiyet hakları ve politikaları ve lisanslama yönergeleri üzerinde önemli tartışma- ları tetiklemiştir. Aralık 2005’te dört büyük enformasyon teknoloji firması (Cisco, Hewlett Packard, IBM ve Intel) ve yedi üniversite (Austin Carnegie Mellon Üniversitesi, Georgia Teknoloji Enstitüsü, Rensselaer Politeknik Enstitüsü, Stanford Üniversitesi, UC Berkeley, Urbana-Champaign Illinois Üniversitesi ve Austin’deki Texas Üniversitesi) açık-kaynak yazılım ortak araştırmaları üzerinde, sanayi firmaları tarafından finanse edilen ortak ça- lışma sonuçlarının serbest yaygınlaştırılmasını vurgulayan işbirliği anlaşma- sının ilkeler bildirisinde anlaştılar.10 Yukarıda bahsedilen GUIRR konfe- ransı sanayi şirketlerini, Endüstriyel Araştırma Enstitüsü’nü (büyük ABD şirketlerinin Ar-Ge direktörlerini temsil ediyor) ve Üniversitesi Araştırma Yöneticilerinin Ulusal Konferansı’nı içine alan seri toplantılardan biridir. Önemli miktarda basın ve biraz da politika yapıcıların dikkatini çeken gerilimlerin çoğu şirketler ve üniversiteler arasındaki ilişkileri kapsar, aslın- da bazı açılardan, büyük patent portföyü olan şirketlerin ekonomik çıkarla- rı çok daha az sayıda patent sahibi olan küçük yenilikçi şirketlerininkinden farklı olabilir. Daha ötesi, önemli çatışmalar biyomedikal sektör dışındaki firmaları kapsar ve bu da aslında bilgi teknolojisi gibi sektörlerde patent değerinin genellikle biyomedikalden daha düşük olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, ABD sanayi firmaları ve ABD araştırma üniversiteleri arasındaki çekişmeler ve tartışmalar, üniversitelerin ABD sanayisi ile ortak araştırma işbirliğini sürdürme çabasında, patentlerin değeri üzerine yeni- den düşünmesine yol açabilir. Sonuç ABD üniversite araştırması ve sanayideki yenilik arasında uzun ve yakın bir ilişki vardır. Aslında, organize sanayi araştırmaları ve ABD araştırma üniversiteleri, ikisi birlikte, 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıktılar ve karmaşık ve interaktif bir ilişki geliştirdiler. ABD yükseköğretim altyapısının mali özerklik, federal araştırma desteğiyle eyalet ve yerel kaynaklardan kamu 10 Açık İşbirliği İlkeleri (http://www.kauffman.org/pdf/open_collaboration_principles_ 12_05.pdf) şunu kapsar: “ sadece tek tip resmi işbirliği, eğer uygunsa ve sponsorlu araştırma, konsorsyum ve diğer tip üniversite / sanayi ortaklıkları gibi diğer modeller ile bir arada olacaksa sonuçların tescilli veya kamuya yaygın olması amaçlanmışsa kullanılabilir�. İlkeye göre, “ [Sanayi ve akademik araştırmacılar arasında] işbirliğiyle oluşturulan fikri mülkiyet ticari ve akademik kullanıma, halkın hepsi tarafından açık kaynaklı yazılım, yazılım ilişkili sanayi standartları, yazılım birlikte çalışabilirliği, ücretsiz olarak ve işbirliği taraflarınca kabul edilebilen genel kullanıma açık diğer programlar için açık olmalıdır.� Bu ilkeler Ağustos 2005’te Kansas City ve IBM’in Kauffman Vakfı tarafından organize edilen Washington, DC, Üniversite sanayi Yenilik Zirvesinde doğdu. Daha fazla bilgi için bkn. http://www.kauffman.org/items.cfm?itemID=662. 170 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur finansmanı ve büyük ölçeği harmanlayan alışılmadık yapısı, üniversite öğ- retim üyelerine ve yöneticilerine, çalışmalarını yerel ve sosyal yararları olan araştırma faaliyetlerine odaklamaları için güçlü teşvikler sağlamıştır. Pek çok ABD üniversite araştırması, 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl boyunca sadece temel bilimsel ilkeler ile ilgili olmaktan çok, tarım, halk sağlığı ve endüstriye odaklanmıştır. ABD üniversiteleri geçen yüzyıl boyunca, en azından ileri araştırma ve eğitim sağlayarak endüstriyel yeniliğe önemli katkılarda bulundular. Eğitim ve araştırma arasındaki güçlü bağlar, bu bilginin sanayi için transferi ve diğer ekonomik sektörler için etkili bir kanal (eğitilmiş öğrenciler biçimin- de) sunarken, sanayi veya tarımın sorunları ile değişen bilimsel araştırma gündemi arasındaki yakın ilişkiyi sürdürdü. Buna ek olarak, mühendislik ve tıp fakültelerindeki pek çok üniversite araştırmacısı sanayi, tıp uygulamaları ve tarımda araştırmaları kullananlarla ve kendi mezunlarıyla yakın bağları sürdürdüler. ABD üniversitelerinin endüstriyel yenilikteki önemli rolü de, özellikle 1945 sonrası, girişimci kapitalistler, yeni firmaların hisse senedi bazlı finansmanı ve akademi ve sanayi arasında yüksek iş gücü hareketliliği gibi üniversite dışındaki etkenlere dayanıyordu. 1980 Bayh-Dole Yasası ABD’de üniversite sanayi bağlantılarını ve ilişki- lerini dönüştürmedi, aksine, üniversite ve sanayi araştırmacıları arasındaki işbirliğini destekleyen uzun süreli teşvik yapısını ve kısıtlamaları değiştir- f di. MIT, Stan ord üniversitesi ve UC Berkeley örneklerinde olduğu gibi, sanayi ile uzun araştırma bağları geçmişi olan üniversiteler önceliklerini patentleme ve lisanslama faaliyetlerinden telif gelirinin maksimize edilmesi ötesinde, daha geniş yelpazeli hedefler uyum sağlamaya kaydırdılar. ABD sanayisindeki bazı eleştirmenlerin, Bayh-Dole Yasası’nın üniversite sana- yi işbirliğine bazı sürtüşmeler getirdiği eleştirisinin günümüzde araştırma işbirliklerinin uygun yönetimi hakkında geniş tartışmaları tetiklediği görü- lüyor. Öyle görünüyor ki, yakın gelecekte ABD araştırma üniversiteleri ve sanayisi arasındaki asırlık bağların evrimsel doğasını yansıtan kuruma özel politikalarda daha fazla değişiklikler ortaya çıkacak. Kaynaklar AUTM (Association of University Technology Managers). 2003. The AUTM Li- censing Survey: FY 2002. Norwalk, CT: AUTM. Bar-Shalom, Avital, and Robert Cook-Deegan. 2002. “Patents and Innovation in Cancer Therapeutics: Lessons from Cell Pro.� Milbank Quarterly 80 (4): 637-76. Cohen, Wesley M., Richard R. Nelson, and John P. Walsh. 2002. “Links and Im- e pacts: The Influence of Public Research on Industrial R&D.� Management Sci nce 48: 1-23. ABD’de 1980 yılından bu yana Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği ve Teknoloji Transferi 171 Cohen, Wesley M., Richard Florida, and Richard Goe. 1994. “University-Industry Research Centers in the United States.� Center for Economic Development, Carnegie-Mellon University, Pittsburgh, PA. Cohen, Wesley M., Richard Florida, Lucia Randazzese, and John Walsh. 1998. “Industry and the Academy: Uneasy Partners in the Cause of Technological Advance.� In Challenges to the Research University, ed. Roger Noll, 171-99. Washington, DC: Brookings Institution. Geiger, Roger L. 1986. To Advance Knowledge: The Growth of American Research Universities, 1900-1940. New York: Oxford University Press. . 1993. Research and Relevant Knowledge: American Research Universities since World War II. New York: Oxford University Press. GUIRR (Government University Industry Research Roundtable). 1991. Indus rial t Perspectives on Innovation and Interactions with Universities. Washington, DC: National Academy Press. . 2003. “Background Paper Articulating the Need for a New Approachto University-Industry Relations.� http://www7.nationalacademies.org/guirr/ Draft_Concept_Paper.pdf i Hall, Bronwyn H., and Rosemarie Ziedonis. 2001. “The Patent Paradox Revis ted: An Empirical Study of Patenting in the U.S. Semiconductor Industry, 1976- 1995.� RAND Journal of Economics 32: 101-28. Henderson, Rebecca, Adam B. Jaffe, and Manuel Trajtenberg. 1998. “Universities as a Source of Commercial Technology: A Detailed Analysis of University Patenting, 1965-88.� Review of Economics and Statistics 80: 119-27. Jensen, Richard, and Marie Thursby. 2001. “Proofs and Prototypes for Sale: The Licensing of University Inventions.� American Economic Review 91: 240-58. Katz, Michael L., and Janusz A. Ordover. 1990. “R&D Competition and Coop- eration.� Brookings Papers on Economic Activity: Microeconomics 137-92. Levin, Richard C., Alvin K. Klevorick, Richard R. Nelson, and Sidney G. Winter. m 1987. “Appropriating the Returns from Industrial Research and Develop ent.� Brookings Papers on Economic Activity 3: 783-820. s Mansfield, Edwin. 1991. “Academic Research and Industrial Innovations.� Re earch Policy 20: 1-12. McGarey, Barbara M., and Annette C. Levey. 1999. “Patents, Products, and Public Health: An Analysis of the Cell Pro March-In Petition.� Berkeley Technology Law Journal 14: 1095-116. Mowery, David C., Richard R. Nelson, Bhaven N. Sampat, and Arvids A. Ziedonis. 2004. “Ivory Tower� and Industrial Innovation: University-Industry Technology Transfer before and after the Bayh-Dole Act. Palo Alto: Stanford University Press. Mowery, David C., and Bhaven N. Sampat. 2001. “Patenting and Licensing Uni- versity Inventions: Lessons from the History of the Research Corporation.� Industrial and Corporate Change 10: 317-55. 172 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur t National Science Board. 2006. Science and Engineering Indicators 2006. Washing on, DC: U.S. Government Printing Office. NIH (National Institutes of Health). 1998. “Report of the Working Group on Research Tools.� http://www.nih.gov/news/researchtools/. Rai, Arti, and Rebecca Eisenberg. 2003. „Bayh-Dole Reform and the Progress of Biomedicine.“ American Scientist 91: 52-59. Trow, Martin 1979. “Aspects of Diversity in American Higher Education.� In On the Making of Americans, ed. Herbert Gans, 271-90. Philadelphia: University of Pennsylvania Press. . 1991. “American Higher Education: ‘Exceptional’ or Just Different.� In Is America Different? A New Look at American Exceptionalism, ed. Byron E. Shafer, 138-86. New York: Oxford University Press. KISIM III Üniversitelerin Üniversite Sanayi İşbirliği Bağlantılı Politikaları BÖLÜM 11 Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri Kurulması Çin Örneği Weiping Wu Esas olarak sanayileşmiş ülkelerdeki araştırmalar gösteriyor ki, araştırma odaklı üniversiteler doğrudan çeşitli bağlantılar üzerinden ve beceriler sağ- layarak ve dolaylı olarak dışsallık yoluyla şirketlere yardım edebilir. Bu üni- versiteler ulusal kalkınmaya katkıda bulunur. Pek çok önemli durumlarda, metropol bölgelerde dinamik sanayi gruplarına önemli yapı taşları sağla- mışlardır. 1980’lerin başlarından beri, ülkenin Batı’yı yakalama hamlesiyle birlikte, araştırma ve yenilik yeteneklerini güçlendirmeye yönelik strateji- ler Çin’in kalkınma politikası içinde daha merkezi bir konum işgal etmeye başladı. Önemli bir değişiklik, özellikle merkezi hükümetin daha fazla fon sağladığı seçkin kurumlarda olmak üzere, üniversiteye dayalı araştırma ve ticarileştirmenin teşvik edilmesi olmuştur. Bu bölümün birincil amacı Çin’in iki seçkin üniversitesinin – Fudan Üniversitesi ve Shanghai Jiao Tong Üniversitesi (SJTU) – ekonomiye kat- kısını ve sanayi ve yerel ekonomiyle etkileşimlerini incelemektir. Çin’in en iyi ve eski, Shanghai’ın da en iyi üniversiteleri arasında sıralanan Fudan ve SJTU daha güçlü şekilde araştırmaya odaklı olmaya doğru kaymaktadırlar. 175 176 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bu üniversiteler Milli Eğitim Bakanlığı (MOE) ve Şangay yerel yönetiminin ortak finansmanı ile, dünya çapında üniversiteler geliştirme ulusal progra- mına seçilen seçkin üniversiteler arasında yer alıyorlar. Bu bölüm iki üni- versite tarafından yürütülen araştırmaların ölçek, yapı ve disipliner yayılım ve araştırma ilgilerinin gelişimini anlatıyor. Bölüm, üniversitelerin işletme- ler ve araştırma arasındaki bağları güçlendirmek için, yerel ve uluslararası işbirlikli ağların gelişimini hangi boyutta ve hangi koşullarda teşvik ettiğini analiz edecek. Üniversitelerde, üniversitelerin yerel ekonomiye daha fazla angaje olmasını sağlayan önemli kurumsal değişiklikleri ve yerel ve ulusal düzeydeki politika değişikliklerini de inceleyecek. Araştırma ve yenilikte üniversitelerin rolü, ABD, kıta Avrupa ve Japon- ya’daki farklı deneyimlerle gösterildiği gibi, genellikle ulusal yenilik dizgesi tarafından biçimlendirilir. Birleşik Devletlerdeki hem kamu üniversiteleri hem özel üniversiteler teknolojik gelişme ve sanayi performansına katkıda bulunan araştırmaların yürütülmesinde uzun süre önemli rol oynamışlar- dır (Mowery ve Rosenberg 1993; Owen-Smith ve diğerleri 2002). Araştır- ma üniversiteleri ve sanayi sektörü arasında farklı arayüzler vardır. Aksine, kıta Avrupasındaki üniversite sanayi ilişkileri (belki Almanya hariç), bazı ülkelerde öğretim üyelerinin ticari işbirliğine girmelerine yasal engeller ve diğerlerinde akademinin ticaretle ilişkisine kültürel biaslar çıkartmıştır. An- cak 1980’lerin sonlarından bu yana, dikkatler teknoloji politikalarına ve akademik teknoloji transferine kaydı (Owen-Smith ve ark. 2002; Poyago- Theotoky, Beath ve Siegel 2002). Japonya’da sanayi firmaları kurum içi ye- nilik süreciyle birleşme eğilimindelerse de, genişleyen ekonomik durgunluk ve anahtar sektörlerde düşük rekabet kaygıları, bilimsel araştırma uygula- malarının ekonomik yeniden canlanmayı teşvik edeceğine dair geçmişteki beklentileri artırdı. Günümüzde, özellikle potansiyel ticari uygulamaları olacak uzun vadeli üniversite araştırmalarına doğru bir kayma var (Etz- kowitz ve ark. 2000; Kodama 2005). Araştırmalar ayrıca gösteriyor ki, ticari bağlantılar kurmanın üniversi- te içinde önemli önemli kurumsal yapı taşları vardır. Üniversite lisansla- masındaki büyüme birincil olarak, öğretim üyesinin araştırma ilgisindeki değişimden değil, üniversite yönetiminin girişimci eğiliminden kaynak alır (Thursby and Thursby 2004). Üniversite yönetimi, lisanslama gelir- lerinin paylaşımı için üniversite çapında politikalar oluşturarak teknoloji transfer ofisi teşviklerini ve öğretim üyelerini etkileyebilir. Amerika Birle- şik Devleri’ne ait kanıtlar üniversite lisanslama davranış değişikliklerinin, lisanslama faaliyetlerindeki dalgalanmanın sorumlusu olduğunu gösteriyor (Poyago-Theotoky, Beath ve Siegel 2002; Thursby ve Thursby 2004). Bir teknopark ile resmi ilişki bir üniversitenin daha fazla patent üretmesine Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri Kurulması: Çin Örneği 177 sağlar ve daha kolay doktora öğrencileri almasına ve seçkin bilim insa- nı istihdam etmesine olanak verir (Link, Scott ve Siegel 2003). Üniversite buluşlarının çoğu embriyoniktir; bu nedenle başarılı ticarileştirme öğretim üyelerinin daha da gelişmeye ciddi derecede katılımına bağlıdır. Öğretim üyesi katılımının basitçe araştırmayı açıklamanın çok ötesine gitmesi, ruh- sat sahiplerini tanımaları ve daha fazla gelişme için ruhsat sahipleriyle çalış- ması gerekir (Jensen ve Thursby 2001; Thursby ve Thursby 2004). Çin’de Üniversiteye Dayalı Yeniliğin Teşviki İçin Ulusal ve Yerel Girişimler Çin ulusal yenilik dizgesi 1979’dan beri köklü reform geçirmektedir. Önemli büyük bilim ve teknoloji (BT) programlarının çoğu 1980’lerin or- talarınının üniversiteler üzerinde yaptığı önemli etkilerden sonra başladı. Programların çoğu Bilim ve Teknoloji Bakanlığı (MOST) tarafından yö- netilmektedir. Üniversiteler ulusal araştırma ve geliştirmenin (Ar-Ge) esas yürütücüleri olacakken bugün temel araştırmaya odaklanmış iki programın – �Climbing� (daha sonra “973�) ve “863� – önemli oyucularıdır (bakınız tablo 11.1) (Hu ve Jefferson 2004). Üniversiteler “863� projelerinin yak- laşık üçte birini ve Ulusal Doğa Bilim Vakfı (Çin Bilim ve Teknoloji Endüstrisi 2000)’nın desteklediği projelerin üçte ikiye yakınını yürütüyor. Ama üniver- siteler 1995-2000 yılları arasında sürekli olarak diğer Ar-Ge kurumlarından daha az harcama yaptılar, 2,8 milyar Y’den 6,4 milyar Y’e artış gösterdiler, bu da toplam Ar-Ge harcamalarının yüzde 10’unun çok az üzeriydi (Hsi- ung 2002). Shanghai’da üniversitelerin Bilim ve Teknoloji ilişkili faaliyet harcamaları (Ar-Ge harcamalarına göre çok daha geniş bir harcama kate- gorisi) 2003’te 2,76 milyar Y’e, ulaştı, bu da kent toplamının sadece yüzde 1,2’sidir (Shanghai Bilim ve Teknoloji komisyonu, 2004).1 Aksine, özel teknoloji işletmeleri, 2003 yılında Şangay BT harcamalarının yüzde 86’sını oluşturmuştur. 1 178 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Tablo 11.1. Çin Üniversite Araştırmaları Üzerinde Etkili Başlıca Ulusal Programlar Program Kuruluş Başlama tarihi Ana odak Uluslararası rekabet “863� Ulusal Yüksek gücünü artırmak ve yüksek Teknoloji Araştırma MOST Mart 1986 teknoloji Ar-Ge genel ve Geliştire Programı yeteneğini geliştirmek (19 öncelikli) Temel sektörlerde önemli Ulusal Temel MOST teknolojik ihtiyaçları Teknolojileri Ar-Ge 1982 karşılamak için Ar-Ge Programı uygulamak Ulusal stratejik hedefler doğrultusunda temel “973� Ulusal Temel haziran 1997 (1992’de araştırmaları güçlendirmek Araştırma Programı MOST başlatılan “Climbing� (Tarım, enerji, bilgi, kaynak MOST programı ile birlikte) ve çevre, nüfus ve sağlık ve malzeme başta olmak üzere Ulusal Ana Laboratuarlar Gelişme Programı, Ulusal Temel Bilim Projeleri Ar-Ge 1984 (Ulusal Temel Programı ve Ulusal Altyapı ve Tesis MOST Laboratuvarlar Mühendislik Teknolojisi Geliştirme Programı) Araştırma Merkezleri Geliştirme Programını yürütmek Ulusal Temel araştırma ve bazı Ulusal Doğa Bilimleri Doğa Bilim- Şubat 1986 uygulamalı araştırmaları Vakfı leri Vakfı teşvik ve finanse etmek Genel kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi ve seçilmiş üniversitelerde ana disiplin alanları “211� MOE 1995 geliştirmek ve bir yükseköğrenim kamu hizmeti sistemi geliştirmek (3 ağ) Çin’in en iyi üniversitelerini 1998 (birinci aşama) “985� MOE dünya çapında araştırma 2004 (ikinci aşama ) üniversitesine çevirmek Kaynaklar: hsiung 2002; hu and Jeffrson 2004; Ma 2004; http://www.most.gov.cn/eng/programmes/ programmes1.htm; http://program.most.gov.cn/; http://www.edu.cn/. Merkezi hükümet (esasen MOE üzerinden) reform öncesi dönemde cid- di olarak ihmal edilmiş olan üniversiteye dayalı araştırmayı daha da ileri teşvik etmek için seçkin üniversitelere daha fazla finansman sağlıyor (Hsi- ung 2002; Ma 2004; Suttmeier ve Cao 1999). Önemli bir girişim “Project 211�dir ve Çin’de üniversite yerleşkelerinde inşaat ve yeni akademik prog- Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri Kurulması: Çin Örneği 179 ramlar geliştirilmesi için önemli finansman sağlamaktadır (Hsiung 2002). Devlet Planlama Komisyonu, Maliye Bakanlığı, MOE ve eyalet hükümet- leri tarafından ortak desteklenen bu proje dokuzuncu kalkınma planı sü- recinde (1996-2000) yaklaşık 100 kurumdan oluşan bir grubu hedefliyor. Hem Fudan hem SJTU 211 fonundan destek alanlardandır. MOE, 211 Projesinin hemen ardından, Çin’in en iyi üniversitelerini dünya çapında araştırma üniversitesine çevirmeyi hedefleyen bir başka ülke çapında proje olan “985�i başlattı. Seçilen kurumlar araştırma kapasitelerini ve disipli- ner alanlarını genişletmek için eyalet hükümetlerinin eşleşen fonları dahil önemli finansman aldıkları için 985 tahsislerinde sert rekabet yaşandı. Fu- dan ve SJTU 985 programının iki aşamasında da rekabette yine başarılı oldular.2 Daha geniş üniversite reformları müfredat geliştirilmesi, öğretim üyesi alımı ve öğrenci kapasitesi artımı için yoldadır. Tekrarlayan uzmanlaşmaları önlemek için değişik bakanlıklar tarafından işletilen okulların bağlantılan- dırılması için çeşitli girişimler başlatıldı. Üniversiteler gereksiz konuları kal- dırmak ve daha esnek, disiplinlerarası ve amaca uygun hale getirmek için müfredatlarını yeniliyorlar. Yurt dışından Çin’e dönecek yetenekleri çek- mek ve seçkin bilim adamları ödüllendirmek için bir dizi agresif program tasarlandı; Yüz Yetenek Programı ve Cheung Kong Bilim İnsanı Programı bunun örnekleridir. Ayrıca, üniversite öğrenci kabulleri de ülke çapında önemli miktarda arttı. Bu ulusal programlar seçilmiş üniversitelerin finansmanını ve araştırma kapasitesini artırmakla beraber, üniversite sanayi ilişkilerine olan etkileri dolaylıdır. Bu bağlantılara doğrudan çaba 2001’de, teknolojik kazanımların ticarileştirilmesini teşvik etmek için Devlet Ekonomi ve Ticaret Komis- yonu ve MOE’nin ortak olarak altı üniversitede (SJTU dahil) ilk teknoloji transfer merkezlerini kurmasıyla geldi.3 Belki daha önemlisi, ticarileştirme ve sanayi ile ilişkilerin üniversitelerin temel görevi olup olmadığına dair ateşli tartışmalar ardından, 2002 yılında MOE’den gelen ve üniversite işlet- melerini teşvik eden açık talimat oldu. Bu tartışmalar başbakan yardımcısı Li Lanqing’in altı genelgeyi onaylamasıyla öne çıktı. Wuhan’da profesör olarak pek çok üniversite işletmesini izlemiş olan Zhou Ji yeni eğitim baka- 2 1999 yılında başlayan “985� program’ının birinci aşması, sadece dokuz üniversiteye destek verdi: Pekin Üniversitesi, Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Fudan, Harbin Sanayi Üniversitesi, Nanjing Üniversitesi, Qinghua Üniversitesi, STJU, Xi’an Jiaotong Üniversitesi ve Zhejiang Üniversitesi. 2004 yılında ikinci aşama 34 üniversiteyi kapsamına aldı (Ma, 2004). Altı üniversite şunlardır: Merkezi Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Doğu Çin Bilim ve Teknoloji 3 Üniversitesi, Qinghua Üniversitesi, Sichuan Üniversitesi, SJTU ve Xi’an Jiaotong Üniversitesi. (http:// www.edu.cn/20011122/3011306.shtml). 180 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur nı seçildikten sonra, tartışmaları resmen kapatıldı (bir Fudan Üniversitesi yetkilisiyle özel görüşme, 14 Haziran 2005). Bu durum üniversitelerin te- mel üç büyük misyonunun araştırma, eğitim ve ticarileşme olduğunu tespit etmektedir. En azından MOE’nin bakış açısından araştırma ve teknolojik yenilikler üniversitelerin ulusal ve yerel ekonomilere katkı yaptığı kilit me- kanizmalar olarak görülüyor (Çin Üniversitesi Teknoloji Transferi, 2002).4 Çin’in son reformları kapsamında üniversite sanayi bağlantıları iki ge- niş kategorideki mekanizma üzerinden kuruluyor (Zhang, 2003). Birincisi lisanslama ile teknoloji transferi ve danışmanlık, ortak veya sözleşmeli Ar- Ge ve teknoloji hizmetleri gibi diğer düzenlemeler. Bu mekanizma Batı üniversitelerinin sanayi ilişkilerini kurmasına benziyor. İkinci mekanizma, ki hemen hemen Çin’e özgü olan üniversite işletmeleridir (geniş tanımıyla) ve bunların yatırımcı ve sahibi ya tamamen üniversitelerdir, ya diğer kuru- luşlar ortaklaşa işletilirler ve sahip olurlar ya da kısmen üniversite yatırımı- dırlar (Ma 2004; Zhang 2003). Şu bir gerçek ki üniversite işletmeleri geleneği öğrencilere deneysel öğ- renme alanları olarak, istihdam yaratıcıları olarak ve üniversiteler için ek finansman kaynağı olarak hizmet ettikleri 1950’lerin sonlarına uzanır. Şu var ki, öğretim üyesi araştırmalarının ticarileşmesi 1980 ortalarından son- ra üniversite işletmelerinin kilit işlevi oldu, ama bugün bile bunların çoğu teknoloji işletmeleri değildir. İşletmeler ticarileşmeye ek olarak, üniversite faaliyetlerine ek finansman sağlama ve fazla personeli soğurma yolu olarak da görülüyor, çünkü devlet üniversiteleri işten personel çıkaramaz (Zhang, 2003). Ancak üniversite tabanlı yenilik ve girişimciliğin yerel etkisi yine de sınırlıdır. 2001’de üniversite işletmelerinin sadece yaklaşık yüzde 40’ı Bi- lim ve Teknoloji ilişkili faaliyetlerle uğraşıyordu (Ma, 2004). Satış gelirleri ülke çapındaki yüksek teknoloji işletmelerinin sadece yüzde 2,3’ünü oluş- turuyordu, bu tür gelirlerin hemen hemen yarısı Beijing ve Tsin-ghua üni- versitelerine bağlı işletmeler tarafından sağlanmıştır. Ulusal tahmine göre üniversite araştırma ve yeniliğin yüzde 10’u ticarileştirilmiştir. (Çin Bilim ve Teknoloji Sanayisi, 2000). Fudan and SJTU’de Dünya Çapında Üniversiteler Kurulması ve Sanayi İlişkileri Fudan Üniversitesi ve SJTU için ilk adımlardan biri, bir dizi akademik programın kapsamlı olarak birleştirilmesi oldu. Fen (Fudan) ve mühendis- likteki (SJTU) geleneksel güçlerine ek olarak, üniversiteler müfredatlarını genişleterek ve diğer kurumlarla birleşerek (özellikle tıp fakülteleriyle) yeni 4 1993 gibi erken bir tarihte, böyle bir durum MOE ve MOST tarafından teşvik ediliyordu (Yang ve Xu 2004), ancak ancak bazı üniversite yöneticilerinin direnişiyle karşılaştılar. Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri Kurulması: Çin Örneği 181 programlar kazandılar. Fudan mühendislik içine doğru küçük bir gedik açtı, Shanghai Tıp Üniversitesi ile birleşerek önemli araştırma gücü ve kli- nik kapasiteye sahip bir tıp merkezi yarattı. SJTU fende (özellikle uygu- lamalı olanlar) seçmeli programlar geliştirdi ve beşeri bilimler, hukuk ve işletme okulları kurdu. Ayrıca, yerel bir tıp üniversitesi ile birleştirilmesi umuduyla bir tıp okulu kurdu ve sonunda, Shanghai 2 numaralı Tıp Üni- versitesini 2005 yazında içine aldı. Öğrenci sayılarındaki hızlı artış, özellikle master ve doktora derecesi edinmek isteyenler, akademik büyümeye eşlik etti. Her iki üniversite de, Fudan’ın öğrencilerin bilim dallarını daha özgürce seçme ve değiştirmele- rinde yürüttüğü öncülükle, öğrencilerin öğrenme ve araştırma yapmasını geliştirecek yeni yollar arıyorlar. Bu üniversiteler ayrıca eğitim ve öğretim programlarını yerel işgücünün ihtiyaçlarını sürekli eğitim programları, pro- fesyonel sertifikalar ve uzaktan programlarla karşılamaya çalıştılar. Fudan ve SJTU’nun araştırma kapasiteleri, akademik genişleme ve yanı sıra ülke çapındaki (hatta dünya çapında) birinci sınıf öğretim üyelerini rekabetçi mekanizmayla işe almaya açık oluşlarıyla artmıştır. Açık istihdam memnuniyet verici bir gelişmedir ve büyük olasılıkla akademik kalite ve çeşitliliği artıracaktır, çünkü seçkin Çin üniversitelerinin çoğunda kendi mezunlarını işe alma yönünde derin kökleri olan bir gelenek vardır. Fen ve mühendislikte uluslararası tanınan dergilerde ve toplantılardaki yayınlarda istikrarlı bir artış var. Fudan fendeki gücüyle Science Citation Index Ex- panded (SCIE)’de daha yüksek puan alıyor ve mühendisliğe doğru çeşit- liliğiyle de Mühendislik Dizininde (EI) umut verici sonuçlar alıyor. SJTU, mühendislikteki ayırtedici özelliği nedeniyle, EI’de belirgin daha iyi gidiyor ve SCIE’ye hızla yetişiyor. Eldeki tüm verilere göre, öğretim üyesi biraz fazla olmakla birlikte SJTU 2000’den beri araştırma yayınlarında ve yerli patentlerde önde gidiyor. SJTU’nun ulusal düzeydeki duruşu da önemli derecede gelişti. 2001’de SCIE’de yedinci, EI’da ikinci ve ISTP (Index to i Scientific and Technical Proceed ngs)’de üçüncü sırada yer aldı ve patentte tüm Çin üniversiteleri arasında ikinci oldu (SJTU 2003). Araştırma çıktılarındaki gelişme üniversite yönetimlerinin öğretim üyesi araştırmaları ve yayınları için sağladığı daha güçlü mali teşviklere bağla- nabilir. Daha önemlisi, araştırma motivasyonu öğretim üyelerine yapılan yıllık değerlendirme yönteminden geliyor. Öğretim üyeleri Çin’de 1950’le- rin sonunda başlatılan komün sistem altında olduğu gibi, verilen dersler, yayımlanan araştırmalar ve nezaret edilen yükseklisans öğrencilerini kap- sayabilen yıllık işyükü kotalarını doldurmak zorundalar. Yüksek araştırma çıktısı olanlar, araştırmaya daha çok değer verilen ABD üniversitelerinde olduğu gibi, yayınları kolayca eğitim yerine koyabilirler. 182 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Fudan ve SJTU, Çin’deki pek çok başarılı üniversitede olduğu gibi, gele- neksel teknoloji transferi (genellikle Bilim ve Teknoloji bölümü veya ona bağlı unsur) ve üniversite işletmeleri (bir üniversite işletme ofisi veya gru- bu) yönetimi için ayrı yönetim birimleri kullanırlar. SJTU’nun üniversiteye bağlı ve üniversitenin BT bölümüyle yakın çalışma içinde olan teknoloji transfer merkezi (ülkedeki altı taneden birisidir) etkin olarak başta gelen g görevini yerine getirmektedir. Bu merkez, firmalarla (Volkswa en, General Motors ve Baoshan Steel gibi), işbirliğine dayalı ilişkiler geliştirmek ve ve yerel yönetim kaynaklarda araştırma fonu aramak için öğretim üyeleri ta- rafından patentlenen pazarlanabilir yenilikleri saptamak amacıyla proaktif yaklaşımlar kullanıyor. Aslına bakarsak, SJTU için yerel yönetim fonları araştırma harcamaları kaynağı olarak giderek daha önemli olurken (1996’da yüzde 5’in biraz üzerindeyken, 2000’den bu yana yüzde 20’den fazla) dış firmalardan finansman yüzde 63’ten yüzde 33’e düşmüştür (SJTU, çeşitli yıllar). SJTU’daki merkez, Tsinghua Üniversitesi’ndeki benzerinin aksine, üniversite işletmeleriyle uğraşmıyor. Merkezin kapsama alanı, şubeleri ve bilgi alışveriş merkezleri aracılığıyla Shanghai ötesinde Yangtze Nehri ve Pearl Nehri deltalarına kadar uzanıyor. Lisanslama teknoloji transferinde henüz önemli bir mekanizma haline gelmedi. Bir SJTU merkez yöneticisine göre bir üniversitenin tescil et- tirdiği tüm patentlerin sadece yüzde 10’u pazarlanabilirdir (bir SJTU gö- revlisi ile kişisel görüşme, Haziran 14, 2005). Bu sonucun en azından iki açıklaması var. Temel fikir ruhsatlandıktan sonra öğretim üyelerinin erken evre teknoloji üzerinde çalışmaya devam etmeleri nadirdir. Bunu yapmak mümkün olursa bazı öğretim üyeleri kendi gelirlerini maksimize etmek için teknolojiyi lisanslama yerine doğrudan firmalarla çalışmayı tercih ederler. Ancak, yerli firmaların çoğunun yeni ürün veya yeni teknoloji planları yok- tur. Araştırma yeniliklerinin ticari potansiyeli belirsiz ise, firmalar bunları daha çok geliştirmeye isteksizdirler veya yapamazlar. Ortak Ar-Ge işbirliği iki üniversitenin de denizaşırı firma ve kuruluşlarla bağlantı kurmasının ana mekanizmasıdır. Ortak Ar-Ge’nin önemli bir bileşeni Çin şirketleri- ne ve pazarına hitap edecek yabancı teknolojinin yeniden geliştirilmesidir. Her iki üniversitenin yöneticileri yüksek teknoloji grupları oluşturmak için bilim parkları kurmuşlardır. Bazı büyük ve başarılı üniversite işletmeleri de parklara yerleştirilmişlerdir. Öğretim üyesi araştırma ve yeniliğini işletme faaliyetlerine girmek için bilgi sermayesi olarak kullanmak, lisanslama ile geleneksel teknoloji trans- feri yapmaya göre, özellikle Fudan için çok daha önemli bir mekanizmadır. Fudan rektörü üniversitenin kendi bütçesinden, Fudan’ın kendi mezun- ları ve seçilmiş öğretim üyeleri tarafından kurulan yenilikçi şirketler için Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri Kurulması: Çin Örneği 183 bir yıllık küçük bir kuluçka bağış programı dışında herhangi bir işletmeye doğrudan mali yatırım yapmamasına karar vermiştir. Üniversite yönetici- leri herhangi bir işletmenin yönetiminde ve karar almasında doğrudan yer almazlar. Fudan 2000’den bu yana eski üniversite işletmelerinin yönetim ve mülkiyet yapısında daha da ileri reformlara gitti. İki yıl içinde, önceden Fudan’ın olan tüm iş tüm işletmeler, tüm bağlı okullar ve bölümler kapa- tıldı, birleştirildi veya bağımsız işletmelere dönüştürüldü ve yerleşke dışına çıkartıldı. Fudan’daki Ticarileştirme ve Üniversite İşletmeleri Yönetim Bürosu araştırma şirketlerini teşvik eder, varlık operasyonlarını ve şirket işletmele- rini yönetir ve gerekli işletme hizmetlerini sağlar. Üniversitenin tüm şirket işletmelerindeki yasal temsilcisidir ve Fudan teknoparkının planlamalarına nezaret eder. Dış firmalar Fudan’la birlikte holding şirketlerine de katılırlar (Walcott, 2003). Ofis şu anda 100’den fazla işletmeyle ilgileniyor, bunlar hep birlikte üniversiteye yıllık 70 milyon Y ile 80 milyon Y arasında katkı sağlıyor ve yaklaşık 800 kişiye, ya da bir başka ifadeyle üniversite persone- linin beşte birine istihdam sağlıyor. Ofis buna ek olarak, Fudan mezunları- nın bir yıllığına oluşturduğu ve esas olarak küçük işletmelere destek veren bir kuluçkaya, şehirden (12 milyon Y), bölgeden (5 milyon Y) ve üniversi- teden (5 milyon Y) fon kullanarak nezaret ediyor (Fudan Üniversitesi gö- revlisi ile kişisel görüşme, Haziran 14, 2005). Ofis daha sonra, kalan küçük işletmeleri girişimci kapitalist olarak yatırım şirketleri aracılığıyla iki ile üç yıllığına finanse ediyor. Bu işletmeler olgunlaşınca bazıları büyük şirketlere satılıyor hatta bazıları halka açılıyor. SJTU üniversite işletmelerinde oldukça farklı bir yaklaşım kullanmakta- dır. Üniversite fonlarıyla doğrudan teknoloji şirketlerine yatırım yapmıştır ve bazı işletmelerin tek sahibi olmuştur. SJTU’ye bağlı tüm ticari işletmeler üniversite işletme grubunun gözetimindedir, üniversite parti sekreteri baş- kanlık eder ve üniversite rektörü başkan yardımcısı olarak çalışır. Sonuç olarak, üniversite yönetimi ve işletme karar mekanizması genellikle iç içe- dir, bu da yönetim uygulamalarının daha az esnek olması ve kimin sahip ol- duğunun belirsiz olması eğilimi yaratır. Üniversite, zaman zaman, başarısız firmaları kurtarmak zorunda kalmıştır, bu da geleneksel akademik kültüre aykırı hareket olarak görülmüştür. İşletmelerin yerleşkeye yakınlığıyla birle- şince, özellikle bazı firmaların Ar-Ge’ye değil de aksine kâr amaçlı faaliyet- lere angaje olmaları nedeniyle ticari faaliyetler bazı kaygılar doğurmuştur. Her iki üniversitenin öğretim üyeleri üniversite işletmelerini hala tam desteklemiyorlar. Pek çoğu özellikle de temel araştırmaya vurgu yaparak ticari çıkarların uzun vadeli araştırma gündemiyle çatışacağına inanıyor. Öğretim üyelerinin işletmelere uğraşması, kurallara göre vakitlerinin yüz- 184 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur de 80’ini üniversite sorumluluklarına ayırmak zorunda olsalar da, sınıf eğitiminin kaynaklarını başka yöne çevirir (Fudan üniversitesi araştırma merkezi yöneticisi ile kişisel görüşme, Temmuz 4, 2005). Daha önemli- si, öğretim üyesi teşvik yönergeleri akademik yayınlara göre ticarileşmeye daha az kredi vermeyi sürdürüyor. Yerleşke içinde ve dışında, yükseköğ- retimin piyasa ile arasına mesafe koyup koymayacağı tartışması sürüyor. Öğretim üyesi maaşlarının, merkezî hükümetin yükseltme yönündeki pek çok çabasına karşın genelde orta derecede oluşu göz önüne alındığında, mali kazançların çekimi henüz oldukça güçlüdür. Uygulamaya yatkın di- siplinlerin dışarıya angaje olmaları olasılığının daha güçlü olması öğretim üyesi gelirlerinin farklı disiplinler arasında önemli derecede farklılaşmasına da yol açmaktadır. Sonuç Seçilmiş Çin üniversitelerinin deneyimleri gösteriyor ki araştırma üniver- sitelerinin ve şirket işletmelerinin yaşaması ve ulusal yenilik dizgesi, yanı sıra da yerel politika ve yenilik ortamı tarafından şekillendirilmektedir. Özellikle ulusal Ar-Ge çerçevesini, yükseköğretim kurumlarının yatırım önceliklerini ve ticarileşmeyi ödüllendirme kararını belirleyen önemli po- litikalar büyük oranda merkezî hükümet tarafından kararlaştırılır. Fudan ve SJTU’nun 211 ve 985 programları için seçilmesi akademik ve kaynak genişlemeleri açısından son derece önemli olmuştur. Üniversiteler örneğin akademik programlar ve müfredat, öğrenci kabulü ve mali konularda ol- mak üzere çeşitli alanlarda daha fazla otonomi kazanıyorlar, ama otonom olmaktan uzaklar. Her ikisi de merkezi talimatlarla üniversite işletmelerini teşvik etmeye zorlandıklarında çok farklı yatırım ve yönetim politikaları kullanabilirlerdi ve kullandılar. Engel olarak görünen şey ortak olarak yö- netildikleri yerelliğin derecesi olabilir. Yerel yönetim fonları ve teşvikleri, örneğin yerel öğrencilere kabul kotası konması gibi kısıtlayıcı durumlar getiriyor. Belediye araştırmanın ticarileştirilmesini muhtemelen gereğinden fazla önemsediği için üniversitelerin yerel ekonomiye katkısının miktarını belirtmesini istiyor. Üniversite teknoloji transferinin başarısı büyük oranda yerel yenilik or- tamının niteliğine bağlıdır. Fudan ve SJTU patentlenmiş araştırmanın li- sanslanmasına hevesli olmuşlardır, ama görevliler aracıların olmamasından ve yerel firmaların daha ileri gelişme kapasitelerinin kısıtlı olmasından bık- kınlar. Batıdaki üniversitelerle karşılaştırıldığında, Fudan ve SJTU teknoloji transferinin örtük biçimlerini kullanmada belirgin olarak gerideler, bu da öğretim üyesi araştırma ve ders yükü ile çakışıyor. Sanayinin çabuk sonuç alma arzusu ve üniversitenin uzun vadeli temel araştırma yapma temel gö- Bilgi Transferi İçin Araştırma Üniversiteleri Kurulması: Çin Örneği 185 revi arasındaki potansiyel çatışma göz önüne alındığında işletme faaliyet- lerine üniversitenin girmesine sınır konulup konulmaması açık bir soru olmayı sürdürüyor. Fudan’ın üniversite işletmelerine yaklaşımı bu türden çatışmayı azaltıcı görünüyor, çünkü üniversite yönetimi işletme faaliyetleri- ne çok az katılıyor ve işletmelere karar almada tam yetki veriliyor. Çin deneyiminin belki en belirgin özelliği seçkin üniversitelerinin artan girişimcilik azmidir. Birleşik Devletler, Avrupa ve Japonya’daki muadille- rinin aksine Çin’deki üniversite yönetimi ve seçilmiş öğretim üyeleri yerel ekonomilere doğrudan angaje olmaya, dolayısıyla bilgi ve uygulama arasın- daki ilişkiyi güçlendirmeye daha açık görünüyor. Sonuç olarak yeni ve belki inovatif kurumlar rüştünü kanıtlıyor. Hem SJTU’nun teknoloji transfer merkezi hem Fudan’ın üniversite işletme ofisi Batıdaki geleneksel üniver- site teknoloji transfer ofislerinden daha fazlasını yapıyor. Yerel aracıların ve girişimci sermayenin eksikliği göz önüne alındığında, bu işlevleri kendi faaliyetlerine katıyorlar ve üniversite-sanayi bağlantıları başarısı için güçlü bekçiler oluyorlar Kaynaklar Chinese University Technology Transfer. 2002. October issue, 10. Etzkowitz, Henry, Andrew Webster, Christiane Gebhardt, and Branca Regina Cantisano Terra. 2000. “The Future of the University and the University of the Future: Evolution of Ivory Tower to Entrepreneurial Paradigm.� Research Policy 29 (2): 313-30. Hsiung, Deh-I. 2002. “An Evaluation of China’s Science and Technology System and Its Impact on the Research Community.� Special report for the Environ- ment, Science and Technology Section, U.S. Embassy, Beijing, China. Hu, Albert G. Z., and Gary H. Jefferson. 2004. “Science and Technology in China.� Paper presented at Conference 2—China’s Economic Transition: Origins, Mech- anisms, and Consequences, Pittsburgh, PA, November 5-7. Jensen, Richard, and Marie Thursby. 2001. “Proofs and Prototypes for Sale: The 5 Licensing of University Inventions.� American Economic Review 91 (1): 240 9. Kodama, Toshihiro. 2005. “An Intermediary and Absorptive Capacity to Facili- tate University-Industry Linkage: Based on an Empirical Analysis for TAMA b in Japan.� Paper presented at a workshop on Universities as Drivers of Ur an Economies in Asia, sponsored by the Development Economics Research Group t of the World Bank and the Social Science Research Council, Washing on, DC, November 17-18. Link, Albert N., John T. Scott, and Donald S. Siegel. 2003. “The Economics of Intellectual Property at Universities: An Overview of the Special Issue.� Inter- national Journal of Industrial Organization 21 (9): 1217-25. 186 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Ma, Wanghua. 2004. From Berkeley to Beida and Tsinghua: The Development and Governance of Public Research Universities in the U.S. and China. Beijing: Edu ational Science c Press. Mowery, David C., and Nathan Rosenberg. 1993. “The U.S. National Innovation System.� In National Innovation Systems: A Comparative Analysis, ed. Richard R. Nelson, 29-75. Oxford, U.K., and New York: Oxford University Press. Owen-Smith, Jason, Massimo Riccaboni, Fabio Pammolli, and Walter W. Powell. 2002. “A Comparison of U.S. and European University-Industry Relations in the Life Sciences.� Management Science 48 (1): 24-43. Poyago-Theotoky, Joanna, John Beath, and Donald S. Siegel. 2002. “Universities and Fundamental Research: Reflections on the Growth of University-Industry Partnerships.� Oxford Review of Economic Policy 18 (1): 10-21. Science and Technology Industry of China. 2000. March issue, 52. b Shanghai Science and Technology Commission. 2004. Shanghai Statistical Year ook on Science and Technology. Shanghai, China: Shanghai Science Press. s SJTU (Shanghai Jiao Tong University). Various years. Shanghai Jiao Tong Univer ity Yearbook. Shanghai, China: SJTU. Suttmeier, Richard P., and Cong Cao. 1999. “China Faces the New Industrial Revolution: Achievement and Uncertainty in the Search for Research and Innovation Strategies.� Asian Perspective 23 (3): 153-200. Thursby, Jerry G., and Marie C. Thursby. 2004. “Are Faculty Critical? Their Role in University-Industry Licensing.� Contemporary Economic Policy 22 (2): 162— 78. Walcott, Susan. 2003. Chinese Science and Technology Industrial Parks. Burlington, VT: Ashgate. p Yang, Jirui, and Xiaomin Xu. 2004. The Theory and Practice of University Enter rise Security. Beijing: China Economics Press. Zhang, Jue. 2003. The Development of High-Tech Enterprises in China’s Univer- sities. Wuhan, China: Huazhong Science and Technology University Press. BÖLÜM 12 Üniversite Sanayi İlişkilerine Yaklaşımlar Singapur Ulusal Üniversitesi Örneği Poh-Kam Wong Singapur, Asya’daki diğer yeni sanayileşmiş ekonomilere (NIEs) benzer şekilde, ekonomik büyüme için bilgiye dayalı stratejiye doğru yol alıyor (Wong, Ho ve Singh; 2005). Karar alıcılar Singapur’un yatırım güdümlü ekonomiden yenilik güdümlü bir ekonomiye geçişi için entelektüel ser- maye inşa etmeyi ve bunun da değer ve iş yaratmak için ticarileştirilmesini öne çıkartan bir plan çıkardılar. Singapur üniversitelerinin yetenekleri ye- tiştirme rolü her zaman iyi bilinmekle birlikte, günümüz ekonomik dönü- şüm sürecinde, sanayi ile uyumlu araştırma, teknolojinin ticarileştirilmesi, yüksek teknoloji şirketleri, yabancı yeteneklerin çekilmesi ve mezunlara gi- rişimci bir zihniyetin enjekte edilmesindeki rollerine verilen önem artıyor. Bu kısa bölüm, Doğu Asya üniversitelerinin küreselleşme ve bilgi eko- nomisine nasıl yanıt verdiklerinin bir örneği olarak, ülkenin önde gelen üniversitesi olan Singapur Ulusal Üniversitesinin (NUS) Singapur ekono- misindeki rolünü nasıl değiştirdiğini inceliyor. Singapur olgusu; bu ülke- nin küreselleşmenin baskısının ve bilgiye dayalı ekonomiye geçişin hızının Bu büyük oranda Wong, Ho ve Singh (2006)’den alınmıştır. 187 188 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur özellikle yüksek olduğu görece küçük bir şehir devleti olarak emsalsiz du- rumuyla, özel öneme sahiptir. Bu nedenle, üniversite sisteminin karşılaştığı zorluklar, muhtemeldir ki diğer yeni sanayileşmiş ekonomilerin yakın gele- cekte uğraşacaklarından muzdariptir. Singapur Ekonomisinin Bilgi Ekonomisine Geçişine Genel Bakış Wong (2002, 2006)’un vurguladığı gibi, Singapur 1960-2000 yılları arasın- daki dört dekat boyunca yıllık gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH)’da ortala- ma yüzde 8’den fazla büyümeyle yeni sanayileşmiş ekonomiler arasında en yüksek ekonomik büyüme başarısına ulaşanlardan birisidir. Üretim sek- törü, sürekli olarak toplam GSYİH’nın dörtte birinden fazlasını karşıla- yarak, Singapur’un ekonomik büyümesinde ana motor olmakla birlikte, Singapur’un hızlı büyümesi Doğu Asya’daki büyük bölgesel ve uluslararası merkezde ticaret, finans, ulaştırma, iletişim ve artan bir dizi bilgi-yoğun iş hizmetlerinin gelişmesiyle de sürdürülmüştür (Wong ve He; 2005). Tablo 12.1. Singapur Ekonomik Kalkınma Aşamaları ve Ulusal Yenilik Sistemi Değişiklikleri Kalkınma aşaması 1980’ler– 1990’lar sonundan 1960’ler–1970’ler 1970’ler–1980’ler 1990’lar sonu itibaren Doğrudan yabancı NIE’den yatırım güdümlü, Ekonomik kalkınmış Bilgiye dayalı ihracata dayalı NIE’ye geçiş kalkınma ekonomiye ekonomiye geçiş sanayileşmenin geçiş başlaması Öncelilkle, bilgiye Öncelikle, dayalı ekonomik Öncelikle, uygulamalı büyümeyi Öncelikle imalat teknolojik Ar-Ge’ye desteklemek için sanayi üretiminde derinleşmeyi Ulusal yenilik destek olmak entelektüel sermaye operasyon desteklemek için sistemi için yenilikçi yaratılmasına ve yeteneğine adaptif yeteneği yeteneği ticarileştirilmesine odaklanmak geliştirmeye geliştirmeye ve girişimci yeteneği odaklanmak odaklanmak. geliştirmeye odaklanmak Kaynak: Wong, ho, and Singh 2006. Tablo 12.1 Singapur’un bağımsızlık sonrası ekonomik kalkınmadaki dört farklı aşamasını ve beraberindeki Singapur ulusal yenilik dizgesinin hede- finin değişikliklerini özetliyor (Wong ve Singh aşağıda). Yeni binyılda eko- nomik büyümenin stratejik hedefi, artan şekilde bilgiye dayalı ekonomiye kaydığı ve üç büyük sektörü birleştirdiği için, ekonomik kalkınmanın farklı yeni bir aşamasının ortaya çıktığı görülüyor: (a) yüksek teknoloji üreten, Üniversite Sanayi İlişkilerine Yaklaşımlar: Singapur Ulusal Üniversitesi Örneği 189 büyük çok uluslu şirketlerin dengeli girişim ekosistemini oluşturan, yanı sıra genç dinamik girişimci yenilikçi şirketler ve Silikon Vadisi modelinin ruhuna ve tarzına benzer (Wong 2006) büyüme şirketleri ve yaşam bilim- leri sektörünü birleştirilmesi (Wong, Ho ve Singh, 2005); (b) Singapur’un bölgesel iş merkezinde katma değer yaratan rolünü destekleyen bilgi yoğun iş hizmetleri (Wong ve He 2005); ve (c) yeni medya sanayisinde yeni bü- yüme kaynakların yaratılması, aynı zamanda yaratıcı yeteneklerin yaşadığı ortam olarak Singapur’un kültürel canlılığına katmak üzere yaratıcı içerik üretimi ve dağıtımı (Wong, Ho ve Singh 2005). Singapur ulusal yenilik dizgesinin bu kalkınma aşamasındaki birincil he- defi fikri mülkiyetle korunan bilginin yaratılmasıdır (patentli ileri teknoloji yenilikler ve marka tasarımları, özel uzmanlık bilgi varlıkları ve süreçle- ri ve telifli yaratıcı içerikler). Bu değişimin kilit öğeleri girişimci zihinle- rin gelişmesi ve bilginin başarıyla ticarileştirilmesidir. Özellikle bu aşama Singapur’da üniversite sisteminin geleneksel insan kaynaklarını geliştirici rolünün temelden yeniden gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Singapur Ulusal Üniversitesi’ne Genel Bakış 1905 yılında kurulan NUS, 2005 yılındaki toplam yaklaşık 28.000 kayıtlı öğ- rencisi ve 1.800 kişilik öğretim üyesi gücüyle Singapur’un en eski ve büyük üniversitesidir. Son yıllarda NUS mezunları ülkedeki tüm yükseköğretim mezunlarının dörtte birini oluşturuyor. NUS, İngiliz Milletler Topluluğu modelini izleyerek, öde gelen görevi eğitim olarak kuruldu ve araştırmada giderek artan bir rol üstlendi. Singapur’daki tek kapsamlı araştırma üni- versitesi olarak NUS, Carnegie Yükseköğretim Kurumları Sınıflaması’nın büyük doktora/araştırma üniversitesi konumunu 2000’lerin sonlarından bu yana elinde tutuyor. NUS 2000’lerin başlarında, akademik şöhret bakı- mından Asya’nın önde gelen üniversitesi olarak ortaya çıktı. 2000 yılında Asiaweek, Asya’nın en iyi üniversiteleri listesinde en iyiler arasında beşinci oldu. Daha yakınlarda 2004 ve 2005’te Times Higher Education Supplement’in dünyanın en iyi 200 üniversitesi arasında en iyi 25 içinde yer aldı ve Asya’da en üst sırada yer alanlar arasında dördüncü oldu.1 Yıllık 165 milyon S$ Ar-Ge bütçesiyle NUS tek başına Singapur’un tüm Ar-Ge harcamalarının yüzde beşini oluşturmaktadır. Tam liste şu adreste bulunabilir: http://www.thes.co.uk/statistics/international_comparisons/ 2004/ 1 main.aspx. 190 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur NUS’un Girişimci Bir üniversiteye Doğru politika Değişimi Üniversiteler arasında ortaya çıkan eğilimlere koşut olarak (Etzkowitz, Webster ve Gebhardt 2000), NUS 1990’ların sonlarında, geleneksel eği- tim ve araştırma görevinin ötesine geçip ekonomik kalkınma bağlamında teknolojinin ticarileştirilmesini üstlenmek üzere daha girişimci bir üniver- site olma vizyonunu telaffuz etmeye başladı. Bu değişime 2000 yılında, doktorasını Harvard üniversitesinden malzeme bilimleri alanında almış ve ardından önemli General Electric’te endüstriyel Ar-Ge deneyimi ve Brown Üniversitesi ana araştırma enstitüsünde müdür olarak üniversite araştırma yönetimi deneyimi elde etmiş bir Singapurlu olan Professor Choon-Fong Shih’in yeni rektör olarak atanmasıyla özellikle hız verildi. Yeni rektör üni- versitenin daha girişimci olması gereksinimini vurgulayarak üniversitenin yeni stratejik hedefini ülkeye taşımak için NUS’a yeni bir vizyon hazırla- dı—� Küresel Bilgi Atılımına Doğru “—. Üniversite içinde yeni bir bölüm olan NUS Girişim’in kuruluşu stratejisi- nin birleşik bir parçasıdır. NUS Girişim, üniversitenin eğitim ve araştırma- sına daha fazla girişimci boyut enjekte etmek ve üniversitenin entelektüel kaynaklarından daha fazla ekonomik değer elde etmek istemektedir. NUS Girişim altında teknoloji lisanslama ofisi, mevcut firmaları lisanslayarak ya da yeni firmalarla NUS buluşlarını pazara taşımak genel hedefiyle yeniden düzenlenerek daha fazla buluşçu dostu oldu. Endüstriyel işbirliği işlevi de üniversite sanayi araştırma işbirliğini artırmak ve daha çok sanayi destek- li araştırma fonu çekmek için genişletiliyor. Yeni Girişim Destek birimi buluşlarını veya uzmanlıklarını ticarileştirmek isteyen NUS profesörlerine ve öğrencilerine çeşitli destek hizmetleri sağlıyor. Hizmetler yerleşkedeki ve Kaliforniye Silikon Vadisindeki kuluçka tesislerinin kullanım iznini ve NUS şirketlerine çok erken bir aşamada finansman sağlayan tohum fon kurulmasını içeriyor. Öğrencilerin başlattığı yeni girişimlere küçük çekir- dek fonlar sağlanması için başka bir öğrenci yenilikçi şirket fonu da oluştu- ruldu. Çekirdek fonlar Singapur hükümetinden uyum fonları alıyor. Yeni stratejinin bir başka temel öğesi, NUS mezunlarını bilgiye dayalı ekonomide işlev görmeleri için teknik bilgi ve bilimsel düşünme yetenek- leriyle donatmak için eğitim programlarına girişimci bir öğe enjekte etmek, aynı zamanda da girişimci ve inovatif bir zihniyet aşılamak ve onları iş dünyası know-how’ı ile tanıştırmaktır. NUS bunu başarmak için özellik- le mühendislik, bilgi işlem ve fendeki öğrenciler olmak yerleşkedeki tüm öğrencilere verilen girişimcilik derslerini önemli derecede artırmak üzere NUS Girişim bünyesinde yeni Girişimcilik Merkezi’ni görevlendirdi. Tek- noloji Girişimciliği yan dalı herhangi bir lisans öğrencisi tarafından alına- bilir, ayrıca buluşlarını ticarileştirmeye ilgi duyan yükseklisans öğrencileri Üniversite Sanayi İlişkilerine Yaklaşımlar: Singapur Ulusal Üniversitesi Örneği 191 için lisansüstü düzeyde, seçmeli yeni girişim yaratma dersleri hedeflenmiş- tir. Merkeze, öğrenci ve öğretim üyeleri arasında girişimcilik farkındalığı ve ilgisi yaratma görevi de verilmiştir. Merkez bu görevi her yıl ulusal ve uluslararası iş planı yarışmaları düzenleyerek, yerleşkede etkin bir öğren- ci girişimcilik toplumunu geliştirerek, önde gelen girişimcileri ve girişim profesyonellerini, konuşmak üzere biraraya getiren düzenli tekno girişim forumları düzenleyerek geniş bir yelpazedeki tanıtım faaliyetleriyle yerine getirdi. Merkez NUS şirketlerine uygulayıcılar tarafından rehberlik ve dış girişim fonlarına erişim rehberliği sunmak için girişimciler, girişim kapita- listleri ve melek yatırımcılar ağı kurmaya da başladı. Üniversitenin yeni rektör yardımcısı NUS Girişim Bölümünü kullanarak daha fazla girişime teşvik etmeye ek olarak, üniversiteyi küreselleştirmek de istiyor. Öğretim üyeleri, öğrenciler ve kaynaklar için artan rekabetle NUS’un küresel rekabetçi yönetişim ve uygulamalara uyum sağlamak zo- runda olduğunu ileri sürüyor. Bu küresel hamlede, yerel insan kaynaklarını geliştirmeye verilen önemi değiştirip, dünyadaki diğer en iyi üniversitelerle artan rekabet içinde en iyi yabancı öğrencileri ve öğretim üyelerini çeke- rek, üniversiteyi küresel eğitim merkezi yapmak hedefiyle birleştirmeye başladı. NUS öğretim üyesi ücret ve politikasını, en yeteneklileri çekmek için üniversitenin daha fazla ücret ödemesine ve düşük performanslı öğ- retim üyelerine daha az ödenmesine olanak verecek şekilde daha esnek hale getirerek gözden geçirmeye başladı. Kadro ve teşvik politikası Birle- şik Devletler’in önde gelen üniversitelerin ölçütlerine benzer şekilde daha sıkı ve performansa dayalı yapıldı. Yabancı öğrenci alımı da arttı ve daha yüksek oranda yerel öğrenci en azından bir sömestre için yurt dışı değişim programlarına katılmaya teşvik edildi. NUS Overseas College (NOC) isimli yeni bir girişim küreselleşme ve girişimciliği birleştiriyor. NUS Girişim şemsiyesi altında kurulan NOC Programı NUS’un en parlak ve en girişimci zihniyetli lisans öğrencilerini seçiyor ve onları bir yıllığına dünyanın beş yüksek girişimci teknoloji mer- kezine, yüksek teknoloji yenilikçi şirketlerde stajyer olarak gönderiyor. O yıl boyunca, her bölgedeki ortak üniversitelerde girişimcilikle ilgili dersler de alıyorlar. NOC Programı, özünde öğrenciyi yabancı bir yerde yüksek teknoloji yenilikçi şirketi içine veya büyüme girişimi içine bir çırak olarak daldırarak onları girişimcilik uygulamaları ve yabancı iş kültürünün örtük yönleriyle karşılaştıran girişimcilik eğitiminde bir denemedir. Program öğrencilerden mezuniyetten hemen sonra kendi girişimlerini başlatabil- melerini beklemiyor, onlara araştırmalarını ticarileştirilebilir yeniliğe yön- lendirecek girişimci zihniyeti aşılamak ve gelecekteki kariyer tercihlerini daha girişimci ve inovatif uyarlamalara doğru etkilemek istiyor. Ek ola- 192 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur rak, program girişimci topluluklara yurtdışı yüksek teknoloji noktaların- da, küresel hedeflerle yüksek teknoloji yenilikçi şirketlerinde çalışmaya ve kurmaya daha yatkın ve donanımlı olabilmeleri için yaşam boyu, değerli sosyal ağlar kurmalarında da destek olmayı hedefliyor. NOC Programı ilk girişimci merkezini Silikon Vadisinde 2002’de kurdu, bunu 2003’te Phila- delphia, 2004’te Shanghai, 2005’te Stockholm ve 2006’da Bangalore izledi. Silikon Vadisinde Stanford Üniversitesi, Shanghai’da Fudan Üniversitesi ve Stockholm’de Kraliyet Teknoloji Enstitüsü (Kungliga Tekniska Högs- kolan, KTH) gibi, yurtdışı yerlerde seçilen ortak üniversiteler ile akademik işbirlikleri geliştirildi. NUS’un Girişimci Üniversite Modeline Geçişinin Etkileri Girişimci üniversite modeline doğru politika değişikliği henüz erken aşa- malarında olmakla beraber, tablo 12.2’de özetlenmiş olan bazı değişiklikler şu anda bile görülebilir durumda. Özünde, eğitim ve araştırma çıktılarının geleneksel performans boyutu bakımından üniversitelerde orta derecede bir ilerleme olmakla beraber, yabancı yetenek çekmek, girişimciliği teşvik ve teknolojinin ticarileştirilmesi gibi yeni boyutlar bakımından daha çarpıcı değişiklikler gözlemlenebilir. Bu bulgular aşağıda daha geniş açıklanmıştır. Patentleme NUS’tan yapılan patent başvurularının ve NUS’a verilen patentlerin sayıla- rı 1990’lara göre 2000’lerde gözle görülür artmıştır. NUS toplam patent başvuru sayısı yıllık ortalaması 1997-1999 arasından 80’den az iken, 2004’te 100’ü aştı. Verilen patent sayısı da 1997-1999 ara- sında yılda ortalama 13 iken 200-2004 arasında belirgin bir farkla 30’a çıktı. NUS 2004 yılında ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO) tarafından ve- rilen 162 patent içinde, Singapur tabanlı buluşlara ABD’den verilen patent- lerin üçüncü en büyük sahibi oldu. Singapur tabanlı buluşlara verilen top- lam ABD patentlerinde NUS’un payı zaman içinde 1990 ve 1994 arasında yüzde 3.0 iken, 1995 ve 1999 arasında yüzde 4,6’ya, 2000 ve 2004 arasında yüzde 5,1’e yükseldi. Üniversite Sanayi İlişkilerine Yaklaşımlar: Singapur Ulusal Üniversitesi Örneği 193 Tablo 12.2. Girişimci Üniversitesi Modeline Dönüşüm Öncesi ve Sonrasında NUS’taki Değişiklikler Profili Gösterge 1996/97 Mali Yılı 2004/05 Mali Yılı Öğretim elemanı 1,414 1,765 Yabancı oranı (%) 39.0 51.9 Araştırma elemanı 843 1,087 Yabancı oranı (%) 70.1 78.6 Kayıtlı lisans öğrencileri 17,960 21,761 Kayıtlı doktra öğrencileri 4,478 6,461 Doktora öğrencilerinin toplam öğrencilere oranı (%) 20.0 22.9 NUS’ta okuyan yabancı öğrencier (%) 13a 27.6 Toplam araştırma fonu b ($ S milyon) — 165.2 Sanayi destekli araştırma oranı (%) — 12 Finanse edilen toplam araştırma b 1,751 1,841b Araştırma yayınları 4,949d 6,470e hakemli dergilerdeki makale oranı (%) 34.7 42 Patent başvuruları 13 124 Alınan patentler 4 51 USPTO ve IPOS’un verdiği toplam patent 30f 311g Kaynaklar: NUS çeşitli yıllar; ABD Patent ve Marka Ofisi; Singapur Fikri Mülkiyet hakları örgütü. Not: — = veri yok. a.1997-98 toplam öğrenci alımı yüzdesi . b.2003/04 mali yılı için. c. Vakıflar ve bireyleri kapsar. d. 1997 takvim yılı. e. 2002 takvim yılı. f. 1990-97 takvim yılı. g.1990-2004 takvim yılı. Lisanslama 2000’den sonraki teknoloji ticarileştirme yoğunluğundaki açık artış da be- lirgindir. 2004 mali yılı sonu itibariyla NUS 239 teknoloji lisanslama an- laşması yapmıştır. Bunların sadece dörtte biri 2000 öncesidir, kalan dörtte üç 2000 ile 2004 arasında imzalanmıştır. 2003’e kadarki NUS lisanslarının çoğu ticari şirketlerle (yüzde 44,8) veya NUS yenilikçi şirketlerle (yüzde 29,5) ile imzalanmıştı; kalanlar devlet kuruluşları veya kamu araştırma ku- rumlarıyla imzalanmıştır. Girişimci Şirketler NUS’un 200 sonrası politika değişikliklerinin sonuçları da belirgindir. 1980- 2004 arasında oluşturulan 82 şirketin ve yenilikçi şirketin üçte ikisi 2000 ve sonrasında kuruldu. Tek başına, NUS patentli buluşları ticarileştirmek üzere oluşturulan firmalar olan (NUS’a ait fikri mülkiyet içermeyen diğer 194 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur öğretim üyesi yenilikçi şirketlerinin aksine) şirketlere odaklanıldığında, gö- rülecektir ki, NUS’un son yıllardaki yılda ortalama 4-5 olan şirket oluştur- ma hızı, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (2002’de 23 şirket), Stan ord f (13) ve Harvard (7) gibi en başarılı Amerikan üniversitelerine göre çok düşük olmakla birlikte, övgüye değerdir (Wong ve Ho; 2006). Sanayi Destekli Araştırma Üniversite Ar-Ge harcamaları içinde sanayi destekli olanların oranı son birkaç yıldır gözle görünür biçimde artmış ve 2004/05 mali yılında yüzde 12’ye ulaşmıştır. Bu oran Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Kraliyet Koleji’ndeki oranlara göre hala düşük olmakla beraber, önde gelen pek çok ABD ve BK üniversitelerinin ortalamlarından yüksektir (Wong and Ho, 2006). Yabancı Yeteneklerin Çekilmesi Yabancı yeteneklerin çekilmesinde NUS’un rolündeki önemli artış hem öğrenci alımı hem de öğretim üyesi ve araştırmacı işe alınması bağlamın- da belirgindir. 1996/07 ve 2004/05 mali yılları arasında NUS’un toplam öğrenci nüfusunda yabancı öğrenci oranı yüzde 13’ten yüzde 27 üstüne çıkarak ikiye katlandı, öğretim üyeleri arasında da yabancıların oranı yüzde 39’dan yüzde 50’ye çıktı. Araştırmacılar arasında da yabancıların oranı yüz- de 70’ten yaklaşık yüzde 80’e yükseldi. Sonuç Özetle, bu analiz gösteriyor ki, NUS’un yükseköğretim kurumu olarak rolü 2000 öncesi ve sonrası süreçlerde, eğitim ve araştırmaya geleneksel odaklanmaktan bilginin ticarileştirilmesi, patentleme artışı ve özel sanayiye lisanslama ve yeni girimleri şirketleştirmeye kayarak kalitatif olarak değişti. NUS’un girişimci üniversite modeline kayışının, önemli ekonomik sonuç- lara öncülük yapacağı hiç kesin değil. Ancak, teknolojinin ticaleştirilmesi bağlamında, önde gelen bazı ABD üniversitelerinin teknoloji lisanslama ofislerinin faaliyetleri yönüyle ticari canlılık kazanmalarının uzun zaman alması gerçeği cesaretlendirici olabilir (Shane 2004). Bilginin ticarileştirilmesi yanında, NUS’un yüksek ve artan düzeyde ya- bancı öğrenci, öğretim üyesi ve araştırmacı alması da bir girişimci üniversi- te modelinin küçük ve kapalı ekonomilerde yabancı yetenekleri çekmenin ek katkısıyla bütünleşmeye gereksinim duyacağını düşündürüyor. NUS’ta yabancı katılım düzeyi olasıdır ki Doğu Asya üniversitelerinin standartla- rına göre bir istisna olmakla birlikte –ve belki Anglo-Saxon üniversit stan- Üniversite Sanayi İlişkilerine Yaklaşımlar: Singapur Ulusal Üniversitesi Örneği 195 dartlarına göre bile istisna – küresel ölçekte yabancı yetenekler için rekabet etmek NIE’ler için herhangi bir girişimci üniversite modeline göre önemli bir özellik olarak sıralanır. Son ama çok önemli olarak, NUS’un, özellikle teknoloji alanındakilere olmak üzere öğrencilerine daha girişimci bir boyutu aşılaması, teknik me- zunlarını iş anlayışlı ve girişimci zihniyetli yapmada zorluk çeken pek çok üniversiteye öğretici olabilir. Geleneksel çözüm olarak teknik uzmanlaş- maya yoğunlaşmak ve iş yetenekleri ve girişimci dirayet aşılamayı daha son- raki aşamalara bırakmak (örneğin MBA programları üzerinden) yaratıcı- lık, girişimci zihniyet, sosyal beceriler ve uluslararası ağların giderek önem kazandığı küresel, bilgiye dayalı ekonominin dinamik işgücü piyasasında giderek yeterli olmayabilir. Kaynaklar Etzkowitz, Henry, Andrew Webster, and Christiane Gebhardt. 2000. “The Future of the University and the University of the Future: Evolution of Ivory Tower to Entrepreneurial Paradigm.� Research Policy 29 (2): 313-30. NUS (National University of Singapore). Various years. Annual Research Report. Singapore: NUS. Shane, Scott. 2004. Academic Entrepreneurship: University Spin-Offs and Wealth Creation. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. Wong, Poh-Kam. 2002. “From Using to Creating Technology: The Evolution of Singapore’s National Innovation System and the Changing Role of Public Policy.� In Competitiveness, EDI and Technological Activity in East Asia, ed. Sanjaya Lall and Shujiro Urata, 191-238. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. . 2006. “The Re-making of Singapore’s High Tech Enterprise Ecosystem.�In Making IT The Rise of Asia in High Tech, ed. Henry Rowen, Marguerite Hancock, and William Miller. Stanford, CA: Stanford University Press. Wong, Poh-Kam, and Zi-Lin He. 2005. “A Comparative Study of Innovation Behaviour in Singapore’s KIBS and Manufacturing Firms.� Service Industries Journal 25 (1): 21-42. Wong, Poh-Kam, and Yuen-Ping Ho. 2006. “International Benchmarking of NUS.� Working Paper, National University of Singapore Entrepreneurship Centre, Singapore. Wong, Poh-Kam, Yuen-Ping Ho, and Annette Singh. 2005. “Singapore as an In- novative City in East Asia: An Explorative Study of the Perspectives of Inno- vative Industries.� Policy Research Working Paper 3568, World Bank, Wash- ington, DC. . 2006. “Towards an Entrepreneurial University Model to Support Knowledge-Based Economic Development: The Case of the National 196 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur University of Singapore.� Working Paper, National University of Singapore Entrepreneurship Centre, Singapore. Wong, Poh-Kam and Annette Singh. Forthcoming. “The National System of n In ovation in Singapore.� In Small Economy Innovation Systems: Comparing Glo- balisation, Change, and Policy in Europe and Asia, ed. Charles Edquist and Leif Hommen. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. BÖLÜM 13 Hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması Bazı Stratejik ve Politik Konular Rakesh Basant ve Pankaj Chandra ABD ve Avrupa gruplarında üniversite sanayi ilişkilerine ait çalışmalar kentlerdeki yüksek teknoloji gruplarına yakın araştırma ve geliştirme (Ar- GE) üniversiteleri ve şirketler arasında çok çeşitli ilişkiler olduğunu ortaya koyuyor, bununla birlikte yerel olmayan ilişkiler de genellikle aynı derecede çeşitlidir (bakınız, örneğin Adams 2001; Arundel ve Geuna 2001; Athreye 2001; Best 2000; Lawson 1999; Sax-enian, 1994). Buna ek olarak yerel fir- maların büyüklüğü, yenilikçiliği ve stratejileri coğrafyasal olarak birbirine bağlı gruplarda üniversite sanayi ilikilerinin yapısını ve genişliğini etkiler. ÜSİ’nin oynayabileceği rol Hindistan’da son yıllarda tartışma konusu ol- muştur. Bu bölüm iyi bilinen bazı eğitim kurumlarının sanayi ile ilişkilerini geliştirmek için yürüttükleri bazı ilgi çekici deneyler hakkındaki bilgileri biraraya getiriyor ve bazı temel stratejik ve politika derslerinin elde edilip edilemeyeceğini inceliyor. Çok çeşitli ÜSİ olabilir (bakınız Basant ve Chandra, 2006): • Eğitim kurumlarının sanayinin mevcut beceri gereksinimlerine ve yeni gereksinimlere göre yeni programlar ve dersler oluşturarak işçileri eğit- 197 198 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur tiği işgücü piyasası bağlantılı ilişkiler. Bu gereksinimlere odaklanan yeni kurumlar da ortaya çıkabilir. • Özellikle kurumun konumladığı bölgede mal ve hizmetlerin talep ve tedariğine yanıt veren ilişkiler (örneğin test, belgelendirme ve prototip geliştirme). • Şirketler veya kuluçkalarla yeni girişimler yaratma üzerinden ortaya çı- kan ilişkiler. • Bilginin yaratılması, elde edilmesi ve yayılması için öğrenci projeleri, tek- noloji lisanslaması, danışmanlık, ortak Ar-Ge projeleri vb. aracılığıyla ilişkiler. Bu ilişkilerin çoğu gayriresmi olabilir. Gelişmekte olan ülkelerdeki pek çok akademik kurumun resmi teknoloji transferi ve danışmanlık ofisle- ri yoktur. Yakın zamanlara kadar Japonya gibi sanayileşmiş ülkelerde bile ÜSİ – patentli buluşların kullanım için hantal resmi prosedürler nedeniy- le – gayri resmi idi (Geiger 2001; ayrıca bakınız Branscomb, Kodama ve Florida 1999). Daha ötesi, federal ve eyalet politikaları (ticaret, yatırım ve eğitimle bağlantılı olanları kapsayan) dört tür ilişkinin hepsinin de oluşma- sını etkiliyebilirken, kolaylaştırıcı olarak kente özel girişimler son yıllarda büyük ilgi görmüştür. Bu bağlantılar arasında birbirini tamamlayıcılıklar olabilir. Örneğin, bilgi yaratmaya ve yaymaya ait ilişkiler yeni işletmeler kurulması için fırsat yara- tabilir. Eğitim çalışanlarıyle ilgili ilişkiler benzer çıktılara ve vb öncü olabi- lir. Bu bölüm işletme yaratılmasıyla sonuçlanan üniversite sanayi ilişkilerine odaklanmıştır. Temel amaç Hindistan’da, iyi bilinen seçilmiş kurumlarda işletme yaratılmasıyla süreçler arası farklılıkları vurgulamaktır, ki birkaç stratejik ve politik ders oluşsun. Bölümün geri kalanı beş kısıma ayrılıyor. Birinci kısım Hindistan’da 2 kentte az sayıdaki eğitim kurumundaki şirket faaliyetine ait son bir kısa araştırmanın temel bulgularını özetliyor. Sonraki kısım farklı örgütsel yapıları olan, Ar-Ge yoğun iki eğitim kurumunun işlet- me yaratma çabalarını karşılaştırıyor. Üçüncü kısım dört Hindistan tekno- loji enstitüsünün işletme yaratma modellerini karşılaştırıyor. Dördüncü kı- sım Ahmedabad’daki Hindistan İşletme Enstitüsü’nde kullanılan kuluçka modelini anlatıyor. Son kısım bazı stratejik ve politik konuları vurguluyor. hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 199 İki Hindistan Kentinin Eğitim Kurumlarındaki Şirketler g Başlama noktamız Ban alore ve Pune’deki 14 eğitim kurumunun çok kısa gözden geçirilmesidir (bakınız Basant ve Chandra 2006). Bahsedilen iki kurum bir yeni şirket kuruyor. Ancak, kurumların çoğu şirket olasılığının farkında iken, hala fırsat arıyordu. Hindistan’da, akademik kurumlardan şirket hala olgunlaşmamış bir olgu. Yanıt verenlere kendi kurumlarında öğ- rencilerin ve öğretim üyelerinin neden işletme kuramadıkları soruldu. Üç neden öne çıktı: tohum finansman olmaması, ticarileşme için uygun araş- tırma olmaması ve şirket kurmak için kurumsal düzenlemeler olmaması. Bu yanıtlar, Hindistan’da girişim sermayesi endüstrisinin halen emekleme aşamasında olması ve başlama finansmanının kolay bulunamaz olması gibi mevcut bazı bulgularla uyumludur (Morris ve Basant 2005). Araştırma yö- nelimli kurumlar yeni işletmeler kurulmasında çok önemli olan fikri mül- kiyet ve diğer konularla baş etmeye çalışıyorlar (örneğin, şirketlerde hisse sahibi olmak). Hindistan’da Hindistan Teknoloji Enstitüleri (IITs), Hindis- tan Bilim Enstitüsü (IIS) ve benzerleri dahil, kamudan finanse edilen ku- rumların çoğuna geleneksel olarak girişimlerde hisse tutma izni verilmiyor. Bu kısıtlama, bu kurumlarda farklı öğeler yaratarak ve kuluçkalar kurarak değiştiriliyor (aşağıda tartışıldı). Kurumların bilgiye dayalı ilişkiler ve işletmeler kurma yeteneği, üstlen- dikleri bilgi yaratma etkinliğinin bir işlevidir. Son beş yılda 14 enstitünün sadece 3’ü herhangi bir araştırma veya ticarileşme çıktısı bildirdi. İlginç biçimde, şirket faaliyeti bildiren iki kurum yeni teknolojiler geliştirmede ve patent başvurusunda da çok etkindi (Basant ve Chandra 2006). Demek ki, tüm kurumlar bilgi tabanlı ağ aktivitesine katılmada ve işletme yaratmada yeterli bilgi tabanına sahip değildir. Dahası, bu kurumların sadece az bir kısmı resmi bilgi transferi üstlenecek dizgelere sahiptir. Araştırılan kurum- ların hiç birisisinin ayrı bir teknoloji transfer ofisi yoktu. Önemli araştırma çıktısı olan kurumlar patent başvuru ve lisanslama faaliyetlerinde yardımcı olacak kişilere gayri resmi olarak sahipti. Bu kişilere yardımcı olacak hukuk firmaları ile de anlaşmaları vardı. Araştırma odaklı kurumlara ek olarak az sayıdaki diğer kurum geliştirilmiş teknolojileri ticarileştirecek bazı kurallara sahipti. Kurumların, sanayi ile etkileşimleri arttıkça, bu tür normlara ge- reksinim olduğunu sezdikleri görülüyor. Kurallar kurumlar genelinde bir- birine benziyor: buluşçu ödül alır; lisans hakları kurum tarafından yapılır, sponsor veya her ikisi; ve ilk ticarileştirme hakkı sponsora aittir. Sadece bir kurum girişimde hisse tutmak istediğini açıkça dile getirmiştir. Bir başkası münhasır olmayan lisans tercih edeceğini belirtti. Katılımcıların çoğu tica- rileştirme etkinliğinin yakın gelecekte artma olasılığı olduğunu söylediler ve bir kısmı bu geçişi kolaylaştırmak için dış yardım arıyor. 200 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Araştırma Hindistan eğitim kurumlarında girişim yaratma potansiyeli bağlamında iki konuyu vurguluyor: Sadece çok az sayıda kurum, teknoloji tabanlı girişim yaratılmasıyla so- nuçlanacak temel ve uygulamalı araştırma için üst kalite ilişkilere sahiptir. Çoğu kurumlar öncelikle eğitim, test, prototip geliştirilme etkinlikleri ve yanısıra öğrenci projeleri üstlenir. Çok az sayıda kurum araştırma ve sanayi ile yürüttükleri etkinlikler için fon toplayabilir. Finansman olmaması ilişki yaratılmasına engel olur. Finansman bir yana, araştırmacılar ve kurumlar için ilişkiler kurulması yönünde kurumsal ve politik teşvikler olmaması, yerel şirketler arasında araştırma oryantasyonunun eksikliği ve sanayi için üstlenilen araştırmaların uygun olmaması ilişkisizliğe yol açıyor. Bölümün geri kalanı makul mik- tarda araştırma fonu ve çıktıları olan kurumları ve onların girişim yaratma çabalarını incelemektedir. Ar-Ge, Patentleme ve Girişim Yaratma: İki Profil Bangalore’deki IISc ve Pune’deki Ulusal Kimya Laboratuvarı (NCL) çok üst düzeyde, araştırma odaklı akademik kurumların örnekleridir. İki kurum arasında elbette birkaç önemli fark vardır. IISc sonradan devlet desteği alan bir özel teşebbüs (Tata) sonucu olmasına karşın NCL federal hükü- met tarafından kurulmuş ve kamudan finanse edilen araştırma laboratu- varları olan Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Konseyi (CSIR) sisteminin bir parçasıdır. IISc’nin araştırma profili NCL’den çok farklıdır, esas ola- rak kimyasal ve biyoteknoloji üzerine odaklanmaktadır. IISc, bir anlamda, çok değişik disiplinlere sahip bir araştırma üniversitesine daha çok benzer, NCL ise canlı doktora programlarıyla, uzmanlaşmış alanlarda araştırma yapan üst düzey bir araştırma merkezidir. IISc 1909’da kurulmuştur.1 Kurum resmi eğitim ve araştırmaya ek ola- rak endüstriye firma içi araştırmalar ve endüstri destekli projeler aracılığıy- la yarattığı bil-yap (know-how)’ı sunar. Daha önemlisi, kurum olağanüs- tü eğitim kalitesi ve temel bilimler ve benzer alanlardaki üstün araştırma çıktılarıyla küresel olarak tanınır olmuştur. IISc araştırmaya odaklanmakla birlikte, sanayi etkileşimleri için bir genişleme kanadı kuracak ilk kurum- lardan biriydi. 1975’te, kurum ve sanayi arasında etkileşim ve işbirliği kur- mak üzere Bilimsel ve Endüstriyel Danışmanlık Merkezi kuruldu. 1991‘de bu faaliyeti genişletmek ve işletmelerin küresel pazarda rekabetine destek olmak üzere Yenilik Geliştirme Derneği (The Society for Innovation De- Bu paragraftaki meteryalin çoğu IISc Web sayfasından alınmıştır http://www.iisc.ernet.in 1 hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 201 velopment) kuruldu. IISc yayın faaliyetleri açısından NCL ve diğer labo- ratuvarların çok ilerisinde olmuştur, ama patentleme faaliyetinde onların gerisinde kalır (Busi ess World, 2003).2 n Basant ve Chandra (2006) IISc’nin sanayi ile bağlantılarında yerel (kente özel), ulusal ve uluslararası öğelerin teknoloji ve sektörel profil bağlamın- da büyük bir çeşitlilik barındırdığını açıkladılar. IISc Şimdiye kadar çoğu enformasyon teknolojileri, az sayıda da biyoteknolojide olmak üzere yedi adet şirket yaratmıştır. NCL kimya ve ilgili bilimlerde Ar-Ge yürütmek üzere 1950 yılında Pune’da kuruldu.3 Yaygın biçimde Hindistan’ın kamu sektörü laboratuvar- ları arasından en tanınmışlardan birisi olarak kabul ediliyor ve şu anda 364 araştırma asistanı ve 397 proje elemanı var (bunların 300’den fazlası dok- tora sahibi). NCL’nin polimer bilimleri, organik kimya, kataliz, malzeme kimyası, kimya mühendisliği, biyokimyasal bilimleri ve süreç geliştirmede pek çok disiplinlerarası araştırma merkezi var. Kimya bilimlerinde yılda yaklaşık 350 makale yayımlıyor ve Hindistan’da en fazla sayıda patent dos- yası hazırlıyor. Yılda ortalama olarak Hindistan’dan 50, yabancı ülkelerden 25 patent alıyor. Aslında kamu sektör laboratuvarlarının son patent kayıt- larının çoğu NCL’ye atfolunabilir (Business World 2003; Mani 2002). NCL Hindistan’da kimyasal bilimlerde en fazla doktora derecesi de veriyor. NCL danışmanlık ve araştırma projeleri aracılığıyla sanayi ile dikkate değer etkileşim sahibidir. Bu ilişkiler yoluyla iyi miktarda araştırma fonu alıyor (bazı tahminler için, bakınız Basant ve Chandra, 2006). IISc örneğin- deki gibi şehrin içindeki ve dışındaki farklı unsurlarla bir dizi bağlantısı var, buna yabancılar da dahildir. Ama NCL IISc’den farklı olarak tek bir tane bile girişim kurmadı. Bu durum şaşırtıcı değildir, çünkü NCL patentle- me faaliyetleri bağlamında IISc’den çok öndedir; fikri mülkiyet yaratmanın göstergesi (kuşkusuz yetersiz). Geleneksel akla göre, fikri mülkiyet yeniliğe dayalı girişim yaratmada önemlidir. Bu akıl IISc ve NCL için amaca uy- gun görünmüyor. İki Ar-Ge yoğun eğitim kurumu arasında, fikri mülkiyet odaklı kurumun daha fazla şirket faaliyeti göstermesi beklenir. Her iki ku- rumda da işletme kurmak isteyen öğretim üyeleri için esnek programlar vardır. NCL’nin ana kuruluşu olan CSIR, yenilikçi şirketler kurmak veya katılmak için bilim insanlarının üç yıl izin kullanabileceği bir program baş- lattı. Alan olmadı. IISc de, kullanılmış olan, benzer bir kolaylık sağlıyor. Anormal görünen bu durum için pek çok neden mümkündür: 2 IISc 1985 ve 1996 arasında yaklaşık 9,718 araştırma makalesi yayımladı (http://www.ncsi.iisc.emet.in/ iisc_publications.php). Ayrıca, IISc’de başlangıcından bu yana yaklaşık 5,000 doktora tezi yazıldı. (http:// www.iisc.ernet.in). Bu paragraftaki materyalin çoğu NCL Web sayfasından alınmıştır. http://www.ncl-india.org. 3 202 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur • Genelde, bilim insanları işletme kurmayı, özellikle yönetim desteği yok- sa riskli bir çaba buluyorlar. NCL’nin kamu sektörü mirası işletme kur- mayı daha çok baskılıyor olabilir. • Eğer kurumsal altyapı destek verirse bazı çekingenlikler azaltılabilir. İki kurumun teknoloji lisanslama ofislerinin piyasa odaklanışlarının farklı olması olasıdır. Gayri resmi etkileşimler, Yenilik Geliştirme Derneği’nin (IISc’de) daha çok şirketlere, NCL’deki teknoloji lisanslama ofisinin ise fikri mülkiyet yaratmaya ve lisanslamaya odaklı olduğunu gösteriyor. • Hindistan’ın önde gelen akademik kurumlarının evriminin bu aşama- sında patentleme faaliyeti ticari odaklanmayı yeterince yansıtmayabilir. CSIR sistemi, ki NCL bunun bir parçasıdır, patentlemeyi birkaç yıldan beri destekliyor, ama işletme kurma teşvikleri görece yeni ve ciddi olarak uygulanmıyor. İşletme yaratılmasında kurumun uygun altyapısının önemli bir faktör oluşu göz önüne alındığında, biz şimdi bu altyapının oluşturulmuş olduğu IIT’leri tartışacağız. IITs’de İşletme Kuruluşu: iki Model Bu kısım dört IIT’nin adapte ettiği işletme kurma modellerini karşılaş- tırıyor. Karşılaştırma esas olarak geleneksel kuluçka modelini uygulayan Kanpur, Delhi ve Bombay’daki IIT’lerle Madras IIT’nin adapte ettiği gele- neksel olmayan arasında. Önce üç IIT’deki kuluçka ilişkili girişimleri, sonra da resmi kuluçka merkezi olmayan Madras IIT’deki girişimlerle aralarında- ki farkı kısaca özetleyeceğiz. Madras IIT modeli araştırma faaliyetlerinde pazara daha odaklı olmayı başarmıştır ve geleneksel modele göre kuluçka çabaları daha esnektir. IIT’lerdeki Kuluçka Çabaları Bombay, Kanpur ve Delhi’deki IIT’ler resmi kuluçka merkezlerini yıllar içinde kurdular. Ana strateji her birisinde aynı olmakla beraber bazı küçük farklılıklar vardır. Bombay IIT Bir enformasyon teknolojisi işletme kuluçkası Bom ay b IIT’deki Kanwal Rekhi Enformasyon ve Teknoloji Okulunda 1994’te ku- ruldu.4 Bu deneme Bombay IIT yerleşkesinde pek çok etki yaptı. Bir dizi şirketin başarılı kuluçkalanması ötesinde kuluçka, girişimciliğe elverişli bir Bu özet şu adreste bulunan kaynağa dayalıdır: http://www.sineiitb.org/. 4 hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 203 ortam da yarattı. İlk denemenin başarısının verdiği cesaretle Bombay IIT bilim ve teknolojinin diğer alanlarını da kapsayacak tam teşekküllü tekno- loji işletme kuluçkası kurdu. Bu çaba Hindistan hükümeti Bilim ve Tekno- loji Bölümü tarafından desteklendi. 2004’te işletme kuluçkasını yönetmek ve IIT Bombay girişimciliğinin gelişmesini hızlandırmak için Yenilik ve Girişimcilik Derneği (SINE) ortaya çıktı. Bu kurumsal yenilik şart olmuş- tu, çünkü IIT’ler kendi kaynaklarına sahip olamazlar. Diğer bazı IIT’ler bu tür sorunları çözmek için benzer kurumlar yarattılar. SINE, kuluçka şirketlerinde Bombay IIT adına hisse bulunduruyor, gelir paylaşımı dü- zenlemelerine ve Bombay IITD’de geliştirilen lisans teknolojilerine giri- yor. Haziran 2005 itibariyla 19 şirket kuluçkalandı ve bunların 9’u kuluç- ka programından mezun oldu.5 Bombay’daki kuluçka sadece IIT öğretim üyelerine ve öğrencilere ve şimdilik, kuluçka faaliyetinde etkin olarak yer almayan işletme okulu öğretim üyeleri ve öğrencilerine (mühendislik ve teknoloji bölümlerinin aksine) açıktır. Kanpur IIT Kanpur IIT Hindistan Küçük Sanayi Kalkınma Bankası (SIDBI) ile işbirliğiyle teknoloji tabanlı alanlarda yenilik, araştırma ve gi- rişimci faaliyetleri teşvik etmek için SIDBI Yenilik ve Kuluçka Merkezi (SIIC)’ni kurdu.6 Kanpur IIT’te SINE’nin eşdeğeri olan SIIC, yenilikçi şirketler için, olası girişimcilerle ve kurum içi girişimcilerle, inovatif fikir- lerini ticari açıdan canlı ürünlere dönüştürmek için bir platform sağlıyor. Öğretim üyeleri ve öğrencilerin araştırma ürünleri kullanıcıların veya tica- rileştirme amaçlı piyasanın gereksinimlerine göre iyileştiriliyor ve özelleşti- riliyor. Bombay IIT öğrencilerinin aksine, bir işletme danışmanıyla çalışan Kanpur IIT MBA program öğrencileri kuluçkadaki şirketlerin pazar araş- tırmaları yürüttükten sonra iş planlarını ve eğer gerek olursa mali planlarını güçlendirmelerine yardım ederler. SIIC onlara iş ortakları ve girişim kapi- talistleri bulmalarında yardımcı olur ve Kanpur IIT’deki MBA öğrencileri ve öğretim üyeleri ve danışmanlar yardımıyla ticari gelişme danışmanlığı sağlar. Üç tür girişimi destekler: • Kurum veya bazı diğer teknoloji teşvik ajansları (Hükümet veya hükü- met dışı) tarafından desteklenen, yeni bir teknolojik fikri ticari bir pla- na yükseltmek, laboratuvarda kanıtlanmış bir konsepti ölçeklendirmek, teknoloji işletmeleri kurmayı denemek düşüncesiyle, IIT veya diğer önde gelen kurumlardan birisinin akademik personeli, öğrencileri veya mezunları tarafından başlatılan bakıcı kuluçka projeleri. Bireysel kuluçkadakiler hakkında daha ayrıntılı bilgi: http://www.sineiitb.org/incubatees.html. 5 Bu tanım şu adresteki materyale dayalıdır:http://www.fitt-iitd.org/tbiu/. 6 204 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur • Yeni bir teknolojik fikri ticari bir plana yükseltmek, laboratuvarda ka- nıtlanmış bir konsepti ölçeklendirmek, teknoloji işletmeleri kurmayı de- nemek düşüncesiyle bir kurum veya şirketle Ar-Ge ortaklığının birinci kuşak girişim isteği ile teşvik ettiği teknoloji tabanlı yenilikçi şirketler. • Mevcut küçük veya orta işletmenin teknoloji veya Ar-Ge birimi, endüst- ri birliği veya Kanpur ITT ile yakın teknoloji etkileşimine girmek isteyen Ar-Ge şirketi. Teknik olarak, kurum dışındaki kişiler kuluçka desteğini kullanabilirler, ama uygulamada sadece personeli ve öğrencileri kulandılar. Şu anda Kan- pur ITT’de sekiz kuluçka bulunmaktadır (ayrıntılar için bakınız http:// www. iitk.ac.in/siic/incubatee.html). Delhi IIT SINE’ye benzeyen bir kurumsal düzenleme, Yenilik ve Tekno- loji Transferi Vakfı (Foundation for Innovation and Technology Transfer) (FITT)’in uzun bir süredir faaliyet gösterdiği Delhi ITT’de faaliyet göste- riyor.7 Aslında, FITT herhangi bir ITT kuluçkasından daha önce, ICICI Bankası ve Dünya Bankası finansmanıyla Teknoloji Kurumu Programı’nın bir parçası olarak ortaya çıktı. Başlangıçta teknoloji lisanslama ofisi ve fikri mülkiyet birimi olarak kuruldu. Şimdi Hindistan Bilim ve Teknoloji De- partmanı desteğiyle Teknoloji İşletme Kuluçka Birimi (Technology Bu- siness Incubation Unit)’i çalıştırıyor. Kanpur’da olduğu gibi, kuluçka üç tür şirketi destekleyebiliyor. Şu halde, kurum dışından olan kuluçkadakiler de destek alabilir. Ancak, Kanpur’un aksine Delhi ITT’deki işletme okulu kuluçka faaliyetlerinde yer almaz. Kuluçka merkezi 12 şirketi kabul etmiş, sadece ikisi başarıyla olmak üzere, 6’sı ayrılmıştır. Özet Yukarıda tartışılan kuluçka faaliyetinin üçü de ITT tarafından ku- luçka sürecini yönetmek üzere kurulan bağımsız bir kuruluş tarafından desteklenmiştir. Bu birimler kuluçkadaki şirketlerde IIT adına hisse bu- lundururlar, sunulan hizmetleri ücretlendirirler, gerektiğinde fikri mülkiyet haklarını lisanslarlar. Üç ITT de yerleşkede işletme okullarına sahiptir, ama sadece Kanpur ITT yenilikçi şirketlerin bazı yönetsel gereksinimlerini kar- şılamak için işletme okulunu kuluçka sürecine dahil etmeye uğraşmaktadır. Orada bile, teknoloji ile kurumun yönetsel kısımları arasında etkileşim kı- sıtlıdır. Diğer iki kurum böyle bir etkileşimi tasarım olarak bile henüz dene- medi, ama deneyebilirler. Bombay ITT’de bu tür etkileşimlerin başladığına ait bazı işaretler var. Bu açıklama şu adresteki bilgilere dayalıdır: http://www.iitk.ac.in/siic/about1.html. 7 hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 205 Madras IIT’de Şirket Etkinliği: Telekomünikasyon ve Bilgisayar Ağları Grubu Telekomünikasyon ve Bilgisayar Ağları (TeNeT) Grubu, Madras IIT elekt- rik mühendisliği ve bilgisayar bilimi bölümünden dokuz öğretim üyesi ta- rafından Hindistan’da ağ erişim maliyetlerini azaltmak için yerli teknolojik çözümler yaratma hedefi ile oluşturulmuştur.8 Kuruluşu 12 yılı aşan grup 14 öğretim üyesinden oluşuyor. Araştırma ve ürün geliştirmede birkaç or- tak hedefe doğru yürüyorlar. Hedef, pazar odaklı ürün geliştirme peşinde giderek Hindistan’ın ve kalkınmakta olan diğer ülkelerin acil ihtiyaçlarını karşılamak, Hindistan’ın telekomünikasyon ve sanayisini güçlendirmek, teknik öğretim ve eğitim sağlamak ve telekomünikasyon ve teknoloji poli- tikasını yürütmektir. Esas hedef işletme yaratmak değildir, bu, Hindistan merkezli ürünler geliştirerek Hindistan’da telekomünikasyon sanayisinin daha eşitlikçi yürütülmesi yönündeki daha büyük hedefe ulaşmanın sade- ce bir aracıdır. “Uygun bir fiyata dünya standartlarında teknoloji� grubun vizyonudur. Bu vizyonun yerine getirilmesi çabası içinde, grup, fikri mül- kiyetin resmi olarak yaratılması ve korunması için zaman ve enerji har- camıyor. Grup telekomünikasyon teknolojisinde teknoloji ve ürün yaşam döngüsünün kısa olduğu bilginin ileri noktalarında, fikri mülkiyetin değil, ama zamanlama ve uygun maliyetli çözümlerin yaşamak ve büyümek için temel olduğuna inanıyor. TeNeT Grup bu işe ayrılmış 10’dan fazla laboratuvarda çalışan 200 tam zamanlı araştırmacı, mühendis, diğer teknik eleman ve proje öğrencisine sahip. Grup kablosuz iletişimler, bilgisayar ağları, fiberoptikler, sayısal sis- temler mimarisi, ağ yönetim sistemleri, entegre ses, video ve veri iletişim- leri, Hint bilgi işlemi ve kırsal kalkınma uygulamaları gibi farklı alanlarda çalışıyor. Grup akademik yayınlar ve ticari Ar-Ge arasındaki mübadeleyi açıkça onaylıyor ve kazançta Ar-Ge’yi tercih etmiş durumda.9 İlginçtir, Madras IIT’de geliştirilen bir teknoloji geleneksel yollarla sa- tılamayınca veya lisanslanamayınca bir şirketi dalgalanmaya bırakma fikri ortaya çıktı. Dokuz eski öğrencinin yardımıyla ilk şirket olan Midas İletişim Teknolojileri kuruldu. TeNeT Grup yıllar içinde 15 yeni işletmeyi kurarak, iletişimde çok sayıda yeni teknoloji geliştirdi ve ticarileştirdi. Bunların hep- si eski öğrencilerin katkısıyla kurulan kâr amaçlı şirketlerdir. TeNeT öğre- 8 Bu altbölüm http://www.tenet.res.in/ adresindeki bilgilere, Basant ve Chandra (2003) ve Profesör Ashok Jhunjhunwala ve Tenet Grubu’nun diğer bazı meslektaşlarıyla görüşmelere dayanmaktadır. 9 TeNeT Grup’taki bilgi, baştan sona uzmanlık misyonuyla ilgili olarak uzanmaktadır: konuşma, ses ve video teknolojileri; iletişim, kablosuz ağlar, bilgisayar protokolleri, optik haberleşme, sayısal işaret işleme; bilgisayarla görme, ağ yönetimi, multimedya, dijital sistem tasarımı; ve gömülü sistemler. Ayrıca, kırsal alanlar için kırsal finans ve küçük ölçekli işletmeler gibi alanlarında uzman olan küçük bir grup var. 206 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur tim üyesi takımından önde gelen iki isim Profesör Ashok Jhunjhunwala ve Profesör Bhaskar Ramamurthy, grubun geliştirdiği erişim ağını kulla- narak kırsal alanlarda ve Hindistan’ın küçük şehirlerinde, acenteliğe dayalı telekomünikasyon ve iletişim işleri yapmak üzere, TeNeT Grup tarafından kurulan n-Logue.com isimli şirkette hissesi olan şube 25 (kâr amaçlı değil- dir) şirketini kurdular. Bu şirketin TeNeT Grup tarafından kurulan diğer şirketlerde hissesi olup olmadığı bilinmiyor. Başka şirketlerdeki model de buna benziyor; eski öğrenciler (ve bazen proje sahipleri) özkaynak finansmanı, TeNeT Grup teknik destek sağlar. Başlangıçta, şirketler ve TeNeT Grup araştırma finansmanını birlikte ko- yarlar. Şirket büyüdükçe, özel projeler için TeNeT Grup’a araştırma finans- manı sağlamaya başlar. Sonuç olarak şirket zamanla kurum için araştırma finansman kaynağı olur. Şirket tarafından ticarileştirilen ürün veya tekno- lojinin sahibi genellikle ortak olarak Madras IIT ve yenilikçi şirketlerdir. Başlangıç günlerinde firmalar Madras IIT laboratuvarları dışında çalışır. TeNeT Grup şirket kurmak ve büyütmeli için ittifaklar ağı yaratmış ve kullanmıştır. Diğer ITT’lerdeki kuluçkalar henüz böyle bir ağ kuramadılar. TeNeT Grubun bunu yapma becerisi kısmen, kurum öğretim üyelerinin, kurumun odaklandığı birbiriyle ilişkili telekomünikasyon teknolojilerinde uluslararası tanınıyor olması gerçeğinden doğar. Bu tür bağlantıların ör- nekleri onların çeşitliliğini ve stratejik rolünü göstermektedir: • Grup, Midas İletişimin ilk günlerinde, ürünlerinin geliştirilmesinde yüksek kaliteli, özel entegre devrelerin (IC) önemli rolünü ve bu tür IC’lerin (özellikle küçük miktarlarda) Hindistan’da geliştirilemeyeceğini farketti. Grup, teknolojilerini değerlendiren ve Madras ITT tarafından tasarlanan IC’leri geliştirmeyi kabul eden, Birleşik Devletler’deki Analog Devices’ın başkanı Ray Stater ile irtibat kurdu. Analog Devices IC’leri Hindistan dışında pazarlamayı ve gruba telif ödemeyi kabul etti. IC’leri Hindistan’da lisanslamalarında gruba yardım etmeyi de kabul etti. Ama en önemlisi, Analog Devices gelecekteki telif ödemelerine karşı gruba finansman artırmayı kabul etti. • Grup başlangıçta büyük miktarlarda paraya gereksinim duydu ve do- layısıyla teknolojiyi Hindistan’daki diğer firmalara lisanslamaya karar verdi. Hindistan Elektronik Şirketi Cromp-ton Greaves, WS Telecom ve Shyam Telecom IIT uydu ağ teknolojilerinin ilk lisans sahipleri oldu- lar. Bu fon Midas’ın çeşitli projeleri uygulamaya sokması için finansman desteğinde yardımcı oldu. hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 207 • Analog Devices ile olan bağlantılar eski öğrenciler ve finansman sağla- yan Ray Stater tarafından başka bir firmanın (Banyan Networks) kurul- masıyla hızla güçlendirildi. • Yenilikçi şirketlerin çalışmasını profesyoneleştirmeye yardımcı olmak için sanayinin ünlü kişilerini içine almaya başaldı. Örneğin Arun Jain (Polaris Software, Chennai başkanı, tanınmış bir enformasyon teknoloji şirketi) şirketlerden birisinin başkanıdır. Gayri resmi olarak Polaris Te- NeT Grup’a yenilikçi şirketler için uygun altyapı kurmasında ve sanayi- den insan kiralamasında yardım etti. İlginçtir, Polaris sonradan grubun bir başka yenilikçi şirketi için destekçi oldu ve şirketin ürünü için uygu- lamalar ve arayüzler kurdu. • Dış ajanslardaki hisse, teknolojinin ticarileşmesi sürecine de yardım- cı oldu. Örneğin, Intel Şirketi IL&FS (Infrastructure Leasing and Fi- nancial Services) ile öncü yatırımcı olarak eyalet (Tamil Nadu) Girişim Fon’undan finansman alan bir şirkete katıldı. Intel şirketin pek çok iş- lemsel ve teknik sorunlarına da yardımcı oldu. • Bağlantıların en ilginç olanları grup üyesi bir dizi şirket arasında oluş- muştur. Bunlar birbirleriyle çeşitli yollarla işirliği yaparlar ve girdi-çıktı ilişkileriyle bağlıdırlar. Bu şirketler bir anlamda belirli teknolojilerin ve hizmetlerin arz zincirini oluştururlar. 10 TeNeT Grubun tüm çabası vizyon, liderlik ve Profesör Ashok Jhunjhunwala’nın konuları etrafında döner. Jhunjhunwala teknolojik ta- ban, iyi eğitimli öğrencilerle bağlantı, kalkınmakta olan ülkelerdeki top- lumsal konulara yoğun ilgi, iyi eğitimli ve öğretimli kişiler takımını biraraya getirme yeteneği, uluslararası eğitim ve açık olma, olağanüstü bir kurumun bir parçası olmanın ünü ve ülkede ucuz telefon geliştirme taraftarı olmayan bir akademisyen olmanın güvenilirliğini getirdi. Ama bu vizyon ve grubun dünya çapında teknolojik yetenekleri (üyelerinin değişen teknolojik gidi- şatın etkilerini anlamasına yardımcı olan) doğru ilişkiler oluşturulmadığı taktirde yararlı olmazdı. IIT takımı daha önce ticarileşme faaliyetleriyle birlikte tüm Ar-Ge’yi de yürütürken, yenilikçi şirketlerin oluşumu ve ku- luçka modellerinin olgunlaşması ile şimdi, faaliyetin Ar-Ge bileşenine daha fazla odaklanıyor. Başlangıçta şirketler kuruma telif verirken, IIT Madras 10 Bir düzeyde bu şirketlerin bazıları, Hindistan’da ve kalkınmakta olan diğer ülkelerde düşük fiyatlı telekomünikasyon seçenekleri sunmak için kablosuz tabanlı teknoloji zincirinin farklı aşamalarını temsil eder. Midas kablosuz ürünlerde Banyan’ın kablolu yeteneklerini kullandı ve Banyan Midas’ın corDECT kutularını kablolu çözümler tasarımında kullanmaktır. Benzer şekilde, Nilgiri diğer platformlara ek olarak, Midas ve Banyan ürünleri için ağ yönetim sistemleri geliştiriyor. n-Logue.com isimli firma, tamamen diğer üç şirket tarafından geliştirilen teknolojileri kullanarak acentelik çabası yürütmek için bir araçtır. 208 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ve müttefik şirketleri, kurumun yeni teknoloji için elinde patentleri tutacağı düzenlemelerle, birçok Hint patenti hazırladılar. Daha sonra, teknoloji çok hızlı değiştiği için, pazara kadar olan sürenin, fikri mülkiyetin korunmasın- dan daha önemli kabul edildi ve patentleme fikrinden vazgeçildi. Oluşan gereksinimler doğrultusunda işletmeler kurmak için gündeme dayalı araştırma yapmak ana fikri Hindistan gibi, Ar-Ge maliyetlerinin hala düşük olduğu bir ülkede epeyce işe yarayabilir. Bu durum, merkezinde tek- nolojik Ar-Ge olan ağ tabanlı işletme gelişimine iyi bir örnektir. Bu örnek akademi-sanayi ortaklığının yeni bakış açısını ve odaklanmış teknoloji gru- bunun organik evriminin esaslarını da yansıtır. Bu güçlü merkez-uydu mo- deli, merkezî Ar-Ge altyapısı ve teknoloji arz zincirinin değişik aşamalarını kaplayan uygulama yapıcı dinamik uydu firmalarıyla Hindistan’da teknoloji gelişimi ve uygulaması için canlı bir model sağlıyor. Kalkınmakta olan ül- kelerde doğrudan hükümet finansmanı olmadan teknoloji kurma isteği, insan kaynakları mühendisliğinde kaliteye erişme yeteneği ve dünyanın en iyisi ile rekabet arzusu bu gruba eşsiz güç sağlamaktadır. Grup, ilişkileri, tamamlayıcı varlıklar elde etmenin bir kaynağı olarak görmüştür. Özet Kanpur, Bombay ve Delhi’deki resmi kuluçka modelleri ve Madras IIT’de- ki model, başarılı işletme kurma modeli için üç faktörün rolünün altını çiziyor: • Ticari potansiyeli olan bir teknolojinin olması • Uygun danışmanlık ve yönetim girdileri • Bilgi ve finansman akışını kolaylaştırabilen ağlar IIT Madras modeli gündeme dayalı araştırma ve stratejik ağlar kurarak bunlara ulaşıyorsa da, diğer ITT’ler resmi kuluçka modeli deniyorlar. Bu etkenlerin önemli niteliği göz önüne alındığında, Ahmedabad Hindistan İşletme Enstitüsü (IIMA) onlara karşılık gelecek bir kuluçka modelini de- niyorlar. Ahmedabad Hindistan İşletme Enstitüsü’nde Kuluçka Deneyi Yenilik, Kuluçka ve Girişimcilik Merkezi (CIIE) yenilik tabanlı girişimci- likte araştırma, eğitim ve kuluçka üstlenmek üzere IIMA’da kuruldu. Bu merkez IIMA’da Yenilik Tabanlı İşletmeler için Hint İnkübatör isimli ku- luçkayı yönetiyor. CIIE’nin ana görevi, öğretim üyeleri, mevcut öğrenciler, mezunlar ve diğer ortak ve paydaşlar yardımıyla kuluçkayı araştırma ve hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 209 eğitim ile birleştirmektir. CIIE teknoloji tabanlı işletmelerin başarısında yönetim desteğinin önemli olduğuna inanıyor. CIIE ticari işletmelere dö- nüştürülebilecek yenilikleri tanımlamak amacıyla ülke çapında kitle etkisi yüksek teknoloji yenilikleri yarışması düzenliyor. Kazananlara kuluçka ve başka destekler veriliyor. Bu tür çeşitli projeleri ticarileştirme yolundalar. CIIE’nin sağladığı destek, yenilikten işletmeye tüm zinciri içine alıyor. Bu canlı kuluçka projeleri IIMA öğretim üyeleri gözetiminde kuluçkada proje yürütecek olan IIMA öğrencilerine heyecan verici öğrenme fırsatları sunu- yor. CIIE, kuluçka sürecinin bir parçası olarak, bu kendi kuluçkasındakile- re teknoloji bağlantılı destek vermek için tasarım ve ürün geliştirme mer- kezleriyle ve laboratuvarlarla yakın çalışıyor. Aslında, üç ITT ile ve diğer bazı iyi bilinen teknoloji kurumlarıyla yakın çalışıyor. CIIE, bu teknoloji ve tasarım kurumlarındaki kuluçkadakilere yönetim desteği vermenin dışında onlarla işbirlikçi kuluçka da üstleniyor. Seçilmiş yenilikçiler için rehberlik takımları oluşturulur. Bu takımların başında genellikle bir IIMA öğretim üyesi bulunur ve yenilik, girişimciler ve girişim sermayesi endüstrisinin teknoloji alanındaki uzmanlardan olu- şur. Rehberlik takımları kuluçkadakilerin kuluçka gereksinimlerini belirler. Yönetsel girdi isteyen gereksinimler IIMA öğretim üyesi gözetiminde öğ- renci projelerine çevirilir. Teknoloji (örneğin, ürün geliştirme, süreç geliş- tirme ve test), yasal (örneğin, fikri mülkiyet koruması) ve tasarım girdileri içeren diğer kuluçka gereksinimleri CIIE‘nin ağı tarafından sağlanır. IIMA Wadhwani Vakfı tarafından yaratılan Ulusal Girişimcilik Ağının bir par- çasıdır. CIIE kuluçka tesisi kapsamında, temel altyapı ve ilgili hizmetleri sunar. Altyapı desteği ofis alanı, bir kütüphane, bir kantin, telekomünikas- yon, arka ofis ve bilgisayar olanakları içerir. Kuluçkalanan eğer bir başka yerde kalmak isterse uzaktan destek de sağlanır. Ticarileştirme destek fa- aliyetleri iş planı geliştirilmesi, piyasa araştırması ve danışmanlıktan legal, mali ve diğer yardım türlerine kadar uzanır. Kuluçkalananların tahmin edi- len mezuniyet süresi yaklaşık 20 aydır. Teknoloji kurumlarındaki kuluçkalar esas olarak bu kurumlarda geliş- tirilen ticarileştirme teknolojileri olmakla beraber, CIIE ülkenin herhangi bir yerinde geliştirilen teknolojiye de destek verir. Hedef yüksek teknolojili ve kitle etkili yeniliklerdir. Kuluçka modeli, kuluçkalananların çeşitli gerek- sinimlerini, uzun mesafe kuluçka dahil, tatmin edecek kadar esnektir. Bu deneyim yeni ve henüz değerlendirilemez. Altı şirket şu anda etkin olarak kuluçkalanıyor ve bir şirket mezun olmak üzere. IIMA şimdi, kuluçka mer- kezini kurum adına yönetmek, elinde hisse tutmak vb. amaçlarla, o üç ITT gibi ayrı bir kurumsal antite yaratıyor. Öğrenciler canlı projeleri çok yararlı buluyor. Yenilikçi şirketlerde canlı projelerde çalışan bazı öğrencilerin daha 210 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur sonra onlara katılacağına dair de işaretler var. IIMA’daki öğrenci nüfusu- nun büyük kısmı ilk sıralardaki mühendislik ve teknoloji kurumlarından geldiği için, bu tür tesisleri olmayan ilk sıralardaki teknoloji kurumlarının, gittikçe daha fazla kuluçkalananı teşvik etmesi bekleniyor. Sonuç Gözlemleri ÜSİ’nin bir parçası olarak işletme kurma faaliyeti Hindistan’da henüz emekleme aşamasında. USİ’nin ana rolü sanayinin işgücü piyasası gereksi- nimlerine yanıt vermek ve danışmanlık ve diğer araştırma projeleri yoluyla araştırma desteği sağlamak olmayı sürdürüyor. Ancak işletme yaratma he- defi, araştırmaya yönelimli bilim, teknoloji ve işletme kurumlarında büyük heyecan yaratıyor. Bugün geleneksel kuluçkalar Hindistan’da artıyor. İyi bilinen teknoloji kurumlarının neredeyse hepsinin birer tane var ve bazı işletme kurumları da kuluçkayı deniyor. Bu bölümdeki tartışmadan, birkaç ilgi çekici model ortaya çıkıyor. Hin- distan eğitim kurumlarında, fikri mülkiyet hakkı koruması şirketler ve yeni işletme yaratılmasında şu ana kadar çok önemli görünmüyor. Yenilikçi şir- ketler yaratmaya istekli eğitim kurumlarının çoğu geleneksel kuluçka mo- deline adapte oldular. Odaklanmış, gündeme dayalı işletme kurmak gele- neksel modele ilgi çekici bir seçenek olarak gözüküyor. Ancak, araştırma grubunda muazzam bir motivasyon ve yayın ve işletme yaratma arasındaki ödünleşimin üstesinden gelme yeteneği gerektiriyor. Bazı Ar-Ge kurumları patentleme ile yayın ikilemi arasında cebelleşmeye başladılar; şu halde, iş- letme kurma fikri bu ödünleşimi keskinleştirebilir. Bir tarafta patentleme daha çekici olabilir, anacak patentleme ile işletme yaratma arasındaki bağla- rın kısıtlı oluşu göz önüne alınırsa ödünleşim daha karmaşıklaşabilir. Hin- distan kültürü üniversite öğretim üyelerinin girişimci olmasını zorlaştırır. Öğretim üyesi ödül sistemi bile sadece akademik çalışmaya bakar. Sistem değiştirilebilir mi? Yeni girişimler yaratılması akademik kurumların önemli amacı olabilir mi, olmalı mı? Hindistan eğitim kurumlarında sadece son beş yılda başlamış olan iş- letme kurma çabalarının etkisini değerlendirmek için çok erken. Üstün bir başarı gün ışığına çıkmış değil, ama pek çok kuluçka orta derecede başarıy- la övünebilir. Henüz sayılar olmamakla beraber, teknoloji kurumlarından pek çok kuluçka şirketi kuluçkalardan mezun olduktan sonra piyasada re- kabet zorluklarını atlattılar. Şu anda bu çabaların en önemli katkısı eğitim kurumlarında teknolojik yeniliğe dayalı işletmeler yaratmanın mümkün olduğunu vurgulamaları oldu. Orta derecede bile olsa başarıları bir kari- yer seçeneği olarak teknolojiye dayalı girişimciliğe yönelmeyi teşvik ediyor. hindistan’da Üniversite Sanayi İlişkileri ve İşletme Yaratılması 211 Ayrıca, bu firmaların inovatif firmalar olarak tanınması girişimciler arasın- da, özellikle genç, teknoloji meraklı olanlarda yeniliğe odaklılık yaratmak anlamında olumlu bir dışsallığı var. Bu işletmeler tarafından ticarileştirilen bazı teknolojilerin (örneğin Madras IIT’te geliştirilenler) potansiyel sosyal etkileri, eğitim kurumlarında işletme kurulmasıyla birlikte olan dışsallıklara eklenmektedir. Daha geniş bir düzeyde, Hindistan’da akademi-sanayi ilişkileri birkaç büyük süreç bağlamında incelenmelidir. Yakın zamana kadar, kısmen re- kabet baskısı olmadığından, kısmen de araştırmaların büyük bölümünün kamu kurumlarında yürütülüyor olmasından dolayı Hindistan özel sektö- rü çok fazla araştırma odaklı değildi. Araştırma kamu kurumları içinde bazı istisnalar dışında, yıllar boyunca Hint üniversiteleri ve diğer akademik kurumlarının dışına itilmişti. Kamu araştırma kurumları yıllarca araştırma etkinliğinin ana merkezi oldu ve üniversiteler büyük oranda eğitim ku- rumları olarak kaldılar. Bu durum iki yolla değişiyor. Birincisi özel sektör araştırmaya girmeye başladı, ve ikincisi akademik kurumlar, desteklenen araştırma yoluyla kısmen iyileşen mali sıkıntılarla karşılaşmaya başladılar. Akademik kurumlar arasında sanayi oryantasyonu olmaması ve kısıtlı Ar- Ge oryantasyonu sanayi ve akademi arasındaki ilişkileri yıllar boyu engel- ledi. Her ikisi de değiştikçe daha fazla akademi-sanayi ilişkisi bekleniyor. Kuluçka ve yeni işletme yaratılması faailiyeti bu süreçleri olgunlaştırabilir. Politika düzeyinde, önemli bir sorun yenilikçi şirketler için bir iyilik meleği ve girişim finansmanı olmaması. Hindistan’da girişim sermayesi denilenin çoğu, aslında büyüme finansmanıdır ve özel sermayeye dönü- şür. Sigorta (ve emeklilik) fonlarını sermaye girişimi şirketlerine yatırım yapmaktan caydıran normların serbestleştirilmesi bağlamında düşünmek yararlı olabilir. Böyle bir liberalizasyon yeni başladı, ama gidecek uzun yol var. Sonuç olarak, sanayide ve üniversitelerde araştırma karmaşıktır ve aka- demi-sanayi ilişkilerinin başarısı tamamlayıcılıklardan istifade etmede yatar. Böyle bir yararlanmayı kolaylaştıran araçlar politik eylemin odağı olacaktır. Ancak, daha büyük zorluk, kariyerini akademide sürdürecek genç yetenek- leri çekecek olan uygun çalışma ortamını ve ücret portföyünü tasarlamaktır. Bu yolla akademik kurumlardaki araştırma eğimli öğretim üyelerinin kısıt- lamaları hafifleyecektir ve bu da araştırma tabanlı ilişkilerin ön koşuludur. 212 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Kaynaklar Adams, James D. 2001. “Comparative Localization of Academic and Industrial Spillovers.� NBER Working Paper 8292, National Bureau of Economic Re- search, Cambridge, MA. e Arundel, Anthony, and Aldo Geuna. 2001. “Does Proximity Matter for Knowl dge t Transfer from Public Institutes and Universities to Firms?� SPRU Elec ronic Working Paper 73, Science and Technology Policy Research, University of Sussex, Sussex, U.K. Athreye, Suma. 2001. “Agglomeration and Growth: A Study of the Cambridge Hi- n Tech Cluster.� SIEPR Discussion Paper 00-42, Stanford Institute of Eco omic Policy Research, Stanford, CA. Basant, Rakesh, and Pankaj Chandra. 2003. “Inter-organization Linkages in the IT Industry in India: A Case Study of Telecom Technologies.� In The Context of Innovation in India: The Case of the IT Industry, ed. Anthony D’Costa and Eswaran Sridharan, 193-219. London: Palgrave. . 2006. “Role of Educational and R&D Institutions in City Clusters: An Exploratory Study of Bangalore and Pune Regions in India.� IIMA Working Paper, Indian Institute of Management, Ahmedabad, India. t Best, Michael H. 2000. “Silicon Valley and the Resurgence of Route 128: Sys ems Integration and Regional Innovation.� In Regions, Globalization, and the Knowledge- Based Economy, ed. John H. Dunning, 459-506. Oxford, U.K.: Oxford University Press. Branscomb, Lewis M., Fumio Kodama, and Richard Florida, eds. 1999. Industrial- izing Knowledge: University-Industry Linkages in Japan and the United States. Cambridge, MA: MIT Press. Business World. 2003. “Potent Research.� May 19, 44-48. Geiger, Roger L. 2001. “Industrializing Knowledge: University-Industry Linkages in Japan and the United States.� Journal of Economic Literature 39 (1): 165. Lawson, Clive. 1999. “Towards a Competence Theory of a Region.� Cambridge Journal of Economics 23 (2): 151-66. t Mani, Sunil. 2002. Government, Innovation, and Technology Policy: An Interna ional Comparative Analysis. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. Morris, Sebastian and Rakesh Basant. 2005. “Role of Small-Scale Industries in the Age of Liberalization.� Paper of the Policy Group on Trade and Industry of the Asian Development Bank, Asian Development Group, Bangkok. Saxenian, AnnaLee. 1994. Regional Advantage: Culture and Competition in Silicon Valley and Route 128. Cambridge, MA: Harvard University Press. BÖLÜM 14 Girişimci Üniversite Fikir ve Eleştirileri Elizabeth Garnsey Yeni girişimci üniversitelerle ilgili literatür akademik bilimin entellektüel olduğu kadar ekonomik bir çabaya dönüştüğü iddiasında olup, yaygın son gelişmeler sonucu “üniversitenin kendisi bir girişimci olmaktadır� ve “bi- lim ve sanayi arasındaki geleneksel bölünme yıkılmaktadır� (Etzkowitz, 2002, 1). Politika yapanlar teknoloji transferi, fikri mülkiyet (IP) kontrolü ve üniversite yönetimi tarafından araştırmacılar ve öğrenciler arasında giri- şimciliğin teşvik edilmesine önem veren yeni bir gündeme giriştiler (Shane; 2005). Bu kitabın yazarlarının çoğu bu tür gelişmeleri özendiren program tasarılarını ayrıntılarıyla anlatıyorlar. Ancak, bu bakış açısına ve alttta yatan kabullerine karşı bir tepki de oluşmuştur. Bu bölüm 27 Mart 2006 tarihinde Dünya Bankası Enstitüsü ve Sosyal Hizmetler Araştırma Kurumu Üniversite-Sanayi İlişkileri, Paris Sempozyumu’nda gündeme getirilen konuları araştırıyor, özellikle makaleleri bu kitapta bölüm olan uzmanlar: David Mowery (bölüm 10), Weiping Wu (bölüm 11), Poh-Kam Wong (bölüm 12) ve Rakesh Basant ve Pankaj Chandra (bölüm 13). Bu bölümde tartışılan konular üzerinde Araştırma (2006) İngiltere’nin Araştırma Konseyi (ESRC-EPSRC) Yenilik ve Verimlilik Grand Challenge Projesi’nin bir parçası olarak devam etmektedir. 213 214 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Mowery bu kitabın 10. bölümünde, anlaşmazlığın sadece eski yöntemle- ri savunan gelenekselciler tarafından dillendirilmediğini, girişimci üniversi- teyi teşvik eden ilkeler arasında da olduğunu gösteriyor: bunlar önde gelen Amerikan üniversitelerinin teknoloji transfer ofisleri ve üniversite araştır- maları birleşik sponsorlarıdır. Çeşitli araştırmalar (Bozeman 2000; Leitch ve Harrison 2006 gibi) üni- versite IP’si ve girişimcilik ile onların mantığını sağlayan temel kanıtların önceliklendirilmesi arasındaki kopukluğu gösterdi. Bunlar tam kapsamlı tarihsel kanıtlar ile teşvik edilen basitleştirilmiş girişimci üniversite fikri ve politika belirleyiciler arasındaki ihtilafa dikkati çeker. Kontrollu karşılaştır- ma elde etmenin zorluğu ve geçmişteki sonucun sebebe döndüğü geribes- leme döngüsü nedeniyle sebep ve sonucu tanımlamak sorunludur. Lineer yenilik modeliyle, akademisyenlerin uzun sure reddettiği, ama politika çev- relerinde hala etkili olan bir benzerlik vardır. Bu bölüm Birleşik Devletler, Çin, Singapur ve Hindistan’da üniversite-sanayi ilişkileri hakkında Mowery (bölüm 10), Wu (bölüm 11), Wong (bölüm 12) ve Basant ve Chandra (bö- lüm 13)’nın yazdıklarına dayanarak, girişimci üniversite fikriyle ilgili bir çok bilinmeyenleri ve ve eksik parçaları tartışıyor. Yeni Bir Araştırma Alanı Artan literatür bilgisi üniversitelerin, akademik misyonlarını sürdürürken bütünleşmiş bir dünyaya nasıl angaje olduklarını anlatıyor (örneğin, Etz- kowitz ve ark. 2000; Gibbons ve ark. 1993; Shane 2005). Bu literatür, üni- versitelere biçilen yeni görevi ve bunu başarılmasını kolaylaştırıcı uygula- maların, üniversite-sanayi ilişkilerinin ortaya çıkışı ve başarısıyla nasıl ilişkili olduğunu göstermek amacıyla, dünyadaki farklı üniversite dizgelerinin uy- guladığı önlemleri inceliyor. Bu çalışmanın büyük kısmı girişimci üniversite tarzının yagınlaşmasının, bunun yararlarının yeni bilgi ekonomisinde kaçı- nılmaz olarak kabul edilmesi düşüncesine dayanmaktadır (Etzkowitz ve ark. 2000). Birleşik Devletlerin gelişmekte olan teknolojileri ticarileştirme- deki başarısı girişimci üniversite literatüründe vurgulanan etmenlere bağ- lanmaktadır. Bu başarı başka yerlerde, ABD üniversite deneyiminin önemli özellikleri olarak kabul edilenlere öykünme girişimlerine yol açmıştır. Di- ğer etmenler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin gelişmekte olan teknolojilerin ticarileştirilmesinde küçük şirketler lehine, uzun süreli ve önemli destek tedbirleri daha az dikkat çekmiştir (Connell 2006). Önemli miktarda araştırma gösteriyor ki lisanslama ve şirketler ile üni- versite IP kontrolu, bilim ve sanayi arasındaki çok yönlü etkileşimler arasın- da çok küçük bir parçadır (Bozeman 2000; Cohen, Nelson ve Walsh 2002). Girişimci Üniversite: Fikir ve Eleştirileri 215 David Mowery ve arkadaşları normatif girişimci üniversite gözlüğüyle bakmadan tarihsel kanıtları incelediler. Mowery Bölüm 10’da 1980’lerden itibaren gelişmeleri özetliyor. 1980 tarihli Bayh-Dole Yasası üniversitelere araştırmalarından IP’ye hak kazanmalarını sağlamada dönüm noktası kabul ediliyor. Yasa üniversitelerle sanayi şirketleri arasında federal finansmanlı araştırma sonuçlarına yönelik özel lisanslar için kongre desteği sağlamıştır. Mowery bu tür etkinliğin 1980 öncesinde zaten sürmekte olduğunu ve diğer tür üniversite-sanayi ilişkilerinin yayın, araştırmacı eğitimi, danışman- lık diğer geleneksel akademik etkinliklerden etkilenerek her zamanki gibi önemli olmaya devam ettiğini gösteriyor. Araştırma bulgularıyla politika oluşumu arasındaki farklılıklar nasıl açık- lanacak? Uygulayıcılar arasında uzlaşmacı bir vizyonun ortaya çıkmış olma- sı mümkün müdür? Fransman (2002, 9)’a göre “uzlaşamcı bir vizyon veya bilişsel çerçeve düşünceyi ve karar vermeyi şekillendirir. Bu da dünyayı anlaşılabilir görünmesi ve dolayısıyla karar vermeye yönlendirici yapmak amacına hizmet eden varsayımlar ve beklentilerle somutlaşan bir dizi birbi- riyle ilişkili inanışlardan oluşur.� Fransman’ın kanıtlarına göre, bu sektörde gelecekteki talep koşulları ile ilgili olarak milenyuma girerken telekomüni- kasyon sektöründe önem kazanmasında olduğu gibi, karşılıklı anlaşmaya dayalı vizyon sadece kısmen kanıta dayanıyor olabilir. Bu tür bir oydaşma uygulayıcılar arasında kısmi olsa da belli gerçeklerde bir hoş geldiniz iletisi sağladığında ortaya çıkar ve her şeyin ötesinde karmaşık sorunlara göre- ce basit çözümler önerir. Girişimci üniversite fikri, politika yapıcılarının yüzyüze geldiği ivedi sorunları patentlenebilir araştırma ve ticarileştirme- ye odaklanmanın çözebileceğini düşündürüyor. Üniversitelerin kendilerini girişimci fikri mülkiyet kaynağına dönüştürmeleri mesajı, kaynakları kısıtlı olan üniversiteler ve yükseköğretim harcamalarını kamu borçlanmasına katmak isteyen hükümetler için yeni bir finansman kaynağına işaret ediyor. s Üniversite şirketlerinin, geleneksel sanayilerinde off hore yer değişimle- ri ile yüzyüze gelen ekonomilerin yenilenmesi için temel oluşturabilmesi fikri, özellikle küreselleşmenin rekabet tehdidine çözüm olarak yeni bilgi ekonomisine umutlarını bağlayan politika yapıcılarına iyi geldi. Uzlaşılan yeni girişimci üniversite vizyonu, karşı çıkılsa da eğer böyle ta- nımlanabilirse, aniden ortaya çıkmadı, kalıcı sorunlara yanıt olarak son çey- rek yüzyılda inşa edildi. Bu vizyon bir dereceye kadar araştırmaya dayanır ve bu da pek çok önemli bilginin üniversite dışında geliştiğini düşündür. Bilim ve sanayinin birleşmesi Gibbons tarafından tanımlanmıştı: “Mode 1 diyeceğimiz, bir disiplin çerçevesinde öncelikle bilişsel olarak oluşturulan geleneksel bilginin aksine, Mode 2 bilgi daha geniş, disiplinler ötesi sosyal ve ekonomik bağlamlarda yaratılır� (Gibbons ve ark.; 1993, 1). 216 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ABD Deneyimi ABD’nin 20. yüzyılın son çeyreğinde gelişmekte olan teknolojileri tica- rileştirmedeki başarısında lisanslama ve patentlemenin rolünün önemli etmen olduğu hiç bir şekilde kanıtlanmamıştır. Pek çok çalışma bu bağ- lamda endüstrilerarası farklılıkların önemini açıkça göstermiştir. Özellikle yaşam bilimleri, biyofarmasötik alanındaki patentleme aracalığıyla, doğru- dan etki bakımından açıkça farklı bir konuma sahiptir (Cohen, Nelson ve Walsh 2002). Satış rekoru kıran ilaçların ve genetik buluşların umut verici durumları, bu ilaçları ve buluşları, ABD üniversitelerinin patentleme ve lisanslamadan elde ettikleri gelirlerin çoğunun kaynağı yapmıştır. Yaşam bilimlerinde patenti olan üniversiteler, seyrek de olsa, tüm diğer IP kaynak- larından farklı boyutta bir kazanç elde ettiler (bölüm 10; Bozeman 2000). Gelişmekte olan teknolojiler genellikle farklılaşmamış yüksek teknoloji ka- tegorisi olarak ele alınır (Druilhe ve Garnsey; 2004), bunun sonucu olarak da birçok araştırmacı ve karar alıcı yaşam bilimleri ile diğer gelişmekte olan teknoloji sektörleri arasındaki güçlü karşıtlıkları gözden kaçırırlar. Girişimci üniversite hakkında taraftarları veya eleştirenler tarafından doğrudan tartışmaya sokulmamış başka bir konu Amerika Birleşik Dev- letlerinde IT’lerin ticarileştirilmesinin Soğuk Savaş süresinde ne ölçüde sa- vunma öncelikleri ve harcamaları tarafından şekillendirilmiş olduğudur. Bu süreç diğer araştırma akımları tarafından dokümante edilmiştir (örneğin, Lecuyer 2006; Lowen 1997; Segaller 1998). ABD Savunma Bakanlığı tara- fından finanse edilen araştırmaların ayırt edici tarafı genel olarak üniver- site laboratuvarlarından kaynaklanan olgunlaşmamış teknolojilerin aksine, askeri amaçla kullanılabilecek gelişen teknolojileri desteklemek amacında olmasıydı. Daha ötesi, temel teknolojilerin hepsi onları geliştirenlerin mül- kiyetinde değildi, pek çoğu kamu malı olarak kaldı. Zeki ABD girişimcileri enformasyon teknolojilerini ilk araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) maliyetleri federal fonlardan karşılandığı süre boyunca ticarileştirebiliyordu (Connell 2006). Bu yaklaşım kişisel bilgisayarlar ve yardımcı teknolojiler gibi genel- likle savunma fonlarıyla ilişkili olmayan enformasyon teknolojileri alanla- rında bile uygulandı. Örneğin Pentagon, enformasyon teknolojileri giri- şimcilerinin pek çok yeniliğinin kaynağı olan Xerox Palo Alto Araştırma Merkezi ile çalışan kilit kişilere yaygın fon sağladı (Fong, 2001). Örneğin Sun, Cisco, Electronic Data Systems ve Environmental Systems Research Institute Inc, gibi önemli ölçüde büyüyen enformasyon teknolojileri giri- şimci şirketleri arasında federal olarak desteklenen üniversite bölümleri de vardı. IT ticarileştirilmesindeki gelişmelerin hızı ABD Soğuk Savaş politika- larının doğrudan bir sonucuydu (Segaller 1998); gelişmelerin girişimci ka- Girişimci Üniversite: Fikir ve Eleştirileri 217 rakteri beklenmedik bir durumdu. Yetenekli profesörlere ve öğrencilerine önde gelen üniversite bölümleri kanalıyla uzun vadeli finansman, tamam- layıcı politikalarla birlikte, kamu tedariği ve kamu malı IP’ye dayalı olarak teknoloji geliştirilmesini ve ticarileştirilmesini mümkün kıldı (Mowery ve Rosenberg 1998). Edith Penrose’un büyüme hakkındaki saygın kitabın- da yer verdiği gibi, “önemli yeni sanayilerde... sanayide kısa sürede hakim duruma geçen daha iyi koşullara sahip ve daha önce kurulmuş olanlarla birlikte yeni firmaların girişi için faaliyet alanı olacak� (1959, 224). Bu mo- del lider şirketlerin teknoloji standartlarını belirlediği entegre sanayilerde özellikle geçerlidir. ABD şirketlerinin küresel enformasyon teknolojileri sanayilerindeki egemenliğinin izleri ABD’ye büyük miktardaki enformas- yon teknolojileri girişinin erken başlamasına kadar uzatılabilir. Bunların pek çoğunun, federal fonlar ve içeriden Ar-Ge bilgisi olan kurucular sa- yesinde görece iyi geliştirilmiş teknolojileri vardı. Bu firmalar, pazara hazır olmadan önce bile, teknolojileri çok fazla özel finansman isteyen üniversite şirketlerine göre başarıya (beceri ve şans yardımıyla) ulaşmak için çok daha iyi konumdaydılar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’de üniversiteler, kurumsal destek sağlayan ve girişim sermayesi ve özel şirketlere temel olan büyük askeri-endüstri ve bilgi koplekslerinin parçasıydılar (Lowen 1997; Lecuyer 2006). Gelişmekte olan teknolojileri ticarileştiren erken evre şir- ketlere federal tedarik desteği sürmüştü (Branscomb ve Auerswald 2002). Örneğin 2003’te, küçük işletmelere, doğrudan hibeler hariç olmak üzere, ABD federal hükümeti tarafından Ar-Ge sözleşmeleriyle 5 milyar ABD $ verildi (Connell 2006, 11). Şirketler Kesiminden Gelen Muhalif Sesler Özellikle enformasyon teknolojileri ve telekomünikasyon şirketleri üniver- sitenin vergi mükellefleri tarafından finanse edilen araştırmalardan kaynak- lanan teknolojilerin IP’sine ait iddilarını hoş karşılamadılar. ABD firmaları üniversiteleri, patent haklarıyla ilgili değerlendirme ve iddiaları gerçekçi bir yaklaşım değil diye suçladılar. Son üniversite politikaları, ABD Sena- tosu Ticaret Komitesi Bilim, Teknoloji ve Uzay Alt Komitesine Hewlett Packard’dan bir yöneticinin tanıklığından görüleceği üzere, sanayi ile işbir- liğini kolaylaştırıcı değil bir sürtüşme kaynağı olarak tarif edilmiştir: “Bü- yük ABD merkezli şirketler durumdan öylesine umutsuz ve bıkkın hale geldiler ki artık yabancı üniversitelerle çalışıyorlar… fikri mülkiyet açısın- dan son derece olumludan daha fazlasını teklif etmeye istekliler� (17 Eylül 2002, Dr. R. Stanley Williams’ın açıklaması, kaynak gösteren Mowery, Bö- lüm 10). Mowery’nin bölüm 10’da gösterdiği gibi, öncü ABD üniversitele- rinde yeni üniversite teknoloji-transfer modelinin gerekçesi hakkında ciddi 218 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur kuşkular var ve bazı üniversiteler IP denetimi için önceki çabalarını tersine çeviriyorlar. Politika yapanlar açısından üniversite IP yönetimine odaklanmanın, geleneksel yollarla örgütlenerek daha geniş tabanlı bir muhalefet uyan- dıracak olan üniversite öğretim üyeleriyle çatışmaktan kaçınmak için ge- tirdiği avantaj var. Avrupa üniversiteleri özel akademik disiplinler içinde dar alanda uzmanlaşmayı ödüllendirmeyi sürdürüyorlar. ABD üniversite görünümüne benzeme çabası çok yönlü öğrenci yetiştirmeyi kapsamı- yor; örneğin Avrupa’da beşeri lisans öğrencilerinde bilgi teknolojileri veya kantitatif analiz için gerekli olan bilgi genellikle eksik. Daha üst derecede, ABD üniversitelerindeki doktora öğrencilerinin fen ve mühendislik ve di- ğer araştırma tabanlı programlarda asistanlık eğitimi yoluyla finanse edilen sistematik eğitimi, Avrupadaki seçkinci veya kitle üniversite sistemlerinden çok daha büyük ölçektedir. Bu etmenler Birleşik Devletler’in girişimci kül- türüyle birlikte, aralıksız olarak, gelişen teknolojilerdeki fırsatları anlayan ve yararlanabilen kolej eğitimli mezunlar yetiştirmiştir (Best, 1999). Av- rupa üniversitelerini bu yöne çekmeyi gerektiren akademik kültürdeki ve eğitim yapısındaki önemli değişiklikler, politika olarak, üniversite kaynaklı IP yönetimi ve girişimcilikte isteğe bağlı sınıflar sunarak teknoloji transfer ofislerinin giderlerini karşılamaya göre daha zor olacaktır. Önceki tarz bir değişim akademik mükemmeliyet, öğretim üyesi bağımsızlığı ve üniversite- nin mantığı için temel ikilemler yaratacaktır. Yıkıcı Bilginin Yerleşik ve Yeni Giren Firmalar Tarafından Kullanılması Bir dizi karışıklık pek çok ülkede firmaların üniversite bilgisi arıyor olarak görünmemesi ve üniversiteyle yakın ilişkiler kurmamasının nedenleriyle ilgilidir (Lambert, 2003). Ancak yerleşik şirketler hem ticarileştirmesi mas- raflı hem de yerleşik pazarlarını tehdit edecek olan tamamen yeni tekno- lojileri uygulamakta genellikle isteksizdirler. Yeni giren firmalar çoğu kez, yeni jenerik teknolojilerin başlatıcısıdırlar (Shane 2004). Ancak görece az sayıda yeni firma ilk üretimde başarılı olur. Aslında maliyetler ve belirsiz- likler bilginin ticarileştirilmesinde yerleşik firmalar içinde caydırıcı neden- ler arasındadır. Yüksek oranda başarısızlık girişimci yeniliklerin doğasında vardır. John Kenneth Galbraith açıkça söylemektedir: Artık teknik değişimin, küçük adamın etrafını geliştirmek için aklını çalıştırma rekabetine zorlandığı o eşsiz zekasının ürünü olduğu du- rumdan daha hoş bir kurgu var. Ne yazık ki bu bir kurgu. Çünkü Girişimci Üniversite: Fikir ve Eleştirileri 219 gelişme pahalı ve ancak kaynakları hatırı sayılır büyük olan bir firma tarafından yürütülebilir (Galbraith 1956, 86). Uzun vadeli gelişmenin maliyetleri ve belirsizlikleri nedeniyle, İngiltere’de Lambert İş-Üniversite İşbirliği Raporu’nda tanımlandığı gibi, üniversite- ler gelişmemiş teknolojiye sahip şirketlerin önemli gelir kaynağı olmasını umamazlar (Lambert, 2003). Üniversiteler mevcut üyeleri tarafından başla- tılmış firmalardan nadiren doğrudan kazanç elde eder. Oysa, Galbraith’in, Joseph Schumpeter’in son düşünceleriyle ilgili düzeltmesi temelsiz çıkmış- tır. Üniversitelerde yaratılan bilgi piyasanın seçici güçlerine değil, bilimsel yöntemin kendine özgü mantığına maruzdur. Sürekli ilerleyen bilgi (ya da daha önceki bilimsel bilgilerin ihmal edilmiş bulguları) ticari sorunlara, şir- ket Ar-Ge’sinin bağımlı opsiyonlarıyla erişilemeyecek çözümleri bulmak için kullanılabilir. Seri halde şirketlerle yeni firma oluşumu yerel ekonomik aktivitelerde yeniliği canlandırır. Kuvvetle muhtemeldir ki, üniversiteden kaynaklanan bilgiler için yeni uygulamalar tasarlayan ve giderek artan yerel yetenekleri üzerine inşa edilen ikinci ve üçüncü kuşak şirketler arasında parasal getirilerle bilginin yüksek oranda geri dönüşümü oluşur ve bu da teknik yenilik için büyük ölçeğin gerekliliğine dair varsayımda karışıklık yaratır (Garnsey ve Heffernan 2005; Lecuyer 2006). Üniversite teknolojilerinin kulanılmasıyla oluşan kazançlar, yeni tekno- lojiler geliştirmeye talip olan teknoloji tabanlı seçkin şirketler tarafından bi- liniyor. Üniversitelerin aralıklı yenilikleri verimli teknoloji kombinasyonla- rın kolaylaştırabilir; örneğin, astronomideki görüntü oluşturma yöntemleri tıpta tanı amaçlı uygulanabilir. Bu tür bilgiye erişim umudu – Ar-Ge’nin pahalı uzmanlığı karşısında – Microsoft veya GlaxoSmithKline gibi tek- noloji tabanlı seçkin firmaların üniversiteler ve bunların şirketleriyle yakın ilişkiler kurmak ve hatta ortak laboratuvar kullanma arayışlarını teşvik eden şeydir. Bu yenilik yolu özellikle yaşam bilimlerinde üniversite ve şirket et- kinliklerine izleme noktası tutmak için ücret ödemeye hazır olan farmasö- tik firmalar için çekicidir. Tek amaç kârlı ilaçlar için yeni tıbbi kuruluşlara ulaşmaktır. Ancak diğer pek çok sektörde firmalar, önemli gelirlerin, lisans ücretle- rini ödemek ve üniversite IP engellerini müzakere etmek üzere yapılacak işbirliğiyle sağlanacağından yeterince emin değiller. Daha ötesi, görülmüş- tür ki, geçmişte enformasyon teknolojileri ve telekomünikasyonda kamu malı teknoloji bu tür teknolojiler için kurumsal vergilerin üzerinde ödeme yapılmayacağı şeklinde beklentiler yaratmıştır. Bu geçmiş, yerleşik enfor- k masyon teknolojileri ve tele omünikasyon firmalarının üniversitelerin yeni görevlerine karşı husumetlerini kısmen açıklayabilir. Bu firmalar uzlaşmacı 220 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur yeni vizyona ortak olmazlar ve onların avukatları bu vizyona etkin olarak meydan okumaktadır (Allott 2005, 2006). Hindistan, Singapur ve Çin’de Üniversite Politikasına Tepkiler Bu bölümün yazarları girişimci üniversite fikrine bağlılık içindedirler. Son dönüşüm olan Singapur Ulusal Üniversitesi bu yeni vizyonun öğretileri- ne bağlılık gayreti içindedir. Singapur Ulusal Üniversitesi şimdi, Poh-Kam Wong’un Bölüm 12’de açıkladığı gibi, girişimci üniversite kavramına bir örnek ve Singapur’un üniversite sisteminin ticarileştirilmesi yönünde yeni bir itici güç oluyor. Singapur, yükseköğretimi büyütmek için çok çalışmış ve olasıdır ki dünyanın her hangi bir yerinden daha fazla olarak sanayi ve eğitimi birleştirici en kapsamlı politikaları oluşturmuştur. Buna karşılık, birçok yerde olduğu iddia edilen girişimci üniversite reformları sanki dene- me gibi görünmektedir. Hindistan’da Batı’dan gelen yeni uzlaşmaya yanıt, Rakesh Basant ve Pankaj Chandra tarafından Bölüm 13’te gösterildiği üzere, çeşitli biçim- lerde oluşmuştur. Üniversitelerin karakterini ve Hint Bilimsel ve Endüst- riyel Araştırma Konseyi’nin bir parçası olan Ulusal kimya Laboratuvarı gibi araştırma kurumlarının bilimsel mükemmeliyetini korumak için büyük baskı var. Bu sistem Hindistan’daki araştırmanın ve araştırmacıların eğiti- minin öncüsüdür, ama tek bir yeni şirket yaratmamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde, iyi donanımlı kamu araştırma enstitülerinin bilimin ticari- leştirilmesinde üniversitelere göre daha az katkı yaptığı 1971 yılında ka- bul edilmişti (Cooper, 1971). Bu çelişki bilimsel araştırmanın eğitim yapan üniversiteler yerine kamusal araştırma kurumlar tarafından finanse edildiği ülkelerde ulusal boyut kazanır. Bilginin ekonomiye yayınımında araştırma öğrencisinin ve doktora sonrası araştırmacılarının rolü daha ileri inceleme- ler gerektiren bir konudur. Hindistan’da lisanslama ve şirketlerin önemine ait yeni uzlaşmacı vizyo- na yanıtlar, vizyonun hevesle benimsenmesine ilgi duyulmamasından onun izlenmesini tavsiye etmeye kadar değişir. Geleneksel güçlerin korunması- nın ve temel araştırmanın önemine olan inanç, bu önceliklerin eski moda olduğu düşüncesiyle karşı karşıya gelmektedir. Ama yerel ekonomiye çeşitli biçimlerdeki katkı, geleneksel öncelikleri araştırma ve eğitimde mükem- meliyete veren üniversitelerde bulunmaktadır. Hindistan Teknoloji Ens- titülerinin kuluçkaları ve şirket politikaları arasında umut verici derecede çeşitlilik bulunmaktadır. Weiping Wu tarafından Bölüm 11’de açıklandığı gibi, en son reformla- rının bir sonucu olarak üniversite tabanlı araştırmaları ve üniversite sana- Girişimci Üniversite: Fikir ve Eleştirileri 221 yi ilişkilerini teşvik edici kampanyaların sürmekte olduğu Çin’de önemli derecede çeşitlilik görülür. Çin’de devletin önemli kısmının girişimcilerin bilgi tabanlı teknolojileri uygulamaya sokmalarında rol oynadığı iyi bilin- mektedir. Çin Eğitim Bakanlığı, eğer üniversiteler ulusal ve yerel ekonomi- ye katkıda bulunacaklarsa araştırma ve teknolojik keşiflerin ticarileştirme mekanizmalarına gereksinim duyduğunun farkındadır. Üniversite iktisadi teşebbüslerinin nasıl işletileceği (fazla üniversite personelini içine çekmek için) ve yerel yönetimlerin gündemlerinin gereksiz müdahalesi, Çin’in araş- tırma mükemmelliğine gidişine engel olabilir. Ancak, bugün Çin’de yükse- köğretime ve bilimsel araştırmaya öyle yoğun adanmışlık var ki, bu ülkede ileri eğitim ve araştırmanın kalitesinde ve miktarında büyük ilerlemeler beklenebilir. Daha ötesi, Çin hükümeti gelişen teknolojilerin ticarileşmesi- ne doğrudan yardımcı olacak ve böylece, Batı’da ileri malzemeler ve çevre teknolojileri gibi alanlarda ticarileşmeyi engelleyen özel ve kurumsal yatı- rımcıların sermaye yetersizliğine çare bulacak konumdadır. Çin hükümeti girişimcilerin bir teknolojiyi araştırmasına, kanıtlamasına ve pazarlamasına (mobil ödeme gibi) izin verir ve ardından faaliyet ölçeğini artırmak için devlete ait bir şirketi kurar veya kaynak sağlar (üniversite kaynaklı olabilir). Bu süreç Batı’daki büyük firmaların öncü üniversite şirketleri elde etmele- rine benzer. Hindistan, Singapur ve Çin’deki üniversite sanayi ilişkileriyle ilgili bö- lümler, endüstriyel ekonomilerin sadece üniversite araştırmasındaki IP’ye talepte bulunarak, girişimci sınıflar oluşturarak ve yeni şirketler kurarak, gelişen ekonomilerin başında duramayacaklarını göstermektedir. Yükselen ekonomilerdeki üniversiteler, bilgiden getiri sağlamak için bu önlemleri ve daha kapsamlı olanları ortaya koymaktadır. Yükselen ekonomiler, özellik- le ABD modelindeki doktora programlarından öğrenci akışının öneminin farkına varmışlardır ve Batıdaki öğrencilerin fen ve teknolojiyi daha az il- gilendikleri bir dönemde büyük ölçekte bilim insanı ve teknolog eğitiyorlar (Sheehan, 2005). Sonuç Özetle, girişimci üniversite kuramının yalın bir örneğinin eleştirisi üniver- sitelerin en önemli rolünün becerili insan yetiştirmek olduğunu gösteriyor. Üniversiteler ile ilgilenen şirketler çoğu zaman iş fırsatıları peşindeler. Üni- versite fen laboratuvarlarından çıkan bilginin ticarileştirilmesi, uzun vadeli finansman ve inovatif tedarik politikaları gerektirir (Connell, 2006). Bu nedenle eğitimde, Ar-Ge’de, gelişmekte olan teknolojilerin uygulanmasın- da ve bölgesel politikalarda bir dizi bütünleşik politikalar gereklidir. Bilim ve endüstri arasındaki alışveriş pek çok tekrar ve farklı girişim gerektirecek 222 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur şekilde karmaşıktır. Hiç şüphesiz, girişimci üniversiteye taraf olanların sa- vunduğu şekilde, her iki alan arasında daha fazla açıklığa gereksinim var. Ortaya çıkan soru, üniversitenin girişimci rolünün yapısını düzenlemenin ve IP yönetimini savunmanın araştırma grupları, girişimci akademisyenler, araştırma sponsorları ve yatırımcıların otonomi ve yenilikçilerin yaratıcı- lıklarını teşvik etme olasılığı olup olmadığıdır. Bu yaklaşım bilim ve ticaret arasındaki gerçek çıkar çatışmalarının sürüp gidebileceğinin farkında mı? (Merton 1942). Fen tabanlı üniversiteler etrafında yeni sanayi gelişmesini teşvik edecek olan, toplam beceri oluşturmaya ve devlet desteğine ışık tu- tuyor mu? Bu kitapta yazılanlar girişimci üniversitenin basitleştirilmiş yorumuna katkı yapıyor ve daha ileri açıklık gereksinimine işaret ediyor. Yeni politika önceliklerinin yararlarını ve zayıf yönlerini değerlendirmek ve gelişmekte olan ülkelerdeki politika yapıcılarına yardımcı olmak için önemli bir bakış açısına gereksinim var. Kaynakça Allott, Stephen. 2005. “People Not Ideas.� Prospect (April) 17-18. . 2006. “From Science to Growth.� City Lecture 2006, University of Cam- bridge, Cambridge, U.K., March 21. Best, Michael. 1999. The New Competitive Advantage: The Renewal of American Industry. New York: Oxford University Press. Bozeman, Barry. 2000. “Technology Transfer and Public Policy: A Review of Re- search and Theory.� Research Policy 29 (4-5): 627-55. Branscomb, Lewis, and Phil Auerswald. 2002. An Analysis of Funding for Early-Stage Technology Development. Report prepared for the U.S. Department of Commerce National Institute of Standards and Technology, Washington, DC. Cohen, Wesley M., Richard R. Nelson, and John P. Walsh. 2002. “Links and Im- e pacts: The Influence of Public Research on Industrial R&D.� Management Sci nce 48: 1-23. Connell, David. 2006. “’Secrets’ of the World’s Largest Seed Capital Fund: How the United States Government Uses Its Small Business Innovation Research (SBIR) Programme and Procurement Budgets to Support Small Technology Firms.� Centre for Business Research, University of Cambridge, Cambridge, U.K. Cooper, Arnold. 1971. “Spin-offs and Technical Entrepreneurship.� IEEE Transac- tions on Engineering Management 18: 2-6. Druilhe, Céline, and Elizabeth Garnsey. 2004. “Do Academic Spin-Outs Differ and Does It Matter?� Journal of Technology Transfer 29: 269-85. Etzkowitz, Henry. 2002. MIT and the Rise of Entrepreneurial Science. London: Routledge. Girişimci Üniversite: Fikir ve Eleştirileri 223 Etzkowitz, Henry, Andrew Webster, Christiane Gebhardt, and Branca Regina Cantisano Terra. 2000. “The Future of the University and the University of the Future: Evolution of Ivory Tower to Entrepreneurial Paradigm.� Research Policy 29: 313-30. Fong, Glenn R. 2001. “ARPA Does Windows: The Defense Underpinning of the PC Revolution.� Business and Politics 3 (3): 213-37. Fransman, Martin. 2002. Telecoms in the Internet Age: From Boom to Bust to . . . ? Oxford,U.K.: Oxford University Press. Galbraith, John Kenneth. 1956. American Capitalism. Boston: Houghton Mifflin. Garnsey, Elizabeth, and Paul Heffernan. 2005. “High-Technology Clustering through Spin-Out and Attraction: The Cambridge Case.� Regional Studies 39 (8): 1127-44. Gibbons, Michael, Camille Limoges, Helga Nowotny, Simon Schwartzman, Peter n Scott, and Michael Trow. 1993. The New Production of Knowledge: The Dy amics of Science and Research in Contemporary Societies. London: Sage. Lambert, Richard. 2003. Lambert Review of Business-University Collaboration. London: Her Majesty’s Treasury. Lecuyer, Christophe. 2006. Making Silicon Valley: Innovation and the Growth of High Tech, 1930-1970. Cambridge, MA: MIT Press. n Leitch, Claire, and Richard Harrison. 2006. “Voodoo Economics or Entrepre eurial i University? The Role of Spin-Out Companies in the Entrepreneur al System.� School of Management and Economics Working Paper, Queen’s University, Belfast, U.K. Lowen, Rebecca. 1997. Creating the Cold War University: The Transformation of Stanford. Berkeley and Los Angeles: University of California Press. Merton, Robert K. 1942 [1973]. “The Normative Structure of Science.� In The Sociology of Science: Theoretical and Empirical Investigations, 267-78. Chicago: University of Chicago Press. Mowery, David, and Nathan Rosenberg. 1998. Paths of Innovation: Technological Change in 20th-Century America. New York: Cambridge University Press. Penrose, Edith. 1959 [1995]. The Theory of the Growth of the Firm. Oxford, U.K.: Oxford University Press. Segaller, Stephen. 1998. Nerds 2.0.1.: A Brief History of the Internet. New York: TV Books. Shane, Scott. 2004. Academic Entrepreneurship. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. , ed. 2005. Economic Development through Entrepreneurship: Government, University, and Business Linkages. Cheltenham, U.K.: Edward Elgar. Sheehan, Jerry. 2005. “OECD Science, Technology, and Industry Outlook 2004.� Issues in Science and Technology (spring): 1-6. KISIM IV Çokuluslu Şirketlerin ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Ortak Stratejileri BÖLÜM 15 Soğurucu Kapasite Ötesi Üniversite Sanayi İlişkilerine Doğru Proaktif Bir Strateji İçin Teknoloji Yönetimi Fumio Kodama, Shingo Kano ve Jun Suzuki Cohen ve Levinthal taslak makalelerinde (1990) bir kuruluşun yenilik ka- pasitesi oluşturmak için bilgi yayılmasını gösteren “soğurucu kapasite� kavramını tartıştılar. Soğurucu kapasiteyi bir firmanın “yeni, dışsal bilgiyi tanıması, onu asimile etmesi ve ticari amaca uygulaması� olarak tanım- ladılar (Cohen ve Levinthal; 1990, 128). Soğurma kapasitesinin özgün kavramsallaştırmasını takiben, önemli miktarda araştırma, bunu kurum- sal öğrenme ve iyileştirilmiş performans düzeyindeki çıktılarla ilişkilendir- di. Bu ilişkiler araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) ortamlarında (Chen 2004; Lane ve Lubatkin 1998; Stock, Greis ve Fischer 2001), küçük orta ölçek- li işletmelerde (KOBİ) veya yenilikçi şirket senaryolarında (Deeds 2001; Liao, Welsch ve Stoica 2003) ve işbirlikli örgütsel biçimlerde (Shenkar ve Li 1999; Tasi 2001) onaylanarak desteklendi. Zahra ve George (2002) şir- ketlerin dinamik yeteneklerine bakarak soğurma kapasitesinin bir firmanın potansiyeli ve yenilik yapacak gerçek kapasitesi arasındaki açığı nasıl belir- lediğini gösterdiler. 227 228 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bilgi yönetimi girişimci teknoloji araştırmaları yönetiminde, soğurma kapasitesi kavramının argümanlarını güçlendiren, halen önemli bir konu- dur. Ancak biz, Japonya’da basit soğurma kapasitesi kavramının ötesine geçen–yani, alan birimlerin daha proaktif rol oynadığı – olgu çalışmalarını tartışacağız. Bizim varsayımıza göre, yenilikçiler kendi enformasyonel çev- relerine proaktif ve uygun yanıt verdiklerinde girişimcilik gelişir. Teknolo- ji transferi bulanıklık ve belirsizlik getirir, öylesine ki alıcı firmalar görev hedeflerini etkin olarak karşılamak için bilgiye dayalı tepkiler vermelidir. Biz, ayrıca ortaya koyacağız ki, bilgiye dayalı bu tepkiler simülasyon plat- formunun zamanında yüklemesinden ve firmaların örgütsel tasarımından türemiştir, ki bu da proaktif olarak soğurma kapasitesini stimule eder. Proaktif bir Soğurma Mekanizması Modellemesi: Üniversite-Sanayi İlişkisi Morfolojisi Teknoloji transferi bir grup veya kurum tarafından geliştirilen sistematik ve akılcı bilginin işlerin diğer gruplar veya kurumlar tarafından yapılması- nın somutlaştırılmasıyla oluşur (Brooks 1966). Bu tanımlama özerk kuru- luşlar arasında bilginin, “tedarikçi� ve “alıcı�nın birlikte varlığını ve yeni bir teknolojiyi gerektiren farklı bir konumlandırmasını ima eder. Daha da ötesi, yer değiştirmenin ancak transfer tamamlandığında ve alıcının yetkin- liklerine değer eklediğinde, “başarılı� veya “etkili� olduğunu düşündürür. Biz teknoloji transferinin, alıcıların transfer sürecine agresif olarak en- tegre olduğu bir alıcı-aktif paradigma içinde uygulandığında en başarılı olduğunu öne sürmüştük (Kodama 1993; Kodama ve Morin 1993). Alıcı- aktif paradigma, teknolojinin transferinin nasıl yapıldığıyla ilgili tanım olan ve daha yakın bilinen technology-push / market-pull’a benzer. Bu model, başarılı teknoloji transferinin esas itibariyle büyük ölçüde tedarikçiye değil alıcıya bağlı olduğunu savunur. Yani, agressif alıcılar pasif tedarikçilerden teknoloji alabilirler, ama pasif alıcıların en agressif tedarikçilerden bile tek- noloji almaları olası değildir. Konuyla ilgili bilginin işlenmesi alıcı aktif ba- kış akışısının temelidir. Etkin teknoloji transferi, alıcı bir işletmenin önemli bilgiyi sadece teknoloji tedarikçisinden değil aynı zamanda kendisinin ör- gütsel sınırlarının içinden ve dışından da elde etmesinden kaynaklanır. Bu bakış açısı, başarılı yenilik ve öncü kullanıcılarının ürün geliştirme projele- rine katılımı arasındaki destekleyici ilişkilerle pekiştirilmiştir (von Hippel; 1988). Bu bölümde biz, çeşitli politik uygulamalara şekil vermek için, proaktif soğurma sürecini formüle ediyoruz. Biyoteknoloji ve enformasyon bilim- leri gibi bilim tabanlı sanayiler aşağıdaki özellikleri taşırlar (Kano 1999): Emilim Kapasitesi Ötesi 229 • Bilimsel araştırma yeniliğin doğrudan bir kaynağıdır. Bilime dayalı sanayi şirket- leri çoğu kez ilgili akademik kurumlarla güvenilir ilişkiler kurmak zo- rundadırlar. • Araştırmanın uygulanabilirliğinin anlaşılması sınırlıdır. Bilimsel araştırma eği- limleri sık sık değiştiği için, sadece bir avuç insan, söz konusu henüz olgunlaşmamış temel araştırmanın sanayide uygulanabilir olup olmaya- cağını tahmin edebilir. • Temel bilim ve uygulama arasında belirsiz bir farklılaşma vardır. Bilime dayalı endüstrilere angaje olan şirketler temel bilimler ve uygulama arasında sı- nırı tespit etmekte zorlanırlar, bu nedenle kurum içi temel araştırmanın uygun kapsamını belirleyemeyebilirler. Bu belirsizlik başarılı dış kaynak kullanma olasılığını da azaltır. Bilime dayalı sanayinin bu özellikleri gelişmiş üniversite-sanayi ilişkisi gerektirir ve aynı zamanda rasyonel tasarım zorluklarını beraberinde geti- rir. Embriyonik teknolojinin eksik anlaşılması, bilim ve uygulama arasın- daki belirsiz sınırlar ve araştırma maliyetleri, hepsi, iş dünyası ve akademi araştırmacılarının yararlı birliğine engel olacak şekilde hareket eder ve ba- zen temel araştırmaya aşırı yatırıma yol açar. Bunlar ayrıca Ar-Ge’ye adanmış çok sayıda girişim işletmelerin ortaya çıkmasından da sorumlu olabilirler. Akademik kurumlarla mevcut özel şir- ketler arasındaki boşlukta yer alan bu işletmeler üniversitelerden araştırma projeleri ve başka öğeler devralır ve ürün geliştirme ve pazarlamada köprü kuruluşlar olarak hareket ederler. Bu tür işletmeler genellikle, örneğin gen tedavisi ve insan genom araştırmaları yürüten genetik gibi, biyoteknoloji alanlarında yer alır. Bu örneklerle temsil edilen bilime dayalı sanayi kendi mevcudiyeti için, endüstryiel uygulanabilirliğin kolay kararlaştırılamadığı bilimsel araştırma sonuçlarına dayanır. Oturmuş işletmelerde bu teknoloji transferi, yeni yenilikleri işletmelerin kendi çabaları veya üniversitelerle iş- birliği yaparak iyileştirebilir. Yenilik sürecinde yer alan üniversiteler ve şir- ketler arasındaki kaynak dağılımını koordine etmesi gereken üniversiteler bilime dayalı sanayinin asli bir kaynağıdır. Söz konusu olan şey ne tür bir kontrol mekanizmasının ÜSİ’yi en iyi geliştireceğidir. Koordinasyon mekanizmalarının bir analizinine göre önde gelen şey alıcı firmada çok az sayıda çalışanın potansiyel yenilik kaynakla- rını farkında oluşudur. Bu öncül durum “sınırlı rasyonellik� kavramı akla getirir, bu da karşılaştırmalı kurumsal analizi araştırmacıları tarafından tar- tışılmıştır: üniversitelerle ilişki arayan firmalar duyarlı yaklaşımlar seçmeyi denerler, ama kısmi kavrayışları nedeniyle süreci en uygun şekilde koordine edemezler. 230 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bilime dayalı sanayide kaynak eşgüdümü konularını daha iyi anlamak için biz önce üniversitelerle sanayi şirketleri arasındaki uymsuzluklarla il- gili temel bir sorunu ortaya koyacağız. Daha sonra uyumsuzlukları en aza indirme işlevini temsil eden, her iki tarafın arasında yer alan ve Ar-Ge etkinliklerini yenilik sürecine göre uygun yönetim yoluyla yürüten “yenilik ajansı� kavramını göz önüne alacağız. Son olarak ÜSİ morfolojisini analiz etmek için, yenilik ajansı türlerinin ve özelliklerinin sınıflamasını inceleye- ceğiz. Çıkış noktası üniversite ve şirket araştırması arasındaki “farkındalık farkı� dır. Bu farkla nasıl baş edileceği, firmalar açısından ÜSİ sorunun kalbinde yer alır. Genellikle daha yaratıcı ve özgün üniversite araştırması bu alanda daha az araştırmacı demektir ve şirketlerin de bu araştırmanın değerinin farkına varacak eleman sahibi olması olasılığı daha azdır. Başka bir ifadeyle, firmanın değerlendirme kapasitesi büyük olasılıkla yeterisiz olacaktır ve değerlendirme kapasitelerini aşan araştırma, ortak araştırma ve lisanslama gibi kanallarla absorbe edilemez. Bir üniversitenin araştırmasının değerlendirilmesinde şirketin rasyonel davranışı ne olmalıdır? Birincisi, şirket dışından teknoloji ithal etmedeki ölçüt, şirketin ana faaliyetleriyle teknolojinin bağıntılı olmasıdır. İkincisi, eğer kurum içi teknolojiye etkin olarak entegre edilecekse, firmanın tek- nolojinin içeriğini kavraması gerekir. Firmanın soğurma kapasitesini bu iki bileşen oluşturur. Eğer araştırma kuruluş aşamasındaysa, firma kendi faaliyetlerine uy- gunluğunun doğruluğundan emin olmada ve bilimsel içeriğini anlamada zorluk çekecektir. Bu nedenle, araştırma ne kadar az gelişmiş ise firmanın soğurma etme yeteneğinin o kadar yüksek olması gerekli olacaktır. Şekil 15.1 (panel a), akademik araştırmanın olgunluğunu x-eksenine, firmanın gerekli olan soğurma kapsitesini y-eksenine koyarak ilişkiyi gösteriyor. Akademik araştırmanın olgunluk evresi göz önüne alındığında soğurma kapasitesi bir eşik değer olarak belirlenebilir, ki bunun altında olunması durumunda teknoloji transferi gerçekleşmeyecektir. Bu eşik değerler sü- rekli azalan bir işlev oluştururlar. Bu hattı teknoloji transferi etkili sınır olarak adlandırabiliriz. Başka bir ifadeyle, gölgelendirilmiş bölge transferin gerçekleştiği alandır. Teknoloji transferi çerçevesi gerçekleştikten sonra neden fark olduğunu sorabiliriz. Üniversite araştırmasının tanımlandığı limit olgunluk koordi- natı ile tanımlanır ve bunun ötesinde akademik kurumda artık araştırma yapılmıyordur. Üniversite araştırmasındaki bu kısıtlama x-eksenindeki de- ğeri kesen dikey düz bir çizgiyle gösterilebilir (şekil 15.1, panel b). Üniver- Emilim Kapasitesi Ötesi 231 site araştırmasının sınır çizgisiyle çevrelenmiş olan gölgeli alan ve teknoloji transferi etki sınırı, üniversiteden sanayiye teknoloji transferinin oluştuğu yerdir. Şekil 15.1. Teknoloji Transferi Etkin Sınır Kaynak: Kano, 2001. Temel araştırma olarak kamudan finanse edilmek için, araştırma ol- gunluk düzeyi x-eksesinindeki α’nın altında olmalıdır. Soğurma kapasitesi β’nin altında olan, x-eksenindeki alfa değerinin y-eksenindeki değeri kestiği firmalar, araştırmanın konusu kendi faaliyet alanı içinde olsa bile, araştır- mayı soğuramazlar. Üniversite araştırması ilerlese bile, eğer araştırma teknoloji transferi etki sınırının altındaysa, üniversite ve firma arasındaki işbirliği hiç gerçekleş- meyebilir. Bu durum ve «farkındalık açığı» olarak ifade edilir, sınıra olan mesafe açığın derecesini gösterir. 232 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Şimdi, ÜSİ morfolojisini betimlemek için yenilik ajansı türlerinin ve özelliklerinin sınıflandırmasını inceleyeceğiz. Ortak strateji ve yönetim için sorun, üniversite araştırmasını genişletecek ve ticarileştirecek şekilde iş- birliğinin nasıl geliştirileceğidir. Üç tip köprüleme etkinliği tanımlanabilir: • Tip I köprülemede şirket, bilimi, ortak araştırma yoluyla üniversiteden doğ- rudan soğurabiliyordur. Japon ÜSİ’lerinin çoğu bu tip işbirliğinde yer alır. Kurumsal stratejik sorun firmanın soğurma kapasitesinin nasıl ar- tırılacağıdır. • Tip II köprülemede üniversite ve sanayi firması arasındaki açık yenilikçi şirket gibi bir aracı ile köprülenmektedir. Bir yenilikçi şirket birimi aka- demik araştırmayı, firmanın soğurma kapasitesi içine getirecek şekilde genişletmelidir. Bir firma içindeki kurum içi girişim birimi, kendisine tatmin edici özerklik verilirse bu aracılık görevini yapabilir. • Tip III köprülemede araştırma kapsamı mevcut şirketlerin iş alanının önüne geçmez. Bu nedenle, yeni araştırma alanlarını soğurmak üzere yeni sa- nayiler ve şirketler kurulmalıdır. Yeni Bilimi Asimile Etmek İçin Teknolojik Platform: TOTO Ltd. Tip I köprülemeyi olanaklı kılmak için uygun kurumsal strateji nedir? Bir Japon sağlık gereçleri üreticisi olan TOTO Ltd. olgu çalışması yeni bi- limleri soğurma yeteneğinin esas faaliyeti nasıl önemli bir şekilde rejenere ettiğinin olağanüstü bir örneğini sunar. TOTO Ltd., Tokyo üniversites araştırmacıları tarafından keşfedilen titanyum dioksit’in fotokatalitik özelliklerine dayalı bir teknikle organik bileşiklerin biyokimyasal olarak ayrıştırıldığı bir tuvalet sistemini ticarileş- tirmek istedi. Bu gelişme Nature dergisinde yayımlanan üç farklı bilimsel makaledeki bulgulara dayanıyordu (Fujishima ve Honda 1972; Kawai ve Sakata 1980; Wang ve ark. 1997). Daha ilginç olanı, son makalenin yazarla- rı arasında titanyum dioksit’in aynı zamanda superhydrophilic (su tutucu) olduğunu keşfeden TOTO araştırmacılarının da bulunmasıydı. Yeni Bilimin Değerinin Farkına Varmak TOTO 1978’den bu yana, kurum içi ısrarlı bilimsel çabalarının bir sonucu olarak, kötü kokunun analiz ve sentezi için temel teknolojiler geliştiriyor. Tuvalet, ter, tütün ya da çöp kokuları gibi pek çok kötü koku gibi insan yaşamına eşlik edmektedir. Tokyo Üniversitesi’nde geliştirilen bir koku simülatörünün yapılması TOTO araştırmacılarına koku ilişkili yeni teknolojilerin kavranması, değer- Emilim Kapasitesi Ötesi 233 lendirilmesi ve absorbe edilmesinde deneysel bir platform sağladı. Tokyo Üniversitesi’nden Dr. Akira Fujishima titanyum dioksit’in özgün fotokata- litik özelliklerini keşfetti, bu keşif sonradan Honda-Fujishima etkisi olarak adlandırıldı ve 1969 yılında Japonya’da bir dergide yayımlandı (Fujishima ve Honda, 1972). Titanyum dioksit, organik maddeleri çok etkili biçimde oksitleyen ser- best radikaller oluşturur. Organik bileşiklerin ayrışma özelliği Ulusal Mole- küler Bilimler Ensitüsünden Tomoji Kawai ve Tadayoshi Sakata tarafından keşfedildi ve 1980’de Nature dergisinde yayımland (Kawai ve Sakata, 1980). Bu arada, Tokyo Üniversitesi Fen Fakültesinden mezun olduktan sonra bu enstitüye 1980’de genç bir araştırmacı olarak giren Kazuhito Hashimoto bu araştırma grubuna katıldı ve konuyla ilgili pek çok makale yayımladı (Hashimoto, Kawai ve Sakata 1983a, 1983b). 1989’da Fujishima’nın labo- ratuvarına katılmak için Tokyo Üniversitesi Mühendislik Fakültesine geçti. Orada organik bileşiklerin ayrıştırılması için titanyum dioksit’in fotokata- lizör olarak kullanılması fikrini edindi (Hashimoto, Kawai ve Sakata 1984; Sunada ve Hashimoto 1998). TOTO 1991’de titanyum dioksit ile kaplı fotokatalitik karolar geliştirmek üzere Tokyo Üniversitesi araştırma ekibiy- le temas kurdu. Kaplama teknolojisi TOTO tarafından Tokyo Üniversite- sinin bilimsel önerileriyle geliştirildi. 1994’te bu karolar piyasaya sürüldü. Karoların antibakteriyel özelliği vardı, bu, yüzeydeki herhangi bir bakteri- nin titanyum dioksit tarafından yok edildiği anlamına geliyordu, ayrıca sa- rarmayı önlüyor be kokuyu da kontrol ediyordu. Bu karolar tüketicilerden büyük ilgi gördü ve fotokatalist teknolojinin pratik uygulamasına doğru ilk adım oldu. Bir Başka Özelliğin Keşfi Fujishima laboratuvarı ve TOTO Ltd. arasında devam eden ortak araştır- ma titanyum dioksit’in benzersiz bir başka özelliğinin keşfini sağladı; pho- to-induced süperhidrofilik özellik. Bu özellik ilk önce TOTO araştırmacı- ları tarafından Tokyo Üniversitesi araştırmacıları ortaklığıyla keşfedilmişti (Wang ve ark. 1997). Bu özellik, titanyum dioksit kaplı karoların kendini temizleme etkisi nedeniyel önemlidir, çünkü kimyasal bileşikleri uzaklaştı- rılmasına yardımcı olur. Süperhidrofilik özellik keşfedilmeseydi, fotokata- litik titanyum dioksit’in bugün gördüğümüz pratik uygulaması olamazdı. TOTO geliştirdiği bu teknolojiler temelinde, çeşlitli dış seramik gibi sağlık ürünleri ve kendi kendini temizleme ürünleri (1996’da) ve sofistike aktif koku giderici (2001’de) geliştirdi. Özet olarak, bir firmanın soğurma kapasitesi sadece çalışanlarının soğu- 234 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur rucu kapasitelerinin toplamı değildir, belirgin olarak örgütseldir. Bir firma- nın soğurucu kapasitesini anlamak amaçlı araştırmaların çoğu, geçişi de- netleyenlerin varlığı ve ilgili rolleri de dahil olmak üzere dış çevre ve örgüt arasındaki iletişim yapısı üzerinde yoğunlaşmıştır (Allen, 1966). Soğurucu kapasite sadece bir kuruluş tarafından bilginin alınmasını veya asimilasyo- nunu değil, aynı zamanda organizasyonun ondan yararlanma yeteneğini ifade eder. Başlıca Sanayiler Tarafından Soğurulma Titanyum dioksit’in Süperhidrofilik özelliğinden otomobil ve mühendislik sanayileri de yararlandı. Bu özellik otomobillerin yan aynalarının yoğun yağmurda bile işlev görecek şekilde kendi kendisini temizlemesi ve buğu- lanmaması için kullanılıyor. Bu özellik cam sanayisi için önemlidir, çünkü yağmur sırasında ve sonrasında cam pencerelerden görüşü sürdürür. Mü- hendislik sanayisi tarafından soğurulmaya ait çok sayıda örnek verilebilir. TOTO süperhidrofilik özelliklerin dört temel patent başvurusu ve di- ğer birçok patentini elde etmiştir. TOTO süperhidrofilik özelliğinin temel patentlerinin diğer sanayilere lisanslanması için, 1997’de lisanslama şirketi olan TOTO Frontier Research Co. Ltd.’i kurdu. İlk lisans Nissan Motor Co, ilk yabancı lisans da 2000’de Alman şirketi DSCB oldu. 2004 itibariyla lisansların sayısı 60’ı geçti. Fotokatalitik ürünlerin Pazar büyüklüğünün 50 milyar ¥ olduğu tahmin ediliyor. Bu örnekten ÜSİ’ler hakkında ne öğrenilebilir? Ana sanayiler ile üni- versitelerin bağlantıları mutlaka doğrudan değildir, periferik sanayiler ara- cılığıyla dolaylı olabilir. Bu örnek, üniversitelerde yapılan bir keşiften ticari başarı elde etmek için destekleyen keşifler zincirinin genellikle gerekli ol- duğunu açıkça göstermektedir. Bir Aracı İşlev Eklenmesi için Örgütsel Tasarım: Takeda Kimya Sanayileri Mevcut büyük bir firmada, tip II köprüleme, yenilikçi bir şirketi uygun biçimde nasıl yerleştirir? Bu soru akademik kurumla büyük işletmelerin merkezi araştırma laboratuvarları (CRLs) arasında bir arabulucu eklemenin örgütsel tasarımıyla ilgili bir sorundur. Takeda’nın, mevcut büyük merkezi araştırma laboratuvarlarına rağmen önce temel araştırmada, daha sonra gelişmekte olan genetik mühendisliği ve protein mühendisliği teknolojile- rinde uzmanlaşan bağımsız araştırma laboratuvarını nasıl başlattığını anla- tacağız. Takeda Japonyadaki en büyük farmasötik şirkettir. İki yüzyıl kadar önce Emilim Kapasitesi Ötesi 235 küçük bir ilaç toptancısı olarak kurulmuştur. 1925’te anonim şirket haline geldi ve ardından 1949 yılında Tokyo ve Osaka borsalarında işlem görme- ye başladı. Takeda’s konsolide edilmemiş net satışları yaklaşık 760 milyar ¥’dir (mali yıl 2000). Yurtiçi satış, bu miktarın yüzde 71’ini oluşturur. Şirket ayrıca, uzun süredir Japon ilaç firmaları arasında üst düzey patent başvuru sahibi olmuştur. Takeda 1940’ta vitamin C ve B1’e ek olarak antibiyotikler ve sentetik fo- lik asitler üzerinde deneysel araştırmalara başladı. 1948 yılında yarı-sentetik teknolojisi (fermantasyon ile) ile üretime başladığı Penisilin araştırmaları da yürüttü. Takeda 1960’larda ve 1970’lerde üçüncü kuşak sefalosporinler dahil olmak üzere bazı yeni antibiyotikler geliştirdi. Takeda buna ek olarak, sentetik sodyum glutamat ve mayadan elde edilen pürin türevlerinin karı- şımı ile yeni işler başlatmayı başardı. Bu başarıların altında yatan önemli jenerik teknoloji, sentetik organik kimya ve mikrop fermantasyonu olarak bilinir Stanley Cohen ve Herbert Boyer 1974 yılında ünlü gen ayırma patenti için başvurdu, 1980’lerde Japonya’da gen araştırmaları da sıçrama yapmıştı. Genetik mühendisliğe ek olarak reseptörler ve ligandlar ve biyoaktif mad- deler üzerine araştırmalar 1980’lerin başında başlamış ve gelişmekte olan Genetik Mühendisliği (GE) ve Protein Mühendisliği (PE) teknolojileri ile önemli ölçüde gelişmişti. Takeda 1988’de, Tsukuba’da orphan reseptörle- ri (işlevleri bilinmeyen reseptörler) üzerine temel araştırmalarda uzman- laşmış araştırma laboratuvarını faaliyete geçirdi. Tsukuba Japonya’nın en büyük bilim şehri olarak, ulusal üniversite ile birlikte hemen hemen tüm ulusal araştırma laboratuvarlarının bulunduğu yerdir (Suzuki ve Kodama 2004). Takeda bu yeni laboratuvarı, merkez laboratuvarı ve yeni araştırma laboratuvarları arasındaki rekabet ve işbirliği aracılığıyla araştırma verimli- liğini artırmak için faaliyete geçirmiştir. Takeda örneği egzotik teknolojiler üzerine araştırma yaparak ve bunu mevcut teknolojilere birleştirerek yürütülen araştırmalarla teknolojiyi çe- şitlendiren bir modeli temsil ediyor. Jenerik teknoloji düzeyinde, Takeda GE, PE ve genom bilişim teknolojilerini tasarladı ve araştırdı. Daha sonra bu teknolojiler organik sentez ve fermantasyon gibi çekirdek teknoloji- lerle birleştirildi. Bu birleşme gerçekten oldu mu? Biz 1995-2000 arasında iki Takeda laboratuvarı tarafından yapılan patent başvurularını inceleyerek bu süreci ortaya koymaya çalıştık (bkn. şekil 15.2). GE ve PE alanındaki patentler Uluslararası Patent Sınıflandırmasının C12N kategorisinde (mik- roorganizmalar / enzimler, genetik mühendisliği) organik kimya alanında- kiler C07D’de (heterosiklik bileşikler) yer alırlar. Şekilde gösterildiği gibi, Takeda’nın 1995’te GE ve PE’yi temsilden 236 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur C12N kategorisinde yer alan 36 patentinin 31’i Tsukuba laboratuvarındaki araştırmacılar, sadece 5 patent CR’deki araştırmacılar tarafından hazırlan- mıştı. Şekil 15.2. Takeda’da GE ve PE Teknolojileri ile Organik Kimya Teknolojileri Arasında Füzyon Oluşumu Kaynak: Kodama, 2004. Aksine, organik kimyayı temsil eden C07D kategorisinde Takeda’nın 30 patentinin 25’i CRL araştırmacıları tarafından, sadece 5’i Tsukuba labo- ratuvarındaki araştırmacılar tarafından hazırlanmıştı. Ancak 2000 yılında Tsukuba ile CRL arasındaki ayrım daha az kesin hale geldi. CRL araştırma- cılarının C12N patent başvuru sayısı Takeda’nın 29’unun 8’ine yükselirken Tsukub’ın C07D patent başvuru sayısı Takeda’nın 48’inin 17’sine yükseldi. Takeda’nın GE ve PE teknolojilerinde hazırlanan toplam patentlerinde her laboratuvarın payı bakımından; Tsukuba laboratuvarının payı 1995’te yüzde 86’dan 2000 yılında yüzde 72’ye inerken, Tsukuba laboratuvarının payı organik kimya alanında 1995 yılında yüzde 17’den 2000 yılında yüzde 35’e yükseldi. Bu istatistikler yeni araştırma birimi tarafından icat edilen GE ve PE teknolojilerinin organik sentez ve fermentasyon gibi, CRL’nin sahip olduğu çekirdek teknolojilerle ve aynı şekilde tam tersi nasıl birleşti- ğini göstermektedir. Emilim Kapasitesi Ötesi 237 Sonuç: Proaktiflik, Karşılıklılık ve Örgütsel Tasarım TOTO olgu çalışması bir firmanın teknoloji transferinde soğurma kapasi- tesi ile kastedilen role göre, daha proaktif bir rol oynadığını düşündürmek- tedir. Gösterdik ki başarılı teknoloji transferi, araştırmanın üniversite tara- fından aktif olarak pazarlamasından çok, alıcı firmanın çabalarına bağlıdır. Olgu çalışması alıcı-aktif paradigma içindeki sıraya da ışık tutmaktadır. TOTO, laboratuvarlarındaki temel araştırma test platformunun temel tek- nolojisini üretti ve firma dışında yapılan araştırmanın etkin izlenmesini de mümkün kıldı; TOTO araştırmacıları koku simülatörleri kullanarak, başka yerlerde yapılan uygulamalı araştırmanın sonucunda geliştirilen teknoloji- yi değerlendirebildiler, böylece TOTO en iyi yönü belirleyebildi. TOTO araştırmacıları daha sonra üniversiteyle daha önceki işbirliğinin parçası ol- mayan bilimsel bir keşif yaptılar. Bu bilimsel başarı üniversiteler ve diğer bilim kuruluşlarından oluşan bilimsel toplulukla işbirliğini kolaylaştırdı ve bu işbirliği ürün geliştirme süreçlerini destekleyen başka keşifler üretti. Bu olgu çalışması ÜSİ kurmada firmaların proaktif rolünün önemini de altını çizmektedir: • Bir test platformu firmanın gelecekteki bilimsel keşifleri kullanma fırsa- tını kavraması için yeterince erken geliştirilmelidir. • Çok sık olarak bilimsel keşfin, sonuçta etkin hale gelenden büyük ölçü- de farklı amaçlara yönelik olabileceği düşünülür. Pek çok bilim insanı uygulama alanındaki her değişime katılmış olabilir ve bunların hareketli- liği çok önemli rol oynayabilir. • ÜSİ karşılıklı olabilir ve mutlaka üniversiteden endüstriyel firmaya tek yönlü bir yol değildir. Ayrıntılı veri ve bir firmanın teknolojik geçmişi, çekirdek teknolojisi çe- şitlendirilmesinin mevcut çekirdeğe bitişik yeni teknolojik yörüngeler üre- tebileceğine dair kanıtlar sunmaktadır. Oluşturulan teknolojik yörüngeler bazen yeni ürün geliştirmeyle ve piyasa girişiyle doğrudan bağlantılanır, ama bazen başka teknolojik yörüngeler oluşturarak dolaylı yoldan yeni ürünleri etkiler. Yenilikçi Japon firmalarının sürdürülebilir teknolojileri ka- dar, aynı zamanda bazı yıkıcı teknolojileri de olmuştur (Christensen, 1997). Bazen dramatik şekilde kendi ana iş bağlantılarını değiştirdiler, örneğin Ca- non kameradan yazıcıya, Toyota dokuma tezgahından otomobile, Sharp kırtasiyeden elektroniğe döndü. Takeda’nın anatibiyotiklerde fermentasyondan yarı-sentez ve saf sen- teze teknoloji gelişimi şirkete, sürekli olarak, etkili ve geniş sprekturumlu 238 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur ürünler sağladı. Çekirdek teknolojinin yan alanlara başarıyla farklılaştırıl- ması, açıkça iş farklılaştırması hedefiyle yapıldı. Takeda’nın, örneğin gıda ürünleri ve endüstriyel kimyasallar üretimi gibi uzak teknoloji bölgelerine genişlemesi başarısız oldu. Ancak, Takeda örneğinde olduğu gibi exotic teknolojiler, GE ve PE, kimi zaman yeni ve ticari olarak kârlı yörüngelerde gelişebilir. Kaynakça Allen, Thomas J. 1966. “Performance of Information Channels in the Transfer of Technology.� Industrial Management Review 18 (1): 87-98. Brooks, Harvey. 1966. “National Science Policy and Technology Transfer.� In c Pro eedings of a Conference on Technology Transfer and Innovation. Washington, DC: National Science Foundation. Chen, Chung-Jen. 2004. “The Effect of Knowledge Attribute, Alliance Charac- teristics, and Absorptive Capacity on Knowledge Transfer Performance.� R&D Management 34 (3): 311-22. Christensen, Clayton. 1997. The Innovator’s Dilemma. Boston: Harvard Business School Press. Cohen, Wesley M., and Daniel A. Levinthal. 1990. ‘Absorptive Capacity: A New Perspective on Learning and Innovation.� Administrative Science Quarterly 35: 128- 52. Deeds, David. 2001. “The Role of R&D Intensity, Technical Development and Absorptive Capacity in Creating Entrepreneurial Wealth in High Technology Start-Ups. Journal of Engineering and Technology Management 18 (1): 29. Fujishima, Akira, and Kenichi Honda. 1972. “Electrochemical Photolysis of Water at a Semiconductor Electrode.� Nature 238: 37. Hashimoto, Kazuhito, Tomoji Kawai, and Tadayoshi Sakata. 1983a. “Efficient Hy- drogen Production from Water by Visible Light Excitation of Fluorescein-Type i Dyes in the Presence of a Redox Catalyst and a Reducing Agent.� Chem stry Letters 12 (5): 709-12. . 1983b. “Hydrogen Production with Visible Light by Using Dye-Sensitized TiO2 Powder.» Nouveau Journal de Chimie 7: 249. . 1984. «Photocatalytic Reactions of Hydrocarbons and Fossil Fuels with Water. Hydrogen Production and Oxidation.� Journal of Physical Chemistry 7: 4083. Kano, Shingo. 1999. “The Innovation Agent and Its Role in University-Industry Relations.� In Industrializing Knowledge: University-Industry Linkages in Japan and the United States, ed. Lewis Branscomb, Fumio Kodama, and Richard Florida, 365- 84. Cambridge, MA: The MIT Press. . 2001. “Introduction and Comparison of Technology Transfer Models in University-Industry Relations: The Concept of Technology-Transfer Effec- Emilim Kapasitesi Ötesi 239 tiveness Frontier and Its Application.� Business Model (Electronic Journal of Japanese Society for Business Model) 1 (1): 1-10. Kawai, Tomoji, and Tadayoshi Sakata. 1980. “Conversion of Carbohydrate into Hydrogen Fuel by a Photocatalytic Process.� Nature 286: 474-76. Kodama, Fumio. 1993. “Receiver-Active Paradigm of Technology Transfer.� In New Perspectives on Global Science and Technology Policy, ed. Sogo Okamura, Fujio Sakauchi, and Ikujiro Nonaka, 229-45. Tokyo: Mita Press. . 2004. “Toward a Theory of University Industry Linkages.� [In Japanese.] Technology and Economy (July): 44-53 Kodama, Fumio, and William Morin, chairs. 1993. Report of the U.S.-Japan Tech- nology Transfer Joint Study Panel. Document PB93-182921. Prepared by the U.S. Department of Commerce, Technology Administration, and submitted to the Joint High Level Committee of the U.S.-Japan Science and Technology Agreement. Washington, DC: U.S. Department of Commerce. Lane, Peter, and Michael Lubatkin. 1998. “Relative Absorptive Capacity and In- terorganizational Learning.� Strategic Management Journal 19 (5): 461-77. Liao, Jianwen, Harold Welsch, and Michael Stoica. 2003. “Organizational Absorp- tive Capacity and Responsiveness: An Empirical Investigation of Growth- Oriented SMEs.� Entrepreneurship Theory and Practice 28 (1): 63-85. Shenkar, Oded, and Jaitao Li. 1999. “Knowledge Search in International Coop- erative Ventures.� Organization Science 10 (2): 134—44. Stock, Gregory, Noel Greis, and William Fischer. 2001. “Absorptive Capacity and s New Product Development.� Journal of High Technology Management Re earch 12 (1): 77. Sunada, Kayano, and Kazuhito Hashimoto. 1998. “Bactericidal Effect Using TiO2 Photocatalysis.� Journal of Antibacterial and Antifungal Agents 26 (11): 611-20 Suzuki, Jun, and Fumio Kodama. 2004. “Technological Diversity of Persistent In- novators in Japan: Two Case Studies of Large Japanese Firms.� Research Policy 33: 531-49. f Tasi, Wenpin. 2001. “Knowledge Transfer in Intraorganizational Networks: Ef ects t of Network Position and Absorptive Capacity on Business Unit Innova ion and Performance.� Academy of Management Journal 44 (5): 996-1005. von Hippel, Eric. 1988. The Sources of Innovation. New York: Oxford University Press. Wang, Rong, Kazuhito Hashimoto, Akira Fujishima, Makoto Chikuni, Eiichi Kojima, Atsushi Kitamura, Mitsuhide Shimohigoshi, and Toshiya Watanabe. 1997. “Light-Induced Amphiphilic Surface.� Nature 388: 431-32. Zahra, Shaker A., and Gerard George. 2002. “Absorptive Capacity: A Review, Reconceptualization, and Extension.� Academy of Management Review 27 (2): 185- 203. BÖLÜM 16 Fransa’da Üniversite Sanayi İlişkilerinde Ortak Stratejiler Jean-Jacques Duby Herhangi bir başka ülkede olduğu gibi Fransa’da da, bilgi göz önüne alın- dığında üniversitelerin üç misyonu vardır: bilgi aktarmak (yani, eğitim), bilgi üretmek (yani temel araştırma) ve bilgiyi paylaşmak (yani, ekonomik, endüstriyel ve sosyal ihtiyaçlara uygulanacak araştırma). Üniversite-sanayi bağlantılarını yöneten toplu stratejiler (üniversite-sanayi ilişkileri), bu bö- lümde yansıtıldığı gibi, doğal olarak bu üç misyona göre uyarlanmıştır. Ancak bu genel fotoğraf Fransız eğitim, araştırma ve yenilik sistemleri- nin özelliklerini dikkate alacak şekilde ince ayar gerektiriyor: • Üniversiteler ve grandes écoles arasındaki bölünmüşlük. Fransız üniver- siteleri 13. yüzyıla kadar uzanırken, grandes écoles 18. yüzyılda Fransız hükümeti tarafından gereksinim duyulan elit teknik memurlar yetiştir- mek amacıyla kurulmuştur. Grandes écoles başta askeri ve sivil mühen- dislik alanlarında eğitim sunuyordu. Bugün Fransız sanayisinin liderleri- nin önemli çoğunluğu grandes écoles mezunudur, ki bu, üniversitelerle ortak ilişkileri belirgin olarak etkileyecektir. Üniversiteler ve grandes 241 242 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur écoles’i ayıran iki temek ölçüt seçme ve yönlendirmedir: grandes écoles, öğrencileri seçer ve mesleki olarak yönlendirir; üniversiteler öğrenciyi seçmez ve mesleki olarak yönlendirmez (bazı üniversiteler mesleki ve seçmeli müfredata başlamışsa da hala azınlıktır). Bir başka ölçüt öğrenci harçlarıdır: üniversitelerde neredeyse sıfıra yakındır, grandes écoles’de daha çoktur ve işletme grandes école’de çok daha fazladır. Grandes écoles sayısı üniversitelerden fazla olmakla birlikte (250’ye karşılık 80), daha az öğrenci grandes écoles’e gider (168.000’ karşılık 1,5 milyon). Her grande école yılda en fazla birkaç yüz mezun verir, pek çoğunun mezun sayısı yılda 100’den azdır. • Üniversiteler ve kamu araştırma kuruluşlarının üst üste gelmesi. Fran- sa’daki 200.000 kamu araştırmacısı arasında üçte ikisi üniversitelerde, üçte biri Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (Centre National de la Re- cherche Scientifique: CNRS); biyoloji ve tıp için Sağlık ve Tıbbi Araştır- malar Ulusal Enstitüsü (Institut National de la Santé et de la Recherche Médicale, INSERM); nükleer araştırma için Atom Enerjisi Komisyo- nu (Commissariat à l’Energie Atomique, CEA) ve havacılık için Ulusal Uzay Araştırma Merkezi (Centre National d’Études Spatiales, CNES) gibi kamu araştırma kurumlarında çalışıyor. Ayrıca, bu araştırma kuru- luşları kendi alanlarında en iyi üniversite laboratuvarlarını seçerler ve onlarla “birleşirler�; kendi kaynakları ile bu üniversite laboratuvarlarına finansman ve personel takviyesi yaparlar. Bunun bir sonucu üniversi- teler kendi stratejilerine çok zor karar veriyorlar, çünkü açıkçası en iyi birimleri kamu araştırma kuruluşları tarafından ele geçirilmiştir. Ikinci bir sonuç Fransız kamu araştırma görünüşünü özellikle karmaşık yap- masıdır. Bazı laboratuvarlar –özellikle en iyi olanlar – değişik kuruluşlara “ait� olabilir: bir üniversite, bir enstitü ve bir veya iki araştırma kuruluşu. Bu karmaşıklık ortak ÜSİ stratejilerini de etkiler, çünkü büyük şirketler doğrudan CNRS veya INSERM ile iş yapmayı daha kolay bulurlar ve dolayısıyla üniversiteleri bypass yaparlar. • Yaygın devlet müdahalesi ve kontrolü. Fransız Jakoben geleneği özellik- le eğitim ve araştırmada güçlüdür. Yükseköğretim harcamalarının yüzde 90’dan fazlası kamu bütçesinden karşılanır, bu oran Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ülkelerinde ortalama yüzde 60’ın altındadır. Bir totolojik açıklama olacak ama, kamu araştırma kuruluşları özel kaynak- lardan bütçelerinin yüzde 6’dan daha azını elde ederler. Buna ek olarak, herhangi bir üniversite veya grande école tarafından verilen tüm diplo- malar devlet tarafından onaylanmalı ve resmi olarak kayıt edilmelidir ve kamu araştırma kuruluşlarına kamu fonlarının tahisisi yıllık olarak devlet yönetimi tarafından kararlaştırılır. Tüm bu nedenler kamu araştırmaları Fransa’da Üniversite Sanayi İlişkilerinde Ortak Stratejiler 243 ve yükseköğretim yönetimine sanayinin vereceği herhangi bir desteğin çok az olmasına yol açmaktadır. Son zamanlarda yerel otoritelere verilen önem (her birisi birkaç Napolyon departmanını kapsayan 21 bölge) ve bunun şimdi araştırma ve gelirtirmeyi (Ar-Ge) desteklemesi, ulusal dü- zeyde tam bir mutabakat içinde olmaksızın, kamu yönetimine bir düzey daha eklemiştir. Fransızların ayırt edici özellikleri sanayi cephesinde azdır. Fransa’da ÜSİ tartışılırken herhangi bir başka ülkede olduğu gibi, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) arasında üç tip ayrım uygundur: ileri teknoloji üretenler, ileri teknolojiyi kullananlar ve diğerleri. İlk iki kategorinin en yeni tekno- lojiyi izleyebilmesi, teknolojik olarak güncel yeni işler bulması ve eleman- larının teknik ve bilimsel bilgisini idame ettirmesi gerekiyor. Buna ek ola- rak, ilk kategorideki KOBİ’ler yenilik süreçlerini beslemek ve teknolojik sorunlarının çözümüne yardım almak için üniversite laboratuvarlarından ileri teknolojik ve bilimsel desteğe gereksinim duyarlar. Genellikle, sadece ilk kategorideki KOBİ’lerin üniversiteler ile doğrudan bağlantıları vardır. Ancak mühendislik, tekstil ya da inşaat gibi çeşitli sektörlerde, ikinci kate- gorinin KOBİ’leri bir başka Fransız’dan, sanayi işveren federasyonları yö- netimi altında sanayide her işletmenin zorunlu katkılar sağladığı fonlar ile uygulamalı araştırma yapan, özellikle Centres Techniques Industriels’den veya sanayi teknik merkezlerinden yararlanır. Bazı teknik sanayi merkez- leri birkaç yüz araştırmacıya sahiptir ve üniversiteler ve kamu araştırma laboratuvarlarıyla herhangi bir büyük çok uluslu ileri teknoloji şirketi gibi ilişkileri vardır ve kendi katılımcılarının bu ilişkilerden yarar görmesini te- min ederler. Bu bilgiyi akılda tutarak, ben Fransız işletmelerinin bilgi aktarımı, bilgi üretimi ve bilgi paylaşımı alanlarında üniversitelerle ilişkilerini nasıl yürüt- tüklerini dikkate alacağım ve üniversite-sanayi ilişkileri ve onların en son evrimi ile ilgili Fransız hükümet politikalarının genel bir bakışı ile sonuç- landıracağım. Bilgi Aktarımı Her Fransız işletmesi yükseköğretim sisteminde üniversitelerin ve grandes écoles’in bir müşterisi gibi düşünülebilir, işletmeler genç mezunları işe alır ve örneğin bazı bazı durumlarda kariyer ortası eğitim için sürekli eğitim hizme- ti satın alırlar. İşletmeler çoğu durumda özellikle istihdamda edilgen müşte- rilerdir, çoğu, mezunları işe alırken başarılı öğrencileri çekmek veya bulmak için üniversiteye gitmez. Çok uluslu şirketlerin ve teknoloji üreten KOBİ’le- rin özellikle grandes écoles’e bakınca daha fazla proaktif roller vardır. 244 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Çok uluslu şirketlerin çoğu, özellikle grandes écoles’de, daha da özellikle en başarılı ilk 10 grandes écoles’te ve hatta daha da özellikle çok uluslu şir- ket yöneticilerinin mezun olduğu grandes écoles’te yetenek avcılığı yapar. Yerleşke temsilcileri, genellikle öğrenci etkinliklerine sponsor desteği veren mezunlar aracılığıyla öğrenci dernekleri ile ilişki kurarlar, staj bulurlar vb. Bu tür ilişkiler en başarılı ilk 10 üniversiteyle de vardır, ama azdır, çünkü üniversitelerin mezun vermesi zor bile değildir. İleri teknoloji KOBİ’le- rin parasal güçleri yerleşke temsilcilerine yetmez, ama onlar sıklıkla ister üniversite ister grandes écoles olsun kurucularının gittikleri okullarla ilişki kurarlar. Bir işletme için bundan sonraki ilişki düzeyi eğitim sürecinde yer almak- tır. Bunu da müfredatın oluşturulmasına katılarak, yarı veya tam zamanlı öğretim üyesi sağlayarak ve elbette staj vererek yapabilir. Bu düzey, üniver- sitelerin sanayi ve “büyük sermaye� karşısında bağımsızlıkları konusunda oldukça kıskanç oldukları göz önüne alınırsa, genellikle grandes écoles ile sınırlıdır. Bazı grandes écoles‘de derslerin üçte birinden fazlası sanayiden gelen bilim insanları veya yöneticiler tarafından verilebilmektedir. Ayrıca, bazı grandes écoles, okul müfredatını belirlemek için okulun öğretim üye- leri ve sanayi temsilcilerinin mürfedat konseyleri gibi danışma kurulları kurmuştur. Daha yakın tarihlerde, bazı grandes écoles özel şirketler tara- fından finanse edilen profesörlükler oluşturdular. İşletme fakültelerinde başlayan bu yeni eğilim şimdi mühendislik fakültelerine yayılıyor. En dina- mik işletmeler aktif olarak bu tür ilişkilerin içindeler. Üniversite-sanayi ilişkisindeki son düzey yönetişimle ilgilidir. Fransa’da üniversitelerde yönetişim yasayla belirlenir: yasa tüm üniversitelerin yöne- tim kurullarının yapısını düzenler ve sadece az sayıda koltuk sanayi temsil- cileri için ayrılmıştır. Bundan başka, bu temsilciler bakan tarafından atanır, bu da açıkçası atananların, bağımsızlıklarını olmasa da, temsil edebilir- liklerini sınırlar. Fransız üniversite yönetimi mütevelli heyeti modelinden uzaktır. Fransız grandes écoles kendi yönetişimlerini tanımlamakta daha bağımsızdır. Devlet grandes écoles’te bile, yönetim kurulunda sanayi tem- silcilerinin önemli ağırlığı vardır ve genellikle sanayi tarafından seçilir ve ardından hükümet tarafından atanır. Özel grandes écoles’e gelince, onların yöneticileri genellikle doğrudan sanayi tarafından atanır. Daha ötesi, gran- de école bütçesinin önemli kısmı sanayiden geliyorsa, sanayi sürücü kol- tuğuna oturabilir, elektrik ve bilgisayar mühendisliğinde Fransa’nın önde gelen okulu olan Supélec örneğin de olduğu gibi, okul elektrik, elektronik ve iletişim sektörlerinden oluşan troika; yazılım endüstrisi ve enerji en- düstri tarafından ve tabii ki Fransız hükümeti (eğitim, araştırma, sanayi ve savunma bakanları) gözetiminde, yönetilmektedir. Burada bazı grandes Fransa’da Üniversite Sanayi İlişkilerinde Ortak Stratejiler 245 écoles tarafından ilk akademik vakıfların oluşturulmasından bahsetmeliyiz. Çok uluslu şirketler veya zengin mezunların bağışlarıyla finanse edilen bu vakıflar henüz okul kaynaklarının yeterince büyük oranını temsil etmiyor, ama grandes écoles ve çok uluslu şirketlerin, sonunda yönetimde rol oyna- yacakları ağırlığa gelecekleri uzun vadeli stratejiyi yansıtıyorlar. Bazı gran- des écoles olasıdır ki 15-20 yıl içinde, kamu yerine özel olarak muhtemelen mütevelli heyetileri tarafından yönetilecekler. Bilgi Üretimi Fransa’da ulusal Ar-Ge’nin yüzde 57’si sanayi tarafından, kalan yüzde 43 de kamu bütçesinden finanse ediliyor. Ar-Ge finansmanındaki sanayi payı Fransa’da Avrupa Birliği veya Amerika Birleşik Devletlerine (yüzde 65) ya da Japonya’ya (yüzde 73) göre düşüktür. Fransa’da sanayinin, sanayileşmiş ülkelerde olduğundan çok daha fazla kamu araştırmasına bağımlı oldu- ğunu söyleyebiliriz. Fransa’da hala yineleyen bir sorun, sanayi-üniversite araştırma işbirliğinin, bilgi üretiminden başlayıp bilgi mühendisliğine doğ- ru kademeli olarak daha verimsiz oluşudur. 1980’lerin başlarında Fransa hükümeti ÜSİ’leri teşvik etmenin siya- si önemini savunmaya başladı. O zamandan beri çok uluslu şirketler ve KOBİ’ler üniversitelerle işbirliği için hükümet yardımıyla çok sayıda araç geliştirdiler: • Kamu parası katkısıyla ile endüstri tanımlı araştırma konuları üzerine doktora tezleri • Bir kamu araştırma kuruluşu (çoğunlukla CNRS) ve bir işletme tarafın- dan paylaşılan ortak laboratuvarlar • Sanayinin finanse ettiği ve endüstrisi tarafından tanımlanmış konularda kamu araştırma projeleri • Kamu laboratuvarlarına ortak araştırma personeli olarak özel sektör araştırmacılarının atanması • Çeşitli işletmeler ve farklı Avrupa ülkelerinden araştırma enstitüleri ile, kısmen Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Avrupa işbirliği projeleri Ancak bu araçların, aşağıdaki gibi pek çok idari zorlukları vardır: • Kamu paydaşların çokluğu. Yukarıda belirtildiği gibi, bir laboratuvar ile bir işbirliği anlaşması imzalamak, çeşitli kamu kuruluşları, üniversiteler veya araştırma kurumları ile, ek olarak kamu fonlarına katkı yapmışlarsa bölgesel yetkililer ile bir anlaşma gerektirebilir. • Kamu ve özel arasındaki engeller. Sanayi personeli ve kamu araştırma 246 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur memurlarının farklı statüleri ikisi arasında personel hareketliliği yapmayı çok zorlaştırmaktadır; farklı muhasebe kuralları sanayi tarafından ortak projeye getirilen özel paranın üniversiteye aktarıldıktan sonra kullanımı- nı zorlaştırır ve kamu muhasebesi düzenlemelerine tabidir. • Fikri mülkiyet hakları çatışmaları. Bu tür çatışmalar seyrek değildir, çün- kü kamu araştırmaları ortak sahipliği, sanayi ile yapılan araştırmalarda yaratılan patentler için sıklıkla kural olarak kabul edilir, halbuki çok ulus- lu şirketlerin çoğu ortak sahipliği çok kısıtlayıcı ya da en azından rahatsız edici kabul eder. Genelde daha odaklı ve bir laboratuvar ile yakın bağlara sahip KOBİ‘ler, özellikle laboratuvardan gelen yenilikçi şirketlerle, ortak mülkiyete çok daha açıktır. • Gizlilik sorunları. Fransız ÇUŞ’a genellikle stratejileri açısından önemli herhangi bir araştırmaya kamu araştırmacıları dahil etmeye isteksizler (KOBİ‘lerin daha az seçeneği var, çünkü onlar kamu laboratuvar araş- tırmasına çok daha fazla bağımlılar). Sorun özellikle Avrupa ortak araş- tırma programlarında vahimdir. Birçok işletme onlar için çok stratejik olan projelere uzak dururlar. Kamu araştırma yönetimine gelince, sanayinin etkisi bazı durumlarda eğitimden bile daha zayıftır. Daha önce tartışıldığı gibi, üniversitelerin ço- ğunda ilk etapta bir araştırma stratejisi yoktur, olması nadirdir. Yönetim kurullarında az sayıdadır ve hatta çeşitli denetleme komitelerinde daha da az sayıda sanayiden temsilcisi olan CNRS gibi bazı kamu araştırma kuru- luşlarında yoka yakındır. Ancak bazı uygulamalı kamu araştırma kuruluşları –örneğin gıda ve tarımda INRA veya havacılıkta CNES – sanayinin ge- reksinimlerini stratejilerinde dikkate alırlar. Aslında bu kuruluşlardaki bazı laboratuvarlar, sanayiye uygun olan araştırma yaparak, neredeyse bir sanayi araştırma laboratuvarı gibi çalışmaktadır. Bu şekilde sanayi odaklı araştır- ma örnekleri bazı önde gelen üniversitelerde de vardır – örneğin elekt- rik mühendisliğinde Grenoble, biyoteknolojide Strasbourg ve havacılıkta Toulouse. Son, ama aynı derecede önemli olarak belirtilmeli ki, yönetişi- minde sanayinin önemli rol oynadığı bazı grandes école‘ler araştırma prog- ramlarını sanayinin gereksinimlerine uygun olacak şekilde ayarlarlar. Böyle bir strateji okula hem sanayiden finansman bulmasında hem de mezunları- nın endüstriyel iş bulmasına yardımcı olur. Özetle, son iki on yılda ortaya konan çabalara ve araçlara karşın üniver- site ve sanayi arasında bilgi üretiminde anlamlı ve verimli işbirliği birkaç kurumla sınırlı kalmıştır (bazı kamu uygulamalı araştırma kuruluşları ve az sayıda üniversite ve az sayıda grandes écoles) ve çoğunlukla çok uluslu şirketler ve birkaç yüksek teknolojili KOBİ‘leri içerir. Bilgi paylaşımındaki durum, daha iyi değildir. Fransa’da Üniversite Sanayi İlişkilerinde Ortak Stratejiler 247 Bilgi Paylaşımı Bilgi paylaşımı, bilgi üreten üniversitelerle yenilik üreten sanayi arasındaki kesişme noktasında yer alır. Yenilikte kilit basamaktır: mevcut bilginin ele- manlarını yeni bir ürün veya süreç yaratmak için biraraya getirir. Fransız Ar- Ge sisteminin zayıf noktası olduğu ittifakla kabul edilmektedir: Fransa’da araştırma, onun sonuçlarını sanayide kullanmaya göre daha iyidir. Aslında, Tekes veya Fraunhofer gibi kurumların akademik araştırma ile sanayi yeni- liğin ateşlediği Finlandiya ve Almanya gibi diğer Avrupa ülkelerinin aksine, Fransa’da az sayıda işletme ve az sayıda araştırma kurumu baştan sona, diyelim ki, laboratuvar düzeyinde prototipleme yapmıştır. Bu başarıların bazıları doğrudan yenilikçi şirket KOBİ’leri tarafından sağlanan akademik laboratuvarlara, bazıları çok uluslu şirketlerle üniversiteler veya araştırma kuruluşları arasındaki uzun vadeli ilişkilere bağlanabilir, ama başarı yeter- siz, dağınık ve pek az sistematiktir. Bu yetersizlik, Fransa’da üniversite-sa- nayi araştırma işbirliğinin karşılaştığı ve yukarıda dile getirilen zorluklardan ve buna ek olarak da üniversiteler ve kamu araştırma kuruluşlarındaki hem bireysel araştırmacılar hem de araştırma birimlerinin değerlendirme siste- minden kaynaklanır. Fransız araştırmacılarının kariyer, maaş ve terfileri yenilik amaçlı bilgi paylaşımı şöyle dursun, neredeyse sadece bilgi üretimindeki performansla- rını—yani yayınlar— ve çok az da üniversite profesörlerinin ders anlatması gibi bilgi aktarımı performansını dikkate alır. Aslında, üniversitelerde ve CNRS gibi temel araştırma kurumlarında bu tür faaliyetlere yatırım yap- mak bireyin kariyeri için ters olabilir, çünkü sanayi ile uygulamalı araştır- ma projeleri üzerinde çalışmak, terfinin temelini oluşturan bilimsel makale yayınlanmasına engel olur. Daha ötesi, uygulamalı araştırma sıklıkla, haklı da olarak, “saf � temel araştırmadan daha riskli kabul edilir: Bir deney işe yaramadığında, belki önde gelen dergide olmasa da, bu durum bir yayın konusudur, ama bir ön ürün beklenen özellikleri karşılamazsa tüm çabalar ve ayrılan zaman kaybedilir. Fransız mevzuatında yakın tarihlerdeki bazı değişiklikler kamu araştırmacılarının, danışmanlık veya sanayi ile işbirliği gibi özel faaliyetlerinden ek gelir sağlamalarındaki kısıtlamaları yumuşat- mıştır, ancak şimdiki mevzuat bile izin verilmiş ekstra özel faaliyet gelir ta- vanını korumakta ve bu da motivasyonu ciddi olarak sınırlamaktadır. Buluş yapanın endüstri tarafından ödenen telif ücretleri payında bu sınırlamadan feragat ediliyor, ama sadece bir avuç kişi bu olanaktan önemli ölçüde ya- rarlanabiliyor. Çok uluslu şirketler ve KOBİ‘ler yenilik projeleri üzerinde işbirliği yapan kamu araştırmacılarını ödüllendirmek için tüm olası yollar- dan ve araçlardan yararlanmaya çalışırlar. 248 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur Bu yöntemlerden biri kişiyi değil, bilakis, onun laboratuvarını finanse etmektir. Bir kamu laboratuvarının bir işletmeden alacağı destek için sınır- lama yoktur ve çok uluslu şirketler uygulamalı araştırma projelerinde aka- demik laboratuvarlara taşeronluk vermeyi kârlı bulurlar, bu da genellikle sadece marjinal masraflardır, işletme giderlerinin (maaş, ofis, sıvılar) çoğu zaten tamamen kamu bütçesi tarafından karşılanmaktadır. Tek sınırlama insan kaynaklarında ve eğer laboratuvar endüstriyel sözleşmelerinden çok para kazanırsa üniversitenin bu yüzden sübvansiyonları kesmesi ve labo- ratuvarın yeterli temel araştırma yapmadığı için değerlendirmede derece- sinin düşürülmesi riskidir. Bununla birlikte, üniversitelerdeki veya grandes écoles‘teki bazı çok iyi laboratuvarlar hem en iyi bilimsel derecelendirmeyi hem de sanayi sözleşmelerinden yüksek gelirleri elde ederler, ek olarak da müşterileri olan çok uluslu şirketlerle ile kalıcı ilişkiler sürdürürler. İşletme bakış açısından, işbirliğini sadece ucuz olduğu için herhangi bir kamu labo- ratuvarına dayandıran strateji ileriyi görememek olacaktır, oysa çok uluslu şirketler ve KOBİ‘lerin çoğu –en azından en iyi yönetilenler – daha seçici- dir, çevrelerindeki en iyi laboratuvarları bulup çıkarırlar ve aralarında uzun vadeli güven ve sadakati oluşturmak için çaba gösterirler. Araştırma için Programa Dayalı Yeni Yasa Fransız kamu yetkilileri ülkenin araştırma ve yenilik sisteminin verimsizli- ğinden kaygılılar. Durumu iyileştirmek için, yukarıda belirtildiği gibi, mev- zuatta yeni düzenleme yaptılar. Daha yakın tarihte, araştırma için progra- ma dayalı yeni yasa (Loi de programme sur la recherche) dahil olmak üzere onaylanan mevzuat, mevcut bazı sorunlara yönelik bazı önemli yapısal ve kurumsal değişiklikler getiriyor: • Üniversiteleri, grandes écoles’i ve araştırma kuruluşlarını destekleyen akademik ortaklıklarının oluşturulması kolaylaştırıldı ve bağışçılar, bi- reyler ya da şirketler için cömert vergi indirimleri ile buralara kaynak yaratmak daha çekici kılındı. • Rekabetçilik Kümelerin kararlaştırılması (Pôles de Compétitivité) belirli bir bilimsel ve teknik alanda, kritik bir kütleye ulaşmak ve pozitif zincir reaksiyon başlatmak üzere tüm yerel kaynakları (üniversite, sanayi, hü- kümet) bir araya getirmeyi hedefliyor. • Yeni oluşturulan Ulusal Araştırma Ajansı (Agence Nationale de la Rec- herche veya ANR) teklif çağrıları sonucu seçilen araştırma projelerinin finansmanı ile, büyük ulusal araştırma kuruluşlarıyla ilgili kendi araştır- ma stratejilerini bağımsız bir şekilde geliştirmek üzere üniversiteleri ve grandes école’leri teşvik edecek. Fransa’da Üniversite Sanayi İlişkilerinde Ortak Stratejiler 249 • Yeni bir ajans olan Endüstri İnnovasyon Ajansı’na (Agence de l’Innovation Industrielle veya AII) ANR’ninkine koşut şekilde, ANR bilgi üretimini ele alırken AII’ya uygulamalı Ar-Ge’yi ele alma görevi verilecek. AII’nin çalışma tarzı henüz tam olarak tanımlanmış değil, ama endüstriyel ve akademik yönleriyle Fransız Ar-Ge sisteminin yenilik ye- teneklerini artırması umulabilir. • Kamu ve sanayi araştırma merkezleri federasyonunun özel bir türü olan Carnot Enstitüleri (Instituts Carnot) ortak Ar-Ge projeleri geliştirmek için devreye sokulmuştur. Çok sayıda Carnot enstitüsü görevlendirile- cek ve bunlar sanayiden kamu bütçesine (à la Fraunhofer) eşit hibe fon- lar alacaklar. • Tüm kamu giderlerini etkileyen daha geniş bir mevzuat (Organik Bütçe Kanunu veya Loi organique de loi de mali), her bir kamu harcaması- nın özel hedefleri ve başarı göstergeleri olan bir programla ilgili olması koşul sayıyor. Kamu araştırma finansmanı da bunun dışında değil ve 2006 mali yılından başlayarak her kamu araştırma biriminin sadece bilgi üretimiyle değil aynı zamanda uygulamalı araştırma ve bilgi aktarımıyla da ilgili olarak çeşitli kantitatif hedefleri olacak. Söylemeye gerek yok, bu vurgu Fransız araştırması için bir çift devrimdir: birincisi, kantitatif hedefler belirlenmesi, ikincisi, sadece temel araştırma değil (aslında ya- yınlar) ama yenilikle de ilişkili hedef sahibi olunması. Araştırma için programlı yasa olan Organik Bütçe Kanunu ve diğer yeni yasal adımlar Fransız kamu araştırmasında büyük değişiklikler orta- ya koyacak. Çok uluslu şirketler ve KOBİ’ler de, genel olarak, bu yasama yeniliklerini anladılar. Bu olanaklar zaten karmaşık Fransız idari sistemi- nin karmaşıklığına ek katmanlar oluşturma yan etkisine sahip olsa da, bu firmalar şimdi yeni olanaklardan yararlanmak için Ar-Ge stratejilerini et- kin olarak güncelleştiriyorlar. Ancak bu değişiklikler yeterli olacak mı? Ne yazık ki yanıtın “hayır� olduğuna inanmak için gerekçeler var, çünkü bu reformlar esas olarak kamu ve sanayi araştırması arasındaki ve yanı sıra kamu ve sanayi araştırmacıları arasında mevcut engelleri azaltmakta yeter- sizdir. Yeni küresel ekonomide, tüm üniversitelerin ve tüm öğretim üyele- rinin eşit sayıldığı devlet kontrolundaki Fransız akademik sistem modeli- nin, rekabetçi kalması mantık çerçevesinde beklenemez. Fransa’daki ulusal karşılaştırmalar, zaten özel sektörün önemli bir rol oynadığı özel grandes écoles ve kamu araştırma kuruluşlarının, sadece devlete bağlı olanlara göre daha etkin ve daha tepki gösterebilir olduklarını göstermektedir. Uluslara- rası karşılaştırma çalışmaları; akademik sistemlerinde özerklik, rekabet ve hesap verebilirlik uygulayan ülkelerin (a) kamu araştırmalarını ve üniversi- 250 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur teleri özel finansman ve yönetişime açmaları (b) sanayi ve ekonomileri için verimlilik ve rekabetçilik kazanmaları gerektiğini gösterecektir. BÖLÜM 17 Tayland’da Seçilmiş Şirketlerin Üniversite-Sanayi İlişkilerine Özgü Yaklaşımlar ve Bunların Göreli Etkinliği Peter Brimble Doğu Asya’nın orta gelirli ülkelerinde yenilik becerisi geliştirmek geçmişte yaşadıkları yüksek büyüme oranlarını sürdürme stratejilerinin yaşamsal bir parçasıdır. Tayland da bunun dışında değildir. Tayland 1997 krizinden son- ra büyümeye devam ettiyse de, büyüme esas olarak, rekabet gücü ve verim- lilik iyileştirmelerinden değil; ihraç fiyatlarının artışından, kamu yatırımları ve iç tüketim talebinden kaynaklandı. Bu faktörler önemli olamayı sürdü- recek. Ancak, hala güçlü bir büyüme performansının ihracattaki sağlam büyüme tarafından da desteklenmesi gerekecek.Küresel rekabet, özellikle Çin’in ortaya çıkışı ve küresel pazara entegrasyonu ile yoğunlaşıyor. Artan bu rekabet ile yüz yüze gelen çok uluslu şirketler bir yandan maliyetleri düşürüken bir yandan da ürünlerini iyileştirmek ve birbirlerinden farklılaş- tırmak için çalışmalarını artırıyorlar. Böyle bir hareket Taylan’daki firmaları Bu bölümdeki verilerin çoğu ortak araştırmadan alındı ve çalışma Professor Rick Doner tarafından yürütüldü. Bkn. Brimble ve Doner (yakında çıkacak) ve oradaki kaynakça. Ancak bu bölüm sadece yazar tarafından hazırlanmış ve derlenmiştir. 251 252 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur etkiliyor çünkü pek çoğu, çok uluslu şirketler ve sanayi ülkelerindeki alıcı- ların tedarikçisi olan küresel üretim ağlarının birer parçasıdır. Tayland fir- malarının maliyetlerin düşürülmesi yönünde artan baskıları ve daha çetin gereksinimleri karşılamaları gerekiyor. Tayland firmalarının bunu yapabil- meleri yenilikçi yeteneklerine bağlıdır ve bunu da üniversite sanayi ilişkileri artırabilir. Bu bölümde, altı olgu çalışması Tayland ÜSİ’deki mevcut durumu gös- termektedir. Bu araştırmalar hem az sayıdaki özel şirketin ilişki yaratmak için çabalarına (çok uluslu şirketler dahil) hem de üniversitelerin ve devlet kurumlarının zayıf tepkisine ışık tutmaktadır. Bölüm mevcut düzenleme- lerdeki yetersizliklere yol açan etmenleri tanımlamakta ve gelecekteki poli- tika yönelimlerine önerilerde bulunmaktadır. Tayland’da Üniversite-Sanayi İlişkilerinin Altı Olgu Çalışması (ek olarak IDEMA ) Aşağıdaki olgular ayrıntılı olarak ele alınacak ve ardından temel dersler çı- karılacaktır. • Seagate Technology • KR Precision (KRP; şimdi Magnecomp) • IDEMA Thailand • Toyota Teknik Merkezi • AAPICO • Mitr Phol Sugarcane Research Center Co. Seagate Technology Elektronikte büyük ÜSİ başarı hikayesi 1980’li yılların başından itiba- ren Seagate Technology’nin sayısız girişimlerinden kaynaklandı. Seagate, büyük ölçüde kendi başına, çoğu somut üniversite desteği alan, bir dizi başarılı, uzun vadeli ilişki çalışması yürüttü. Seagate Eğitim cephesinde, Seagate’in yüksek teknolojiye sahip üretim tesislerinin yönetim ve otomas- yonunu yürütmek için özel kurslar ve bu beceriye sahip mühendisler ye- tiştirmek için beş üniversiteden oluşan gevşek bir konsorsiyum oluşturdu. Seagate müfredat geliştirilmesine ve bazı eğiticilere yardım ederken üni- versiteler de tesisleri ve eğitim kaynaklarının çoğunu sağladı. Seagate bu program üzerinden önemli miktarda mühendise başarıyla yatırım yapmış- tır. Bir başka eğitim girişimi hükümetin ortak eğitim programına aktif katı- lım olmuştur. Bu programa katılan üniversite mezunları, kursun bir koşulu Tayland’da Seçilmiş Şirketlerin Üniversite-Sanayi İlişkilerine Özgü Yaklaşımlar 253 olarak bir süreyi iş dünyasında geçirdiler. Her yıl, çoğu Suranaree Teknoloji Üniversitesi’ne (kuzeydoğu Tayland’da) yakın 20 ila 40 öğrenciyi alan Sea- gate, proje hazırlamaktaki büyük özeni ve öğrenci etkinlikleriyle – her iki tarafın da büyük ölçüde yararlandığı bildirilen bir şey – saygın bir konak haline gelmiştir. Seagate araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) alanında üniversite ile uzun va- deli ilişkiler inşa etmede Tayland’da tektir. Yıllar önce, genç ve manyetik kayıt üzerine İngiltere’de eğitimli profesörle çalışırken Seagate Khon Kaen Üniversitesi ile (bu da kuzeydoğu Tayland’da) ortak bir Ar-Ge merkezi kurdu. Bu Ar-Ge merkezi Seagate’in bu profesörle önceden yaptığı çalış- madan doğdu. Ve 2004’lerin sonlarında Khon Kaen modelini izleyerek, ancak güçlü bir kişisel bir bağlantı olmadan, Seagate ve Suranaree Tekno- loji Üniversitesi ikinci manyetik kafa teknolojisi Ar-Ge merkezini açtılar. Seagate, ileri yayınlar yapan, kaliteli çalışan sağlayan ve sorun çözmeye yar- dımcı olan her iki Ar-Ge merkezinden de memnun olduğunu bildiriyor. Ancak, kamu görevlileri veya başka üniversite temsilcilerinden hiç kimse, bu iki Ar-Ge merkezi deneyimleri veya bu modelin kamu desteğiyle geniş- letilmesi hakkında Seagate’e başvurmadı. KR Precision KRP sabit disk sürücüsü sanayisiyle ilgili az sayıdaki aktif Tayland fir- malardan biriydi ve Tayland borsasında yer alıyordu. Çok rekabetçi olan süspansiyon kolu sektöründe faaliyet gösteriyordu ve şimdi Magnecomp tarafından devir alınmıştır. Yeni firma, bazı operasyonlarda takım yenile- mesine yatırım ve daha az genel strateji ile, sadece üretim yapıyor. Bu de- ğişim büyük olasılıkla, herhangi bir üniversite-sanayi ilişkisi olasılığı zayıf olan, daha fazla dikey entegrasyona götürecek. KRP kendi başına, büyük ölçüde rekabet zorunluluğunun yönlendirme- siyle, Tayland’da ve Tayland dışında, kendi segmenti için önemli olan iş- lemlerinde tasarım becerilerini geliştirmek amacıyla bir dizi etkinlik yürüt- tü. KRP Tayland’da seçilmiş alanlardaki profesörlerle çeşitli yakın ilişkiler kurdu (gerçeği söylemek gerekirse, Chulalongkorn Üniversitesinde son de- rece proaktif bir baş teknoloji danışmanının işine böyle bir aktivite sonrası son verildi), ama özellikle herhangi bir üniversiteyle daha güçlü ilişkiler ku- racak kurumsal kapasite bulamadı. KRP bireysel düzeyde istihdamı tercih etti, çünkü resmi bir ilişkinin yararları zaman ve bürokrasiye değmiyordu. Daha ötesi, Chulalongkorn Üniversitesinin hala, resmi üniversite sanayi ilişkilerini destekleyecek kurumsal altyapısını geliştirmesi gerekiyordu. 254 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur • Ancak KRP Tayland’da değişik teknolojik görevler yapmak için yoğun çalışmış az sayıdaki kuruluştan biriydi: • KRP yeni bir teknoloji ürününe devre tasarımı hazırlamak için Singapur Disk Depolama Enstitüsü ile çalıştı. KRP şimdi rakiplerine karşı kendi- sine üstünlük kazandıran tasarım kapasitesine sahip. • KRP lazer bükülmesinde bir dünya uzman ve onun Purdue Üniversite- si’ndeki öğrenciyle maliyet-etkin sonuçlar elde etmek için çalıştı. • KRP, Tayvan (Çin) Endüstriyel Teknoloji Araştırma Enstitüsü (ITRI) ile ağ kurarak mikroçip bellek sistemlerinde kapasite kurmayı becerdi. Ama ITRI ile ortaklık yapmanın zorluklarla geldiğini keşfetti. Örneğin, ITRI’nin kuralları bir prototip geliştirmesini ve son ürünün seri üretim için Tayvan, (Çin)’da bir firmaya transferini gerektiriyordu. Ayrıca ITRI projenin maliyetinin çok azına katkıda bulunmaya hazırdı. Kısaca, KRP’nin deneyimine gore Tayland’da üniversite sanayi ilişkile- rine kaynak veya destek olacak kurum bulmak zordur ve şirket teknoloji gelişimi için denizaşırı yardım aramak zorunda kalmıştır. IDEMA Tayland İlgi çekici bir ortak girişim, küresel sabit disk sürücüsü (HDD) sanayi birliği (Uluslararası Disk Ekipman ve Malzemeleri Derneği, ya da IDE- MA) Tayland şubesi üyeleri, Asya Teknoloji Enstitüsü (AIT) ve pek çok disk üretisi arasındaki eşgüdümü içeriyor. 1999 yılında başlayan girişim, ilk olarak, sadece orta derecede bir başarıyla, AIT’de Depolama Teknolojisi Programı Yeterlik Belgesi geliştirmeye girişti, bu da Singapur’da IDEMA tarafından uygulanana benzer bir programdı. Ulusal Bilim ve Teknoloji Kalkınma Ajansı (NSTDA) daha sonra, 2003 yılında grubun yararına pro- jeler üzerine bir sanayi oydaşması oluşturmak için HDD sanayi grubunun hazırlıklarını finanse etti. Grup çalışmasının başlaması hükümetin HDD sektörüne yaklaşımında önemli bir değişikliği göz önüne serdi. Araştırma ilerledikçe, sanayi baka- nı HDD sektörünün gelişimini desteklemek amacıyla reformlar için bas- kı yaptı ve Yatırım Kurulu sanayiye öncelik veren bir bildiri yayınladı ve ardından sanayi için özel bir teşvik paketi açıkladı. Daha sonra NSTDA HDD sanayisini kendi küme geliştirme projesinin merkezi olarak tanımla- dı; bu proje mühendislik eğitiminin geliştirilmesi, ortak işletme sorunları- nın belirlenmesi ve gelişmekte olan görsel denetim yazılımı gibi birtakım grup güçlendirme bileşenlerini içeriyordu. Bu girişimlerin birçoğu Seagate tarafından önceden oluşturulan girişimlerin üzerine kuruluyor ve AIT ve Tayland’da Seçilmiş Şirketlerin Üniversite-Sanayi İlişkilerine Özgü Yaklaşımlar 255 Thonburi Kral Mongkut Teknoloji Üniversitesinin yer aldığı akademi-sa- nayi konsorsiyumlarının gelişimi için dikkatle tasarlanmıştır. Tüm sanayiyi güçlendirmeye hizmet edecek geniş kapsamlı projelerin uygulanmasında önemli ilerleme kaydedilmiştir. HDD endüstrisinin ÜSİ ile ortak deneyimlerinden önemli dersler çı- kartılabilir. Birincisi, üniversite kaynakları –kurumsal, mali ve teknik – ba- şarılı ilişki geliştirilmesi için ön koşuldur. İkincisi, ortak sanayi çabalarına genellikle gerek vardır; Seagate gibi büyük ve ağır taahhüt firmaları, mün- ferit durumlarda ilerlemeyi kendi başlarına yapsalar da, onlar bile yalnız bir yaklaşımın nihai sınırlamalarını bilirler. Üçüncüsü, hükümetin sanayinin önemini ve iyileştirme sürecinin kolektif doğasını anlaması, sürmekte olan ÜSİ için önemlidir. Ancak, açıkçası Tayland’ın ulusal yenilik sisteminin bu ve diğer alanlarda tam zayıflığı firmalar, üniversiteler ve araştırma kuruluş- ları arasında ilişki doğmasını engellemiştir. Toyota Teknik Merkezi Toyota 2003 yılında, bölgedeki ihtiyacı karşılayan uygun ürün tasarımla- rı ve değişiklikler sunan Toyota global operasyonları için bir Ar-Ge üssü olarak çalıştırmak üzere test ve değerlendirme hizmeti vermek için Toyo- ta Teknik Merkezi-Asya-Pasifik (TTCAP)’i kurdu. TTCAP %100 Japon Toyota Motors Corporation’ aittir. TTCAP şu hedeflere yönelik bölgesel mühendislik hizmetleri vermektedir: (a) Asya-Pasifik talepleri için en iyi uygulamalar geliştirmek; (b) Ar-Ge Toyota’nın global stratejisini destekle- yen katkıda bulunmak ve (c) muhtemelen, Avustralya firmaları ile işbirliği, yanısıra Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği bölgesindeki ve Hindistan’daki firmalarla araştırma yürütmek. TTCAP Tayland’da (a) iyi altyapı (b) po- litik istikrar (c) çekici coğrafi konumu (d) iyi bir insan kaynakları tabanı potansiyeli (e) güçlü otomotiv parçaları tabanı ve (f) Yatırım Kurulu’ndan iyi destek nedeniyle yerleşmiştir. Yerel Toyota operasyonu ile potansiyel bağlantılar küçük etken olmuştur. Toyota’nın, tesisleri Tayland’da kurma kararında yerel teknik kuruluşlarla da, açıkçası, yapacak herhangi bir işi olmamıştır. TTCAP esas olarak, Japonya’daki Toyota merkeziyle bir teknik anlaş- ması olan, kendi kendine yeten bir operasyondur. Talimatları Japonya’dan alır, sonuçları ve çıktıları Japonya’ya geri gönderir (muhtemelen Japonya’da merkez ile işbirliğiyle, ama daha ötesi değil). TTCAP’nın NSTDA ile çok temel eğitim bağlantıları vardır — Ar-Ge veya TTCAP ana iş faaliyetleri ile ilgisi yok — ve çalışanları işe almadaki basit ağ dışında üniversiteler ile herhangi bir derin bağlantı planı yoktur. 256 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur TTCAP’nin yerel ekonomiyle neredeyse hiçbir entegrasyonu olmaması Tayland teknoloji yeteneğinin durumunu, ama varlığı da uzun vadeli po- tansiyele ilişkin Toyota’nın görüşlerini yansıtıyor. Kendileriyle görüşülen TTCAP yöneticileri, eğer bir seçenek olarak akla uygun görünürse yerel ilişkileri araştırmakla ilgileniyorlar ve Tayland üniversiteleri ve araştırmacı- ları inisiyatif alırsa bu ilişkiler ortaya çıkabilir. AAPICO AAPICO yenilikçi bir otomotiv parçaları faaliyetidir, hem ana montajcı- lar hem de ihracat için dişli kılavuzla ve jigs üretir. Son yıllarda sanayinin teknik talepleri arttıkça ve firmanın kaynakları genişledikçe – kısmen de Tayland borsasına girmekle – AAPICO üniversitelerle umut vaat eden programlar başlatmıştır. Firma Thammasat’ta mühendislik öğrencilerine burs sağlıyor ve Thammasat’ta mühendisler için ısrarla lisans düzeyinde seçmeli kurslar is- tiyor. Bu kurs AAPICO’nun deneyimlerine dayalı olacak ve öğrencilere tesis ziyaretleri ve AAPICO personeli tarafından verilen dersler yoluyla bir şirketin evrimine dair fikir verecek. Sanayiye yardımcı olmak düşük ön- celikli olduğu için şimdiye kadar üniversiteler mevcut değiller. AAPICO, bu proje sürerken, bir AAPICO yüksek teknoloji eğitim okulu ile, daha iyi eğitilmiş işçilere yönelik artan talebi karşılamaya çalışıyor. Okul, diğer firmalardan kişileri de eğiten kolektif bir çaba olacak. AAPICO deneyimi üniversiteler ve kamu kurumları arasındaki ÜSİ’ye ilgi eksikliğinin altını daha da çiziyor. Sanayi Bakanlığı tarafından başlatılan son Mold ve Die Programı gibi büyük hükümet girişimlerininin bile AA- PICO ile teması yok. Mitr Phol Şeker Kamışı Araştırma Merkezi A.Ş. En büyük şeker üreticilerinden biri olan Mitr Phol, kuzey doğu Tayland’da, hükümetin benzeri tesisler kurmak için yürüttüğü başarısız çabaların he- men ardından, 2000 yılında bir şirket içi Ar-Ge merkezi olarak kuruldu. Bu çabanın uzun süreli canlılığı anlaşılabilmiş değil, ama bir firma tek başına, başarısızlık riskleri yüksekse, böyle bir çabayı neden üstlenir sorusunu gün- deme getiriyor: başarının getirileri kolayca rakiplerine kaçıverecekse – ge- liştirilmiş kamış türleri – neden böyle araştırmanın maliyetini içselleştirsin? Yanıtın önemli bir kısmı teknoloji dışsalllıkları ile ilişkilidir: her kamış türü bir şekilde toprak ve iklim koşullarına özgüdür. Ayrıca, yeni kamış türleri- nin geliştirilmesi ve test edilmesi Mitr Phol’un yetiştiriciler ile bağlantılarını Tayland’da Seçilmiş Şirketlerin Üniversite-Sanayi İlişkilerine Özgü Yaklaşımlar 257 güçlendirmekte ve böylece daha güvenilir bir yüksek kaliteli şeker kayna- ğı sağlamaktadır. Sonuç olarak, yeni bir değişiklik Mitr Phol’un firmanın şimdiki CEO’sunun önemli bir hedefi olan genel itibar ve imajı kurmasına yardım etmektedir. Firmaya özgü bu çaba, ÜSİ’nin bazı kullanım ve teşviklerini içermek- tedir. Mitr Phol şimdi NSTDA ile firmaların Ar-Ge için vergi indirimleri almaları sürecini hızlandırmaya yönelik çalışıyor. Firma ayrıca başka bir kamu teknoloji kurumu olan NSTDA altında, MTEC ile ileri ekipmanlar geliştirmek için işbirliği yapmaktadır. Bu çaba üniversiteler ile bağlantılar için bir potansiyele sahiptir. Günümüzde bu tür çabalar çok az olmakla bir- likte, merkezler, daha açık aday olan Kasetsart Üniversitesi ile daha güçlü bağlar geliştirme başarısızlığından sonra, yakındaki Khon Kaen Üniver- sitesi ile ilişkiler kurmayı umuyorlar. Yine özel bir firma inisiyatifi almaya hazır, ama üniversite-sanayi ilişkileri oluşturmaya dahil olacak diğer taraf- lardan henüz yanıt yok, teknoloji kuracak ağlar henüz somutlaşmıyor. Alınan Dersler ve İyi Uygulamalar Tayland’da faaliyet gösteren firmaların çoğu, üniversite sanayi ilişkilerine genellikle güçlü ilgi göstermediler. Bununla beraber, bazı (az sayıda) şirket, teknolojik beceri oluşturmakta ve üniversitelerle ilişki aramakta çok etkin olmuştur, ama şu ana kadar çoğu işleri ya firma içinde ya da gayri resmi bağlantılarla yürüttüler. Pek çok girişim büyük ideallerle ve hedeflerle baş- lamış, daha sonra hiç bir yere ulaşamamıştır ya da etkileyici olmayan bir hızla sürmektedir. Bu sonuç kısmen, Tayland’ın, doğal kaynakların ihracatı ile iç pazarı koruma şeklindeki mevcut stratejisini yansıtmaktadır. Düşük ücretli mamuller, Tayland merkezli firmaların agresif biçimde teknolojik düzeylerini yükseltmede ve ÜSİ yaratmada cesaretini kırmaktadır. Toyota gibi, orta ve yüksek teknoloji alanlarında faaliyet gösteren, ülke dışından Ar-Ge çekebilen veya bu tür faaliyetleri firma içinde sürdürebilen firmalar hükümet politikalarından daha az etkilenirler. Özel sektör faaliyetlerini inhibe eden başka bir faktör sektörler içinde ve arasında uyumun göreceli eksikliğidir. Örneğin, şeker üreticileri ve yetişti- ricileri veya spinners, dokumacılar, boyacılar ve konfeksiyon üreticilerinin çıkarlarında olduğu gibi, nispeten az sayıda birlik uzlaşabilmektedir. Ayrıca, ilişkisel faaliyetler verimlilik ve teknoloji geliştirmeye adanmış ortak yarar- ları teşvik etmek yerine, geleneksel olarak belirli politikalar ve koruma için lobi yapmaya odaklanmıştır. Verimlilik odaklı ilişkisel faaliyetler büyük öl- çüde yerel firmaların rekabet baskısı altında olduğu yerde ve Tayland pirinç ve konfeksiyonunda olduğu gibi, siyasi liderlerin sektörün kaderini stratejik 258 Üniversiteler Ekonomik Büyümeye Nasıl Katkıda Bulunur gördükleri yerde meydana gelme eğilimindedir. Başka bir anlatımla, ulusal çaptaki araştırmalara göre, özel sektör ortak hareketi genellikle kamu des- teği gerektirir, ama bu da sadece bir kaç durumda olmuştur. Bu koşullar altında, şimdiye kadarki verimli Tayland üniversite sanayi işbirlikleri, bekleneceği gibi, büyük firmalar tarafından üstlenilenler olmuş- tur; büyük konfeksiyon ihracatçıları, sabit sürüclerde Seagate ve karides’te CP Grup. Ayrıca, karides sanayisinin kırılganlığı, muazzam döviz kazanç kapasitesi ile birlikte, karides yetiştiricilerinin rekabetinin zayıflaması ve CP Grubunun politik desteği bu tür ilişkilerin karides sanayisinde en güçlü olduğu anlamına gelmektedir. Şeker, benzer büyük tehditlere maruz kal- dığında ve eğer kalırsa, büyük şeker üreticilerinin çoğu üniversitelerin du- yarlılığına bağlı kalsa da, muhtemelen daha proaktif olacaklardır (bu tür çabalar şeker üreticilerinin kamışın farklı kullanım seçenekeleri aramaları olarak görülebilir, örneğin, enerji ortak üretimi, kağıt ve etanol). Üniversite-Sanayi İlişkileri Etkinliğinin Göstergeleri Tayland’da üniversite sanayi işbirliğinin başarılı (veya başarısız) veya tam potansiyellerine ulaşmasındaki ana etmenler şunlardır: Birincisi, ÜSİ’ye doğru gidiş tam kararlılık ile üst yönetim ve tüm pay- daşlardan temsilcilerinin katılımı tarafından desteklenmiş olmalıdır: sanayi, üniversiteler ve devletin rolleri açıkça tanımlanmış olmalıdır. Belirsizlik ve Tayland hükümeti adına netlik eksikliği önemli bir engel olmaya devam etmektedir. ÜSİ oluşturmak teknik ve örgütsel olduğu kadar bir siyasi mü- cadeledir. İkincisi, ilişki programlarını yönetmek üzere atanan kişilerin, üniversi- teler ya da kamu sektöründe olsun, özel sektörü ele alabilecek yeteneği yanında, sanayi hakkında da bir miktar deneyimi olmalıdır. NSTDA ve Thonburi’deki Kral Mongkut Teknoloji Üniversitesi altındaki teknoloji araştırma kuruluşlarıyla ilgili deneyim bu başarı faktörünü vurgulamakta- dır. Üçüncüsü, ilişki programları, iyi düşünülmüş bir kalkınma planıyla bir- likte hem üniversite personeli hem de özel sektör temsilcilerinin girişimci altyapısına dayalı olmalıdır. Ayrıca, üniversite yönüyle programlar temel iş- levler ve kaynaklarla ilgili olmalıdır ve ideal olarak birden fazla etkinlik un- suru içermelidir; örneğin eğitimle birlikte araştırma, danışmanlıkla birlikte eğitim veya bunların üçü. Suranaree Teknoloji Üniversitesindeki Seagate araştırma enstitüleri ve Khon Kaen Üniversitesi bu unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Sonuncusu da önemli bir konu olan güvendir. Üniversitelerin ve sana- Tayland’da Seçilmiş Şirketlerin Üniversite-Sanayi İlişkilerine Özgü Yaklaşımlar 259 yinin farklı zaman dilimleri, farklı kültürleri ve farklı motivasyonları var- dır. Bilgiyi, bilgi üretme sürecini, bilgiyi kullanma sürecini algılayışları çok farklıdır. Zorluk, aradaki farkın birbirine irtibatlanmasıdır —her birinin nesi var, her biri ne istiyor ve her birinin neye gereksinimi olduğuna dair ortak bir anlayış geliştirmek. İlişki programları, bu nedenle, özel sektörle ve üniversitelerin kabul etmesiyle her iki tarafın da saygınlığını kurmaya odaklanmalıdır. Kaynakça Brimble, Peter, and Richard F. Doner. Forthcoming. “University-Industry Linkages and Economic Development: The Case of Thailand.� World Development. Dizin A Banyan Networks 207 Barselona hedefi 38 AAPICO 252, 256 Basant, Rakesh 197 ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO) xii, başarılı kurum lar (TTIs) 41 96, 192, 193 Baxter Healthcare 159 ABD Senatosu Ticaret Komitesi 217 Bayh-Dole Yasası 64, 139, 158, 159, 160, ABD Temyiz Mahkemesi 159 161, 170, 215 ABD Yüksek Mahkemesi 159 etkileri 159 Abe, Shiro xv, 133 kamu araştırma kurumları 100 Ahmedabad Hint İşletme Enstitüsü xvi, Belçika 15, 35, 36 xx, 198, 208 Bell Laboratuvarları 6 Akira Fujishima 233, 239 Berlin üniversitesi 1 Almanya xx, 29, 35, 36, 37, 68, 89, 97, beşeri sermaye 33, 34, 37, 47, 68, 80, 90, 176, 247 91, 93, 108 AMD 125 beyin göçü 147 ana kiracı (AT) xix, 46 bilgi 218, 219, 227 Analog Devices 206, 207 bilgi açığı 29 antibiyotikler 235 bilgi paylaşımı 243, 247 araştırma kapasitesi 31, 53, 108 bilgi tabanı, İsviçre 55, 56 araştırma merkezleri 40, 136, 157, 249 bilgi transfer ağı 80 araştırma ortaklığı 151 bilgi transferi 10, 43, 51, 146, 199 associative governance 117 bilgi transfer ortaklığı 81 Asya 87 bilgi üretimi 38, 116, 243 Asya Teknoloji Enstitüsü (AIT) xix, 254 Fransa 245 ATI Technologies 125 bilgi yoğun ekonomiler 116 Avrupa Birliği [EU] xx, 29, 78, 245 bilgi yönetimi 48 bilim, mühendislik ve teknoloji (SET) B politikası xxi, 68, 76, 77, BAE Systems 145 79, 84 261 262 Dizin bilimsel bilgi 108 DSCB 234 bilimsel kültür 18 Duby, Jean-Jacques xvi, 241 Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Konseyi DuPont 3 (CSIR) xix, 220 Dünya savaşı II 30, 134, 138 Bilimsel ve Teknik Bildiriler İndeksi (ISTP) Dünya Ticaret Örgütü (WTO) xii, 103, xx, 181 121 bilim ve teknoloji xxi, 9 Bilim ve Yenilik Yatırım Çerçevesi 67, E 79, 98 École Polytechnique Fédérale de Lausanne BioCity 145 xvi, 58, 65 birleştirici yaklaşımlar 122 Eğitim ve Beceriler Departmanı 76 birleştirici yönetişim 117 Ekonomik kalkınma 128, 129, 188 birleştirilmiş yönetişim 117, 119, 121, 128 Elektriksel İletişim Araştırma Enstitüsü biyomedikal sektör 156 (RIEC) xxi, 137 Biyoteknoloji Grupları Yenilik Programı Eli Lilly 3 (BCIP) 127 endüstriyel işbirliği merkezleri (CIC) xix Boyer, Herbert 235 EPFL. Bakınız. École Polytechnique Bölgesel Kalkınma Ajansları 144 Fédérale de Lausanne Brimble, Peter xvi, 251 Brown Üniversitesi 190 F Büyük Projeler 135 Faraday Ortaklığı 81 Fikri Mülkiyet Haklarının Ticaretle İlgili C-Ç Yönleri (TRIPS) xii, 103 Cambridge Üniversitesi xvi, xvii, 70 fikri mülkiyet (IP) xx, 10, 46, 48, 100, 101, Carnegie Yükseköğretim Kurumları 107, 147, 149, 159, 162, 168, 169, Sınıflaması 189 193, 199, 201, 202, 204, 209, 210, Carnot enstitüleri 249 213, 215, 217 Cell Pro 159, 170, 171 folik asit 235 Chandra, Pankaj xvi, 197, 220 Foray, Dominique xvi, 43 Cheung Kong Bilim İnsanı Programı 179 fotokataliz 233 Chulalongkorn Üniversitesi 253 Frederick Cottrell 3, 157 CIC 144 Fudan Üniversitesi 175, 180, 183, 192 coğrafyasal yakınlık 31 Cohen, Stanley 235 G Columbia Üniversitesi 160 Garnsey, Elizabeth xvi, 213 CP Grup 258 General Electric 5, 190 CTI. Bakınız. Teknoloji ve Yenilik Genetik Mühendisliği (GE) 235 Komisyonu Genişletilmiş Fen Atıf Dizini (SCIE) xxi Çin 175, 178, 180, 181, 182, 184, 185 Gerschenkroncu yaklaşım 89 Çin Eğitim Bakanlığı 221 girişimci üniversite 7, 78, 108, 134, 194, çok-büyük ölçekli entegrasyon (VLSI) xii, 195, 214, 215, 220, 221 94 grandes écoles 241, 242, 243, 244, 245, çok uluslu şirketler (MNCs) 245, 247, 249 246, 248, 249 Grenoble Üniversitesi 246 D GUIRR. Bakınız. Hükümet-Üniversite Danimarka 35, 36 Araştırma Görüşmeleri Delaware Üniversitesi 3 Güneydoğu İngiltere Kalkınma Ajansı 145 Diamond v. Chakrabarty 159 Güney Yorkshire İşletme Girişim Ağı 148 Doğu Asya xiii, xv, xviii, 9, 12, 87, 88, 89, 90, 91, 93, 95, 96, 97, 99, 100, 103, H 187, 188, 194, 251 Harayama, Yuko xvi, 133 Doğu Midlands Kalkınma Ajansı 145 Hashimoto, Kazuhito 233, 239 Doğu Midlands Kuluçka Ağı 145 Hewlett Packard 167, 169, 217 Dizin 263 Hindistan 15, 87, 207, 220, 221 Kano, Shingo xvii, 227 Hindistan Bilim Enstitüsü (IISc) xx, 199 karides 258 Hindistan Küçük Endüstriler Kalkınma Kasetsart Üniversitesi 257 Bankası xxi, 203 Kauffman Vakfı 169 Hindistan Teknoloji Enstitüsü (IITs) xx, Kawai, Tomoji 233, 238 199 Kentsel Ekonomik Kalkınma (UED) xii, Hindistan Ulusal Kimya Laboratuvarı, 122 (NCL) xxi, 200 Khon Kaen Üniversitesi 253, 257, 258 Hollanda bilgi hastalığı 38 Kodama, Fumio xvii, 227 Honda-Fujishima etkisi 233 koku ilişkili teknolojiler 232 Honda, Kotaro 137 Kore Cumhuriyeti 15, 88, 91, 97, 98 Hu, Mei-Chih xvii, 87 köprüleme 232 Hükümet-Üniversite-Sanayi Araştırma Kraliyet Teknoloji Enstitüsü (Kungliga Görüşmeleri (GUIRR) xx, 168, Tekniska Hogskolan (KTH]), xx, 169 192 KR Precision xx, 252, 253 I-İ KS manyetik çelik 137 IBM 93, 169 Kuluçka merkezleri 151 IDEMA. Bakınız. Uluslararası Disk Kungliga Tekniska Hogskolan (KTH) xx, Sürücüsü Ekipman ve Malzemeleri 192 Birliği Küçük İşletme Yenilik Araştırmaları xxi, IIMA.Bakınız. Ahmedabad Hint işletme 82 Enstitüsü Küçük İşletme Yenilik Araştırmaları IISc. Bakınız. Hindistan Bilim Enstitüsü (SBIR) Programı xxi, 82 IITs. Bakınız. Hindistan Teknoloji küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) Enstitüsü xxi, 243 Intel Şirketi 207 küreselleşme 7, 10, 87, 109, 187, 191 IP. Bakınız. fikri mülkiyet IP yönetimi 61, 218, 222 L İspanya 35, 36, 37 Leicester Üniversitesi 146, 149 İsveç xx, 35, 36, 37 lisanslama 71, 162, 163, 164 İsviçre 53, 54 Loughborough Üniversitesi 145, 146, 149 firmalar ve teknoloji transferi 58 İsviçre Federal İstatistik Ofisi 52 M İşletme Araştırmaları Merkezi (CBR) xvii, Madey v. Duke 161 xix, 70 Madras 205, 208 ittifaklar 1, 5, 94, 206 Magnecomp 252, 253 Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), J xxi, 3, 69, 134, 162, 194 Jain, Arun 207 Mathews, John A. 87 Japonya 3, 4, 133 Medical House 145 Jhunjhunwala, Ashok 205, 206, 207 Microelectronics Corporation 94 Jiang, Juan xvii, 133 Midas İletişim Teknolojileri 205 Ji, Zhou 179 Midwest sendromu 47 Johns Hopkins Üniversitesi 159 Mold ve Die Programı 256 joined-up governance 117 Mowery, David C., 155 Mühendislik Dizini xx, 181 K Kaliforniya Üniversitesi, (UC) Berkeley N xii, 20, 156, 164, 165 Nabeshima, Kaoru xv Kanada (ayrıca bakınız Ottowa; Toronto) nanoteknoloji 16 xviii, xx, 11, 13, 97, 116, 121, 123, NCL. Bakınız. Hindistan Ulusal Kimya 127 Laboratuvarı 264 Dizin Nissan Motor Co, 234 Schumpeterian “yaratıcı yıkım� 27 n-Logue.com 206, 207 Seagate Technology 252 Nottingham Üniversitesi xviii, xii, 145, sentetik folik asit 235 146, 148, 149 SET xxi, 68, 76, 77, 79, 84 Nottingham Üniversitesi Girişim ve SET. Bakınız. bilim, mühendislik ve İnovasyon Enstitüsü (UNIEI) 148 teknoloji Novartis 54, 55, 167 Shanghai Jiao Tong Üniversitesi (SJTU) NSTDA. Bakınız. Tayland Ulusal Bilim ve xxi, 175 Teknoloji Kalkınma Ajansı Shanghai Tıp Üniversitesi 181 NUs. Bakınız. Singapur Ulusal Üniversitesi Sheffield Hallam Üniversitesi 145 Sheffield Üniversitesi 147 O Shih, Choon-Fong 190 OECD Sınıflaması 37 Silikon Vadisi 125 okuryazarlık 88 SIDBI. Bakınız. Hindistan Küçük organik kimya 201, 235, 236 Endüstriler Kalkınma Bankası otonomi 10, 184, 222 SINE. Bakınız. Yenilik ve Girişimcilik Ottawa Araştırma ve Yenilik Merkezi Derneği (OCRI) xxi, 125 Singapur xviii, xxi, 9, 10, 13, 16, 17, 18, Ottawa Biyoteknoloji Kuluçka Merkezi 19, 20, 88, 89, 91, 95, 96, 97, 98, 126 100, 187, 188, 189, 190, 192, 193, Ottawa Fotonik Araştırma İttifakı 126 214, 220, 221, 254 Ottawa Ortaklığı (TOP) xxi, 126 Singapur Ulusal Üniversitesi (NUS) xviii, Ottawa; Toronto xxi, 125, 126, 130 xxi, 10, 18, 19, 187, 189, 220 SJTU. Bakınız. Shanghai Jiao Tong P Üniversitesi Palo Alto Araştırma Merkezi xxi, 216 Soete, Luc 27 Palo Alto Araştırma Merkezi (PARC) xxi, Soğuk Savaş 6, 216 216 soğurma 228, 234 Paris Amerikan Üniversitesi (AUP) xi, xii, soğurma kapasitesi 15, 30, 34, 36, 108, xiii, xix 228, 230, 232, 233, 237 patentler 101, 102 KOBİ’ler 49 PE. Bakınız. Protein Mühendisliği teknoloji transferi 231 Pennsylvania Üniversitesi 3 soğurma mekanizması 228 Philips 39, 94 sorun çözme 15, 68, 70 Polaris Software, Chennai 207 sosyal baskı 136 Portekiz 35, 36, 37 sosyal kurumlar 117, 119 proaktif rol 237 sosyal sermaye 31 protein mühendisliği (PE) xxi, 234 Stanford Üniversitesi 156, 160, 164, 165, 166, 169, 192 R Stater, Ray 206, 207 Ramamurthy, Bhaskar 206 Strasbourg Üniversitesi 246 RCA 94 Supélec 244 Rémi Barré xvi, 107 Suranaree Teknoloji Üniversitesi 253 Romande 58 Suzuki, Jun 227 Rusya Federasyonu 38 süperhidrofilik özellik 233, 234 Rutgers 3 T S Tadayoshi Sakata 233, 238, 239 sabit disk sürücüsü (HDD) endüstrisi xx, Takeda Kimya Sanayileri 234 254 Tayland Ulusal Bilim ve Teknoloji SBIR. Bakınız. Küçük İşletme Yenilik Kalkınma Ajansı (NSTDA) xxi, Araştırmaları 254, 255, 257, 258 Schumpeterian büyüme modelleri 28 Tayvan (Çin) 91, 94, 95 Dizin 265 Tayvan Yarıiletken Üretim Şirketi (TSMC) UC. Bakınız. Kaliforniya Üniversitesi xii, 94 UED. Bakınız. Kentsel Ekonomik teknoloji 4, 8, 93, 103, 136 Kalkınma teknolojik en başarılı kurumlar xii, 41 UNIEI. Bakınız. Nottingham Üniversitesi teknolojik kapasite 103 Girişim ve Yenilik Enstitüsü teknoloji lisanslama ofisi (TLO) xxi, 139, USPTO. Bakınız. ABD Patent ve Marka 140, 161, 190, 204 Ofisi Teknoloji Strateji Kurulu (TSB) xii, 80, Ulusal Bilimler Akademisi 168 82, 85 Ulusal Chiao Tung Üniversitesi 91, 102 teknoloji transferi 51, 228 Ulusal Tayvan Üniversitesi 102 Japon modeli 139 Ulusal Tsinghua Üniversitesi 102 teknoloji transferi organizasyonları (TTOs) Uluslararası Disk Sürücüsü Ekipman ve 61 Malzemeleri Birliği xx teknoloji transfer sonuçları 101 University Challenge Girişimi 150 Teknoloji ve Yenilik Komisyonu (CTI) uygulamalı bilimler üniversiteleri (UASs) xix, 59 56, 58 Telekomünikasyon ve Bilgisayar Ağları Üniversite Sanayi Yenilik Zirvesi 169 (TeNeT) Grup 205 TeNeT xxi, 205, 206, 207 V Thammasat Üniversitesi 256 von Humboldt, Wilhelm 1 Ticaretle İlgili Yatırım Tedbirleri (TRIMS) xxi, 103 W ticarileştirme 127, 148, 156, 177, 179, 193, Wadhwani Vakfı 209 199, 203, 209, 221 Williams, R. Stanley 167, 217 titanium dioxide 232, 233, 234 Wisconsin Üniversitesi 64 TLO. Bakınız. teknoloji lisanslama ofisi Wolfe, David A. 115 Tohoku Technoarch Co., Ltd. 140 Wong, Poh-Kam xviii, 187, 213, 220 Tohoku Üniversitesi xvi, xvii, 108, 134, Wright, Mike xviii, 143 137, 138, 140, 141 Wu, Weiping xviii, 175, 213, 220 Tokyo Üniversitesi 232, 233 TOP. Bakınız. Ottawa ortaklığı X Toronto Bölgesi Araştırma İttifakı (TRRA) Xerox 6, 216 xii, 124, 125 Xiaoping, Deng 89 Toronto Ekonomik Kalkınma Stratejisi 123 Y Toronto Kent Zirvesi 123, 124, 125 Yagi, Hidetsugu 137 Toronto Kent Zirvesi İttifakı 123, 124, yakalama stratejileri 89, 91 125 Yale Üniversitesi 17 TOTO Ltd. 232, 233 yarıiletken endüstrisi 159 Toulouse Üniversitesi 246 yaşam bilimleri 7, 16, 40, 63, 124, 127, Toyota Motors Corporation 255 149, 189, 216 Toyota Teknik Merkezi-Asya-Pasifik yazılım parkı 19 (TTCAP) xii, 255 Yenilik, Kuluçka ve Girişimcilik Merkezi Tsukuba, Japonya 235 (CIIE) 208 TTI. Bakınız. teknolojik en başarılı Yenilik ve Girişimcilik Derneği (SINE) kurumlar xxi, 203 TTO. Bakınız. teknoloji transferi yerel kalkınma 12 organizasyonları Yorkshire Mezunları 148 tuvalet sistemi 232 yönetişim 117, 244, 250 Yusuf, Shahid xv, 1 U Yükseköğretim Yenilik Fonu (HEIF) xx, UAs. Bakınız. uygulamalı bilimler 78 üniversiteleri Yüz Yetenek Programı 179 ECO-AUDIT Çevresel Yararlarlar Açıklaması Dünya Bankası nesli tükenmekte olan orman- • 8 ağaç ları ve doğal kaynakları korumaya kararlıdır. • 6 milyon Btu toplam Yayın Bürosu Dünya Çapında Üniversiteler enerji Kurmanın Zorluğu’nu, nesli tükenmekte olan ormanlardan elde edilmeyen lifleri kullanmasını • 726 lb. net sera gazı destekleyen ve kar amacı gütmeyen Green Press • 3.012 galon atık su Girişiminin önerdiği standartlara uygun olarak • 387 lb. katı atık yüzde 30’u tüketici atığı olan geri dönüşümlü ka- ğıda basmayı tercih etmiştir. Daha fazla bilgi için www.greenpressinitiative.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Teknolojik becerilere giderek daha çok dayalı hale gelen açık ve bütünleşmiş bir dünyada firmaların rekabet gücü yanında, üniversitelerden ekonomik gelişmeyi teşvik etmede artan bir rol almaları isteniyor. Üniversiteler eğitim aktarmanın ötesinde bugün artık endüstriyel olarak değerli olan beceriler, yenilikler ve girişimcilik kaynakları olarak görülüyorlar. hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler üniversitelerin büyümeyi teşvik edici bu potansiyelini gerçekleştirmeyi öncelikleri haline getirdiler, bu durum eşgüdümlü politika çalışmaları gerektiren bir stratejidir. Üniversiteler Ekonomiye Nasıl Katkıda Bulunur’un tanınmış yazarları üniversitelerle iş dünyası arasındaki bağlantıları artırmaya yönelik uluslararası çabaların zengin deneyimini incelediler. Yükseköğretim kurumlarının ekonomik değişime yapabilecekleri katkıyı artırmak için ulusal ve bölgesel hükümetler, firmalar ve üniversiteler tarafından harekete geçirilen en etkili politika önlemleri hakkında değerli ve özlü biçimde yol gösteriyorlar. “Bu iddialı kitabın geçmişi Mart 2006 yılında Paris’te düzenlenen ve Dünya Bankası Kalkınma Ekonomisi Bölümü tarafından desteklenen sempozyuma dayanır. Kitabın temel amacı geniş olarak ulusal yenilik dizgeleri bağlamında üniversitelerin rolünü incelemektir. Kitap daha belirgin biçimde de ulusal düzeyde başlayan ve alt ulusal düzeylere uzanan, yerel olduğu kadar bölgesel politika konularıyla ilgileniyor; üniversite yönetişimi konularını da ele alıyor. “Kitabın önemli bir gücü Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya’nın çoğunu, yükselen devler olan Çin, hindistan ve aynı zamanda son 15 yılın kasvetli ekonomik performansından çıkmakta olan Japonya’yı kapsayan çok geniş bir literatür olarak yararlı bir okur klavuzu sağlıyor olmasıdır. “Kitap 21. yüzyılın bilgi ekonomilerinde ana bir kurumdan yararlanmak isteyen farklı ülkelerin yürüttüğü çeşitli yaklaşımlar arasındaki başkalıkları da yakalıyor. Dolayısıyla, önümüzdeki on yıllarda üniversitelerin ekonomik büyümeye yapacakları olası katkılarla ilgilenen herkese sayısız giriş noktası sağlıyor.� —Nathan Rosenberg Fairleigh S. Dickinson, Jr, Kamu Politikası Profesörü (Emeritus) İktisat Bölümü, Stanford Üniversitesi EFİL YAYINEVİ eFlatun Basım Dağıtım Yayıncılık Danışmanlık Yatırım ve Tic. Ltd. Şti. Ahmet Rasim Sokak 18/2 Çankaya/Ankara, Türkiye 978-605-4334-75-9 Tel : (+90) 312 442 52 10 GSM : (+90) 541 232 00 96 Faks : (+90) 312 442 52 12 w w w. e f i l y a y i n e v i . c o m